Ülkemizin kültüründe “dünyada kabul gören literatür” pek dikkate alınmaz. Hele bazı kavramlar konusunda her kesim kendine uygun bir tanımlama yapmaktan hiç kaçınmaz.

Aşağı yukarı 8-10 yıldır gündemimizi meşgul eden, başlıktaki kavramları açmak istiyorum.

MÜLTECİ

Mülteci; belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve bu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişilere mülteci denir.

GÖÇMEN

Göçmen (muhacir) ise; bir ülkeden başka bir ülkeye yerleşmek amacıyla göç eden kişidir. Hukuki olarak göçmen veya göçmenler, en az iki ülkeyi ilgilendirmektedir. Biri bırakılan ülkedir, öteki yerleşilen ülkedir. Bırakılan ülke için dış göç (emigration), yerleşilen ülke içinse iç göç (immigration) olayıdır. İçe göçene immigrant, dışa göçene emigrant denir.

SIĞINMACI VE DÜZENSİZ GÖÇMEN

Sığınmacı; ülkesinden ayrılmış olan ve savaş gibi, zulüm gibi insan hakları ihlallerinden korunmak için başka bir ülkeye sığınan, ancak hukuki anlamda henüz mülteci olarak kabul edilmeyen kişi ve guruplardır.

Bu guruplar aynı zamanda, şartlar düzeldiğinde tekrar ülkesine geri dönecek olan kişi ve topluluklardır.

TÜRKİYE’DE DURUM

Bu kavramlara Türkiye açısından örnekleme yapacak olursak, Türkiye’de mülteci çok azdır.

Türkiye’de esas olarak, GÖÇMEN ve GEÇİCİ SIĞINMACI bulunmaktadır.

Bu kavramları açarsak;

GÖÇMENLER; ağırlıklı olarak, Osmanlı ve ‘Cumhuriyet Türkiyesi’nde bir yanı Balkan coğrafyasından, diğer yanı Kafkas coğrafyasından, yaşadıkları ilgili topraklar kaybedilince oradan gelen Türk-Müslüman topluluklardır.

Ağırlıklı olarak, Makedonya, Kosova, Bosna, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan-Batum-, Abhazya bölgelerinden gelen Türk-Müslüman veya Türk topluluklarıyla yaşayan çeşitli Müslüman etnisitelerden gelen vatandaşlarımızdır.

SIĞINMACI ise; son yıllarda ağırlıklı olarak Suriye, Afganistan ülkelerinden gelen Arap, Afgan topluluklardır. Bunlar ülkelerinde olan savaş nedeniyle Türkiye’ye sığınmışlardır.

KAVRAMLARDA ÇARPITMA

Bu kavramlar çoğu zaman bilerek ya da cehaletten dolayı karıştırılmakta ya da çarpıtılmaktadır.

Türkiye’de bulunan sığınmacılar konusunda, emperyalist projeler ve ümmet esaslı yaklaşımlar hariç olmak üzere, esas olarak toplum çoğunluğu aynı düşüncededir. Bu da entegre olmuş az bir kesim hariç, büyük çoğunluğun şartlar oluştuktan sonra geri gönderme üzerine kuruludur.

Ancak, bir yanı iktidarda temsil edilen ve gücünü oradan alan ve geçici sığınmacıları göndermek istemeyen, ağırlıklı olarak ümmet düşüncesini savunan kesimler, Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ve mübadelelere atıf yaparak, Makedonya ve Batı Trakya’dan gelen göçmenleri örnek göstererek, Suriye ve Afganistan’dan gelenlerle kıyaslamaktadırlar.

MAKEDONYA, BATI TRAKYA İLE AFGANİSTAN-SURİYE AYNI MI?

Ümmet kavramı nedeniyle bu yapılar eşleştirilmektedir.

Oysa arada hiçbir benzerlik bulunmamaktadır.

Benzerlik olabilmesi için, örneğin Hatay-Antep-Kilis gibi illerde bir savaş olup, buraların Suriye tarafından işgal edilmesi üzerine, bu illerdeki vatandaşların Bursa’ya, İstanbul’a gelmesidir muhacirlik yani göçmenlik. Daha çok Osmanlı gibi, Çarlık Rusyası gibi değişik milliyetlerin yaşadığı feodal imparatorluk devletlerinde, çeşitli parçaların kopup kendi ulusal devletlerini kurmaları sonucu, kendi milletinden olmayanları, ana devlete gönderilmesi demek olan muhacirlik, bir anlamda ülke içi göçü ifade eder.

Yani Makedonya, Batı Trakya ve Kafkasya’dan gelen muhacirler ile Suriye ve Afgan sığınmacıların ne iç hukuk ne uluslararası anlaşmalar ne de kültürel birliktelik anlamında aralarında hiçbir ilişki hatta benzerlik bile yoktur.

İşte sorun da burada başlamaktadır.

Gelen sığınmacı sayısı gayri resmi rakamlarla 12 milyon, resmi rakamlarla 6.5 milyondur.

Yani sığınmacılar nüfusun yüzde 12-15’i gibi bir rakamı oluşturmaktadırlar. Bu oran çok yüksektir.

