Kiminin eli, kiminin kolu, kiminin vücudunun yarısı hasar görmüş. Kimi gözlerini, kimi aklını, kimi kendisini hayata bağlayan birçok azasını yitirdi. Çocuklar yetim, kadınlar dul kaldı. Babalar evlatlarını yitirdi. Anneler, bin bir eziyetle taşıyıp, büyüttüğü kuzucuklarını kendi elleriyle toprağa verdi. Yetmedi insanlar diri diri toprağa gömüldü. Toplu mezarlarda çocukları ihtiyarlatacak seviyede kötü görüntüler ortaya çıktı. Tarihin kaydedebileceği en büyük zulüm Gazze'de, İslam'ın, ahlakın, erdemin, insanlığın yurdu olan Gazze'de irtikâp edilmekte. Zalimler dokunulmaz denilen her şeye dokundular. Hak namına ne varsa zayi ettiler. Dünyanın hukuk addettiği bütün her şeyi ortadan kaldırdılar. Maalesef bu zulüm bütün dünyanın özellikle de İslam aleminin gözü önünde yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Sesi çıkanlar var elbette ama ellerinde güç olmadığı için zalimi durduramıyorlar.

Ashab-ı kiram daraldığında, zor bir olayla karşılaştığında, bir durumun içinden çıkamadığında, zalimin zulmüne maruz kaldığında başlarında baba gibi duran ve onlara baba şefkatiyle muamele eden Allah Resulü‘ne koşar O da onlara ya bir çıkış yolu gösterir ya da evlatlarını koruyup kollayan bir baba gibi uğradıkları zulmü onlardan defederdi. Buna dair birçok örnek bulunmakta ama bir ikisinden kısaca bahsedelim.

Hudeybiye antlaşması yapılmış, her kes tarafını belli etmiş ve kılıçlar kınına çekilmişti. Huzâ kabilesi de bu süreçte Allah Resulü'ne taraf olmuştu. Ancak kılıçlar kınına çekilmesine rağmen zulme uğramışlardı. Bir gece vakti Kureyş müşriklerine taraf olan Beni Bekir kabilesi Huza'lılara saldırır ve onları kılıçtan geçirir. Kimi secdede iken kimi rükû halinde iken öldürülür. Bunun üzerine Huza'lılar kırk kişilik bir heyetle sabah namazı vaktinde Allah Resulü’nün huzuruna gelir, başlarına gelen zulmü şikayet eder ve uğradıkları zulme karşı Allah Resulü'nden yardım isterler. Allah Resulü, "Ben kendime yardım ettiğim şeylerle Beni Ka'b'lara yardım etmezsem ben de yardım görmeyeyim", "Varlığım kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki kendimi ve ev halkımı koruduğum şeylerle bunları da koruyacağım" diyerek Huzâ kabilesine yapılan bu zulüm üzerine Mekke'nin Fethi'ne doğru yol aldı ve bütün mazlumların yüzü gülmeye başladı. Bir başka hadise ise şöyledir: Müslüman bir kadın Kaynuka çarşısında bir Yahudi tarafından tacize uğrar, yardım istemesi sonucu orada bulunan bir Müslüman, tacizci Yahudi’yi öldürür. Çevrede bulunan diğer Yahudiler de tacizciyi öldüren Müslüman’ı öldürerek, Müslümanlarla Kaynuka oğulları arasındaki anlaşmanın bozulmasına neden olurlar. Hz. Peygamber Kaynuka’lıların yaptığı bu eylemden dolayı hicretin ikinci yılı olan 624’de onları kalelerinde kuşatmış ve on beş günlük kuşatma sonunda Kaynuka Yahudileri teslim olmak zorunda kalmışlardı. Teslim olanlar içinde eli silah tutanların öldürülmesi için Hz. Peygamber emir vermiştir.

Bugün bizler yetim kaldık. Zora düştüğümüzde başvuracağımız kimsemiz kalmadı. Mazlumların ah-u figanlarına cevap verecek kimse kalmadı. Yavrucakları zalimin elinden kurtaracak kimse kalmadı. Masum anneleri koruyacak, onların imdat çağrılarına icabet edecek, onların namusunu koruyacak kimse kalmadı. Dünyadaki mazlumlar zulme susamışların elinde her türlü eziyete duçar ediliyor. Her gün daha yeni doğan yavruların şehadet haberlerini alıyoruz. Her gün yüzlerce annenin çaresiz feryatlarına şahit oluyoruz. Kime gidelim, kime başvuralım. Derdimizin dermanı kimdedir acep.

