Konu sadece bu iki başlık değil. Hemen her alanda siyasiler, emniyet, yargı kısaca devletin kurumları zan altında bırakılmıştır.

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'ın 156. kuruluş yılında kulağa hoş gelen, 'evet, olması gereken de budur' diyebileceğimiz cümleler kurdu.

Örneğin dedi ki; "Nasıl geç gelen adalet, adalet değilse, topluma güven veren adalet sistemi bekamızın güvencesidir. Tüm mahkemelerde yer alan 'Adalet mülkün temelidir' yazısı bize bunu hatırlatır… Adaletin olmadığı yerde refah olmaz' dedi.

Sahaya bakalım. Refah var mı? 85 milyonun 10-15 milyonun da var. 70 milyonda yok. Demek ki adalet ağır yaralı. Adalet, mülkün temelinden uzaklaştırılmış.

Örnek mi istiyorsunuz?

2014 yılında Soma'da büyük bir maden faciası yaşandı. 301 insanımız hayatını kaybetti. İncelemeler ve soruşturmalar başlatıldı. İhmaller tek tek ortaya konuldu ve davalar açıldı.

Yıllar yılları kovaladı. Acılı ve mağdur insanlar celseden celseye koşturuldu. Seslerini duyurmak için Ankara'ya yürümek isteyenler coplandı.

Davanın üstünde tam 10 yıl geçti ve son duruşmada 28 kamu görevlisi ilk kez hâkim karşısına çıktı. Sonra dava ileri bir tarihe ertelendi.

Sayın Erdoğan ne diyordu? 'Geç gelen adalet, adalet değildir'. Adalet gelmedi, gelmedi.

Ekim 2022'de Amasra'daki maden faciasında 43 vatandaşımız hayatını kaybetti. Davanın yedinci duruşmasında tutuklu sanıklar serbest bırakıldı ve dava ileri bir tarihe ertelendi.

Bu kadar da olurmuş

Mayıs seçimlerinden sonra İçişleri Bakanı değişti. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun fotoğraf albümünde yer alan Ayhan Bora Kaplan'a operasyon yapıldı ve tutuklandı.

Ayhan Bora Kaplan ve adamları hakkında "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak ve yönetmek", "kasten adam öldürme", "nitelikli kasten adam öldürme", "kasten yaralama", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "nitelikli yağma", "eziyet", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme", "suç üstlenme" ve "suçluyu kayırma" gibi suçlardan hazırlanan iddianame kabul edildi.

Bu başlıkların içinde iktidardan isimler var, muhalefetten isimler var, emniyetten isimler var, devlet bankaları var.

Ayhan Bora Kaplan'nın tutuklandığı günlerden o zaman İyi Parti Genel Başkanı olan Meral Akşener, İstanbul'da partisinin istişare toplantısında, "Oteli olan polis müdürleri var. O otellerde, fuhuşun ötesi, öksüz kızlar çalıştırılıyor." iddiasında bulunmuştu.

Hayatı siyasetin içinde geçen, İçişleri Bakanlığı yapmış Sayın Akşener'in bu açıklaması bir ihbar olmalıydı.

Hadi ihbarı duymadılar. Sayın Akşener neden bizzat suç duyurusunda bulunmuyor, şeklinde birkaç yazı kaleme almıştım.

Ama herkes sustu. Anladım ki, birileri ellerindeki bilgileri karşı tarafa koz veya rest olarak kullanıyor.

Geldiğimiz noktada ise İçişleri Bakanlığı ilginç bir açıklama yaptı;

"Ankara'daki bir organize suç örgütüyle ilgili sosyal medyada yer alan iddiaların açıklığa kavuşturulabilmesi için İçişleri Bakanlığımızca görevlendirilen mülkiye müfettişlerince, soruşturmanın selameti açısından Ankara İl Emniyet Müdür Yardımcısı, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü ve Müdür Yardımcısı görevlerinden uzaklaştırılmışlardır."

Sinan Ateş

Ankara'nın arka sokaklarında bir cinayet işlense polisimiz tecrübe ve teknolojik imkânlarla fail veya failleri 24 saatte yakalar.

Ama Ankara'nın ortasında Ülkü Ocakları eski Başkanı 16 ay önce planlı bir suikast sonucu katledildi.

Bu suikast başlığında siyasetten, bürokrasiden, emniyetten ve yargıdan çok önemli isimler gündeme geldi.

