“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadîd- 20)

Daha Senden Gayrı Aşık Mı Yoktur

Nedir Bu Telaşın Vay Deli Gönül

Hele Düşün Devr-İ Ademden Beri

Neler Gelmiş Geçmiş Say Deli Gönül

Şu Fani Dünyadan Dostum Umudunu Üz

İnanmazsan Var Kitaba Yüz Be Yüz

Evin Mezaristan Malın Bir Top Bez

Daha Doymadınsa Doy Deli Gönül

Günde Bir Yol Duman Çöker Serime

Elim Ermez Gidem Kisb-İ Karıma

Kendi Bildiğine Doğrudur Deme

Var İki Kamile Sor Deli Gönül

Gördüm İki Kişi Mezar Eşiyor

Gam Gasavet Gelmiş Boydan Aşıyor

Çok Yaşayan Yüze Kadar Yaşıyor

Gel De Bu Rüyayı Yor Deli Gönül

Mevlam Kanat Vermiş Dostum Uçamıyorsun

Bu Nefsin Elinden Kaçamıyorsun

Ruhsati Dünyadan Geçemiyorsun

Topraklar Başına Vay Deli Gönül

(Âşık RUHSATİ)

PAZAR

Hafıza

Siyaset etme başlı başına bir zihniyet, bir anlayış, bir iş tutuş biçimidir. Kendi geleneğini, kendi yol haritasını oluşturabilen siyasi akımlar kalıcı olabilirler, siyasete şekil verebilirler ve özgünlük kazandırabilirler. Bu bakımdan kendi geleneğini oluşturabilen siyaset anlayışları gelişen şartlarda yeni siyaset oluşturma, kültürel ve zihni dinamikleri yeniden oluşturup harekete geçirebilme, üretebilme becerisi gösterebiliyorsa yaşama ve varlığını devam ettirebilme hakkını elde ederler. Bu üretim aslına bakıldığı zaman süreklilik içinde bir yenilenmedir. Aksine bu yenilenme geçmişi sırtında bir kambur olarak değil, bir hafıza ve geleceğe taşınacak değerler silsilesi olarak görülür. Pragmatizm veya birtakım dış etkenlerin dayatması ile değil içeriden kendi hafızasını geleceğe taşıyarak bir varlık ve güç elde edinilebilir. Merkezi bakış açısının önemi hareketlerin varlık alanlarını büyütmekle ilgilidir.

Bir siyasi hareketi kuvvetli kılan temel unsur hafıza kaydının varlığıdır. Bu kişilerin hafıza olarak her türlü badireye karşı geliştirdikleri kasların bir dokumudur aynı zamanda. Bu hafıza bir irade, bir anlayış ve kavrayışın herkes tarafından kabul görmesini sağlayacak unsurları barındırmasıdır. Onun için siyasi hareketlerin en önemli varlık sorunlarının başında hafıza kaydı gelir. Hafıza kaydını kaybeden hareketler varlık problemi ile yüz yüze kalırlar. Geçmişin bütün müktesebatına, merkezi bir yaklaşımla sahip olabilen ve bunu geleceğe taşıyabilecek olan her adım bir nefes alma ve nefesi doğrultma sürekli ve de sürdürülebilir hale getirme becerisi tercih sebebi olmalıdır. Bu bakımdan yenilgilerin, kor bakışların ve insaf ve adaletten yoksun her turlu yaklaşımın tercih kirletmeye yönelik olduğu aşikârdır. Bu nedenle merkezin tökezlemesi için her türlü dolabın içine girenlerin ve merkeze rağmen varlık iddia edenlerin bir hafızaya sahip olmadıkları eylemlerinden bellidir. Bu nedenle doğru tercih hafıza ile irade koyabilme kabiliyeti ile mümkündür.