Evet, hayatında ashabını kucaklayan, onları koruyan, hatalarını düzelten, onlara baba şefkatiyle muamele eden başımızın tacı, derdimizin ilacı, kâinatın varlık sebebi olan Efendimize yine iltica edelim. Ravzasında ondan isteyelim. Cennet bahçesinde zalimleri ona şikâyet edelim, mazlumların ahını Huzalı'ların şairi gibi ona yetiştirelim.

Habibim! Sana geldik. Kabul buyur. Nedir bu aradaki perde Habibim! Kaldır bu perdeyi de tüm dertlerimizi sana arz edelim. Bugün tüm dünyadan Müslümanlar burada, ama GAZZE'liler yok. Herkes huzurda ama GAZZE'li kardeşlerimiz yok. Kabul buyur biz arz edelim onların dileklerini, utanarak, sıkılarak geldik ama kabul buyur. Başka gidecek yerimiz yok ki gidelim. Ümmetin, zalimlerin zulmü altında inlemekte. Zulme maruz kalanlar gelemedi ama biz acizler geldik. Yüzümüz yok ama yine de zalimi şikâyete geldik. Senden cennet bahçesi olarak vasfettiğin Ravzandan Rabbine iltica etmeni arzuluyoruz. Bunca masumlara zulmedenleri sana şikâyet ediyoruz. Masum çocukların kanlarını sana şikâyet ediyoruz. Yetim kalan çocukların ah-u eninlerini sana getirdik. Yavrusunu yitiren annelerin yardım çağrılarını sana arz ediyoruz. Ümmeti Allah şikâyet eden babaların feryatlarını getirdik. Rabbinin yanında kıymetin ziyadedir. Sen maruz kaldığımız zulmü Rabbimize şikâyet buyur.

Ya Rab! katında kıymeti son derece yüksek olan Habibin hürmetine mazlumlara yardım eyle. Onlara yardım, bize ise uyanışlar ihsan eyle.

Medine-i Münevvere 11-05-2024

QOSHE - Ravza'dan Refaha - Halil Yusufoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ravza'dan Refaha

48 0
12.05.2024

Kiminin eli, kiminin kolu, kiminin vücudunun yarısı hasar görmüş. Kimi gözlerini, kimi aklını, kimi kendisini hayata bağlayan birçok azasını yitirdi. Çocuklar yetim, kadınlar dul kaldı. Babalar evlatlarını yitirdi. Anneler, bin bir eziyetle taşıyıp, büyüttüğü kuzucuklarını kendi elleriyle toprağa verdi. Yetmedi insanlar diri diri toprağa gömüldü. Toplu mezarlarda çocukları ihtiyarlatacak seviyede kötü görüntüler ortaya çıktı. Tarihin kaydedebileceği en büyük zulüm Gazze'de, İslam'ın, ahlakın, erdemin, insanlığın yurdu olan Gazze'de irtikâp edilmekte. Zalimler dokunulmaz denilen her şeye dokundular. Hak namına ne varsa zayi ettiler. Dünyanın hukuk addettiği bütün her şeyi ortadan kaldırdılar. Maalesef bu zulüm bütün dünyanın özellikle de İslam aleminin gözü önünde yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Sesi çıkanlar var elbette ama ellerinde güç olmadığı için zalimi durduramıyorlar.

Ashab-ı kiram daraldığında, zor bir olayla karşılaştığında, bir durumun içinden çıkamadığında, zalimin zulmüne maruz kaldığında başlarında baba gibi duran ve onlara baba şefkatiyle muamele eden Allah Resulü‘ne koşar O da onlara ya bir çıkış yolu gösterir ya da evlatlarını koruyup kollayan bir baba gibi uğradıkları zulmü onlardan defederdi. Buna dair birçok örnek bulunmakta ama bir ikisinden kısaca bahsedelim.

Hudeybiye antlaşması yapılmış, her kes tarafını belli etmiş ve kılıçlar kınına çekilmişti. Huzâ kabilesi de bu süreçte Allah Resulü'ne taraf olmuştu. Ancak kılıçlar kınına çekilmesine rağmen zulme uğramışlardı. Bir gece vakti Kureyş müşriklerine taraf olan Beni Bekir kabilesi Huza'lılara saldırır ve onları........

© Diyanet Haber


Get it on Google Play