Hangi romanında okumuştum Yaşar Kemal’in, şimdi anımsamıyorum.

Ya da o efsanevi üç ciltlik, İnce Memed’de olmalı…

Şöyle yazmıştı büyük romancı:

* * *

“O güzel insanlar

güzel atlara binip

çekip gittiler…”

* * *

Bir şeylerin değil çok şeylerin derin uçurumlarına düşüp düşüp gittikçe insanoğlu ve insankızı veya bir büyük boşluğun sarmalında çözemedikçe iflâs etmiş çok şeylerini, bağırıyor sessiz.

Çözün Beni adlı şiiri sevgili dost Ahmet Okan’ın, sanırım böylesi çok şeylerin bir iflâs sonrasında dizelere vurulmuş güzel örnek­lerinden biridir:

* * *

“Arkadaşsızım

geçiyor zaman

genç gözlerimde ihtiyarlamakta

bayrağım…”

* * *

“O güzel insanlar

güzel atlara binip

çekip gittiler…”

* * *

“Arkadaşsızım

geçiyor zaman

genç gözlerimde ihtiyarlamakta

bayrağım…”

* * *

Kızın adı, Çiğdem’di.

Erkeğin, Fırat.

Fırat, İstanbul’un ünlü kabadayılarından biriydi.

Zengin bir ailenin balerin kızıydı Çiğdem.

Ve Çiğdem; her zaman kanayan kırmızı bir güldü sessiz, hüzünlü, yaşamak için silâhına mecbur Fırat’ın hayatında.

Çok zaman olmuştu görüşmeyeli…

Bir bale çalışması dönüşünde Çiğdem, arkadaşı Yeşim’e Fırat’ı anlatıyordu:

– Kırları, tahta sandalyeli kahveleri seviyordu. Ömrü hapislerde geçmiş. Bir çocuk gibi başını masaya yatırır, anlattığım masalları dinlerdi… Bir gün bana,

– Senin masallarındaki o iyi insanlar, nereye gitti? dedi.

Halâ buradadırlar, dedim.

– Ben hiç görmedim, dedi…”

* * *

Yukarıdaki anlatım, Türk sinemasının büyük ustalarından Yılmaz Güney’in bir gangsterle zengin bir kızın mümkünsüz birlikteliklerini şiirsel sinema diliyle perdeye aktardığı Umutsuzlar filminden alınmıştır.

* * *

“O güzel insanlar

güzel atlara binip

çekip gittiler…”

* * *

“Arkadaşsızım

geçiyor zaman

genç gözlerimde ihtiyarlamakta

bayrağım…”

* * *

– Senin masallarındaki o iyi insanlar, nereye gitti?

– Halâ buradadırlar.

– Ben hiç görmedim…

* * *

Üç ayrı insanın, üç ayrı zaman ve mekânda sessiz bir çığlıkla altını çizdikleri duygularının, nedir ortak özelliği?

Nedir nice daha başka üç insanları buradaki özelliğin merkezinde birleştirmek suretiyle başka başka anlatım biçimleri ile çoğaltan?

Ve süreli kalmakta mı insanda iflas etmiş çok şeyler?

Değişmez mi hiç?

Arkadaşsızlık, güzel ve iyi insanlık hep uzaklarda mı kalır?

Çürüdüğü oranda kendini yenileyen hayat, çekmez mi hiç sularımıza o hep özlenileni?

Çeker elbet…

Öyle bir çeker ki hem de…

Döner, bir de sarhoş eder tepeden tırnağa serin ferahlığı o hiç gelmez denilenin…

* * *

Neden yazıyorum şimdi, bütün bunları?

Neden olacak?

Tepeden tırnağa sarhoş, tepeden tırnağa serin ve ferah olduğum için o hiç gelmez denilenle…

Bir kitap getirdi bana gelirken, “O”.

Zamandır, kitaplarla gelenim olmamıştı hiç.

Zamandır telefonlara koştuğum olmamıştı, başım en yükseğinde bulutlarımın.

Gelirken getirdiği, kitabını okuyorum.

Kitap, Leo Buscaglia’nın:

– Yaşamak, Sevmek ve Öğrenmek.

* * *

Birçok satır altlarını çizmiş, daha önce okuduğu kitaptan “O”.

İşte, altı çizili satırlarından yalnızca birisi:

– “… insanın, kendisiyle ilgilenen birisine gereksinmesi vardır. Yineliyorum, yalnızca (tek bir kişi) ama gerçekten ilgilenen bir kişi…”

* * *

Deniz çizgisinde ben, yakaladım güneşi.

Yanarsa, sevgili dost, güzel şair, Ahmet Okan, yansın derdine…

O, halâ, genç gözlerinde bayrak, ihtiyarlatmakta!

Bir güzel kitap bu…

Teşekkürler, Leo Buscaglia

İnsana ve hayata dair bir umut, vardır her zaman…

Olmalıdır da…

QOSHE - Leo Buscaglia’nın Kitabını Okurken… - Bülent Fevzioğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Leo Buscaglia’nın Kitabını Okurken…

39 1
13.05.2024

Hangi romanında okumuştum Yaşar Kemal’in, şimdi anımsamıyorum.

Ya da o efsanevi üç ciltlik, İnce Memed’de olmalı…

Şöyle yazmıştı büyük romancı:

* * *

“O güzel insanlar

güzel atlara binip

çekip gittiler…”

* * *

Bir şeylerin değil çok şeylerin derin uçurumlarına düşüp düşüp gittikçe insanoğlu ve insankızı veya bir büyük boşluğun sarmalında çözemedikçe iflâs etmiş çok şeylerini, bağırıyor sessiz.

Çözün Beni adlı şiiri sevgili dost Ahmet Okan’ın, sanırım böylesi çok şeylerin bir iflâs sonrasında dizelere vurulmuş güzel örnek­lerinden biridir:

* * *

“Arkadaşsızım

geçiyor zaman

genç gözlerimde ihtiyarlamakta

bayrağım…”

* * *

“O güzel insanlar

güzel atlara binip

çekip gittiler…”

* * *

“Arkadaşsızım

geçiyor zaman

genç gözlerimde ihtiyarlamakta

bayrağım…”

* * *

Kızın adı, Çiğdem’di.

Erkeğin, Fırat.

Fırat, İstanbul’un ünlü kabadayılarından biriydi.

Zengin bir ailenin balerin kızıydı Çiğdem.

Ve Çiğdem; her zaman kanayan kırmızı bir güldü sessiz, hüzünlü, yaşamak için silâhına mecbur Fırat’ın hayatında.

Çok zaman olmuştu........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play