PAZARTESİ

Motorlu kuryeler

Defterime düştüğüm notlar içerisinde kuryelerle ilgili bir bölüm var. Bir ara çok fazla gündem olan hızlı teslimat için canını yok sayan bu insanların canlarını hiçe saymakla birlikte kapitalizmin dayattığı bir yaşam biçimi üzerinden değerlendirilen bu konuyu yakından şahit olunca bir başka boyutuyla değerlendirmek gerektiğini fark ettim. Trafikte her taraftan çıkan ve hiçbir zaman beklemeye tahammülü olmayan bu insanların yarışı neyle? Kuryeciler ile ilgili mesleki bir tanım var mı? Kurye şirketleri nasıl bir yapılanma içindeler? Örneğin kazalarda, can kayıplarında nasıl bir yol izliyorlar? İşe alırken temel ölçütleri neler? Peki, kamu tarafından nasıl bir denetime tabiiler? Birçok soru var cevabini bekleyen.

Herkesin ışıkta durduğu bir yerde o hızla akan trafiğe hangi cesaretle dalabiliyorlar ya da canlarını hiçe sayacak kadar çok mu kazanıyorlar? Sadece zamanında teslimat yapıp müşteri memnuniyetinin manevi tatmini mi onları böyle gözü kara yapıyor? Ya da herkese uygulanan trafik cezaları kuryeler için neden uygulanmıyor? Bir insanın kendi canını ve kamusal zararı ortadan kaldırmak kamunun görevi değil mi? Eğer burada bir boşluk varsa bunu doldurmak, düzenleme yapmak kamunun sağlığı ve düzeni için kamu tarafından titizlikle yapılmalı. Hepimiz hemen hemen her gün trafikte onlarca tuhaflığa şahit olduğumuzdan galiba normalleştiriyoruz bu nevi anormallikleri. Kuralsızlıkların kural olduğu bir ortamda hiç kimse kendini güvende hissedemez. Bir ülkenin gelişmişliğinin temel göstergelerinden biri de onun trafik işleyişidir. Kuralların egemen olup olmadığını trafiğe bakıp anlayabilirsiniz. Hiçbir sipariş insanın canından daha kıymetli ve öncelikli değildir. Bu problem çözülmedikçe hiçbir sipariş yerine ulaşmış sayılamaz. Bu konunun üzerine eğilmek lazım.

SALI

Hakikate sırtını dayamak

Türkiye, ekonomik bir bunalımın içerisinden geçiyor. Aslında bu yüzeyde olan asıl derin problemlerin kıyıya vurmuş halinden başka bir şey değil. Yapısal, siyasi, kültürel boyutları olan bu kriz kendini daha çok hissettirdiği bir sürece doğru evrildi. Ülkenin siyasi ve ekonomik zihniyetini elinde tutan AKP-MHP zihniyetinin artık kendilerinin bile itiraf etmekten geri durmadıkları “yönetme krizi”yle karşı karşıya olmaları bunalımın derinliğini daha da çok artırıyor. Bugün yaşananlar yıllardır oluşturulan yapay tehditler, bunalım politikaları ve algıları yöneterek oluşturdukları ‘serap’ların iktidarlarının ömrünü uzatmış olması onların asil zihniyetlerinin maliyetini milletin sırtına bindirmeye engel olmadı. Haliyle halkın sırtındaki yükü daha da ağırlaştırıp taşınamaz hale getirdiler.

Elbette böylesi ağır bir bedelle ortaya çıkan zihniyet krizinin derinliği ile giderek daralan hareket alanı, herkes tarafından fark edilir oldu. Bu nedenle de en basit adımlar bile ağır bedellere gebe hale geldi. Ortaya çıkan bu kriz hali sadece zihinsel ve ekonomik bir boyuttan öteye de geçerek kurumların da krizine dönüştü. Bu bakımdan hem yapısal hem de zihinsel bir krizin içerisinden geçen ülkeyi hem iç daralma hem de dışarıda gerçeklesen olaylar daha da zor bir surecin içerisine doğru sürüklemektedir. Adalet kurumunun ortadan neredeyse kaldığı, kamunun vicdanında derin yaralar açan uygulamalar ve kişiye özel hissi veren yargılamalar, geç gelen adalet ya da gelemeyen adaletin de bu krizin derinliğine boyut kattığı aşikâr bir durumdur.

