H. AYHAN TİNİN

‘Benim annem, canım annem beni al kollarına…’

İlk okuldaydık bu şarkıyı öğrendiğimizde. İlk heceyi ve son heceyi uzatarak, hançeremizi yırtarcasına bağırarak söylerdik. Anlamını pek idrak edemesek de sevdiğimiz, bize iyi gelen bir şarkıydı.

Annelerin her yaraya iyi geldiğini, saçlarımıza aklar düştüğünde öğrenecektik.

Bugün Anneler Günü.

Fırsat varken henüz sarılın annenize…

Eğer benim gibi öksüzseniz; şefkat çoktan sürgüne gittiyse içinizde…

Babalar da vardır ama, anneler başka!

Eni konu anneleri işleyen sanat yapıtları azdır.

Bir hikâyenin içinde birkaç ışıltıyla var olup sonra kaybolurlar.

Cesaret ister anneleri yazmak.

Hiçbir şeye benzemeyen bir ilişkidir anne ile çocuk arasındaki…

Gecedir, sabahtır, camın önündeki akşam sefasıdır, ıhlamur kokusudur, yaz akşamüstü uykusudur…

Kaybolana kadar hayatından, değerini bilemezsin.

Hayatınızın en gerçek masalıdır.

En çok didiştiğin, tavuk suyu bir çorbayla barıştığındır.

Babalar da vardır ama, anneler başka!

Selim İleri’nin ‘Annem İçin’ kitabı bir saygı duruşuydu.

‘Terms of Endearment’ filmi olağanüstü bir anne-çocuk öyküsüydü.

Erkek sanatçılar pek yazamaz annelerini, kadınlarsa kendilerine saklarlar çoğu zaman…

Şairler zaman zaman göklere yıldız gibi asarlar annelerini…

‘Beni burada arama / Arama anne / Kapıda adımı sorma / Saçlarına yıldız düşmüş / Koparma anne ağlama…’ Nevzat Çelik’in dizelerinden Ahmet Kaya’nın bu türküsünü dinleyip, ağlamamış olanınız var mı?

Bugün Anneler Günü.

Babam öldükten kısa bir süre sonra, aklı gitti annemin, kendi kaldı.

Annesiz babasız bir çocuktu. Evlat edinilmişti. Nüfus kayıtları silinmişti. O nedenle mi bilmem şefkat dolu bir gelincik tarlası, her fırtınaya göğüs geren beyaz papatyalar gibiydi. Bir tek babamın yokluğuna direnememiş, bırakıvermişti aklının iplerini.

Bütün 23 Nisan’larda alamadığı kıyafetlerimi sabahlara kadar oturup dikmişti.

12 yaşımda elime valizimi verip, pansiyonlu liseye gönderirken göstermediği gözyaşlarını, her eve döndüğümde yanaklarıma dökmüştü.

Derin bir anne-çocuk öyküsü izlemek için Penelope Cruz’un ‘Dolor y Gloria’ / ‘Acı ve Zafer’ filmini izleyin.

Hayatın sokaklarında vahşi bir öksüzlüktür, annesiz olmak…

Yaşınız kaç olursa olsun, yanında şımarıklık yapabileceğiniz yegâne insanı kaybetmektir.

Yanınızdayken kıymeti bilinmeyen bir istiridye gibi kendi kabuğunda bıraktığımız ‘Aç mı gidiyorsun?’, ‘Üşürsün sıkı giyin’, ‘Paran var mı?’ sorularıyla hayatımızı cehenneme çevirdiğini düşündüğümüz, yalnız kaldığımızda o soruları birilerinin sormasını istediğimiz, ama ondan başka kimsenin o kadar samimi bir şefkatle sormadığını hissettiğimiz…

Bugün Anneler Günü, bir çiçek alın ya avucuna bırakırsınız ya toprağına…

‘Annem ve Akşam’ şiirinde usta kalem Hilmi Yavuz ne güzel anlatır bir annenin ardından kalan boşluğu…

Bir kapı açıldı, ansızın baktık: / akşam!… Kimse benzemez oldu kendine; / kim bilir ne kadar hüzünlü artık / bir odadan ötekine geçmek bile…’

Bugün Anneler Günü.

Yanınızdaysa görkemli bir kentin uygarlık ateşleri yanar içinizde…

Yok benim gibi öksüzseniz; parçalanmış heykel yüzleriyle, yıkıntı sokaklar arasında, duvar diplerinden fışkıran yeşil otlara bakarak, antik bir kalıntının izlerini sürersiniz içinizde…

Bizim bütün hikayemizi ve sakladıklarımızı bilen tek insan, uzak ya da yakın, fakat hep dokunabileceğimiz bir yerde…

‘Bir kahve yapsaydım…’ Hemen gideceğim işim var anne!

Kalmaya vaktim olsaydı, birlikte uzun yürüyüşler yapabilseydik keşke…

Anneler Gününüz kutlu olsun.

QOSHE - Benim annem - Ayhan Tinin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Benim annem

40 1
12.05.2024

H. AYHAN TİNİN

‘Benim annem, canım annem beni al kollarına…’

İlk okuldaydık bu şarkıyı öğrendiğimizde. İlk heceyi ve son heceyi uzatarak, hançeremizi yırtarcasına bağırarak söylerdik. Anlamını pek idrak edemesek de sevdiğimiz, bize iyi gelen bir şarkıydı.

Annelerin her yaraya iyi geldiğini, saçlarımıza aklar düştüğünde öğrenecektik.

Bugün Anneler Günü.

Fırsat varken henüz sarılın annenize…

Eğer benim gibi öksüzseniz; şefkat çoktan sürgüne gittiyse içinizde…

Babalar da vardır ama, anneler başka!

Eni konu anneleri işleyen sanat yapıtları azdır.

Bir hikâyenin içinde birkaç ışıltıyla var olup sonra kaybolurlar.

Cesaret ister anneleri yazmak.

Hiçbir şeye benzemeyen bir ilişkidir anne ile çocuk arasındaki…

Gecedir, sabahtır, camın önündeki akşam sefasıdır, ıhlamur kokusudur, yaz akşamüstü uykusudur…

Kaybolana kadar hayatından, değerini bilemezsin.

Hayatınızın en gerçek masalıdır.

En çok didiştiğin, tavuk suyu bir çorbayla barıştığındır.

Babalar da vardır ama, anneler başka!

Selim İleri’nin ‘Annem İçin’ kitabı bir saygı duruşuydu.

‘Terms of Endearment’ filmi olağanüstü bir anne-çocuk öyküsüydü.

Erkek sanatçılar pek........

© Diken


Get it on Google Play