9 Mayıs AB günüydü... Şahsım için hatıralarla doludur AB. Nasıl unuturum; ülkeyi AB’ye sokacağım dedim. Herkes peşimden geldi. Gerçi sonradan ülkeyi AB’ye değil birbirine soktum ama olsun, o günlerde iyi işe yaramıştı.

AB ile ne güzel anlaşmıştık; onların bizi almaya niyeti yoktu, bizim de onların kurallarına uyup girmeye! Onlar Türkiye’deki üniter yapının bozulmasını istiyordu. Biz de bu yapının bozulup bunun yerine arka bahçede hazırladığımız rejimin yerleşmesini. Böylece bir tahterevalli kurduk.

Ele geçiremediğimiz kurumları ortadan kaldırmak için harekete geçtiğimizde karşı çıkan olursa, cevabımız hazırdı:

-AB istiyor kardeşim. Sen AB’ye karşı mısın?

Herkes suspus.

***

AB sonradan sapıttı. Yok insan hakları, yok hukukun üstünlüğü bir sürü name. Uzlaşmanın yerini buzlaşma aldı ama çok geçmeden dümeni kırdım. Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan ne kadar kaçmak isteyen varsa kapıları açtım. Hepsinin hedefi buradan Avrupa’ya geçmek.

AB’yi aldı mı bir korku. Neredeyse ayaklarıma kapanacaklardı. Başladılar yalvarmaya:

“Aman tüm sığınmacılar sende kalsın. Sana para verelim. Arada sızıp bize geleni de geri kabul anlaşmasıyla ülkesine değil, sana gönderelim...”

Gelen para fena değil. Avroların çoğunu sığınmacılara değil, kendimize ayırınca yine ciyakladılar. Paranın nereye gittiğini bilmeleri lazımmış. Sermaye hareketlerinde çareler tükenmez. Olur dedik. Parayı AB’den alıyoruz, ihaleyi bedelinin beş misli yapıyoruz. Biri işi yapana, dördü bize... Neyse ayrıntı gereksiz. Şimdi hepsi şahsıma teşekkür ediyor. “Ülkesini göçmen deposu yapıp, bizi büyük bir dertten kurtardı” diyorlar.

Memleketi çöp deposu yapmışız, göçmen deposu mu yapmayacağız?

ABD de bizimle iş yapmanın tadını anladı, “Filistin’den 2 milyon kadar kişi size gelsin” diyorlar ama o bölgeyi İsrailli ticaret ortaklarına bırakmak işimize gelmez.

Sığınmacılar dedim de yeni bir ballı dönem başlıyor. Dünya Bankası, çalışanların yarısının Suriyeli olması kaydıyla yatırım kredileri verecek. Bunun taksimini de iyi yapmak gerek.

Dünyanın pek çok ülkesinde İsrail’i protesto eden üniversite öğrencileri gösteri yapıyor. Bizde de olabilir mi diye sordular, sakın ha dedim. Bugün İsrail’i protesto eden yarın bizi protesto eder.

Bir protesto gerekirse biz uygun şekilde şey ettiririz.

***

AB’den sonra ülkeyi Avrasya’ya sokalım dedik olmadı. Ortadoğu’ya girsek dedik, Ortadoğu zaten bize girmiş.

Şimdilerde “Dünya devleti olduk” diyorum ama ülkeyi dünyaya soktuk da diyemem ki!

İçeride de diyalog dilini deniyoruz. Bizim dilimizden anlamayanla anlaşamayız zaten. Bizim oralarda ne güzel bir fıkra anlatılır:

Dokuz dil bilen biri gelmiş. Bizimkine İngilizce seslenmiş anlamamış. Fransızca, Almanca, Rusça... Yok. Bizimki adama takılmış:

-Dokuz dil biliyorsun ama derdini anlatamıyorsun!

Bize gelen bizim dilimizle derdini anlatamıyorsa, sınıfta kalır. 9 Mayıs mesajımda AB’ye de onu dedim: “Sınıfta kaldınız!”

Şimdi ülkeyi anayasa tartışmasına sokmak istiyorum. Dün Danıştay’ın 156. yıldönümünde öyle bir hukuka saygı, adalete hürmet konuşması yaptım ki dinleyenin dili tutulur. Adalet terazisi yanımda arazi olur!

Ülkeyi anayasa tartışmasına sokamazsam millet beni olmadık yerlere sokacak!


QOSHE - Şahsıma mektuplar (18) Ülkeyi nereye soksam? - Mustafa Balbay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şahsıma mektuplar (18) Ülkeyi nereye soksam?

96 1
11.05.2024

9 Mayıs AB günüydü... Şahsım için hatıralarla doludur AB. Nasıl unuturum; ülkeyi AB’ye sokacağım dedim. Herkes peşimden geldi. Gerçi sonradan ülkeyi AB’ye değil birbirine soktum ama olsun, o günlerde iyi işe yaramıştı.

AB ile ne güzel anlaşmıştık; onların bizi almaya niyeti yoktu, bizim de onların kurallarına uyup girmeye! Onlar Türkiye’deki üniter yapının bozulmasını istiyordu. Biz de bu yapının bozulup bunun yerine arka bahçede hazırladığımız rejimin yerleşmesini. Böylece bir tahterevalli kurduk.

Ele geçiremediğimiz kurumları ortadan kaldırmak için harekete geçtiğimizde karşı çıkan olursa, cevabımız hazırdı:

-AB istiyor kardeşim. Sen AB’ye karşı mısın?

Herkes suspus.

***

AB sonradan sapıttı. Yok insan hakları, yok hukukun üstünlüğü bir sürü name. Uzlaşmanın yerini buzlaşma aldı ama çok geçmeden dümeni kırdım. Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan ne kadar kaçmak isteyen varsa kapıları açtım. Hepsinin hedefi buradan Avrupa’ya geçmek.

AB’yi aldı mı bir korku. Neredeyse ayaklarıma kapanacaklardı. Başladılar yalvarmaya:

“Aman tüm sığınmacılar........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play