Frankfurt’ta yaşayan yayıncı dostum Hans Jürgen ile edebiyat aşkına çeşitli yolculuklar yaptık. O yolculukların bir kısmını okuyucularımla da paylaştım. Ali ve Nino romanın ilk Türkçe tercümesini yapan Semih Yazıcıoğlu için İstanbul Kınalıada’ya yaptığımız renkli yolculuk hâlâ hatırımdadır. O ada yolculuğunda sık sık iki kişinin ismini anmıştık. Birisi Prof. Yavuz Akpınar, ikincisi ise Prof. Bedirhan Ahmedov’du. Bir yabancının dilinden bu iki bilim adamı hakkında övücü sözler dinlemek beni çok sevindirmişti. Hans Jürgen ikisini de sistemli ve metodik çalışan bilim adamları olarak övmüştü. Soğukkanlı ve titiz çalışan Avrupalı araştırmacıların bizim bazı bilim adamlarında da bu vasıfları görüp tanımaları ve bunu sesli dile getirmeleri çok önemlidir. Çünkü sosyal medya veya diğer yayın organlarında sık sık boy gösteren ve popülerlik adına her şeyi yapan bazı akademisyenlerimizin layıkıyla çalışamadıklarına ve doğru dürüst bir eser ortaya koyamadıklarına üzüntüyle şahit oluyoruz.

Dostumuz Hans Jürgen’in sık sık adını andığı Bedirhan Ahmedov’la tanışıklığımız çok eskilere dayanır, diyebilirim. Her şeyin toz duman olduğu ve Azerbaycan topraklarının parça parça işgal edildiği 1990’lı yılların Azerbaycan’ında o “Azerbaycan Ordusu” gazetesinde çalışırken ben de sık sık Azerbaycan’a gidiyordum. O sıralar bir yerlerde karşılaştık mı bilmiyorum. Ama onunla tanıştıktan sonra benim daha 15 yaşlarında Prof. Abbas Zamanov’a yazdığım mektupları arşivde gördüğünü söylediğinde şaşırmıştım. Ve yakından tanıştığımızda da ben onu çok eskiden tanıyormuşum gibi bir hisse kapılmıştım.

Prof. Bedirhan Ahmedov’un disiplinli çalışmaları, ortaya koyduğu önemli eserlerin yanı sıra onun sıcakkanlılığı ve dostluğu da benim için çok değerlidir. Ben, hem insanı, hem toprağı hem de kendi halkını karşılıksız seven insanlarla dostluk etmeyi çok önemserim. Kendi halkına bağlı olan bir insan kendi edebiyatını, tarihini de iyi bilir. Bedirhan Bey’i tanıyanlar veya onun öğrencisi olanlar onun ne kadar halkına karşılıksız bir aşkla bağlı olduğunu, halkının edebiyatını ve edebiyat tarihini nasıl titizlikle araştırarak bilim alemine yeni eserler kazandırdığını çok iyi bilmektedirler. Tek cümle ile Prof. Bedirhan Ahmedov, “Türkçülüğün Üç Formülü” başlıklı muazzam çalışması ile Türk edebiyatı tarihinde yerini almaya layıktır. Onun özellikle Emin Abid Gültekin üzerine yaptığı araştırmalar sahasında hâlâ tek olma özelliğini korumaktadır. Türkiye’de okuyan, gencecik yaşında “Azerbaycan Edebiyat Tarihi” gibi önemli bir esere imza atan, Dede Korkut, Oğuzname üzerine araştırmalar yapan ve 1937 yılında Stalin zulmüne maruz kalarak şehit edilen Emin Abid’i yeniden genç kuşaklara sunan Bedirhan Ahmedov, kendi halkı adına da bir vefa borcunu yerine getirmiştir. Sadece bunlar mı? Türkiye ve Azerbaycan’da çok az insan tarafından bilinen ama dünya edebiyatında önemli bir yere sahip olan Hindistan şairi ve yazarı Tagor üzerine tam 400 sayfalık muazzam bir eser kalem almıştır. Azerbaycan’ın edebiyat tarihi ve özellikle göçmen edebiyatı sahasında onlarca makalesi ve konferansları olan Bedirhan Ahmedov’un bilim sahasındaki heyecanı ve tutkusu hala devam etmektedir.

