Sinsi genişleme politikası

Yunanistan kuruluşundan itibaren Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’de Anadolu’ya doğru genişleme emel ve niyetinde olagelmiştir. Yunanistan’da Hükûmetler önce Osmanlı Devleti’ne sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı sinsice genişleme [creeping jurisdiction] politikası uygulamışlardır. İki ülke ilişkilerinin tarihçesinde bir istisna teşkil eden “dostluk” dönemleri Yunanistan’ın Türkiye aleyhine attığı adımlar için müsait bir iklim oluşturmuştur.

Yunanistan dostluğu istismar ediyor

Filhakika Türkiye – Yunanistan münasebetlerinin tarihçesine göz attığımız zaman ilişkilerinin akışı içinde zaman zaman yaşanmış olan “yumuşama” veya sözde “dostluk” dönemlerini Yunanistan’ın Türkiye’ye doğru Ege’de genişleme, Kıbrıs’ta tarihî hedeflerine ulaşma emellerine uygun adımlar atabilmek için istismar ettiği gerçeğiyle karşılaşırız.

İstismarın somut örnekleri

Bu gerçeğin somut örneklerini hatırlamamızda fayda vardır:

▪ 1930’dan itibaren başlayan dostluk döneminde Yunanistan, karasuları Lozan Antlaşmasına göre 3 mil olmasına rağmen 1931’de millî hava sahasını 10 mil olarak uygulamaya başladı. 1936’da karasularını gizli bir kararname ile 6 mile genişletti.

▪ 1950’li yılların ilk yarısında yeniden canlanmaya başlayan Türk- Yunan ilişkilerindeki yumuşamada Yunanistan Batı Trakya’daki Türk azınlığının hak ve hukukunu ihlâl eden adımlar attı.

▪ 1952’de Dostluk havası içinde Türkiye’nin de rızasıyla sivil havacılık amaçlı olarak Yunanistan’a devredilen Ege’de FIR teknik hizmetini, Yunanistan bir egemenlik alanı yetkisi olarak kullanmaya başladı.

▪ Türkiye ve Yunanistan’ın 1952 yılında beraberce NATO’ya üye olmaları iki ülkeyi birbirine yakınlaştırdı. Türkiye ile Yunanistan arasındaki yakınlaşmanın ve NATO stratejisinin icabı olarak sürdürülen Sovyetler Birliği’ni çevreleme gayreti, 28 Şubat 1953’te Ankara’da Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında önce Balkan Paktı’nı ortaya çıkardı. Bu Pakt daha sonra 9 Ağustos 1954’te Yugoslavya’nın Bled kentinde imza edilen Antlaşma ile Balkan İttifakı halini aldı. İttifakın önderliğini Türkiye yaptı. Balkan İttifakı’na dair Antlaşma’nın imza edilmesinden sadece bir hafta sonra Yunanistan “enosis” emeliyle Kıbrıs konusunun BM’nin IX. Genel Kurul toplantılarının gündemine dâhil edilmesi için başvuruda bulundu. BM’deki dolaylı “enosis” girişimlerini 1958 sonuna kadar sürdürdü.

▪ Türkiye ve Yunanistan arasında başlayan, sonra İngiltere’nin de katıldığı görüşmelerle ortaya çıkan ve 16 Ağustos 1960 tarihinde imza edilen Lefkoşa Antlaşmalarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının dostane ilişkiler için yarattığı çok olumlu atmosfere ve Türkiye'nin yaptığı dostluk beyanlarına rağmen, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sadece üç buçuk yıldan az bir süre sonra Kıbrıs Rum EOKA terör çetesi tarafından yıkılmasında fiilen rol oynadı. Yunanistan Ada’ya gizlice yirmi bin asker soktu.

▪ Yunanistan 15 Temmuz 1974 günü Kıbrıs'ta askerî darbe yaparak "enosis" ilân teşebbüsünde bulundu.

▪ Dönemin Dışişleri Bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreou arasında başlayan ve 17 Ağustos 1999 Depremiyle birlikte “Deprem Diplomasisi” olarak nitelendirilen Türk – Yunan sözde dostluk ilişkileri, AB’nin Aralık 1999’daki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’ye çeşitli siyasî şartlara bağlı olarak AB “katılım adaylığı” statüsü verilirken, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyelik müzakerelerinin Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm bulunması şartı aranmaksızın başlamasına yeşil ışık yakılması sonucunu doğurdu. Yine bu “deprem diplomasisi” Helsinki’de Türkiye’nin AB üyeliğinin gerçekleşmesinin Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların halledilmesi şartına bağlanmasıyla sonuçlandı.

