İnsanoğlunun en korkunç yanıdır vahşet tutkusu. Azdır ama çok can yakar. Yüzyıllar öncede böyleydi, bugün de böyle, muhtemelen yarın da böyle olacak.

İnsanoğlu, dünya üzerindeki canlı türleri içindeki en vahşisidir. Yıkar, yakar, yok eder. Bir yerde insan varsa orada hep vahşet oldu.

Oysaki İslam öğretisi ve Türk töresi ile birleşince biraz olsun vahşi yanımızın yadında daha ağır basan etik yönlerimizde ortaya çıkartmasını da bilirdik ama onu bile beceremez olduk.

Meselemiz sokak köpekleri, meselemiz Kocaeli Valiliğinin açıklaması ile yine ortaya çıkan vahşi yüzümüz.

Valilik bir açıklama yapıyor, be hikmetse üzerine basa basa “Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliğinin 'Belediyelerin alacağı tedbirler' başlıklı 7. maddesinin (e) bendine atıf yapıyor. Kısaca o maddede diyor ki, “zorunda kalırsanız öldürün.”

Ve kıyamet kopuyor. Sosyal medya denilen lağım çukurunda vahşi yanını tatmin etmek isteyen bir güruh savaş nağraları atmaya başlıyor.

“Öldürelim, yakalım, yok edelim…”

Zannedersiniz ki orta çağdayız, cadı avına çıkmışız… Yakalayıp bir kazığa bağlayıp yakacağız.

Bazı bölgelerde sokak köpeği popülasyonun çok arttığı, bundan dolayı vatandaşın yaşam kalitesinin düştüğü, sürüleşen hayvanların insanlara saldırdığı bir gerçek. Bunu görmezden gelmeyeceğiz elbet. Valiliğe de “neden böyle bir açıklama yapıyorsun” diye sallayacak halim yok. Elbette Valilikte yapması gerekeni yapıyor. Ama insan şunu da sormadan edemiyor, koskoca valilikle bir Allah’ın kulunun aklına gelmiyor mu böyle bir açıklama yaparsak ucunun nerelere dokunacağı?

Sokak hayvanı, kentin bizim kadar eski bir sakini. Doğru yöntemler uygulandığında çoğalmalarının ve tehlike haline gelmelerinin önüne geçilebileceği biliniyor zaten. Yasamız çok açık tedbirler tanımlamış ve her kuruma da görev verilmiş. Zaten yıllardır yapılan da bu.

Ama işte asıl konunun muhatapları, yani belediyeler hiçbir şey yapmayınca, işin içinde çıkılmaz bir hal alıyor. Çözülür mü çözülür. Hem de çok kolay, çok basit yöntemler ile. Devletin ön ayak olacağı, belediyelerin yürüteceği ve gönüllülerin de katılacağı aktif bir kısırlaştırma kampanyası ile belli biz zaman içinde sorun sıfır düzeyine iner.

Konu ile ilgili yapılması gerekenler, yöntem ve uygulamalar belliyken, bunlar için çaba sarf edilmesi gerekirken içine düştüğümüz tartışmaya bakın. Basit bir açıklama ile birlikte katliam çağrıları yapılır hale geldik.

Sokak köpeklerinin saldırısı sonucu ölen Şerife teyzemizin acısını en az bende sizin kadar yaşıyorum. Veya Ankara’daki yavrumuzun acısını ama ölündürmek çözüm değil ve hiçbir zaman olamaz.

Siz Hayırsız Ada katliamını bilirmisiziniz? Abdullah Cevdet denilen biri, şimdi bugünlerde bir kısmına yaptığı gibi 1909 yılından “ İstanbul ve köpekler” isimli risalesinde köpeklerin toptan imha edilmesini savunan bir yazı kaleme aldı. Köpeklerden kurtulmanın “çağdaşlaşmanın” önünü açacağını zanneden bir avuç ahmak, 1910 yılında o meşum köpek katliamını organize etti. İstanbul'da yaşayan 80 binden fazla sokak köpeğini toplu bir şekilde İstanbul açıklarında bulunan Sivriada'ya gönderildi. Adada aç ve susuz bir şekilde terk edilen köpeklerin tamamı açlıktan veya birbirlerini yiyerek hayatlarını kaybetti. Köpeklerin adaya sürülmesinden iki yıl sonra Marmara Denizi'nde büyük bir deprem meydana geldi ve çıkan Balkan Savaşları neticesinde büyük bir toprak kaybı gerçekleşti. İstanbul halkı ardı ardına yaşanan iki felaketi adada olan köpeklerin ahı olarak yorumladıkları için adayı “Hayırsız Ada” olarak isimlendirdi.

Şimdi yeni bir “Hayırsızada” vakasına ihtiyacımız yok. Ne 1910 yılındayız ne de bu sorunu akıllıca çözmekten aciz durumdayız.

Aklımız bazımıza alalım, hep beraber, vicdan, şefkat ve merhamet dairesinden çıkmadan ortak bir akıl geliştirebiliriz. Bunu yapmak varken nereden türediği belli olmayan tiplerin “itlaf edelim, öldürelim, yetmez hayvanseverleri de öldürelim” kışkırtmaları arasında kavgaya tutuşuyoruz.

Evlatlarımızın her biri kıymetli. Ailelerimiz kıymetli. Mahallemiz kıymetli. Canı bize emanet olan hayvanlarımız kıymetli. İnancımız, geleneğimiz ve kültürümüz de kıymetli. Ve birini korumak için diğerinden vazgeçmemiz gerekmiyor.

QOSHE - Yeni bir “Hayırsız Ada” katliamı mı istiyorsunuz? - Hüseyin Davutoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeni bir “Hayırsız Ada” katliamı mı istiyorsunuz?

34 11
02.05.2024

İnsanoğlunun en korkunç yanıdır vahşet tutkusu. Azdır ama çok can yakar. Yüzyıllar öncede böyleydi, bugün de böyle, muhtemelen yarın da böyle olacak.

İnsanoğlu, dünya üzerindeki canlı türleri içindeki en vahşisidir. Yıkar, yakar, yok eder. Bir yerde insan varsa orada hep vahşet oldu.

Oysaki İslam öğretisi ve Türk töresi ile birleşince biraz olsun vahşi yanımızın yadında daha ağır basan etik yönlerimizde ortaya çıkartmasını da bilirdik ama onu bile beceremez olduk.

Meselemiz sokak köpekleri, meselemiz Kocaeli Valiliğinin açıklaması ile yine ortaya çıkan vahşi yüzümüz.

Valilik bir açıklama yapıyor, be hikmetse üzerine basa basa “Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliğinin 'Belediyelerin alacağı tedbirler' başlıklı 7. maddesinin (e) bendine atıf yapıyor. Kısaca o maddede diyor ki, “zorunda kalırsanız öldürün.”

Ve kıyamet kopuyor. Sosyal medya denilen lağım çukurunda vahşi yanını tatmin etmek isteyen bir güruh savaş nağraları atmaya başlıyor.

“Öldürelim, yakalım, yok edelim…”

Zannedersiniz ki orta çağdayız, cadı avına çıkmışız… Yakalayıp bir kazığa bağlayıp yakacağız.

Bazı bölgelerde sokak köpeği popülasyonun çok arttığı, bundan dolayı vatandaşın yaşam kalitesinin düştüğü, sürüleşen hayvanların insanlara saldırdığı bir gerçek. Bunu görmezden gelmeyeceğiz elbet. Valiliğe de “neden böyle bir açıklama yapıyorsun”........

© Kocaeli Koz


Get it on Google Play