|
Lemi ÖzgenYurt |
Yargıç yerine oturdu. Tahta tokmağı masaya iki kez vurup, duruşmanın başlamasını emretti. Gümüş rengi peruğu ve yakaları iyice kalkık...
Bu anlatılanlar, Georgia’da çok sıcak bir temmuz ayında, her yanını otlar bürümüş o verimsiz ve terk edilmiş tütün tarlasının...
Gazı kökledim. Bir süre karanlıkta gittim. Sonra farları açtım ve Harlem’in en sunturlu küfürlerini savurup, frene bastım. Oradaydı....
Genç kız, gülkurusu renkli ipek bir halının üzerine sere serpe uzanmıştı. Üzerinde altın işlemeli beyaz bir elbise vardı. Boynu,...
Ödemiş Kaymakamı Bekir Sami (Baran) Bey’in o sıcak ve güzel Mayıs gününde canı her zamankinden daha da sıkkındı. İzmir işgal...
Bay ve Bayan Smith, aslında ne için geldiklerini bilemedikleri ama gecenin bu saatinde kalkıp geldiklerine göre ‘konuk’ olarak saymaları...
Durakta iniyorum. Yürüyen merdiven kalabalık. Ellerinde Tati mağazasının pembe torbaları bulunan esmer erkekler. Başları renk renk...
Estragon’un potinleri dün akşam bıraktığı yerde duruyordu. Ökçeleri bitişik, uçları ayrık. Lucky’nin şapkası da dün koyduğu...
"Kendimi bildim bileli hep bana ait bir köşem olsun istedim ama hiç olmadı. Şöyle gerektiğinde sığınabileceğim bir köşecik. Bir odanın...
Soluk maviydi. Üzerinde zaman zaman beyaz ışıklar dolaşıyordu. Sessiz ve şeffaftı. Derinlere doğru iyice karanlıklaşan, yukarılarda ise...
O leş gibi kokan, yerdeki küflenmiş yemek artıkları üzerinde iri hamam böcekleri dolaşan yarı karanlık mutfaktan elimizden geldiğince...
“Önce Alman boksör göründü. Sarışın, kasları iyice gelişmiş, sırım gibi ve bembeyaz bir oğlan. Çevik bir sıçrayışla iplerin...
Evden çıktı. Güneşin ilk ışıkları altında pembe renkli pamuk helvalar gibi parıldayan karda kaymamaya çalışarak dikkatle yürüdü....
Kadın, diğer kadınlara benzeyen bir kadın. Yüzünde bir uyku mahmurluğu. Saçları biraz seyrelmiş. Hafiften kilolu. Yıkanmaya hazırlanıyor....
Şiddetin öncü kolu olan morlar eflatunların önüne geçmeye çalışıyor, yıldız tozuna bürünmüş lacivertler, karanlık pembelerin...
Sonra Çubuk Gazinosu’na gece indi. Akşam hiç olmadı. Ankara bozkırında güneş hızla battı ve renkler akşamın yangın kızılında boy...
Göğsü iyice sıkışınca durdu. Biraz soluklandı. Ne kadar zamandır yürümekte olduğunu bilmiyordu. Nerelerden geçtiğini de bilmiyordu,...
Duvardaki çifte pandüllü, ağır zincirli, konsolu abanoz ağacından yapılmış İsviçre saati, boğuk sesli gonglarla vaktin gece yarısına...
Fakültenin yurt odasından çıkıp, merdivenlere doğru yürüdü. Merdivenlerin başındaki kocaman pencereye yaklaşıp, beşinci katın...
Büyük taşlar, sararmış otlar ve cılız çalılarla kaplı tepeye çıktı ve aşağıdaki köyü gördü. Köy ama ne köy? Epi topu on, on beş...
Sonradan çok düşündü. İleride yaşayacağı o onulmaz acıları bilebilmesi mümkün olsaydı eğer, yine de gider miydi kütüphaneye o gün?...