Kapalı kutunun kapağı yavaş yavaş açıldığında gün yüzüne önce kadına ve çocuğa yönelik istismar ile şiddet, cin ve günah çıkarma görüntüleri, sonra devlet erkanı ile verilmiş fotoğraflar, bakanlıkların paylaşımı, taht ve miras kavgaları, veliahtların lüks araçlarıyla gövde gösterisi çıktı. Müritlerini bir lokma bir hırka ile yetinmeye çağıran tarikatların, aslında öte dünyaya değil bu dünyaya yatırım yapan; eşyanın doğası gereği de pazar, mülk, servet, sermaye ilişkilerine yerleştikçe kardeşin kardeşi ‘vurduğu’, dini ritüelin raconla kesiştiği tuhaf örgütlere dönüştüğü görülüyor.

Yakın zamanda gündemi meşgul eden, Menzil Tarikatı ile İsmailağa Cemaatindeki taht kavgası da dini önderliğin kime devrolacağı kadar, ya da daha çok, birikmiş yüklü bir sermayenin yönetimini kimin üstleneceğiyle ilgiliydi.

Bugün bir kısmı giderek holdingleşen tarikatların yolu büyük ölçüde Özal zamanında açılmıştı. Sermaye birikimine dahil olmayan altın veya para birikimi için ‘yastık altındaki’ sözünü hemen hemen ilk kullanan o olmuştu. Faizin haram olduğuna inandıkları için bankalardan uzak duran, yatırıma dönüşmeyen parayı el altında biriktiren tarikatların, mümin esnaf ve küçük işletme sahiplerinin, çalıp çırptıklarını aklamakta zorlanan mafyanın, kendi halinde küçük tasarruf sahiplerinin devletin ve ticaretin uzanamadığı kuytudan pazar curcunasına atılması için bir dizi yasayı çıkarıp faizsiz bankacılık sistemini kurmak için kardeşini görevlendiren de oydu.

Korkut Özal körfez finans sermayesi ile iş birliği halinde bu atıl parayı yatırımdan elde edilen kârı bölüştüreceği iddiasıyla faizsiz banka sistemine toplamaya başladı. Bünyelerinde bu ‘helal parayı’ işletip faiz cilasından geçirdikten sonra kârıyla iade eden uluslararası bankacılık sistemi ile bu yastık altı para arasındaki trafiği düzenleme işini Özallar bizzat üstlenmişti.

Paranın küresel trafiğe sermaye olarak çıkması ile hem Özal ailesi hem de ‘faiz haram’ diyenler kazanmış oluyordu. Eski Arap kabile sistemine göre topluluğun kazanımlarından şefe ayrılan mirba ya da başkan payı konusunda dini bir sapmaya izin verilmemişti böylelikle.

Aslında bir Müslüman Kardeşler buluşu olan faizsiz bankacılık sistemiyle devasa adımlar atmaya başlayan, o zamanlar henüz küçük kapasiteli yeşil sermaye ve onun kollarından biri olan tarikat birikimi ile kendi kendini idare eden ticari işletmeler büyüdüler. Küçük çaplı ticaret kimileri için uluslararası tır filolarına, benzinlikler zincir işletmelere, Kur’an kursları ile başlayan serüven özel okul sahipliğine dönüştü. Bugün tarikat sermayesinin TÜSİAD benzeri burjuva kuruluşları da ortaya çıktı.

Bu yükseliş hikayesinin başlıca örneği elbette Gülen Cemaati denilen yapılanmadır. AKP’nin gizli ortağı olduktan sonra Kafkasya’da ve Afrika’da sadece okullar açmakla kalmayan; devlet, ordu, bürokrasi içindeki örgütlenmesinin sağladığı olanaklarla yatırımlara aracılık yaparak her gün sermayesini büyüten bu örgüt paylaşım savaşına girmesinin bedelini 15 Temmuz’dan itibaren ağır ödemişti.

AKP iktidarı Gülen Cematinden sonra tarikatlara Erdoğan’a biat şartıyla bürokraside kontrollü bir alan açmaya devam etti. Başta sağlık bakanlığı olmak üzere bakanlıklardaki tarikat kadrolaşması eskisi gibi devam etti. Bugün iktidarın örtülü ortakları arasında başı çeken Menzil Tarikatı yüz milyonlarca liralık sermaye birikimi, inşaatları, basın yayın tekeli, gençlik örgütleri, vakıflarıyla önemli bir güç haline gelmiştir. Bunu diğerleri de takip ediyor.

Bir tarikata mensup olmak, o tarikatın gücüne bağlı olarak devlet ihalelerinden, terfilerden, devlet desteklerinden ve bir takım başka avantajlardan yararlanmak anlamına gelir. Çok sayıda yoksul mürit ise gerçekte sadece aidiyet ihtiyacına yanıt bulur. Ne var ki tarikatlar içinde oluşan din oligarşisinin elinde biriken muazzam servet birikiminin ve bunun etrafında dönen paylaşım kavgalarının kamuoyunun önüne serilmesi tarikatlar içinde oluşan sınıfsal uçurumu da daha görünür kılmıştır.

