Barış Doster yazdı…

Ukrayna ve Rusya arasında savaş sürerken, Ermenistan ve Gürcistan da hem ABD’ye hem ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’ya hem de Avrupa Birliği’ne (AB) çok sıcak mesajlar vermeyi sürdürüyorlar. İki devlet de aynen Ukrayna gibi, NATO ve AB üyesi olmak istediklerini saklamıyorlar. Dahası, NATO’nun Finlandiya ve İsveç’i üye yapması, ikisinin hevesini de artırıyor. Ve tüm bunlar, 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ne kadar gerçekçi, ne denli akılcı, doğru ve geçerli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Hem de öylesine ortaya koyuyor ki, yakın zamana dek Montrö’yü küçümseyenler, elimizi kolumuzu bağladığını öne sürenler, yetersiz bulanlar, Ukrayna’daki savaş sonrasında, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni adeta can simidi olarak görüyorlar.

Montrö’nün önemine dikkat çeken emekli büyükelçileri “monşerler” diyerek kamuoyu önünde azarlayanlar, Montrö konusundaki hassasiyetlerini kamuoyuyla paylaşan emekli komutanları, “darbe bildirisi yazmakla” suçlayanlar ve yargılayanlar, Ukrayna savaşıyla birlikte dış politikalarını Montrö üzerine inşa ettiler. Batının baskılarına Montrö sayesinde direndiler. Hem Rusya hem de Ukrayna ile ilişkilerini Montrö’ye dayanarak korudular. Türk Boğazlarından geçiş rejimini Montrö hükümlerine göre işlettiler. Tahıl koridorunu Montrö’yü uygulayarak hayata geçirdiler… Kısacası Montrö bu yönüyle, sadece ulusal ve bölgesel açıdan değil, küresel açıdan da önemini bir kez daha kanıtladı.

Şimdi gelelim, ABD’nin Montrö karşıtlığına, Montrö’yü devre dışı bırakma çabasına, bunu başaramasa bile en azından esnetme girişimlerine…

Biliyoruz, NATO; Soğuk Savaş bittiğinden bu yana, doğuya doğru genişledi. Eski Varşova Paktı üyelerini, dağılan SSCB’den kopan bazı ülkeleri alarak, Rusya’yı yakın çevresinden kuşatmaya yöneldi. Ukrayna savaşını fırsat bilerek, Finlandiya ve İsveç’i bünyesine kattı ve daha da genişlemek istediğini saklamıyor.

Rusya ise buna karşı çıkıyor. ABD hegemonyasına, Atlantik sistemine, ABD merkezli dünya düzenine (tek kutuplu değil, çünkü dilbilim mantığı gereği tek kutup olmaz, kutup denmesi için en az iki kutup gerekir) itiraz ediyor. Çok kutuplu dünya düzenini savunuyor. Eski SSCB coğrafyasında etkili olmak, yakın çevresinde istikrarı ve güvenliği sağlamak, buradan başlayarak daha geniş bir coğrafyada, Avrupa’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya dek nüfuzunu artırmak istiyor. Rusya; Soğuk Savaş döneminde, Karadeniz’de Türkiye kıyıları dışında, Moskova’nın etkili olduğunu, o dönemde Ukrayna ve Gürcistan’ın SSCB’nin parçası olduklarını, Romanya ve Bulgaristan’ın Varşova Paktı üyeleri olduklarını, Soğuk Savaş bitince, Varşova Paktı çökünce, SSCB dağılınca, bu durumun değiştiğini hiç aklından çıkarmıyor.

1952’de NATO üyesi olan Türkiye’nin yanına, 2004’te NATO’ya giren Romanya ve Bulgaristan eklenince, üstüne üstlük Ukrayna ve Gürcistan da ABD yanlısı politikalar izleyince, Rusya; Karadeniz’de dengenin kendi aleyhine değiştiğini düşünüyor. O yüzden ABD’nin, Montrö sayesinde dünyanın en güvenli, huzurlu, istikrarlı denizi olan, Türk – Rus dengesini de sağlamış bulunan (Başta Türk Bahriyesi olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri, tertip, kumpas davalarla Silivri’de sanık olana dek, Karadeniz’de üstünlük Türk Donanmasındaydı) Karadeniz’de bayrak göstermesini istemiyor. O nedenle Montrö konusunda çok duyarlı davranıyor. 2008’de Rusya Gürcistan’la savaşırken, Türk Deniz Kuvvetleri’nin Montrö konusundaki kıskançlığını hazmedemeyen ABD’nin, FETÖ ve iktidar blokuyla birlikte, Cumhuriyet Donanması’ndan, Türk Ordusu’ndan intikam aldığını biliyor. NATO’nun 2008’de Bükreş Zirvesi’nde Gürcistan ve Ukrayna’ya üyelik sözü verdiğini, ABD’nin Karadeniz’de kalıcı olarak bayrak göstermek, üs edinmek istediğini aklından çıkarmıyor.