Aynı nüfusa sahip, bizden altı kat daha zengin olan Almanya, beş yıl içinde, teknik eleman, diplomalı teknokrat, tecrübe, dil vb. parametreler üzerinden, düzenli elemeyle 2,3 milyon kişi (yani toplam nüfusun yüzde 3’ü düzeyinde) alacağını ve bunun da tek bir devlet-millet ve etnik yapıdan olmayacağını belirterek almaktadır.

Bizde bu tamamen düzensiz, denetimsiz, sayısı ürkütücü, ekonomik ve demografik yapıyı tehdit eder düzeyde yapılmıştır.

Ne var ki, Türkiye’nin gerek ekonomik gerek siyasi gerekse kültürel şartları ve en önemlisi de demografik yapısı bu sayıda sığınmacıyı barındıracak, besleyecek ve zamanla kültürel birliktelik oluşturacak durumda değildir.

AHLAKSIZ İŞ YAŞAMI

İkinci olarak, bu miktarda sığınmacı nüfus, iş yaşamını da oldukça olumsuz etkileyen bir duruma dönüşmüştür.

Şöyle ki;

Ülkemizde ümmetçiler “sığınmacılar olmasa sanayinin çökeceğini” savlarken, diğer bir bölüm iş insanı sanki “sığınmacıların ekmeğini vermek gibi ulvi bir yardım yaptığını” savlayarak, bu zavallı insanlara, insanca yaşayacakları bir ücret vermemeyi, asgari ücretin altında, sigortasız, iş güvencesiz çalıştırmayı maharet saymaktalar.

Hatta bu ahlaksız modeli, işsizlere karşı bir silah, bir tehdit olarak kullanmayı ve işsizlik korkusuyla yaşayan insanlara boyun eğdirmeyi amaçlamaktalar.

Üçüncü olarak, bazı güvenlikçi politika hayranları, sığınmacıları, özellikle Afgan ve Arap kesimleri, Kürtlere karşı bir dengeleme unsuru olarak gördüklerini savlamaktalar.

Özcesi;

Neresinden baksan elinde kalan, parça parça dökülen bir durumda sığınmacılar sorunu.

Türkiye; düzensiz, denetimsiz, ürkütücü sayılara ulaşmış, ekonomik ve demografik yapıyı tehdit eder düzeyde gelmiş olan bu miktardaki sığınmacıyı; barındıracak, besleyecek ve zamanla kültürel birliktelik oluşturacak durumda değildir.

Entegre olmuş ve olmaya aday belirli bir sayının dışındaki sığınmacıları, başta Suriye olmak üzere, uluslararası kuruluşlarla anlaşarak güvenli bir şekilde ülkelerine iadesi sağlanmalıdır.

QOSHE - Göçmen, mülteci, sığınmacı sorunu ve ülkemizin sorunları - Necati Kartal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Göçmen, mülteci, sığınmacı sorunu ve ülkemizin sorunları

53 1
09.05.2024

Ülkemizin kültüründe “dünyada kabul gören literatür” pek dikkate alınmaz. Hele bazı kavramlar konusunda her kesim kendine uygun bir tanımlama yapmaktan hiç kaçınmaz.

Aşağı yukarı 8-10 yıldır gündemimizi meşgul eden, başlıktaki kavramları açmak istiyorum.

MÜLTECİ

Mülteci; belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve bu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişilere mülteci denir.

GÖÇMEN

Göçmen (muhacir) ise; bir ülkeden başka bir ülkeye yerleşmek amacıyla göç eden kişidir. Hukuki olarak göçmen veya göçmenler, en az iki ülkeyi ilgilendirmektedir. Biri bırakılan ülkedir, öteki yerleşilen ülkedir. Bırakılan ülke için dış göç (emigration), yerleşilen ülke içinse iç göç (immigration) olayıdır. İçe göçene immigrant, dışa göçene emigrant denir.

SIĞINMACI VE DÜZENSİZ GÖÇMEN

Sığınmacı; ülkesinden ayrılmış olan ve savaş gibi, zulüm gibi insan hakları ihlallerinden korunmak için başka bir ülkeye sığınan, ancak hukuki anlamda henüz mülteci olarak kabul edilmeyen kişi ve guruplardır.

Bu guruplar aynı zamanda, şartlar düzeldiğinde tekrar ülkesine geri dönecek olan kişi ve topluluklardır.

TÜRKİYE’DE DURUM

Bu kavramlara Türkiye açısından örnekleme yapacak olursak, Türkiye’de mülteci çok azdır.

Türkiye’de esas olarak, GÖÇMEN ve GEÇİCİ SIĞINMACI bulunmaktadır.

Bu kavramları açarsak;

GÖÇMENLER; ağırlıklı olarak, Osmanlı ve ‘Cumhuriyet Türkiyesi’nde bir yanı Balkan coğrafyasından, diğer yanı Kafkas coğrafyasından, yaşadıkları ilgili topraklar kaybedilince oradan gelen Türk-Müslüman topluluklardır.

Ağırlıklı olarak, Makedonya, Kosova, Bosna, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan-Batum-, Abhazya bölgelerinden gelen Türk-Müslüman veya Türk topluluklarıyla yaşayan çeşitli Müslüman etnisitelerden gelen vatandaşlarımızdır.

SIĞINMACI........

© enBursa


Get it on Google Play