Şimdi düşünüyorum, hayret ediyorum kendime…

Niye, hangi sebepten katıldım diye…

Anlatmaya çalıştığım şey Samsun’da Voleybol hakemliği kursunun açıldığı ve benim de bu kursa katılıp hakem olduğumdur.

İlk başlarda, acemi çaylağım ya elime bir bayrak tutuşturup sahanın kenarına diktiler.

Çizgi hakemliği yaptım hem de ne yapış?

Sahanın bir köşesinin tapusunu vereceklerdi, o kadar yani…

Sonra kuleye çıkardılar, ağzımda düdük eller bir sağa, bir sola trafik polisi gibi yön verme hareketleri yaparak maçlar yönettim.

Durarak iş yaptığımdan olacak hiç sevmedim, sevemedim voleybol hakemliğini…

Basketbol gibisi yoktu.

Deli dolu, astığım astık, kestiğim kestik olduğumdan en baba, en zor, kısaca içinden zor çıkılacak maçlarda başhakemlik görevini bana itelerlerdi.

Milli kokardı takanların bile yönetmediği maçlar benimdi.

Bir keresinde Emniyetspor ile Cedit Ilıcaspor arasında oynanacak maçı yönetmeye bir Allah’ın kulu çıkmayınca görevi bana tevdi ettiler.

Hayır demeyeceğimi biliyorlardı.

İşin tuhaf ve garip tarafı doğma büyüme Cedit Mahallesi çocuğu oluşumdu.

Karşı takım ne gibi bir tepki gösterecek sorusunun merakla beklenen cevabı belirsizdi.

Maça çıktım…

Tribünlerde iki tarafında seyircileri bir hayli sayıda yer alıyordu.

Maça çıkmakta imtina eden hakemler de ilgi ile izliyorlardı.

Gözleri üzerimdeydi, çuvallamamı bekliyorlardı.

Oyuncular iyi niyetliydiler, en azından öyle olmak zorundaydılar, zira bana itiraz etmek için cesaret hapı içmeleri gerektiğini biliyorlardı.

Bir ara Cedit Ilıcaspor aleyhine kararlar verdim.

Tribünlerdekilerden homurtular geldi.

Duymam için sesleniyorlardı;

Sana bir daha ekmeğin bayatını vereceğim. Pide sırasında torpil yapmayacağım…

Mahallenin fırıncısı Mevlüt idi.

Sana etin en yağlı tarafından vereceğim, hem de kokmuşunu…

Mahallenin Kasabı Mehmet idi.

Sana veresiye hiçbir şey vermeyeceğim. Açık hesap yok artık bitti bitti…

Mahallenin Bakkalı Sait idi.

Salondaki soğuk hava bu esprilerle yerini gülüşmelere, kahkahalarla sıcağa çevirmişti…

Bu söylemlerden oyuncularda etkilenmişti.

Gerginlik, stres ve heyecanları azalmıştı.

Bir ara mola alındı. Bunu fırsat bilip ayakta durduğum kuleden geriye tribünlere doğru döndüm ve bana laf atanlara seslendim:

“Kasap efendi ne zaman yağsız kıyma istesem yağlısını bastın, Sait efendi bir kere olsun veresiye mal vermedin, Mevlüt efendi benim kıymalıyı kurutma, altını siyah yapma dedikçe inadına tersini yaptın. Gelmiş burada konuşuyorsunuz. De gidin işinizin başına…”

Bu diyalogu şaşkın şaşkın dinleyen herkes gülmekten kırılıyordu…

Maçı kim mi kazandı?

Tabii ki Emniyetspor…

Ben yine Cedit Mahallesinde yaşamaya devam ettim.

(Yazarın Vak’a Nüvis adlı kitabından )

QOSHE - BİR VOLEYBOL MAÇI - Resul Akçay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

BİR VOLEYBOL MAÇI

17 0
10.05.2024

Şimdi düşünüyorum, hayret ediyorum kendime…

Niye, hangi sebepten katıldım diye…

Anlatmaya çalıştığım şey Samsun’da Voleybol hakemliği kursunun açıldığı ve benim de bu kursa katılıp hakem olduğumdur.

İlk başlarda, acemi çaylağım ya elime bir bayrak tutuşturup sahanın kenarına diktiler.

Çizgi hakemliği yaptım hem de ne yapış?

Sahanın bir köşesinin tapusunu vereceklerdi, o kadar yani…

Sonra kuleye çıkardılar, ağzımda düdük eller bir sağa, bir sola trafik polisi gibi yön verme hareketleri yaparak maçlar yönettim.

Durarak iş yaptığımdan olacak hiç sevmedim, sevemedim voleybol hakemliğini…

Basketbol gibisi yoktu.

Deli dolu, astığım astık, kestiğim kestik olduğumdan en baba, en zor, kısaca içinden zor çıkılacak maçlarda başhakemlik görevini bana itelerlerdi.

Milli kokardı takanların bile yönetmediği maçlar benimdi.

Bir keresinde Emniyetspor ile Cedit Ilıcaspor arasında oynanacak maçı yönetmeye........

© Gazete Gerçek


Get it on Google Play