Bu zihniyetin enkaz oluşturmaktan başka bir iş çıkaramayacağı tescilli bir hale gelmiştir. Hâl böyleyken yapay gündemler ve yapay iyi niyet göstergesi adımların toplumda oluşması muhtemel umutları da yok edip yine kendilerine mahkûm bir siyasi ortam oluşturması için atılan çeşitli adımların günü kurtarmak adına atılan adımlar olduğunu gösteriyor. Şayet bu konuda ciddiyet sahibi olunduğunu gösteren hiçbir sahih adım görülmemektedir. Eğer daha dikkatli olunmazsa muhalefetin de içine çekilmek istendiği yer; muhafazakârlığın yani tutuculuğun, siyasi tutuklaşmanın; yani, iktidar aygıtlarına egemen olmuş bozuk bu zihniyetin bir türevi olmaktan başka bir şey olmayacaktır. Onun için doğru yerden bakmak kadar doğru görmekte önemlidir. Belki daha da önemlidir. Hakikate sırtını dayamayan her adım akim kalamaya mahkûmdur.

ÇARŞAMBA

Olumlamak mı? Olmak mı?

Özellikle kurucu liderinin hayata gözlerini yummasından sonra içeriden ve dışarıdan birçokları tarafından aşındırılmaya çalışılmış bir hareketin en önemli meziyeti merkezi zihniyeti diri ve faal olarak tutabilmiş olmasında sakladır. Kuşakların, önem atfedilenlerin nerelerde tıkanıp kaldığını bu hareketin aşınmış ama özgünlüğünü yitirmemiş ve de pek çok badire görüp geçirmiş müntesipleri herkesten daha iyi bilirler. Onlar yol yürürken yaşadıkları her badireyi, büyük bir dirayet, feraset ile atlatmış özel ve örnek kimseler olarak şimdiden tarihi birçok vazifeyi yerine getirmiş kimseler olarak yerlerini almışlardır.

Bazıları korkunç, çok azı ise neşeli zamanlar içeren bu yolculuğun bedeli oldukça ağır olduğu için bu yükü yüklenebilmek herkese kolay kolay nasip olacak bir şey değildir. Özgünlüğün kıymetini bilmiş ve bundan nasibini almış ama içerideki birtakım ahmaklar yüzünden beli bükülmüş zamanlardan da geçmiş bir hareketin müntesipleri dünyanın belki de en güzel bedellerini ödeyerek bugüne kadar gelmişlerdir. Başka bir boyutta olsa yorgun bedenler, duygular, diller ve fikirler hâsılası olarak nefesi tükenmiş bir halde bir köşede kalabilirdi. Ancak bu kadar badireden geçme kabiliyeti göstermiş bir hareketin süreçleri olumlamak gibi bir misyonu olamaz, onlar için olmak, olgunlaşmak ve yol almaktan başka bir çare yoktur. Şimdi korku ve zehirli gazlarla lekelenmiş, tüm bu akıştan nasıl etkilenmemişse kendini geleceğe taşıyacak en makul boyutu da ortaya çıkaracaktır.

Yalnızca edilgenlikle hayat bulanların heveslerini yarıda koymayacak aynı zamanda etken olmak gibi büyük bir iradeyi de açığa çıkararak var olmak en büyük zaruret olarak önümüzde durmaktadır. Çünkü yalnızca kendi nefislerini olumlayan ve kendi nefisleri haricinde her şeyi kötüleyen, tembel, amaçsız kuru dava güdenlerin alımlama biçimleri hiçbir şeyi değiştirmezler. Onun için hiçbir zahmetli süreçlerde yokturlar sadece böylesi süreçlerde zahmeti boyutlandırarak çözümlerin onunu tıkamak gibi bir misyona sahiptirler. Bu hareketin cefakâr müntesipleri, feraset ehli insanlar olarak önümüzdeki süreci en güzel şekilde yürütüp, yeniden aşk ile şevk ile hareket edebilmenin imkânlarını ortaya çıkaracaklardır. Onun için Saadet ancak, saadetlilerin eli ile gelebilir. Hoşça bakın zatınıza…