Deniz Parkı da dostluk dönemine tesadüf etti

Ne tesadüftür ki Yunan Hükûmeti’nin Ege Denizi’nde ve İyon Deniz’inde iki Deniz Parkı (Marine Park) ilân etmesi de yine ilişkilerde yeni bir “dostluk” dönemi başlatma girişimlerinin başladığı haftalarda, aylarda meydana gelmiştir.

Dışişleri Bakanlığımızın konu hakkında 9 Nisan’da yaptığı açıklamada da işaret edildiği üzere Yunanistan’ın Deniz Parkı hamlesi iki ülkenin ilişkilerinde “son dönemde görülen yumuşamaya rağmen” gerçekleşmiştir.

Hayra alâmet değil, tehlike çanı, deneme balonu

Bu olgu ve Yunanistan’ın hareket tarzındaki pervasızlık ziyadesiyle düşündürücüdür. Pek hayra alâmet değildir!

Kişisel görüşüme göre, Yunanistan’ın Deniz Parkı hamlesini Türk -Yunan ilişkileri için tehlike çanı mahiyetinde görmek ihtiyatlılık olur.

Bu hamleyi Yunanistan’ın sık sık dile getirdiği Ege’de karasularını şimdiki 6 milin ötesine veya 12 mile kadar genişletmesi halinde Türkiye’nin muhtemel tepki gösterme kararlılığını, imkân ve kabiliyetini ölçme amaçlı bir “deneme balonu” mahiyetinde görmek de mümkündür.

Deniz parkı ve karasularını genişletme gerekçeleri örtüşüyor

Neden böyle düşünüyoruz? Çünkü Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Deniz Parkı ilân edilmesine ilişkin açıklamasında [i] “Yunan Hükûmeti, Yunanistan'ın taraf olduğu Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi başta olmak üzere uluslararası hukuka dayalı ilkeli bir dış politika çerçevesinde ülkemizin egemenlik ve egemenlik haklarını tereddütsüz bir şekilde savunmaya devam edecektir” şeklinde bir ifade kullanmıştır.

Bu ifade Yunanistan’ın kara sularını 6 milin ötesinde genişletme düşüncesi hakkında sık sık dile getirdiği sözlerle örtüşmektedir.

Filhakika Yunanistan karasularını 6 milin ötesinde genişletme düşüncesinin gerekçesini “uluslararası teamül hukuku kaidelerine” ve özel olarak Türkiye’nin taraf olmadığı 1982 tarihli “BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne” [UN Convention on the Law of the Sea (UNCLOS)]dayandırmaktadır. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Deniz Parkı hakkındaki açıklamasında aynı referansları kullanmıştır.

Deniz Parkı nüfuz alanı yaratıyor

Diğer taraftan Deniz Parkı uygulaması mutlak egemenlik hakkı doğurmasa dahi Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki nüfuz alanını Türkiye aleyhine genişletmiş olacaktır.

Nitekim, geçtiğimiz Nisan ayı ortasında Atina’da düzenlene “9’uncu Bizim Okyanusumuz Konferansı’nın” açılış konuşmasını yapan Başbakan Mitsotakis “deniz koruma alanlarımızı yüzde 80 oranında artıracak ve karasularımızın yaklaşık 1/3'ünü kapsayacak şekilde biri İyonya'da, biri Ege'de olmak üzere iki deniz milli parkı daha kuracağız” demiştir.

Türk Dışişlerinin ikazları

Dışişleri Bakanlığımız konu hakkında 9 Nisan’da yaptığı açıklamada [ii] diğer hususlar meyanında, “Ege sorunlarını ve egemenliği uluslararası anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş bazı ada, adacık ve kayalıkların statüsüne ilişkin hususları kendi gündemi çerçevesinde kullanmamasını Yunanistan’a tavsiye ederiz; ... Yunanistan'ın statüsü tartışmalı coğrafi formasyonlar üzerinde yaratması muhtemel fiili durumları kabul etmeyeceğimize tekraren dikkat çekeriz” şeklinde Yunanistan’ı ikaz edici ifadelere yer verilmiştir.

MSB: “Teyakkuz halindeyiz”

Basınımızda okuduğum haberlere göre de Millî Savunma Bakanlığımızın kaynakları Yunanistan'ın Deniz Parkı ilan etme girişimi hakkında "Bakanlık olarak Ege Denizi’nde hak, alâka ve menfaatlerimizi korumak ve Yunanistan’ın tek taraflı statü oluşturma çabalarını engellemek maksadıyla teyakkuz halinde bulunmaktayız" ifadeler kullanmıştır.

