Bu hafta “kent hakkından kültür hakkına” başlığını taşıyan ve kültürel hakları kent hakkı çerçevesinde değerlendiren bir yazı hazırlamıştım. Ancak geçen hafta Hatay’dan İstanbul’a deprem gerçeklerini mesele ederken merkeze aldığım Türkiye Tasarım Vakfı (TTV) projesine ilişkin Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin (MO İstanbul) 9 Mayıs 2024 tarihli basın açıklamasını (1) okuyunca aynı konuya, özellikle de özne olma haline geri dönmek istedim.

Geçen hafta özne olma halini sorgularken yerle kurulan organik bağa işaret etmiştim. Şimdi öznenin TDK ifadesiyle “eylemi yapan ya da yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan” kimse olma haline değineceğim. Özne olma halimizle birlikte toplumsal sorumluluklarımıza da vurgu yapacağım.

2016’da “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metne (2) konu olan barış talebimiz gerekçe gösterilerek çalıştığım üniversiteden atılalı beri, daraltılmaya çalışılan bilimsel/mesleki üretim alanlarıma rağmen, imkân bulabildiğim her mecrada barış, eşitlik, adalet talebimi ifade etmeye çalışıyorum. Bunu toplumsal bir sorumluluk olarak görüyorum.

Söz konusu metinde birer yurttaş, meslek insanı ve akademisyen olarak toplumsal suçların parçası olmayacağız demiştik. Ağır ceza mahkemesinde yargılanırken sunduğum beyanda da mesleki duruşum üzerinden bu fikri açmıştım (3). Çünkü savaş toplumsal bir suç(tu). O dönem Kürt illerinde süren de halen Filistin’de süren de veya dünyanın neresinde sürerse sürsün savaş toplumsal bir suç. Tıpkı savaşlar gibi, insan eliyle yıkım ve ölüm yaratmasına izin verilen depremler de birer suç.

“Hatay’ın İhyası” TTV projesi (4) hakkında ne düşündüğümü kısa yoldan diyeceğim; 6 Şubat deprem suçlarının sorumluları hesap vermeden, suça neden olan etmenler giderilmeden, hatta yeni suçlar yaratacak müdahaleler sürerken ve geçici yapılaşma iyileştirilmeden, geçmiş dönemlerde üretilen parçacıl kentsel dönüşüm projeleri biçiminde kalıcı konut projeleri üretmek bir suç.

İlgili bakanlıklarda dönen anlaşmaları göre göre, kentsel planlama çalışması yapılmadan, 6306 sayılı yasaya yapılan rezerv yapı alanı gibi müdahalelerle çakışmayan kent parçalarında tasarım yapmak da bu suçun bir parçası olmak. Tarlabaşı ve Sur’un mimarlarının, oralarda olanların hesabını vermeden tasarıma devam etmesi ise, “iyi mimarlık” şiarı adı altında bir suç.

Sistem-içi onarım çabası, bu suçları bile bile çözüm üretme yoluyla sistemi sürdürüyor.

Boş gösteren katılımcılıkla projelerin ortaklaştırıldığı iddia ediliyor ama yalan söyleniyor.

Yıllarca imar affı/imar barışı adı altında kentsel suçları topluma yayan sistem deprem illerinde yenileniyor. Tasarlanan kent parçaları dışında kalan alanlar kaderine terk ediliyor. Bütüncül planlama ısrarla yapılmıyor. Mimarlar kendilerine sunulan alanlarda suçu tasarım yoluyla meşrulaştırıyor.

Gitgide daha da korkunç oluyor bu hal. Hatay’a proje üreterek toplumsal suçları meşrulaştıran ekipler Gazze’yi de tasarlıyor (5).

MO İstanbul basın açıklamasında değinilmeyen, kendi meslektaşlarımızın öznelik halini dert edinen bir basın açıklamasını, epey önce 4 Aralık 2023 tarihinde Şehir Plancıları Odası Genel Merkezi yapmıştı (6). Sözü ŞPO açıklamasına bırakıyorum;

“…Depremlerden hemen sonra 126 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ilanıyla başlayan süreç, Hatay özelinde önce riskli alan sonrasında da rezerv alan ilanı ile sürdürülmüştür. 6306 sayılı yasada yakın dönemde yapılan son değişikliklerden sonra, yapılaşmış alanlara dair rezerv alan ilanı ile bu alanlardaki plan askı ve itiraz süreçleri daraltılmış, zorla tahliye ve yeniden inşa süreçleri yurttaş aleyhine tariflenmiş ve gelinen noktada Hatay birçok hukuki araç ve yasal düzenlemeler sonucunda ilan edilmiş parçalar bütününe dönüşmüştür.

6 Şubat Depremleri sadece konut alanları üzerinde etkili olmamış, ekonomik olarak da bölgesel ölçekte yıkım yaratmış, toplumun her kesimini derinden etkilemiştir. Ekonomik olarak ayağa kaldırılamamış kentlerde sağlıklı kentsel işleyişlerin sürebileceğini beklemek eşyanın doğasına aykırıdır….. Bu sebeple tarihsel birikimle oluşmuş mesleki etik ilkelerimizden uzak, dar bir bakış açısıyla yürütülen bu tür süreçlere ortak olan tüm meslek insanları da tarih karşısında tüm sorumluluklarıyla yerlerini alacaklardır.

