Anı türü edebiyatın nispeten az tercih edilen türlerinden biridir. Az tercih edilmesinin temel nedeni ise yaşanmışlığın gerçeklik süzgecinden damıtılmasının insanın omuzuna yüklediği ağırlık ve mesuliyettir kuşkusuz. Yaşamın öznel yanı ile nesnelliğin çakıştığı gerçeklikte çoğunlukla kurguyu tercih eder yazar. Kurgu serazat bir koşudur. Hayal gücünün edebi yetkinlikle kanatlandığı bir maraton. Anı türü, bu serazat koşuyla ilgilenmez. Onun hammaddesi geçen zamanın heybesinde birikmiş hatıralar, yaşanmışlıklar ve gözlemler yani bizatihi yaşamın kendisidir. Bu yüzden daha heybetli, bu yüzden daha ‘ağırdır’ hep.

‘Bir Doktorun Anıları’ alt başlıklı Sevgili Gazze* kitabı Profesör Doktor Orhan Alimoğlu’nun “bir cerrah olarak 2014, 2015, 2016 ve 2023 yıllarında insani yardım çerçevesinde Gazze’ye yapmış olduğu gezileri ve bu geziler neticesinde Gazze ile ilgili sağlık, sosyal yaşam, eğitim ve kültür alanlarındaki gözlem ve kanaatlerini okuyucuyla paylaştığı” (s.7) anı kitabı.

Kitabın muhtevası ve yazılma serencamı ile ilgili şu bilgileri vermekte yazar önsözde: “Dünyanın birçok ülkesinde bulunma fırsatım oldu. İnsani yardım çerçevesinde sağlık alanında yardıma muhtaç yerlere çok sayıda seyahatler yaptım, çok sayıda ülke ve şehirde çalıştım. Bu seyahatler sırasında genellikle günlük tuttum ve fotoğraflar çektim. Zamanım el verdikçe bu notlarımı derleyip kitap formatında hazırlıyorum. Bu seyahatlerime dair ilk kitabım Somali çalışmalarımı içeren 72 saat Yolculuk kitabı 2023 yılında yayımlandı. Doğrusu ikinci sırada Yemen seyahatlerimi yazmaya başlamıştım, ancak 7 Ekim 2023’te İsrail’in Gazze’yi toptan yok etme girişimi üzerine Gazze notlarımı öne aldım. Gazze’de gördüğüm yaşamı, tanıdığım insanları, gezdiğim mekanları sizlerle paylaşmak adına düzenlediğim notlar, tarihe bir not düşmek niyetini taşımaktadır.” (s.7)

Öncesinde de dört bir yanı kuşatılmış bir açık hava hapishanesi haline getirilmiş olan Gazze Şeridi, 7 Ekim 2023’ten bu yana tamamıyla topyekûn hayasız saldırıların hedefi kılınmış ve bu kural ve kaide tanımayan, orantısız vahşi saldırılar halen devam etmektedir bütün dünyanın gözleri önünde. ‘İsrail’in “çim biçme” olarak adlandırdığı bu askeri operasyonlar Gazze’nin her türlü ekonomik, sosyal, beşerî kazanımlarını yok etmeyi amaçlamış’ (s.35) insanlık dışı ve savaş hukukunu da hiçe sayan insanlığa karşı arsızca bir meydan okumadır.

Tecrit, yokluk, yaygın ve şiddetli bir fakirlik sarmalında İsrail’in tel örgü ve duvarlarının kuşattığı 360 kilometrekarelik bir hapishanede dolanıp duran Gazze’nin gerçekliğinde ‘ya anneler gözyaşları içinde ya da çocuklar..’ (s.41) Kitabın bütününde bu gözyaşlarına derman olabilme gayreti ve çabasını görmekteyiz değerli hocamızın. Kimi zaman resmi bir görev ve faaliyetin içinde kimi zaman sivil toplum kuruluşlarının organizasyonlarında.