Mitsotakis ve Dendias’ın sözleri

Yunanistan Başbakanlık resmî internet sitesinde yer alan bilgiye göre, 17-18 Nisan’da Brüksel’de yapılan AB Özel Konsey toplantısından sonra düzenlediği basın toplantısında Başbakan Mitsotakis’e Ege’de Denizi’nde Deniz Parkı oluşturulmasına ilişkin Türkiye’nin tepkisi hakkındaki görüşü de sorulmuş. Mitsotakis şöyle yanıtlamış: [iii]

“Yunanistan, egemenliğini icra etmekte ve Ege’deki egemenlik haklarını Uluslararası Hukuk ve Deniz Hukukuna dayanarak kullanmaktadır. Bunun da ötesinde, çevreci bir girişime Türkiye'nin bu kadar haksız tepki vermesi de doğrusu beni şaşırtmıştır. Atina'da düzenlediğimiz son ‘Bizim Okyanusumuz Konferansı’nda’ söz verdiğim üzere Yunanistan bu deniz parklarının oluşturulmasına devam edecektir.”

Ayrıca Yunanistan Savunma Bakanı Dendias’ın da Türkiye’nin gösterdiği sözlü tepki üzerine “Türkiye istediğini söyleyebilir. Türkiye beğense de, beğenmese de Yunanistan’ın Ege’de hakları vardır” dediğini basından öğrenmiş bulunuyoruz.

Mitsotakis ve Dendias’ın sözleri dostluk isteğiyle bağdaşmıyor

Son bir yılı aşkın zamandan beri Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde bir yumuşama sürecinden söz edilirken, bu yumuşamanın karşılıklı yüksek seviyeli ziyaretlerle somut sonuçlar verecek şekilde pekiştirilmesine çalışılırken ve üstelik Yunanistan Başbakanı’nın 13 Mayıs’ta Türkiye’yi resmî ziyareti beklenirken Mitsotakis’in Deniz Parkı konusunda bir meydan okuma edasıyla pervasızca ve umursamazca dile getirdiği sözleri, Türkiye ile dostluk, iyi komşuluk ve işbirliği ilişkileri içinde olma arzu ve iradesiyle bağdaşır bulmuyoruz.

Türkiye tek taraflı yumuşama adımları attı

Üstelik Yunan resmî şahsiyetlerinin muhtelif resmî demeçlerinde ikrar ettikleri üzere, son bir yılı epey aşkın bir süredir Türkiye Yunanistan’ın 10 mil hava sahası iddiasını tanımadığımızı göstermek üzere Ege’de yaptığı uçuşları durdurmuş; Barbaros Hayreddin Paşa, Oruç Reis, Yavuz, Fatih araştırma ve sondaj gemilerimizin Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan’daki görünürlüğümüzü de sağlayan faaliyetlerini sonlandırmış veya ara vermiş; Yunanistan’ın gayrı askerî statüdeki adaları askerîleştirme faaliyetlerini dile getirmez olmuştur. “Mavi vatan” kavramı da birkaç yıl öncesindeki kadar demeçlerde yer bulmaz olmuştur.

Yunanistan’dan eşdeğerde karşılık yok; sadece Ege’deki adalara vize kolaylığı

Oysa, Yunanistan’dan, Türkiye’nin bu tek taraflı tansiyon düşürücü tutum ve davranışlarına eş değerde bir karşılık gelmemiştir.

Yunanistan Hükûmeti’nin kendi turizm gelirlerini arttırıcı etkisi olur düşüncesiyle Ege’deki üç-beş ada için Türk vatandaşlarına 2024 yılında 60 € ödeyerek kapıda vize alma kolaylığı getirmiş olmasını eş değerde siyasî bir jest olarak kabul etmek mümkün değildir.

Yunanistan’ın Kariye Camii hakkındaki tepkisi

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Başbakan Mitsotakis’in Türkiye’ye yapacağı resmî ziyarete günler kala İstanbul'daki Kariye Camii'nin ibadete açılması hakkında Türkiye’yi “provokasyon” yapmakla itham eden bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle:

“Türk Makamlarının Kariye Manastırı'nı Müslüman camii olarak faaliyete geçirme kararı, manastırın insanlığa ait UNESCO Dünya Mirası Alanı olma özelliğini bozduğu ve etkilediği için milletlerarası camia bakımından bir kışkırtma (provocation) teşkil etmektedir.

