Kitap eleştirmeni demek yanlış.

Kitap sunucusu veya kitap tanıtıcısı demek belki daha doğru.

Ama şurası kesin:

Dünyanın bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi kitap programını yapan insandı.

Fransa’nın Antenne 2 televizyonunun ünlü kitap tanıtım programı “Apostrohes’ın” sunucusu Bernard Pivot.

Geçen pazartesi günü 89 yaşında öldü.

Paris Match dergisi kapaktaki fotoğrafının yanına şunu yazmış:

“Bize o kadar çok kitap okuttu ki…”

Le Parisen gazetesi birinci sayfasının manşetinden ölümünü şu cümleyle duyurdu:

“Bize kitapları sevdiren adam…”

New York Times, ona ayırdığı uzun makalesinin başlığını şöyle koydu:

“Fransız televizyonunun kitap şovlarının tanınmış ev sahibi öldü…”

Evet, bugüne kadar dünyada hiçbir kitap yazarı onun kadar ünlü olmadı.

Bugüne kadar bu derginin kapağında, yüzlerce sinema sanatçısı, müzisyen, sporcu, yazar, siyasetçi, iş insanı gördüm.

Ama ilk defa bir kitap eleştirmeni, programcısı ve yazarını görüyorum.

1970’li yıllarda, öğrenciyken bir aylık bursumu verip satın aldığım küçücük Sony marka portatif antenli televizyonumda, onun Apostrophes programının müdavimiydim.

Henüz öğrenmekte olduğum Fransızcamla, onun tanıttığı kitapları, tartışmaları izlemeye çalışırdım.

Antenne 2 televizyonunu, Folon tarafından yapılmış uçuşan insan görüntüleriyle kapanış jeneriğine kadar seyrederdim.

Kimler geçmedi ki o programdan.

Hiç kimseyle konuşmayan Nabokov’un tek şartla bu programa çıktığını sonradan öğrendim.

Meğer bir programda söyleyeceği hiçbir cümlenin daha önce başka biri tarafından söylenmemiş yeni bir şey olmasına çok dikkat edermiş.

O nedenle soruları önceden istemiş.

Cevaplarını tek tek kağıtlara yazıp önünde duran kitabın sayfaları arasına sokup, oradan okumuş.

Bir de şunu öğrenmiştik.

Program sırasında viski getirilmesini şart koşmuş. Bernard Pivot, viskiyi çay fincanında getirmiş.

Bir de onun anti tipi olan Bulgakov programı var.

Program sırasında 3 şişe Sancerre şarabı içip, zurna gibi sarhoş olunca, yarısında zorla kaldırılıp adeta programdan kovuldu..

O stüdyoyu terk ederken, Charlie Hebdo dergisinin aynı programa katılan yazarı Cavanna, arkasından “Cehenneme kadar s...r git” diye bağırıyordu.

Onun programlarında neler öğrenmedik ki…

Leo Ferre’nin beni mest eden şarkısı “Avec le Temps’i” 2 saatte yazdığını mesela…

O 2 saatte yazdı, ben 50 yıldır hep aynı duyguyla dinliyorum

Bernard Pivot’nun en sevdiğim tarafı, bütün bu entelektüel tarafına rağmen popüler kültüre olan düşkünlüğünü açık açık göstermesiydi.

Programlarına Serge Gainsburg gibi popüler sanatçıları da çıkarırdı.

Futbola ve gastronomiye düşkündü.

Düşkün değil, futbolun hastasıydı.

1986’da Meksika’da yapılan Dünya Kupası maçlarını Antenne 2 için o naklen anlatıyor, yorumluyordu.

“Bouillon de Culture” adlı programına, Fransa’nın ünlü spor dergisi L'Equipe'den haberler okuyarak başlardı.

Üniversitede ders verdiğim yıllardan beri düşündüğüm ve inandığım bir şeyi o gerçekleştiriyordu.

Entelektüel düşünce ile popüler kültür birbirinin zıddı şeyler değildir.

