"Ben hiç kimseye kıyamadım. Askere ateş etmiş değilim. Elimde otomatik silah vardı ama onların hepsi benim kardeşlerimdi. Bu memleketin evlatlarıydı. Onlara ateş etmeyi bile düşünmedim, aklımdan bile geçirmedim o yüzden yakalandım. Onlara, hiçbir zaman ateş etmedim."

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını silah kullandığı tek yer ABD Konsolosluğu idi. Korkutmak için konsolosluğu taradılar.

Banka soygunu

Deniz Gezmiş ve dört arkadaşı toplumun dikkatini çekmek için bir eylem kararı aldılar. Banka soyacaktılar. El koydukları paraları millete dağıtacaklardı. İlginçtir! Bu noktada da yabancı sermayeli bir bankayı seçtiler.

Bu beş kişi, yüzlerine maske filan da takmadan yani bilerek deşifre olmak için Ankara-Emek'te bir banka şubesine girip planlarını aynen uyguladılar.

Haklarında, 'vur' kararı çıkartıldı. Sesleri değil ama isimleri ülke çapında duyulmuştu. Babası da duymuştu.

Uzun bir mektup yazdı Baba Gezmiş ve götürüp Cumhuriyet Gazetesine verdi ve 18 Ocak 1971'de birinci sayfadan yayımladı. Bir kısmını paylaşayım...

Oğlum Deniz

"12 Ocak'tan beri Türkiye radyolarında ve basında banka soygunu ile ilgili haberleri büyük bir üzüntü içinde takip ediyorum.

Neden böyle yaptın oğlum?

Günlük kazancı ile geçinen bir aile topluluğu içinde, tuzuna haram karışmamış bir çorba bulurdun. Giyecek bir elbisen, yatacak bir yatağın vardı.

Hem zaten sen hiç kendini düşünmeyen bir çocuktun. Kardeşlerine alınan bir giysi için kıskanmaz sevinirdin.

Diğergâm bir yaradılışın vardı; paraya hiç kıymet vermezdin. Hatta bir gün yapmayı tasarladığım bir iş konusunu sofrada konuşurken beni kınamış ve şöyle demiştin: 'Baba, hayatta paraya değer vermeyen insan olarak seni bilirdim.'

İşte böyle oğlum...

Üç yıldan beri yaşantımızı zehreden, toplumu tedirgin eden bu olaylar zinciri başladığı yerde çözülür ve bugünkü elem verici sonuca varmazdı.

Bunun için biraz anlayış, sağduyu ve ihtiraslardan arınmış, gençlik psikolojisinin genel kurallarına uygun bir politika yeterli idi. Böyle olmadı.

Şimdi sen ve senin kader çizginde giden on binlerce genç bu metotla birer toplum ve düzen kırgını olup çıktınız. Ben bir evlat kaybettim, fakat toplum kendi geleceği üzerinde bir kumar partisini kaybetmektedir…

Korkunç bir ihmaldir bu... Bir gün, 'Suçlu ayağa kalk' derlerse, senden başka hepimiz ayaktayız!

Mektubumun sonundaki teklifimi iyi dinle: İçişleri Bakanlığı, Türkiye radyoları ile seni suçlu ilan etti.

Ben evdeki yığın hukuk kitaplarına baktım, orada 'kendisine suç isnat edilen kişi, yargıç kararı ile suçu sabit oluncaya kadar sanık sıfatını haizdir' diyor.

Ama ben hukukçu olmadığım için belki de bildiri doğrudur, bilemem. Eğer sen bu suçun faili isen bulunduğun yerde adaletin hükmünü beklemeden kendini cezalandır. Eğer suçsuz isen çık, adalete teslim ol. Korkma, memlekette yargıçlar da var." Baban, Cemil Gezmiş...

Baba

Deniz Gezmiş, babasını mektubunu okudu. Bir mektupta kendi yazdı. Mektubu gazeteye, Hüseyin İnan götürdü. Bu mektup da 29 Ocak 1971 tarihli Cumhuriyet'te yayımlandı.

"Baba,

Sana her zaman müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni... Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim.

Baba, biz Türkiye'nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız. Elbette ki hapse atılacağız, kurşunlanacağız da… Tıpkı birinci Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi… Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları…

Düşün baba, bugün hükümet işini, gücünü bırakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda…

Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmış durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız.

Baba, mektubuma son verirken seni, annemi, Bora'yı, Hamdi'yi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım. Ya vatan ya ölüm!"

Deniz Gezmiş ve arkadaşları yakalandı ve idama mahkum edildiler. Artık vaktin dolmasını bekliyorlardı ve son mektubunu yine babasına yazdı...

"Baba;

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.

Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. O bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum…

Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.

Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir; seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım. Oğlun Deniz Gezmiş - Merkez Cezaevi"

Allah rahmet eylesin…

QOSHE - Deniz Gezmiş: ‘Ya vatan ya ölüm’ - Akın Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Deniz Gezmiş: ‘Ya vatan ya ölüm’

117 1
12.05.2024

"Ben hiç kimseye kıyamadım. Askere ateş etmiş değilim. Elimde otomatik silah vardı ama onların hepsi benim kardeşlerimdi. Bu memleketin evlatlarıydı. Onlara ateş etmeyi bile düşünmedim, aklımdan bile geçirmedim o yüzden yakalandım. Onlara, hiçbir zaman ateş etmedim."

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını silah kullandığı tek yer ABD Konsolosluğu idi. Korkutmak için konsolosluğu taradılar.

Banka soygunu

Deniz Gezmiş ve dört arkadaşı toplumun dikkatini çekmek için bir eylem kararı aldılar. Banka soyacaktılar. El koydukları paraları millete dağıtacaklardı. İlginçtir! Bu noktada da yabancı sermayeli bir bankayı seçtiler.

Bu beş kişi, yüzlerine maske filan da takmadan yani bilerek deşifre olmak için Ankara-Emek'te bir banka şubesine girip planlarını aynen uyguladılar.

Haklarında, 'vur' kararı çıkartıldı. Sesleri değil ama isimleri ülke çapında duyulmuştu. Babası da duymuştu.

Uzun bir mektup yazdı Baba Gezmiş ve götürüp Cumhuriyet Gazetesine verdi ve 18 Ocak 1971'de birinci sayfadan yayımladı. Bir kısmını paylaşayım...

Oğlum Deniz

"12 Ocak'tan beri Türkiye radyolarında ve basında banka soygunu ile ilgili haberleri büyük bir üzüntü içinde takip ediyorum.

Neden böyle yaptın oğlum?

Günlük kazancı ile geçinen bir aile topluluğu içinde, tuzuna haram karışmamış bir çorba bulurdun. Giyecek bir elbisen, yatacak bir yatağın vardı.

Hem zaten sen hiç kendini düşünmeyen bir çocuktun. Kardeşlerine alınan bir giysi için kıskanmaz sevinirdin.

Diğergâm bir yaradılışın vardı; paraya hiç kıymet vermezdin. Hatta bir gün yapmayı tasarladığım bir iş konusunu sofrada konuşurken beni kınamış ve şöyle demiştin: 'Baba, hayatta paraya değer vermeyen insan olarak seni bilirdim.'

........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play