“Buranın mutlu geçmişinde Müslümanlar var.” diyor yazar. Ve geleceğinde de biz olmalıyız. “Bizim olmadığımız bir Gazze acı içinde kıvranmakta, zulüm içinde yıpranmaktadır.” (s.95) Bu toprakların geçmişinde huzur ve mutluluğun olduğu gerçeğini Lübnan asıllı romancı Amin Maalouf samimi bir itirafla şöyle dile getirmektedir bir kitabında: “Eğer atalarım, Müslüman orduları tarafından fethedilen bir ülkede Hristiyan olmak yerine, Hristiyanlar tarafından fethedilen bir ülkede Müslüman olsalardı, onların inançlarını koruyarak on dört yüzyıl köy ve kentlerinde yaşamaya devam edebileceklerini sanmıyorum.” Ve devamla ‘Müslümanlık tarihi boyunca uzun bir yan yana birlikte yaşama ve hoşgörü uygulamasının var olduğu gerçeğini’ bütün açık yürekliliği ile teslim etmektedir. (**) Bu birlikte yaşama ve hoşgörü pratiğini yerle bir eden vakıa ise bir çıban başı olarak bu mübarek beldeye monte edilen işgalci ve yayılmacı İsrail ve fanatik Yahudi gerçekliğidir.

Gazze, İslam’ın yürek ağrısıdır. Bu acıyı dindirmek, bu zulmü sonlandırmak ve bir asırdır devam eden harimi ismetimize yönelmiş saldırı ve işgali ortadan kaldırmak , yeniden İslam’ın izzet ve şeref sancağını kutsal mekan ve beldelerde yükseltmek Müslüman kimliğinin alameti farikasıdır bu gün. Bu husustaki çaba ve gayret hiç olmazsa hayal ve niyet varlığımızın ve Müslüman kimliğimizin vazgeçilmez hissiyatıdır. Gazze insanlığın utancı, ümmetin kanayan yarasıdır. Ve yazar “Öyle görünüyor ki Sevgili Gazze iyileşmeden dünya iyileşemez.” (s.235) derken bir yandan bu hissiyatı bir yandan da bir hekimin vakayı teşhis kabiliyetini ortaya koymaktadır.

Sevgili Gazze bir anı kitabı olarak bahsi geçen tarihleri ve söz konusu bilimsel ve insani aktiviteleri kronolojik olmayan bir düzlemde gözler önüne sermekle birlikte gerek yazarın derin gözlem ve tespitlerini ihtiva etmesi, gerek çoğu yerde mekan ve süreçlerle ilgili ayrıntılı bilgiler içermesi bakımından yüzeysel bir hatıralar dizimi olmanın çok ötesine geçmektedir. Ayrıca kitabın çeşitli görsellerle (fotoğraf, harita, grafik vb.) zenginleştirilmesi, anlatılanların müşahhas hale getirilmesi noktasında etkin bir öneme sahiptir. Kitabın güncel dipnotları ile anılar deryasında bahsi geçen kimi mekan ve şahısların 7 Ekimle başlayan vahşi bombardıman ve işgal sürecinde yerle bir olmaları, telefon rehberinde kayıtlı kimi dostlara ulaşamama, teşriki mesai edilmiş meslektaşların isimlerine şehit olanların arasında rastlama gibi ayrıntılar yüreğe taş gibi oturan Gazze gerçekleri maalesef.

“Sayılarla kafanızı karıştırıp, sizi yormak istemiyorum ama durumun vahameti de başka türlü anlatılamıyor ne yazık ki.” (s.55) diyen yazar çoğu yerde bağımsız kuruluşların istatistik ve verilerini de önümüze sermektedir kitap boyunca. Bana göre şu satırlar ve veriler bile insanlık için bir utanç kaynağıdır ki veriler son işgal ve bombardıman sürecinden önceye aittirler. “Gazzelilerin % 6.8’i tekerlekli sandalyeye bağlı olarak yaşamını sürdürmektedir. Bu dünyadaki tüm oranlardan daha yüksektir. Bunun sebebi birkaç yılda bir yapılan Gazze katliamlarıdır.” (s.126)

Gazze’deki farklı hastanelerde çalışan bir çok doktorun Türkiye’deki değişik Tıp fakültelerinden mezun oldukları, çeşitli resmi kurum ve sivil toplum kuruluşlarının (Yeryüzü Doktorları, Kızılay, TİKA, BM, Sınır Tanımayan Doktorlar, WHO vb.) ortak ve koordineli çalışmaları, farklı etnik ve dini kimliklere sahip vicdan sahibi insanların özverili çabaları da kitabın sayfaları arasından önümüze düşüvermektedir.