QOSHE - Varlık - Mehmet Biten
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Varlık

24 0
12.05.2024

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadîd- 20)

Daha Senden Gayrı Aşık Mı Yoktur

Nedir Bu Telaşın Vay Deli Gönül

Hele Düşün Devr-İ Ademden Beri

Neler Gelmiş Geçmiş Say Deli Gönül

Şu Fani Dünyadan Dostum Umudunu Üz

İnanmazsan Var Kitaba Yüz Be Yüz

Evin Mezaristan Malın Bir Top Bez

Daha Doymadınsa Doy Deli Gönül

Günde Bir Yol Duman Çöker Serime

Elim Ermez Gidem Kisb-İ Karıma

Kendi Bildiğine Doğrudur Deme

Var İki Kamile Sor Deli Gönül

Gördüm İki Kişi Mezar Eşiyor

Gam Gasavet Gelmiş Boydan Aşıyor

Çok Yaşayan Yüze Kadar Yaşıyor

Gel De Bu Rüyayı Yor Deli Gönül

Mevlam Kanat Vermiş Dostum Uçamıyorsun

Bu Nefsin Elinden Kaçamıyorsun

Ruhsati Dünyadan Geçemiyorsun

Topraklar Başına Vay Deli Gönül

(Âşık RUHSATİ)

PAZAR

Hafıza

Siyaset etme başlı başına bir zihniyet, bir anlayış, bir iş tutuş biçimidir. Kendi geleneğini, kendi yol haritasını oluşturabilen siyasi akımlar kalıcı olabilirler, siyasete şekil verebilirler ve özgünlük kazandırabilirler. Bu bakımdan kendi geleneğini oluşturabilen siyaset anlayışları gelişen şartlarda yeni siyaset oluşturma, kültürel ve zihni dinamikleri yeniden oluşturup harekete geçirebilme, üretebilme becerisi gösterebiliyorsa yaşama ve varlığını devam ettirebilme hakkını elde ederler. Bu üretim aslına bakıldığı zaman süreklilik içinde bir yenilenmedir. Aksine bu yenilenme geçmişi sırtında bir kambur olarak değil, bir hafıza ve geleceğe taşınacak değerler silsilesi olarak görülür. Pragmatizm veya birtakım dış etkenlerin dayatması ile değil içeriden kendi hafızasını geleceğe taşıyarak bir varlık ve güç elde edinilebilir. Merkezi bakış açısının önemi hareketlerin varlık alanlarını büyütmekle ilgilidir.

Bir siyasi hareketi kuvvetli kılan temel unsur hafıza kaydının varlığıdır. Bu kişilerin hafıza olarak her türlü badireye karşı geliştirdikleri kasların bir dokumudur aynı zamanda. Bu hafıza bir irade, bir anlayış ve kavrayışın herkes tarafından kabul görmesini sağlayacak unsurları barındırmasıdır. Onun için siyasi hareketlerin en önemli varlık sorunlarının başında hafıza kaydı gelir. Hafıza kaydını kaybeden hareketler varlık problemi ile yüz yüze kalırlar. Geçmişin bütün müktesebatına, merkezi bir yaklaşımla sahip olabilen ve bunu geleceğe taşıyabilecek olan her adım bir nefes alma ve nefesi doğrultma sürekli ve de sürdürülebilir hale getirme becerisi tercih sebebi olmalıdır. Bu bakımdan yenilgilerin, kor bakışların ve insaf ve adaletten yoksun her turlu yaklaşımın tercih kirletmeye yönelik olduğu aşikârdır. Bu nedenle merkezin tökezlemesi için her türlü dolabın içine girenlerin ve merkeze rağmen varlık iddia edenlerin bir hafızaya sahip olmadıkları eylemlerinden bellidir. Bu nedenle doğru tercih hafıza ile irade koyabilme kabiliyeti ile mümkündür.........

© Milli Gazete


Get it on Google Play