Anıtların evrensel karakterinin idamesi ve dinî ve kültürel mirasın korunmasına dair milletlerarası normlara uygunluğu, tüm Devletler için bağlayıcı olan açık bir milletlerarası vecibedir."

Başbakan Mitsotakis verdiği bir mülâkatta “İstanbul'daki Kariye'nin camiye dönüştürülmesinden duyduğu memnuniyetsizliği dile getirdi; Pazartesi (13 Mayıs) Ankara'ya yapacağı ziyaret sırasında konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ileteceğini ifade etti.

Yunanistan Cumhurbaşkanı Sakellaropoulou da konu hakkında "Kariye Manastırı'nın camiye dönüştürülmesi olumsuz bir mesaj veriyor; burası bir kültürel miras anıtı. İyi ilişkiler hedeflediğimizde ortak değerlere saygı göstermeliyiz" şeklinde konuştu.

Yunanistan’ın AB’de Türkiye aleyhtarlığı devam ediyor

Diğer taraftan, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte yine AB’nin Bildirilerine Türkiye’yi itham eden, Kıbrıs konusunda kendi işlerine gelen çözümü dayatan, Türkiye’nin AB üyelik sürecindeki ilerlemeyi çeşitli siyasî şartlara bağlatan hükümler koydurma çabalarını sürdürmektedir.

Atina Bildirisi’nin 2. işlem paragrafı

Burada Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz Aralık ayında Atina’yı resmî ziyaretinde 7 Aralık 2023 günü iki Devlet arasında imza edilmiş olan “Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Hakkında Atina Bildirgesi’nin” 2. İşlem paragrafını hatırlatmak isteriz:

“OP2. Taraflar, söz konusu Bildirge’nin lâfzını ve ruhunu zayıflatacak, itibarsızlaştıracak veya bölgelerinde barış ve istikrarın muhafazasını tehlikeye atacak her türlü beyan, girişim veya eylemden sarfınazar etmeyi taahhüt ederler.”

Yunanistan’ın Ege’de Deniz Parkı oluşturma hamlesini bu Bildirge’nin “lâfzı” ve özellikle “ruhuyla” bağdaştırmak mümkün müdür?

Yunanistan’ın Deniz Parkı adımı tepki bildirisi ile geçiştirilmemeli

Yunanistan’ın attığı bu adımı Dışişleri Bakanlığımızın yaptığı bir tepki açıklaması ile geçiştirilebilir mahiyette bulmadığımızı da ifade etmek isteriz.

Sanırız Sayın Cumhurbaşkanı’nın Ankara’da Mitsotakis ile yapacağı görüşmede bazı münasip mesajları muhatabına açık açık vermesi gerekecektir.

[i] https://www.mfa.gr/en/current-affairs/statements-speeches/announcement-by-the-ministry-of-foreign-affairs-on-yesterdays-press-release-by-the-turkish-ministry-of-foreign-affairs-10042024.html

[ii] https://www.mfa.gov.tr/no_-58_-yunanistan-in-ege-denizi-nde-ilan-edecegini-duyurdugu-deniz-parki-hk.tr.mfa

[iii] https://www.primeminister.gr/en/2024/04/18/34079

QOSHE - Yunanistan’ın Ege’de Deniz Parkı Kurması tehlike çanıdır - Büyükelçi Tugay Uluçevik
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yunanistan’ın Ege’de Deniz Parkı Kurması tehlike çanıdır

27 0
13.05.2024

Sinsi genişleme politikası

Yunanistan kuruluşundan itibaren Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’de Anadolu’ya doğru genişleme emel ve niyetinde olagelmiştir. Yunanistan’da Hükûmetler önce Osmanlı Devleti’ne sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı sinsice genişleme [creeping jurisdiction] politikası uygulamışlardır. İki ülke ilişkilerinin tarihçesinde bir istisna teşkil eden “dostluk” dönemleri Yunanistan’ın Türkiye aleyhine attığı adımlar için müsait bir iklim oluşturmuştur.

Yunanistan dostluğu istismar ediyor

Filhakika Türkiye – Yunanistan münasebetlerinin tarihçesine göz attığımız zaman ilişkilerinin akışı içinde zaman zaman yaşanmış olan “yumuşama” veya sözde “dostluk” dönemlerini Yunanistan’ın Türkiye’ye doğru Ege’de genişleme, Kıbrıs’ta tarihî hedeflerine ulaşma emellerine uygun adımlar atabilmek için istismar ettiği gerçeğiyle karşılaşırız.