En son üye sayısı 32 olan NATO’nun Doğu Avrupa’da, Balkanlarda, Karadeniz’de genişlemesini, ABD’nin Romanya ve Polonya’ya önemli görevler vermesini, bölge ülkelerindeki üslerini artırmasını, Yunanistan’da yaptığı büyük askeri yığınağı, Türkiye’nin de dikkatle izlemesi gerekiyor. Çünkü ABD; Karadeniz ülkesi olmadığı halde, Karadeniz’de bulunmanın, “NATO Deniz Gücü” adı altında, Montrö hükümlerini delmenin, Karadeniz’de 21 günden fazla kalmanın yollarını arıyor.

ABD; şimdiye dek Montrö’yü devre dışı bırakamadı. Çünkü Montrö’nün maddeleri çok açık, çok belirleyici. Çünkü sözleşme, Karadeniz’e sahildar devlet, sahildar olmayan devlet ayrımı yapıyor. Çünkü sözleşme, barış durumu, savaş durumu ayrımı yapıyor. Çünkü sözleşme, Türkiye’nin taraf olduğu savaş, taraf olmadığı savaş ayrımı yapıyor. Çünkü sözleşme, gemiler için süre, sayı, sınıf, tonaj sınırı getiriyor. Çünkü sözleşme, Türk Boğazlarından geçiş rejimini düzenlerken, Karadeniz’e sahildar olmayan devletlere pek çok sınırlama getiriyor. Çünkü sözleşme, açıkça Karadeniz’e sahildar olan devletleri kolluyor, onlara geniş haklar tanıyor. Bu sayede hem Türkiye’nin egemenliği ve güvenliği açısından gereken şartları sağlıyor hem Rusya’nın kaygılarını gideriyor ve güvenlik gereksinimlerini karşılıyor.

QOSHE - ABD’nin Montrö karşıtlığının sebebi ne? - Barış Doster
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ABD’nin Montrö karşıtlığının sebebi ne?

111 8
07.05.2024

Barış Doster yazdı…

Ukrayna ve Rusya arasında savaş sürerken, Ermenistan ve Gürcistan da hem ABD’ye hem ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’ya hem de Avrupa Birliği’ne (AB) çok sıcak mesajlar vermeyi sürdürüyorlar. İki devlet de aynen Ukrayna gibi, NATO ve AB üyesi olmak istediklerini saklamıyorlar. Dahası, NATO’nun Finlandiya ve İsveç’i üye yapması, ikisinin hevesini de artırıyor. Ve tüm bunlar, 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ne kadar gerçekçi, ne denli akılcı, doğru ve geçerli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Hem de öylesine ortaya koyuyor ki, yakın zamana dek Montrö’yü küçümseyenler, elimizi kolumuzu bağladığını öne sürenler, yetersiz bulanlar, Ukrayna’daki savaş sonrasında, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni adeta can simidi olarak görüyorlar.

Montrö’nün önemine dikkat çeken emekli büyükelçileri “monşerler” diyerek kamuoyu önünde azarlayanlar, Montrö konusundaki hassasiyetlerini kamuoyuyla paylaşan emekli komutanları, “darbe bildirisi yazmakla” suçlayanlar ve yargılayanlar, Ukrayna savaşıyla birlikte dış politikalarını Montrö üzerine inşa ettiler. Batının baskılarına Montrö sayesinde direndiler. Hem Rusya hem de Ukrayna ile ilişkilerini Montrö’ye dayanarak korudular. Türk Boğazlarından geçiş rejimini Montrö hükümlerine göre işlettiler. Tahıl koridorunu Montrö’yü uygulayarak hayata geçirdiler… Kısacası Montrö bu yönüyle, sadece ulusal ve bölgesel açıdan değil, küresel açıdan da önemini bir kez daha kanıtladı.

Şimdi gelelim, ABD’nin Montrö karşıtlığına, Montrö’yü devre dışı bırakma çabasına, bunu başaramasa bile en azından esnetme girişimlerine…

Biliyoruz, NATO; Soğuk Savaş bittiğinden bu yana,........

© Veryansın TV


Get it on Google Play