Sevgili Gazze kitabı, egemen güçlerce dünyaya gösterilen Gazze ile gerçek Gazze’nin çok farklı olduğunu sert bir şekilde yüzümüze çarpmaktadır. Hakikate bir bilim insanı ve doktor serinkanlılığı ile yaklaşan yazar hamasetten uzak bir anlatımı tercih etmiştir kitap boyunca. Hamasetten uzak durması sarsıcı gerçeği görmesine ve bu şahitliği yazıya döküp dile getirmesine engel teşkil etmez asla. Kitabı yazmasının asıl sebebinin de bu sert gerçeği dile getirip kamu efkarının dikkatini celp etmeye matuf olduğunu belirtmektedir yazar.

Yedi aydan fazladır aralıksız devam eden saldırılarla yerle bir edilen Gazze, on binlerce şehit, yüzbinlerce yaralı ve yerinden yurdundan edilmiş milyonlarca insanın dramı modern dünyanın gözleri önünde icra edilen bir soykırım provasını andırmaktadır. Görünen işgalci devletin amacının süreci uzatıp direnci ve cesareti yok etmek, dünyanın dört bir yanında meydanlara taşan insani duyarlılığı ve egemenlerin rahatlarını kaçıran gür sesleri zamana yayarak etkisizleştirmektir. Ve bu konuda her türlü modern ve teknik imkan ve yöntemi kullanarak masum insanları ‘canavarlaştırma’, yaptıkları vahşet ve zulmü ise haklı gösterme çabası içindedir. Ancak bütün çabalarına rağmen dünyayı bu yalanlara ve dezenformasyona inandıramadığını gördükçe de saldırganlığını arttırmaktadır.

Geniş zamana yayılmış işgal ve saldırılar ile zulmün dehşetini unutturma veya en azından normalleştirme sinsiliğine değinen yazar bu konuda şunları dile getirmekte ve ‘merhamet yorgunluğu’ diye bir hakikatten bahsetmektedir bir hekim olarak. “Dünya artık tepki de gösteremez hale geldi. Buna merhamet yorgunluğu deniyor. İnsanlar uzun süre böyle acılar ve şiddetle karşı karşıya kalınca duyarsızlaşmaya başlıyor artık. İlk karşılaştığı günlerdeki etkisi azalıyor haberlerin, şiddet ve acı haberlerinin sürekliliği bir tür yorgunluğa yol açıyor ve insanlar artık görmek istemiyorlar.” (s.206)

Gazze gerçekliğinin ve Filistin davasının ‘merhamet yorgunluğuna’ kurban edilmemesi, mazlum insanlara yaşatılan zulüm ve vahşetin teşhir edilmesi noktasında günümüz teknolojisinin bütün imkanlarının kullanılması ve en başta insani ve İslami bir duyarlılıkla bütün Müslüman devletlerin ve yöneticilerinin işgal ve saldırılara karşı çok yönlü ve ortak bir tavra ve eylemselliğe icbar edilmesi meselenin halli yolunda en zahmetli aşamadır kuşkusuz. Ama bu aşamanın er yada geç aşılacağına dair umudumuz da her daim bakidir. Yazıyı kitaba tamamı alınmış olan Mahmut Derviş’in çokça bilinen ‘Kimlik Kartı’ şiirinden cesur dizelerle nokta koyalım.

“Kaydet!
Kaydet ilk sayfanın ta en başına
Nefret etmem insanlardan
Hiç kimseye saldırmam!
Ama aç kalınca toprağımı gasp edeni çiğ çiğ yerim!
Kolla kendini, kork benim açlığımdan
Kork benim öfkemden!” (s.228)

Fadıl KARLIDAĞ

Kaynak
* Sevgili Gazze-Bir Doktorun Anıları-, Orhan Alimoğlu, Beyan Yayınları,İstanbul, 2024
**Ölümcül Kimlikler-Amin Maalouf, YKY, s.50

QOSHE - Sevgili Gazze - Fadıl Karlıdağ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sevgili Gazze