İstismarın somut örnekleri

Bu gerçeğin somut örneklerini hatırlamamızda fayda vardır:

▪ 1930’dan itibaren başlayan dostluk döneminde Yunanistan, karasuları Lozan Antlaşmasına göre 3 mil olmasına rağmen 1931’de millî hava sahasını 10 mil olarak uygulamaya başladı. 1936’da karasularını gizli bir kararname ile 6 mile genişletti.

▪ 1950’li yılların ilk yarısında yeniden canlanmaya başlayan Türk- Yunan ilişkilerindeki yumuşamada Yunanistan Batı Trakya’daki Türk azınlığının hak ve hukukunu ihlâl eden adımlar attı.

▪ 1952’de Dostluk havası içinde Türkiye’nin de rızasıyla sivil havacılık amaçlı olarak Yunanistan’a devredilen Ege’de FIR teknik hizmetini, Yunanistan bir egemenlik alanı yetkisi olarak kullanmaya başladı.

▪ Türkiye ve Yunanistan’ın 1952 yılında beraberce NATO’ya üye olmaları iki ülkeyi birbirine yakınlaştırdı. Türkiye ile Yunanistan arasındaki yakınlaşmanın ve NATO stratejisinin icabı olarak sürdürülen Sovyetler Birliği’ni çevreleme gayreti, 28 Şubat 1953’te Ankara’da Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında önce Balkan Paktı’nı ortaya çıkardı. Bu Pakt daha sonra 9 Ağustos 1954’te Yugoslavya’nın Bled kentinde imza edilen Antlaşma ile Balkan İttifakı halini aldı. İttifakın önderliğini Türkiye yaptı. Balkan İttifakı’na dair Antlaşma’nın imza edilmesinden sadece bir hafta sonra Yunanistan “enosis” emeliyle Kıbrıs konusunun BM’nin IX. Genel Kurul toplantılarının gündemine dâhil edilmesi için başvuruda bulundu. BM’deki dolaylı “enosis” girişimlerini 1958 sonuna kadar sürdürdü.

▪ Türkiye ve Yunanistan arasında başlayan, sonra İngiltere’nin de katıldığı görüşmelerle ortaya çıkan ve 16 Ağustos 1960 tarihinde imza edilen Lefkoşa Antlaşmalarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının dostane ilişkiler için yarattığı çok olumlu atmosfere ve Türkiye'nin yaptığı dostluk beyanlarına rağmen, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sadece üç buçuk yıldan az bir süre sonra Kıbrıs Rum EOKA terör çetesi tarafından yıkılmasında fiilen rol oynadı. Yunanistan Ada’ya gizlice yirmi bin asker soktu.

▪ Yunanistan 15 Temmuz 1974 günü Kıbrıs'ta askerî darbe yaparak "enosis" ilân teşebbüsünde bulundu.

▪ Dönemin Dışişleri Bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreou arasında başlayan ve 17 Ağustos 1999 Depremiyle birlikte “Deprem Diplomasisi” olarak nitelendirilen Türk – Yunan sözde dostluk ilişkileri, AB’nin Aralık 1999’daki Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’ye çeşitli siyasî şartlara bağlı olarak AB “katılım adaylığı” statüsü verilirken, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyelik müzakerelerinin Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm bulunması şartı aranmaksızın başlamasına yeşil ışık yakılması sonucunu doğurdu. Yine bu “deprem diplomasisi” Helsinki’de Türkiye’nin AB üyeliğinin gerçekleşmesinin Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların halledilmesi şartına bağlanmasıyla sonuçlandı.

Deniz Parkı da dostluk dönemine tesadüf etti

Ne tesadüftür ki Yunan Hükûmeti’nin Ege Denizi’nde ve İyon Deniz’inde iki Deniz Parkı (Marine Park) ilân etmesi de yine ilişkilerde yeni bir “dostluk” dönemi başlatma girişimlerinin başladığı haftalarda, aylarda meydana gelmiştir.

Dışişleri Bakanlığımızın konu hakkında 9 Nisan’da yaptığı açıklamada da işaret edildiği üzere Yunanistan’ın Deniz Parkı hamlesi iki ülkenin ilişkilerinde “son dönemde görülen yumuşamaya rağmen” gerçekleşmiştir.

Hayra alâmet değil, tehlike çanı, deneme balonu

Bu olgu ve Yunanistan’ın hareket tarzındaki pervasızlık ziyadesiyle düşündürücüdür. Pek hayra alâmet değildir!

Kişisel........

© Önce Vatan


Get it on Google Play