O nedenle, “Bu kitap iyi, bu kötü” diyen, bazı kitapları yerden yere vuran ve “kitap eleştirmenliği” denen şeyi de hiçbir zaman anlamadım.

Pivot bir kitap eleştirmeni değildi. Okuduğu, gündemdeki kitapları sevdirmeye çalışıyor, bir şey empoze etmiyor, kararı ve tercihi hep okura, izleyiciye bırakıyordu.

Yazar seçiminde çok cesurdu.

Fransız solu daha üzerinden Sovyet etkisini atmadığı günlerde Milan Kundera’yı çıkarmıştı.

“Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”ni yayınladığı günlerdi. Sol onu, romanlarına çok fazla seks sokmakla eleştiriyordu.

Prag Baharı'ndan sonra Sovyet ordusunun zulmüne uğrayan Çekoslavakya’dan kaçmış Kundera, o programda bir insanı yüceltecek en güzel şeyi söylemişti:

“Bir insanın sadece kendine ait mahremiyeti ve özel hayatı olmazsa, şahsiyeti buharlaşır…”

Ortega Y. Gasset’in dediği gibi en aristokrat bir entelektüel bile popüler kültürün eğlenceli sokaklarında volta atmayı bilmeliydi.

Bernard Pivot, gazeteci olarak başardı bunu…

Ama televizyonu vulgar bir araç olarak gören Marguerite Duras da onun programına çıkmıştı.

Futbol ve popüler kültür düşkünlüğü, beş yıl boyunca Fransız yayıncılığının ve edebiyatının prestijli kurumu Goncourt Akademisi'nin başkanlığını yapmasına hiç engel olmadı.

Hep “Ben kırlardan geldim, kırlara döneceğim” diyordu.

Lyon’da bir bakkalın çocuğu olarak doğmuştu.

Babasının 1 hektar bağında Beaujolais şarap üretiyordu.

Hedonistti…

Kadınları çok severdi.

Futbola aşıktı.

“Tek rakamsal gerçek bir maçın istatistikleridir” diyordu.

İşte o yüzden çok severdim Benard Pivot’yu.

Bazı bakımlardan Doğan Hızlan’a benzetirdim onu.

O nedenle Hürriyet’te birlikte çalıştığımız yıllarda ona

‘Ah Doğan Bey siz de popüler kültüre biraz daha yatkın olsaydınız, birlikte maç seyretmeye, bir Rolling Stones konserine gitseydik, ne güzel olurdu” diye takılırdım.

Neyse başlıktaki soruya geleyim.

Diyorum ya, benim gibi popüler kültür düşkünüydü.

Tabii ki konu kadın olunca, her soruyu sorardı.

Dünyanın en ünlü polisiye yazarlarından George Simenon’u davet ettiği programında da bam diye sordu:

“Gerçekten 10 bin kadınla yattın mı?”

Simenon o programda bunun doğrusunu anlattı.

Fellini’nin Kazanova filminin gösterime çıkacağı günlerde, oğlu da filmin çıkışında çalışıyormuş.

Fellini ile Kazanova’nın kaç kadınla yattığı konusunda bir hesap yapmaya çalışmışlar.

Simenon’un “10 bin kadınla yattım” dediği söylentisi de o günlerde çıkmış.

13 yaşından itibaren başlamış olsa…

Demek ki o güne kadar günde 3 ayrı kadınla yatmış demektir.

Bu hesapla 78 yaşına geldiğinde 70 bin kadınla yatmış olacaktı…

Ben 77 yaşındayım.

Bu hesap pek kafama yatmadı.

Arzularıma belki…

Ama bedenime hiç uymadı bu cevap.

Peki Simenon gerçekten 10 bin kadınla yattı mı…

O programda “Saymadım” dedi.

Ama şunu da söyledi:

“Binlerce kadın tanıdım…”

Aynı programda şunu da itiraf etti.

Bir ara aynı evde, resmi nikahlı eşi, metresi ve bir de üçüncü kadın hep birlikte yaşamışlar.