Yoksul müritlerini sahip olduğu hakların Allah hediyesi olduğunu söyleyerek kandıran, tevekkül ve boyun eğmeye zorlayan, iş güçlerinden bedavaya yararlanan tarikat ağaları emekçilerin protesto, itiraz ve hak arayışlarını Allah’ın gücüne giden bir şey olarak gösteriyorlar. Dolayısıyla tarikattaki şeyhlik kastı ya da onların Cübbeli gibi medyatik isimleri emekçilerin dualarını kurulu düzene, iktidara yönelterek anbean sadakat üretmeye çalışmaktadırlar. Uğruna silah çektikleri kendi sermayeleri içinse ‘mülk Allah’ındır’ zaten!

Şeyhe bağlılık ve biatı, şeriat hukukunu, medeni hakların düzenleyici etkisinden uzak aile ve sosyal yaşamı kapısından dışlayan tarikatlardaki cemaatleşme tarzı bugün devletin kitle iletişim, hukuk, medeni haklara bakışıyla benzeşmektedir. Bu sadece bürokrasinin, yürütmenin, yargı kurumunun da tarikat mensuplarıyla kadrolaştırılmasından değil iktidarın toplumu bir cemaat gibi yönetmeyi arzu etmesinden kaynaklanıyor.

Belediye kaynaklarının yağmalanması AKP’li belediyelere yığılmış tarikat mensupları ve seçilen başkanlar ile gerçekleştiriliyor. İktidarın tarikatlarla kurduğu karşılıklı faydaya dayalı bir ekonomik, siyasi, idari ilişkisinin ötesine geçerek devletin de tarikata benzeyen bir kuruma dönüştüğünü söylemek mümkündür. Tarikatın tövbe töreninden çekilmiş bir fotoğrafta görüldüğü üzere; daire biçiminde yerleşmiş ve her birinin bir iplikle merkezdeki şeyhe bağlandığı ritüelin sembolik düzeni iktidarın da mirba düzenini yansıtır. Bu sembolik değil gerçek bir düzendir; sadakat ve teslimiyet ama yanı sıra ganimet ve kâr tütsülenerek müritten şeyhe, şeyhlikten şefliğe akar.

Yazılı olmayan protokol şimdiye kadar gayriresmiydi yakın zamanlarda epey resmenleşti. Menzil’in gavsı vefat ettikten sonra şeyhlik kavgası veren oğullarından Muhammed Saki’nin 12 milyonluk lüks otomobiliyle köye girerken tarikat ticarethanelerinin müşterisi ve kölelerine dönüşmüş müritlerin aracın peşinden koşturması o protokolün sonuçlarından biridir.

Kapitalistleşen tarikatlarla tarikatlaşan düzen birlikte yol alır.

QOSHE - Tarikatlar, taht ve sermaye - Nuray Sancar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Tarikatlar, taht ve sermaye

52 16
12.05.2024

Kapalı kutunun kapağı yavaş yavaş açıldığında gün yüzüne önce kadına ve çocuğa yönelik istismar ile şiddet, cin ve günah çıkarma görüntüleri, sonra devlet erkanı ile verilmiş fotoğraflar, bakanlıkların paylaşımı, taht ve miras kavgaları, veliahtların lüks araçlarıyla gövde gösterisi çıktı. Müritlerini bir lokma bir hırka ile yetinmeye çağıran tarikatların, aslında öte dünyaya değil bu dünyaya yatırım yapan; eşyanın doğası gereği de pazar, mülk, servet, sermaye ilişkilerine yerleştikçe kardeşin kardeşi ‘vurduğu’, dini ritüelin raconla kesiştiği tuhaf örgütlere dönüştüğü görülüyor.

Yakın zamanda gündemi meşgul eden, Menzil Tarikatı ile İsmailağa Cemaatindeki taht kavgası da dini önderliğin kime devrolacağı kadar, ya da daha çok, birikmiş yüklü bir sermayenin yönetimini kimin üstleneceğiyle ilgiliydi.

Bugün bir kısmı giderek holdingleşen tarikatların yolu büyük ölçüde Özal zamanında açılmıştı. Sermaye birikimine dahil olmayan altın veya para birikimi için ‘yastık altındaki’ sözünü hemen hemen ilk kullanan o olmuştu. Faizin haram olduğuna inandıkları için bankalardan uzak duran, yatırıma dönüşmeyen parayı el altında biriktiren tarikatların, mümin esnaf ve küçük işletme sahiplerinin, çalıp çırptıklarını aklamakta zorlanan mafyanın, kendi halinde küçük tasarruf sahiplerinin devletin ve ticaretin uzanamadığı kuytudan pazar curcunasına atılması için bir dizi yasayı çıkarıp faizsiz bankacılık sistemini kurmak için kardeşini görevlendiren de oydu.

Korkut Özal körfez finans sermayesi ile iş birliği halinde bu atıl parayı yatırımdan elde edilen kârı bölüştüreceği iddiasıyla faizsiz banka sistemine toplamaya başladı. Bünyelerinde bu ‘helal parayı’ işletip faiz cilasından geçirdikten sonra kârıyla iade eden uluslararası bankacılık sistemi ile bu yastık altı para arasındaki trafiği düzenleme işini Özallar bizzat üstlenmişti.

Paranın küresel trafiğe sermaye olarak çıkması ile hem Özal ailesi hem de ‘faiz haram’ diyenler kazanmış oluyordu. Eski Arap kabile........

© Evrensel


Get it on Google Play