Bunu yaparken, bir yandan da ortalığı fesada vermesidir. Aynı şekilde, vatandaşlar ile dindarların arasını açması, onları birbirine düşürmesidir. Bir taraftan yalaka ve yaranmacı karaktere sahip olanları militanlaştırırken, bir taraftan da kâfirlik derekesinde olanları münafıklık sınıfına yatay geçişlerle transfer etmesidir.

Bu sûretle, her yerde ve her şeyde bir karmaşa meydana gelir. Hiçbir meseleyi vüzûha kavuşturamaz hâle geliyorsanız.

Zihin karmaşasının her tarafa sirayet etmesiyle, en güvenilir mekanizma olan adâlet terazisi de arızalanmaya başlar. İtimat ile beraber itibar da sarsılır. Huzur ve emniyet büyük yara alır. İşler, gücü yeten yetene çarkıyla dönmeye yüz tutar.

Böylesine kaotik bir zeminde, fıtraten bozulmaya meyilli olan gençlerin ve yeni nesillerin ıslah edilmesi alabildiğine zorlaşır. Bu ise, her tabakadaki insanın hayatını azaba çevirmeye başlar.

*

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız bütün o acı vakıaların hem sebep, hem de çare faktörünü gayet veciz şekilde tarif eden bir formül, Risale-i Nur Külliyatına dahil olan Lemâlar isimli eserde şu sözlerle dile getiriliyor:

“Bu zamanda ehl-i İslâm’ın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalâletle kalplerin bozulması ve imanın zedelenmesidir.

“Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermektir ki, kalpler ıslâh olsun, imanlar kurtulsun.”

“Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslâh etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılâb eder.

“...Siyaset topuzu, ne şekilde olursa olsun bakmamak lâzım geliyor.”

(Age, 16. Lemâ)

*

Burada altı çizilmesi gereken bir tabir “siyaset topuzu” şeklinde ifade edilmiş. Bu ise, baskıcı, müstebid, yani diktatöryal bir siyasettir. Bunu da adı, akıl, ilim, fikir, vicdanı çalıştırmak yerine, canavar ruhlu siyasetin baskıcı gücünü kullanmak demektir.

Ülke ve toplumun huzur ve refahı için, engellere ve aksiliklere karşı şuurlu bir mücadele ve ilme dayanan bir ıslâhat metoduyla gidilmediği, aksine siyaset topuzuyla meselelerin halli cihetine gidildiği takdirde, ortaya aşılması ve ıslâh edilmesi çok daha zor olan bir bataklık çıkar. O bataklığın adı nifaktır, şikaktır, hâsılı münafıklıktır. Münafıklık ise, kâfirden de beter olup her işi ve her şeyi zorlaştırır.

Yukarıda iktibas ettiğimiz metindeki o can alıcı ifadeyi bir kez daha dikkat nazarlarına takdim edelim. Şöyle ki: “Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır.”

El-hak öyledir. Türkiye’de ve alem-i İslâmın muhtelif coğrafyalarında, şu topuzlu siyasetin semeresini, neticelerine bariz şekilde görmek mümkün.

Demek ki, İslâm âlemini ve ümmet-i Muhammedi (asm) mutsuz ve huzursuz eden ictimai ve siyasî dalaletin sebebi-müsebbibi, hukuk ve adâlet mekanizmasını da laçkalaştırıp ayaklar altında adeta paspasa çeviren, şu hükümfermâ olan baskıcı ve zorba siyasetin tâ kendisidir.

Bunun da çaresi, imanın bir hassası olan hürriyete tam sahip çıkmak; ardından, hakiki meşrutiyeti, adâlet ve müsavatı dava etmek ve bu büyük nimetleri hakkıyla muhafazaya çalışmaktır. Tâ ki, büsbütün elimizden çıkıp gitmesin.

QOSHE - Münafık üreten siyasete karşı - M. Latif Salihoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Münafık üreten siyasete karşı

17 7
01.04.2024

Bunu yaparken, bir yandan da ortalığı fesada vermesidir. Aynı şekilde, vatandaşlar ile dindarların arasını açması, onları birbirine düşürmesidir. Bir taraftan yalaka ve yaranmacı karaktere sahip olanları militanlaştırırken, bir taraftan da kâfirlik derekesinde olanları münafıklık sınıfına yatay geçişlerle transfer etmesidir.

Bu sûretle, her yerde ve her şeyde bir karmaşa meydana gelir. Hiçbir meseleyi vüzûha kavuşturamaz hâle geliyorsanız.

Zihin karmaşasının her tarafa sirayet etmesiyle, en güvenilir mekanizma olan adâlet terazisi de arızalanmaya başlar. İtimat ile beraber itibar da sarsılır. Huzur ve emniyet büyük yara alır. İşler, gücü yeten yetene çarkıyla dönmeye yüz tutar.

Böylesine kaotik bir zeminde, fıtraten bozulmaya meyilli olan gençlerin ve yeni nesillerin ıslah edilmesi alabildiğine zorlaşır. Bu ise, her tabakadaki insanın hayatını azaba çevirmeye başlar.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız bütün o acı vakıaların hem sebep, hem de çare faktörünü gayet veciz şekilde tarif eden bir formül, Risale-i Nur Külliyatına dahil olan Lemâlar isimli eserde şu........

© Yeni Asya


Get it on Google Play