Vaziyet şu ki Ankara’dakiler, 7 Ekim’den bu yana önce inkâr ettikleri, ardından savunmaya çalıştıkları, ancak kamuoyunda itibar görmemesi üzerine İsrail’in başta meyve-sebze ihtiyacının yarısından fazlasını temin eden gıdadan petrole, silâh yapımında kullanılan demir çelikten baruta, silâh aksamından tel dikene İsrail’le ticareti önce inkâr ettiler.

Başta TÜİK ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere hükûmete bağlı kurumlarca bildirilmesi, AKP iktidarında, “tek kişilik Saray rejim”de İsrail’le tam gaz ticareti “resmen” tescilledi.

Bilindiği gibi 15 Temmuz 2004’de Erdoğan’ın Başbakan olarak imzaladığı, 5 Ekim 2004’te Resmî Gazete’de çıkan “GAP ve KOP çerçevesinde güvenlikten turizmle, tarımdan kimya, telekomünikasyona Ekonomik Mutabakat Zabıtları, siyasi, askeri-savunma ve silâh alımı ihaleleriyle ticarî ve ekonomik işbirliği daha da derinleştirilerek kat kat arttırıldı.

29 Ocak 2009’da Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışdan sonra 12 Mayıs 2010’da Ankara’nın onayıyla İsrail’e Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu üyeliği bahşedildi. Keza İskenderun’dan Hayfa limanına Türkiye’nin tır filosuyla ro-ro seferleriyle Ortadoğu’ya transit ticaret yolu anlaşmasını imzaladı.

Peşinden 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götüren Türk Bayraklı “Mavi Marmara sivil yardım gemisine baskınla on vatandaşın katledildiği baskından sonra İsrail’le ticaretin kat kat arttırıldı. 24 Aralık 2012’de İsrail’e “NATO müttefikliği” kıyakıyla tatbikatlara katılmasını, 5 Mayıs 2016’da açtığı temsilcilikle NATO’ya sokulmasını onayladı.

Bu arada İsrail Cumhurbaşkanı’nın ilk kez TBMM’de konuşturulup alkışlatılması, Başbakan Erdoğan’ın Amerikan Yahudi lobisinden “cesâret ödülü” alması, Filistin petrol ve doğalgazının Türkiye üzerinden pazarlanması jeopolitik stratejik işbirlikleri daha da ilerletildi.

Bu vartada “yandaş medya”da “Ankara’nın son kararı dünyayı ve İsrail’i salladı” manşetleriyle iktidarın propagandası yapılırken, iktidardakilerin sonunda açıklamak zorunda kaldıkları sözkonusu “ticaretin durdurulduğu”na dair söylentiler zihinleri bulandırıyor.

“İsrail’le yeni ticari anlaşmaların yapılmayacağı”, “uluslararası anlaşmalar” bahanesiyle soykırımıcı - işgalci İsrail ordusuna el altından lojistik destek anlamına geldiği, ticaretin önemli kısmının devam ettiği şâyiaları bu hususta da bir yığın istifhama sebebiyet veriyor.

Tam da İsrail’in “kalıcı ateşkes” anlaşmasını siyasi şımarıklık ve küstahlıkla reddettiği vetirede, Mısır’ın İsrail sınırında orduyu teyakkuza geçirmesi, arabulucu görevini gözden geçiren Katar’ın ABD ile İngiltere’nin tâlimatıyla Hamas’ı sınırdışı etmesi ve milyonlarca Filistinlinin Türkiye’ye gönderilmesi senaryolarının devreye sokulmasından bahsediliyor.

YİNE SIRADAN “KINAMALAR”LA…

En çarpığı da Hamas’ın kabul ettiği ateşkesi kabul etmeyen İsrail’in, Kuzey ve Orta Gazze’yi yerle bir ettikten sonra bir buçuk milyon sivilin sığındığı güneye yine ağır bombardıman ve topçu ateşi, tank ve zırhlı araçlarla sürdürdüğü kara harekâtına karşı iktidardakilerin “ticareti durdurdukları”nı açıklamakla geçiştirmeleri.

Soykırımda sürdüğü Gazzelilerin tek çıkış kapısı olan Refah’ı da bombalamakla Gazze’yi toptan tasfiyeyle Filistinlileri toptan Refah’tan silip Sina çölüne sürme operasyonunun âdeta kabullenmeleri. Kuşatma ve ağır ambargo altındaki Gazze’yi ablukaya alarak dünya ile tek bağlantı kapısı olan insani yardım kapısını kapatmasına, dünyadan gönderilen gıda ve yardım tırlarını bombalamasına karşı Ankara ile bölge ülkelerinin yine cılız, sıradan ve baştan savma “kuru kınamalar”la kalmaları…

Ve daha yeni Güney Afrika’nın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde açtığı davaya müdahil olurken, Malatya-Kürecik’teki Radar Üssü İsrail’e her türlü istihbaratı veriyor.

İsrail’in evleri, hastaneleri, okulları, camileri tam bir vahşetle bombaladığı Gazze’de enkaz altında kalan 7 bin Filistinliyle beraber yarısına yakını çocuk 42 bin sivili katlettiği katliâmın yedinci ayında İsrail’le ticaretin durdurulduğunun ilânı bir defa daha “ba’de harab’il Gazze” dedirtiyor…

QOSHE - Ba’de Harabi’l Gazze! - Cevher İlhan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ba’de Harabi’l Gazze!

31 17
09.05.2024

Vaziyet şu ki Ankara’dakiler, 7 Ekim’den bu yana önce inkâr ettikleri, ardından savunmaya çalıştıkları, ancak kamuoyunda itibar görmemesi üzerine İsrail’in başta meyve-sebze ihtiyacının yarısından fazlasını temin eden gıdadan petrole, silâh yapımında kullanılan demir çelikten baruta, silâh aksamından tel dikene İsrail’le ticareti önce inkâr ettiler.

Başta TÜİK ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere hükûmete bağlı kurumlarca bildirilmesi, AKP iktidarında, “tek kişilik Saray rejim”de İsrail’le tam gaz ticareti “resmen” tescilledi.

Bilindiği gibi 15 Temmuz 2004’de Erdoğan’ın Başbakan olarak imzaladığı, 5 Ekim 2004’te Resmî Gazete’de çıkan “GAP ve KOP çerçevesinde güvenlikten turizmle, tarımdan kimya, telekomünikasyona Ekonomik Mutabakat Zabıtları, siyasi, askeri-savunma ve silâh alımı ihaleleriyle ticarî ve ekonomik işbirliği daha da derinleştirilerek kat kat arttırıldı.

29 Ocak 2009’da Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışdan sonra 12 Mayıs 2010’da Ankara’nın onayıyla İsrail’e Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu üyeliği bahşedildi. Keza İskenderun’dan Hayfa limanına Türkiye’nin tır filosuyla ro-ro seferleriyle Ortadoğu’ya transit ticaret yolu anlaşmasını imzaladı.

Peşinden 31 Mayıs 2010’da Gazze’ye insani yardım götüren Türk Bayraklı “Mavi Marmara sivil yardım gemisine baskınla on vatandaşın........

© Yeni Asya


Get it on Google Play