Dost olarak Bedirhan Bey vefalı, mütevazi, titiz ve hoşgörülü bir insandır. Bütün sözü, sohbeti, aşkı kendi halkına yöneliktir. Bu yüzden kendi insanını ve dostunu da çok sever. Ne zaman bir araya gelsek o güzel ve içten gülüşüyle içimi ısıtır ve bütün dertlerimizi bir çırpıda ona anlatmaya başlarım. Sabır ve olgunlukla beni dinler. Arada bir espriler yapar. Geçmişte tanıdığı insanlardan söz eder.

Birkaç ay önce İstanbul’a gelmişti. İstanbul Üniversite’sindeki konferanstan fırsat bulur bulmaz İstanbul sokaklarına daldık. Yanımızda Azerbaycan’ın en önemli gazeteci ve araştırmacılarından Akif Aşırlı da vardı. Üçümüz aynen Yahya Kemal’in “Akıncı” şiirinde söylediği “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik” havasında Sultanahmet’ten Mısır Çarşısı’na kadar binlerce yıllık yolları adımladık ve içimizdeki dostluk türkülerini söyledik. Gördüğümüz, binalar, kokladığımız baharatlar, göz attığımız kitaplar bize hep aynı şeyi terennüm ettirdi: Kendi halkımız ve ülkemize yönelik bitmez, tükenmez sevgi! Üçümüzüm yüreğinden diline talan bu sevgi bizi birbirimize de sevdirmişti.

Bedirhan Ahmedov uzakta yaşasa da gönül yoluyla hep aynı türküleri dinliyor ve hep aynı melodilerin büyüsü ile dostluğumuzu sürdürüyoruz. Onun gibi yüce gönüllü ve çalışkan insanlara sadece onu sevenlerin değil herkesin ihtiyacı vardır.

Orhan ARAS

QOSHE - Bedirhan Ahmedov: Yorulmaz Bir Bilim Adamı… - Orhan Aras
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bedirhan Ahmedov: Yorulmaz Bir Bilim Adamı…

43 1
01.05.2024

Frankfurt’ta yaşayan yayıncı dostum Hans Jürgen ile edebiyat aşkına çeşitli yolculuklar yaptık. O yolculukların bir kısmını okuyucularımla da paylaştım. Ali ve Nino romanın ilk Türkçe tercümesini yapan Semih Yazıcıoğlu için İstanbul Kınalıada’ya yaptığımız renkli yolculuk hâlâ hatırımdadır. O ada yolculuğunda sık sık iki kişinin ismini anmıştık. Birisi Prof. Yavuz Akpınar, ikincisi ise Prof. Bedirhan Ahmedov’du. Bir yabancının dilinden bu iki bilim adamı hakkında övücü sözler dinlemek beni çok sevindirmişti. Hans Jürgen ikisini de sistemli ve metodik çalışan bilim adamları olarak övmüştü. Soğukkanlı ve titiz çalışan Avrupalı araştırmacıların bizim bazı bilim adamlarında da bu vasıfları görüp tanımaları ve bunu sesli dile getirmeleri çok önemlidir. Çünkü sosyal medya veya diğer yayın organlarında sık sık boy gösteren ve popülerlik adına her şeyi yapan bazı akademisyenlerimizin layıkıyla çalışamadıklarına ve doğru dürüst bir eser ortaya koyamadıklarına üzüntüyle şahit oluyoruz.

Dostumuz Hans Jürgen’in sık sık adını andığı Bedirhan Ahmedov’la tanışıklığımız çok eskilere dayanır, diyebilirim. Her şeyin toz duman olduğu ve Azerbaycan topraklarının parça parça işgal edildiği 1990’lı yılların Azerbaycan’ında o “Azerbaycan Ordusu” gazetesinde çalışırken ben de sık sık Azerbaycan’a gidiyordum. O sıralar bir yerlerde karşılaştık mı bilmiyorum. Ama onunla tanıştıktan sonra benim daha 15 yaşlarında Prof. Abbas Zamanov’a yazdığım mektupları arşivde gördüğünü........

© dibace.net


Get it on Google Play