Milli sporcu Necmettin Erbakan Akyüz'e Filistin'e verdiği destek nedeniyle Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu tarafından soruşturma açıldı.
Federasyon, madalyalarını geri almakla tehdit etti.
Madalya töreninde milyonların hislerine tercüman oldu, Filistin bayrağı açtı. Bir yandan da Filistinlilerin halk oyunu olan 'dabke' dansını yaptı. O anları sosyal medyadan video olarak paylaştı. Sonra tehditler almaya başladı.
TV5’te Buyurun Başlıyoruz programına konuk olan Akyüz, şunları söyledi:
* “Filistin'e destek vermekten asla geri adam atmayacağım. Öldürülen çocukların tek bir damla kanından daha önemli değil sizin vermiş olduğunuz şampiyonluklar. İstediğiniz kadar soruşturma başlatın, ben bu duruşumdan, yaptığımdan asla geri adım atmayacağım.”
* "Ben madalyaların en güzelini aldım. Mazlumların sesi olmak adına yaptığım hareketten dolayı Avrupa Federasyonu soruşturma açtı. Yaptıklarımdan dolayı pişman değilim, verilecek kararların nezdimde hiçbir kıymeti yoktur.”
Necmettin Erbakan Akyüz’ün TV5’te Buyurun Başlıyoruz programında dile getirdiği ve esasen haber niteliği de taşıyan önemli bir vurgusu daha vardı:
- “Madalya töreninden hemen sonra, çok kısa bir süre sonra Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu Başkanı, Filistin’e verdiğim destekten dolayı beni tehdit etti. Kendisi de zaten o sırada İstanbul’da, madalya töreninin yapıldığı salondaydı. Şunu da öğrendik, benim bu desteğimden hemen saniyeler sonra İsrail’den aramışlar ve Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu Başkanı’nı tehdit etmişler. İsrail, Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu Başkanı’nı tehdit ediyor.”
Benim hayret ettiğim husus şudur:
* Siyonist katil, işgal devleti İsrail, Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu Başkanı’nı tehdit ediyor! Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu Başkanı da Necmettin Erbakan Akyüz’ü tehdit ediyor! Ama bu gelişme gazetelerde, TV’lerde yeteri kadar haber olmuyor!
İşte ben de buna çok hayret ediyorum.
***
Son bir not olarak, Necmettin Erbakan Akyüz’ün, Erbakan Hocamızın yıllarca en yakınında bulunan isimlerden Abdurrahman Akyüz’ün mahdumu olduğunu da ifade edelim…
Millî Görüşçü efsane belediye başkanlarından merhum Lütfi Kibiroğlu'nun zaman zaman anlattığı, düşündüren cümleleri vardı. O cümleler şöyleydi:
1) “Ben iki hususu anlayamıyorum; birincisi buradan makineye bir kâğıdı koyuyorsunuz, dünyanın öteki ucundan aynı yazılar makineden çıkıyor. Bu faks sistemini bir türlü anlamış değilim.”
2) “Anlayamadığım bir şey daha var; ben Millî Görüşçüyüm diyen bir kişi nasıl olur da Millî Gazete’ye abone olmaz! Bunu da bir türlü anlayamıyorum…"
***
Merhum Lütfi Kibiroğlu'nun dile getirdiği ve hayretle karşıladığı hususlardı bunlar.
Daha da hayret edilmesi gereken husus, yukarıda da dile getirdiğim gibi Siyonist İsrail’in, Avrupa Wushu Kung Fu Federasyonu Başkanını tehdit etmesinin medyada yeteri kadar yer bulmamasıdır.
Halil Çalış…
Millî Görüş ve Millî Gazete çınarlarından…
Gazeteye ziyarete geldi. Sohbet ettik.
Bir hususa çok hayret ettiğini ifade etti;
* “Amerika’da, Avrupa’da, başka ülkelerde Gazze soykırımı bu kadar tel’in edilirken biz neden bu kadar suskunuz, biz neden bu kadar tepkisisiz? İşte ben de buna çok hayret ediyorum…”
Halil Çalış abimize Allah’tan (cc) hayırlı, sağlıklı, uzun ömür temenni ediyorum.
“…Annelik duygusu ve tüm içtenliğimle o koca şehre kocaman sarılmak istedim, ağlamak istedim bir murabıt olup canım pahasına beklemek; Iğdırlı Hasan Onbaşı olup, bir annenin çocuğuna bir ömür bekçilik yaptığı gibi kapısına yapışmak istedim.
Bir Kudüs doğdu içimde annesine muhtaç ve bir annelik ateşi düştü içime yavrusuna muhtaç. Zaten ancak bir annenin evlat hasreti, sevgisi, acısı arşı aşabilir. Bu bağdan daha kuvvetli hangi bağ var ki?
Sonunda anne ve Kudüs'ün o ortak bağını buldum. Aşkı ve acısı arşı aşan, tarihe, doğaya, insana hayat veren, şekil veren, o muhteşem ikili…
İşte şimdi çözüldü düğümler.
Kudüs annesine hasret, anne Kudüs'ü yeşertmeye. Anladım ki; dünya kendi benliğinde Kudüs'ten, insanoğlu kendi benliğinde bir tek annesinden vazgeçemez.
Hani insan küçük âlemdir derler ya meğer anneliğimiz ve Kudüs’ümüz imiş ortak paydamız. İki âlem birbirine kordon bağı gibi bir bağ ile bağlıymış.
Öyleyse bir şey yapmalı, iki âlemde benliğine kavuşmalı. Kadın, anne olmalı. Dünya Kudüs’üne, kadın da anneliğine kavuşmalı. Kadın artık anne olmalı; ninnileri ile uyutan değil, bilinçle uyandıran olmalı. Dudaklarından öyle ninniler dökülmeli ki, çağ açıp çağ kapatacak yiğitler ekilmeli çorak topraklara.
Acının arşı deldiği bu kıyamet anında kadın benliğine kavuşup elinde bulunan körpe fidanını ekmeli toprağa; kadın artık anne olmalı. Tüm benliğiyle toprağa ektiği körpe fidanını; yavrusunu, öyle bir yeşertmeli ki Meryem gibi. Anne sustuğunda evladı tarih yazmalı.
Kadın anne olmalı, insan özgürlüğüne, benliğine; dünya, Kudüs'üne kavuşmalı. Yeniden yüklenmeli tüm misyonlar.
Ayağının altında cennetler olan kadın!
Gel anne ol, çünkü anne bir Kudüs yapar. Kudüs'ün avlusu gibi kucağın; gelenin hiç gidemediği, gidenin hep aynı yerde kaldığı… Sıcaklığı, kokusu, özlemi hiç gitmeyen iki ana kucağı.
Gel anne ol! Sen misyonuna evladına kavuş; evladınla ise Kudüs’üne özgürlüğüne kavuşsun.
Gel anne ol! Yeniden yazılsın bu hikâye. Acının arşı deldiği bu çağda, sevgi bastırsın tüm yaraları ve artık âlemler ötesinden arşı delen kavuşan yalnızca sevdamız olsun.” (Aycan Demirbaş/ Maaile Dergisi Mayıs 2024 sayısı)
login
who are we?
contact us
qosheapp
Toi Staff
Gideon Levy
Belen Fernandez
Tarik Cyril Amar
Rami G Khouri
Dr Ramzy Baroud
Mort Laitner
Petra Lesjak Tušek
Bradley Blankenship
visit website
