Kıbrıs sorunuyla ilgilenen yabancılara iki tarafın aktardığı değişmeyen politikalar vardır…
Önce Türk tarafından başlayalım:
-1960’ta kurulan ortak devletin 3 yıl sonra EOKA-B’nin silahlı saldırılarıyla yıkılması…
-Kıbrıslı Türklerin 103 köyden göç ettirilmesi…
-Taşkent, Atlılar, Muratağa, Geçitkale, Ayvasıl şehitleri…
-Devlet olanaklarından ve dış yardımlardan mahrum edilme…
-1974’te özgürlüğe kavuşma…
-Annan Planı’na “evet” dediğimiz halde Rumların “hayır” demesi…
Bir de Rum tarafına bakalım:
-Kıbrıs’ın bir bölümünün ‘işgal ve istila’ altında olması…
-1974 ‘Türk işgaliyle’ 200 bin Rum göçmenin evlerinden edilmesi…
-Kuzeyde kalan mülklerin Türkler tarafından yağmalanması…
-Türkiye’nin, BM kararlarına uymaması…

Ve ‘kırmızı’ çizgiler

Türk tarafı, geçmişin özetini yaptıktan sonra, olası bir çözümde kırmızı çizgilerini aktarmaya başlar:
-Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçilmez…
-Federasyon kabul edilemez…
-Eşir egemen devletimiz tanınmalı…
-Mülkiyet sorunu takas ve tazminatla çözülmeli…
Rum tarafının kırmızı çizgileri:
-Kıbrıs Cumhuriyetinden vazgeçilmez…
-Devletin yönetim şekli federasyon olur…
-Eskimiş garantiler ve müdahale hakkı kabul edilemez…
-BM kararları uygulanmalı, AB kuralları kabul edilmeli…
-Mülkiyette öncelik gerçek mal sahibinde olmalı…

Arabulucu güler geçer

Tarafları yakınlaştırmakla görevlendirilen Birleşmiş Milletler Temsilcisi iki tarafı dinledikten sonra raporunu hazırlayıp görevden affını ister…
İki taraf arasında uzlaşı şansı olmadığını düşünerek, sorumluluğu liderlerin üzerine yıkar ve gider…
Peki;50 yıldır devam eden bu filmin bir sonu yok mudur?..
Kıbrıs gibi cennet bir adanın insanları bir bölgeden diğer bölgeye pasaportla mı geçiş yapacak?..
AB’nin yardımlarından sadece bir toplum mu yararlanacak?..
Adanın bir kesimi tüm altyapı sorunlarını çözerken, diğer tarafı hala elektrik ve su kesintileriyle mi yaşayacak?..
Bir taraf yüze 8’in altında, diğer taraf yüzde 100 enflasyonla mı yaşayacak?..
Maraş gibi paha biçilmez değerdeki bir kent 50 yıl daha kapalı mı kalacak?..
Ada etrafında çıkarılan gazın geliri sadece bir tarafa mı akıtılacak?..
Ada’nın bir tarafı doğal gaz ve güneş enerjisine yönelirken, diğer tarafı zehirli yakıtla mı elektrik üretecek?..
Bu soruların yanıtını Kıbrıs’taki liderlerin verebilmesi kolay değildir…
Son sözü söyleyecek olan Anavatanlar ve garantörlerdir…
İşte Erdoğan ile Mitsotakis arasında yapılacak olan 13 Mayıs zirvesi o açıdan son derece önemlidir…
Hayırlara vesile olmasını diliyoruz…

QOSHE - 13 Mayıs zirvesi - Reşat Akar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

13 Mayıs zirvesi

19 0
11.05.2024

Kıbrıs sorunuyla ilgilenen yabancılara iki tarafın aktardığı değişmeyen politikalar vardır…
Önce Türk tarafından başlayalım:
-1960’ta kurulan ortak devletin 3 yıl sonra EOKA-B’nin silahlı saldırılarıyla yıkılması…
-Kıbrıslı Türklerin 103 köyden göç ettirilmesi…
-Taşkent, Atlılar, Muratağa, Geçitkale, Ayvasıl şehitleri…
-Devlet olanaklarından ve dış yardımlardan mahrum edilme…
-1974’te özgürlüğe kavuşma…
-Annan Planı’na “evet” dediğimiz halde Rumların “hayır” demesi…
Bir de Rum tarafına bakalım:
-Kıbrıs’ın bir bölümünün ‘işgal ve istila’ altında olması…
-1974 ‘Türk işgaliyle’ 200 bin Rum göçmenin evlerinden edilmesi…
-Kuzeyde kalan mülklerin Türkler tarafından yağmalanması…
-Türkiye’nin, BM kararlarına uymaması…

Ve ‘kırmızı’ çizgiler

Türk tarafı, geçmişin özetini........

© Diyalog Gazetesi


Get it on Google Play