Hatay’ın ihtiyacı olan, bir araya getirilmiş "star" mimarlar topluluğu değil, kenti tüm sektörleri ile birlikte ele alacak ve yakın çevresi ile birlikte uzun vadeli gelişimini de yönlendirecek akılcı ve katılımcı bir yaklaşımla üretilmiş planlama çalışmalarıdır…”.

Hatay’da sadece yeni yapılaşma sorunu yok. Aynı zamanda kültürel miras da önemli bir sorunsal. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi Türkiye Milli Komitesi’nin (ICOMOS-TR) 6 Şubat depremleri peşine bir açıklaması var (7). Detaylı bir şekilde öneriler sıralanıyor.

11 Mayıs, bugün, ICOMOS-TR’nin Milli Komite seçim günü. Hatay’ın, İstanbul’un kültürel mirasını çalışan kişiler de ICOMOS üyesi. Bu üyeler arasında Hatay’da TTV projesinin kurdelesini kesenler de, İstanbul’daki kent suçu dönüşüm projelerinin de danışmanı, müellifi olanlar da var. Deprem sahasına ilişkin kolektif bir üretim yapamayan akademisyenler buralarda yer almaya devam ediyor. Herkes her şeyi biliyor ama hiçbir şey açıkça konuşulmuyor.

Kısacası bizler, özneler, türlü türlü öznelik hallerimizle her yerdeyiz. Özneler arası sahici bir karşılaşma, yüzleşme/hesaplaşma yaşamadan bir toplumsal dönüşümün olması mümkün değil. Olsaydı “tanınmış mimarların, akademisyenlerin” el attığı kentsel dönüşüm projeleri çoktan başka bir şey olurdu...

1. http://www.mimarist.org/turkiye-tasarim-vakfinin-ttv-30-nisanda-duzenledigi-hatay-yeniden-canlaniyor-toplantisi-uzerine/?fbclid=IwZXh0bgNhZW0CMTAAAR0PLH3v-Hl5kY4KFfvEa0fIW8itpuaU5bA2pMA7lSArgUsNzweciyTTSeM_aem_AdA-sVgke5dwB0pmq5Nx9uvhxgPfT4iy3vQpKqxK3EfUuv8vrLZ9K5awqL0qipKxqidE3snfNdAroz9dSPRKNhUl

2. https://barisicinakademisyenler.net/node/62

3. https://bianet.org/haber/gul-koksal-in-beyani-209299

4. https://ttvhatay.com/hakkinda

5. https://www.mimarizm.com/haberler/gundem/gazze-icin-tasarim-toplantisi-yapildi_136721

6. https://www.spo.org.tr/detay.php?sube=0&tip=3&kod=12591

7. http://www.icomos.org.tr/?Sayfa=Duyuru&sira=111&dil=tr

QOSHE - Hatay’dan İstanbul’a deprem gerçekleri (2) - T. Gül Köksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hatay’dan İstanbul’a deprem gerçekleri (2)

60 3
11.05.2024

Bu hafta “kent hakkından kültür hakkına” başlığını taşıyan ve kültürel hakları kent hakkı çerçevesinde değerlendiren bir yazı hazırlamıştım. Ancak geçen hafta Hatay’dan İstanbul’a deprem gerçeklerini mesele ederken merkeze aldığım Türkiye Tasarım Vakfı (TTV) projesine ilişkin Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin (MO İstanbul) 9 Mayıs 2024 tarihli basın açıklamasını (1) okuyunca aynı konuya, özellikle de özne olma haline geri dönmek istedim.

Geçen hafta özne olma halini sorgularken yerle kurulan organik bağa işaret etmiştim. Şimdi öznenin TDK ifadesiyle “eylemi yapan ya da yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan” kimse olma haline değineceğim. Özne olma halimizle birlikte toplumsal sorumluluklarımıza da vurgu yapacağım.

2016’da “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metne (2) konu olan barış talebimiz gerekçe gösterilerek çalıştığım üniversiteden atılalı beri, daraltılmaya çalışılan bilimsel/mesleki üretim alanlarıma rağmen, imkân bulabildiğim her mecrada barış, eşitlik, adalet talebimi ifade etmeye çalışıyorum. Bunu toplumsal bir sorumluluk olarak görüyorum.

Söz konusu metinde birer yurttaş, meslek insanı ve akademisyen olarak toplumsal suçların parçası olmayacağız demiştik. Ağır ceza mahkemesinde yargılanırken sunduğum beyanda da mesleki duruşum üzerinden bu fikri açmıştım (3). Çünkü savaş toplumsal bir suç(tu). O dönem Kürt illerinde süren de halen Filistin’de süren de veya dünyanın neresinde sürerse sürsün savaş toplumsal bir suç. Tıpkı savaşlar gibi, insan eliyle yıkım ve ölüm yaratmasına izin verilen depremler de birer suç.

“Hatay’ın İhyası” TTV projesi (4) hakkında ne düşündüğümü kısa yoldan diyeceğim; 6 Şubat deprem suçlarının sorumluları hesap vermeden, suça neden olan etmenler giderilmeden, hatta yeni suçlar yaratacak müdahaleler sürerken ve geçici yapılaşma iyileştirilmeden, geçmiş dönemlerde üretilen parçacıl kentsel dönüşüm projeleri biçiminde kalıcı konut projeleri üretmek bir suç.

İlgili bakanlıklarda dönen anlaşmaları göre göre, kentsel planlama çalışması yapılmadan, 6306 sayılı yasaya yapılan rezerv........

© Evrensel


Get it on Google Play