Kim bilir günde 3 kadın hesabı da belki o günlerde çıkmıştır.

Bernard Pivot 2022 yılında kendini emekliye ayırdı.

Emekli olup, programlarını bitirdikten sonra onu şu soruyu sormuşlardı:

“Bundan böyle ne yapacaksınız?”

Şu cevabı vermişti:

“Artık sadece istediğim kitapları okuyacağım…”

Hayatını kitap tanıtımı yaparak, kitap okumayı sevdirmeye çalışarak geçirmiş bir insanın vereceği en güzel cevap ve sahip olabileceği en büyük özgürlük değil mi?

Güle güle Mösyö Bernard Pivot…

Burada, Türkiye’de de sana güle güle diyen insanlar var.

QOSHE - En ünlü kitap eleştirmeni, ünlü polisiye yazarına sordu; gerçekten 10 bin kadınla yattın mı? - Ertuğrul Özkök
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

En ünlü kitap eleştirmeni, ünlü polisiye yazarına sordu; gerçekten 10 bin kadınla yattın mı?

133 0
11.05.2024

Kitap eleştirmeni demek yanlış.

Kitap sunucusu veya kitap tanıtıcısı demek belki daha doğru.

Ama şurası kesin:

Dünyanın bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi kitap programını yapan insandı.

Fransa’nın Antenne 2 televizyonunun ünlü kitap tanıtım programı “Apostrohes’ın” sunucusu Bernard Pivot.

Geçen pazartesi günü 89 yaşında öldü.

Paris Match dergisi kapaktaki fotoğrafının yanına şunu yazmış:

“Bize o kadar çok kitap okuttu ki…”

Le Parisen gazetesi birinci sayfasının manşetinden ölümünü şu cümleyle duyurdu:

“Bize kitapları sevdiren adam…”

New York Times, ona ayırdığı uzun makalesinin başlığını şöyle koydu:

“Fransız televizyonunun kitap şovlarının tanınmış ev sahibi öldü…”

Evet, bugüne kadar dünyada hiçbir kitap yazarı onun kadar ünlü olmadı.

Bugüne kadar bu derginin kapağında, yüzlerce sinema sanatçısı, müzisyen, sporcu, yazar, siyasetçi, iş insanı gördüm.

Ama ilk defa bir kitap eleştirmeni, programcısı ve yazarını görüyorum.

1970’li yıllarda, öğrenciyken bir aylık bursumu verip satın aldığım küçücük Sony marka portatif antenli televizyonumda, onun Apostrophes programının müdavimiydim.

Henüz öğrenmekte olduğum Fransızcamla, onun tanıttığı kitapları, tartışmaları izlemeye çalışırdım.

Antenne 2 televizyonunu, Folon tarafından yapılmış uçuşan insan görüntüleriyle kapanış jeneriğine kadar seyrederdim.

Kimler geçmedi ki o programdan.

Hiç kimseyle konuşmayan Nabokov’un tek şartla bu programa çıktığını sonradan öğrendim.

Meğer bir programda söyleyeceği hiçbir cümlenin daha önce başka biri tarafından söylenmemiş yeni bir şey olmasına çok dikkat edermiş.

O nedenle soruları önceden istemiş.

Cevaplarını tek tek kağıtlara yazıp önünde duran kitabın sayfaları arasına sokup, oradan okumuş.

Bir de şunu öğrenmiştik.

Program sırasında viski getirilmesini şart koşmuş. Bernard Pivot, viskiyi çay fincanında getirmiş.

Bir de onun anti tipi olan Bulgakov programı var.

Program sırasında 3 şişe Sancerre şarabı içip, zurna gibi sarhoş olunca, yarısında zorla kaldırılıp adeta programdan kovuldu..

O stüdyoyu terk ederken, Charlie Hebdo dergisinin aynı programa katılan yazarı Cavanna, arkasından “Cehenneme kadar s...r git” diye bağırıyordu.

Onun........

© Bizim TV


Get it on Google Play