53 7
07.05.2024

Anı türü edebiyatın nispeten az tercih edilen türlerinden biridir. Az tercih edilmesinin temel nedeni ise yaşanmışlığın gerçeklik süzgecinden damıtılmasının insanın omuzuna yüklediği ağırlık ve mesuliyettir kuşkusuz. Yaşamın öznel yanı ile nesnelliğin çakıştığı gerçeklikte çoğunlukla kurguyu tercih eder yazar. Kurgu serazat bir koşudur. Hayal gücünün edebi yetkinlikle kanatlandığı bir maraton. Anı türü, bu serazat koşuyla ilgilenmez. Onun hammaddesi geçen zamanın heybesinde birikmiş hatıralar, yaşanmışlıklar ve gözlemler yani bizatihi yaşamın kendisidir. Bu yüzden daha heybetli, bu yüzden daha ‘ağırdır’ hep.

‘Bir Doktorun Anıları’ alt başlıklı Sevgili Gazze* kitabı Profesör Doktor Orhan Alimoğlu’nun “bir cerrah olarak 2014, 2015, 2016 ve 2023 yıllarında insani yardım çerçevesinde Gazze’ye yapmış olduğu gezileri ve bu geziler neticesinde Gazze ile ilgili sağlık, sosyal yaşam, eğitim ve kültür alanlarındaki gözlem ve kanaatlerini okuyucuyla paylaştığı” (s.7) anı kitabı.

Kitabın muhtevası ve yazılma serencamı ile ilgili şu bilgileri vermekte yazar önsözde: “Dünyanın birçok ülkesinde bulunma fırsatım oldu. İnsani yardım çerçevesinde sağlık alanında yardıma muhtaç yerlere çok sayıda seyahatler yaptım, çok sayıda ülke ve şehirde çalıştım. Bu seyahatler sırasında genellikle günlük tuttum ve fotoğraflar çektim. Zamanım el verdikçe bu notlarımı derleyip kitap formatında hazırlıyorum. Bu seyahatlerime dair ilk kitabım Somali çalışmalarımı içeren 72 saat Yolculuk kitabı 2023 yılında yayımlandı. Doğrusu ikinci sırada Yemen seyahatlerimi yazmaya başlamıştım, ancak 7 Ekim 2023’te İsrail’in Gazze’yi toptan yok etme girişimi üzerine Gazze notlarımı öne aldım. Gazze’de gördüğüm yaşamı, tanıdığım insanları, gezdiğim mekanları sizlerle paylaşmak adına düzenlediğim notlar, tarihe bir not düşmek niyetini taşımaktadır.” (s.7)

Öncesinde de dört bir yanı kuşatılmış bir açık hava hapishanesi haline getirilmiş olan Gazze Şeridi, 7 Ekim 2023’ten bu yana tamamıyla topyekûn hayasız saldırıların hedefi kılınmış ve bu kural ve kaide tanımayan, orantısız vahşi saldırılar halen devam etmektedir bütün dünyanın gözleri önünde. ‘İsrail’in “çim biçme” olarak adlandırdığı bu askeri operasyonlar Gazze’nin her türlü ekonomik, sosyal, beşerî kazanımlarını yok etmeyi amaçlamış’ (s.35) insanlık dışı ve savaş hukukunu da hiçe sayan insanlığa karşı arsızca bir meydan okumadır.

Tecrit, yokluk, yaygın ve şiddetli bir fakirlik sarmalında İsrail’in tel örgü ve duvarlarının kuşattığı 360 kilometrekarelik bir hapishanede dolanıp duran Gazze’nin gerçekliğinde ‘ya anneler gözyaşları içinde ya da çocuklar..’ (s.41) Kitabın bütününde bu gözyaşlarına derman olabilme gayreti ve çabasını görmekteyiz değerli hocamızın. Kimi zaman resmi bir görev ve faaliyetin içinde kimi zaman sivil toplum kuruluşlarının organizasyonlarında.

“Buranın mutlu geçmişinde Müslümanlar var.” diyor yazar. Ve geleceğinde de biz olmalıyız. “Bizim olmadığımız bir Gazze acı içinde kıvranmakta, zulüm içinde yıpranmaktadır.” (s.95) Bu toprakların geçmişinde huzur ve mutluluğun........

© dibace.net


Get it on Google Play