Hayat-ı içtimaiyece, inat ve tarafgirlik gayet muzır olduğunu beyan eder.

Eğer denilse: “Hadiste [‘Ümmetimin ihtilâfı rahmettir’] denilmiş. İhtilâf ise tarafgirliği iktiza ediyor.

“Hem tarafgirlik marazı, mazlum avamı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avamı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır.

“Hem tesâdüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukùlden hakikat tamamıyla tezahür eder.”

Elcevap:

Birinci suale deriz ki: Hadisteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani her biri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilâf ise –ki garazkârâne, adavetkârâne, birbirinin tahribine çalışmaktır– hadisin nazarında merduddur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.

İkinci suale deriz ki: Tarafgirlik, eğer hak namına olsa, haklılara melce’ olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melce’dir ki onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünkü garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona –hâşâ– lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.

Üçüncü suale deriz ki: Hak namına, hakikat hesabına olan tesâdüm-ü efkâr ise, maksatta ve esasta ittifak ile beraber, vesailde ihtilâf eder. Hakikatin her köşesini izhar edip, hakka ve hakikate hizmet eder. Fakat tarafgirâne ve garazkârâne, firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfüruşluk, şöhretperverâne bir tarzdaki tesâdüm-ü efkârdan bârika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünkü maksatta ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının küre-i arzda dahi nokta-i telâkisi bulunmaz. Hak namına olmadığı için nihayetsiz müfritâne gider, kàbil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hâl-i âlem buna şahittir.

Elhâsıl: “El-hubbu lillah. Vel-buğzu fillah. Vel-hükmü lillah.” [Allah için sevmek. Allah için buğzetmek. Allah için hüküm vermek.] olan desâtir-i âliye, düstur-u harekât olmazsa nifak ve şikak meydan alır. Evet, “El-buğzu fillah. Vel-hükmü lillah” demezse, o düsturları nazara almazsa, adalet etmek isterken zulmeder.

Mektubat, s. 315

LÛ­GAT­ÇE:

adavetkârâne: düşmanca.

bârika-i hakikat: hakikat şimşeği, parlaklığı.

desâtir-i âliye: yüksek prensipler.

havas: üst tabaka, yöneticiler.

ihtilâf: 1- anlaşmazlık, uyuşmazlık. 2- farklı olma.

inşikak: bölünme, ikiye ayrılma.

kàbil-i iltiyam: yaranın hastalığın iyileşebilmesi, şifa bulur olması.

melce’: sığınılacak yer, barınak.

menfî: negatif, olumsuz.

merdud: reddolunmuş.

müsbet: olumlu, pozitif, yapıcı, yararlı.

nokta-i telâki: buluşma, kavuşma noktası.

revac: sürüm, rağbet, herkes tarafından aranılır ve istenilir olma.

şikak: uyuşmazlık, anlaşmazlık.

tehalüf-ü ukùl: akılların ihtilâfı, düşüncelerin farklı oluşu.

tekmil: tamamlama, eksiklerini giderme.

tesâdüm-ü efkâr: fikirlerin çarpışması.

vesail: vesileler, sebepler.

QOSHE - Birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler - Risale-i Nurdan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler

29 4
07.05.2024

Hayat-ı içtimaiyece, inat ve tarafgirlik gayet muzır olduğunu beyan eder.

Eğer denilse: “Hadiste [‘Ümmetimin ihtilâfı rahmettir’] denilmiş. İhtilâf ise tarafgirliği iktiza ediyor.

“Hem tarafgirlik marazı, mazlum avamı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avamı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır.

“Hem tesâdüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukùlden hakikat tamamıyla tezahür eder.”

Elcevap:

Birinci suale deriz ki: Hadisteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani her biri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilâf ise –ki garazkârâne, adavetkârâne, birbirinin tahribine çalışmaktır– hadisin nazarında merduddur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.

İkinci suale deriz ki: Tarafgirlik, eğer hak namına olsa, haklılara melce’ olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara........

© Yeni Asya


Get it on Google Play