Bu süreçte yaşananlar 'kabile devletinde bile olmaz' denilecek cinstendi.

Örneğin bu suikastın bütün faillerinin tutuklanmadığı bir ortamda dosyaya bakan Savcı Ayhan Ay'ın iki ay izne çıkarıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça'nın görev yeri değiştirilerek Yargıtay üyeliğine getirildi.

Sadece bu iki başlık bile arkada daha büyük bir dava, daha büyük bir hesaplaşma olduğunu kanıtıydı. Ve tam 16 ay sonra bir iddianame hazırlandı.

Maktulün eşinin ifadesi iddianamede yok!

Olur mu öyle şey? Valla oldu! Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in, cinayetle ilgili mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede savcılıkta verdiği ifade yer verilmemiş.

Ayşe Ateş, iddianame kabul edilmeden önce yaptığı açıklamada ise, "Bir buçuk yıl bekleyip çok basit, adi bir cinayet vakası gibi servis edilerek asıl faillerin alenen korunup kollandığı çok açık.

Kocamı, kimin öldürdüğü de, katilleri kimlerin koruduğu da gayet net. Savcılık ifademi unutmuş. Muhtemelen siyasilerin ismi geçtiği için ifadem yok. İfademin tam metnini ilerde paylaşacağım. Bir ifade ancak bu kadar basitleştirilebilir, adeta aklımızla alay ediyorlar" demişti.

İddianame hazırlandıktan sonra

Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş savcılığında hazırladığı dosya için; 'İddianame burada. Peki, azmettiriciler nerede? Böyle bir suikasti birkaç çapulcunun tasarlayıp planladığına inanmamızı gerçekten bekliyor musunuz? Sırf bu iddianameyi hazırlamak için kamuoyunu neden bir buçuk yıl beklettiniz' diye feryat etti.

Medyada yer alan iddialara göre 'şüpheli Demirbaş'ın, MHP eski Milletvekili Olcay Kılavuz'un kullandığı evde yakalanmasından bahsedilmeyen 145 sayfalık iddianamenin 103 sayfası şüpheli beyanlarından oluştu. Savcılığın iddianamesine göre, cinayetin sebebi yok'.

Sinan Ateş'in tetikçisi Eray Özyağcı'nın Ankara'dan İstanbul'a çakarlı araçla kaçırıldığı ortaya çıktı. İddianamede bu çakarlı araca yer verilmedi.

Sinan Ateş cinayetinde kullanılan ikinci aracın da Ülkü Ocakları'nın önünde fotoğrafı ortaya çıktı.

Daha ilginç olan ise bu bilgi, fotoğraf ve görüntüleri emniyet değil gazeteciler ortaya çıkardı.

Sayın Erdoğan ne diyordu?

'Geç gelen adalet, adalet değildir… Adaletin olmadığı yerde refah olmaz'

Adaletin, refahın olmadığı yerde hepsi yeni anayasa başlığını konuşuyor.

Hakimin bizzat şahit olduğu günden korkun, diyorum.

QOSHE - Sinan Ateş’ten Ayhan Bora’ya her yer zan, herkes zanlıdır - Akın Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sinan Ateş’ten Ayhan Bora’ya her yer zan, herkes zanlıdır

37 4
13.05.2024

Konu sadece bu iki başlık değil. Hemen her alanda siyasiler, emniyet, yargı kısaca devletin kurumları zan altında bırakılmıştır.

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay'ın 156. kuruluş yılında kulağa hoş gelen, 'evet, olması gereken de budur' diyebileceğimiz cümleler kurdu.

Örneğin dedi ki; "Nasıl geç gelen adalet, adalet değilse, topluma güven veren adalet sistemi bekamızın güvencesidir. Tüm mahkemelerde yer alan 'Adalet mülkün temelidir' yazısı bize bunu hatırlatır… Adaletin olmadığı yerde refah olmaz' dedi.

Sahaya bakalım. Refah var mı? 85 milyonun 10-15 milyonun da var. 70 milyonda yok. Demek ki adalet ağır yaralı. Adalet, mülkün temelinden uzaklaştırılmış.

Örnek mi istiyorsunuz?

2014 yılında Soma'da büyük bir maden faciası yaşandı. 301 insanımız hayatını kaybetti. İncelemeler ve soruşturmalar başlatıldı. İhmaller tek tek ortaya konuldu ve davalar açıldı.

Yıllar yılları kovaladı. Acılı ve mağdur insanlar celseden celseye koşturuldu. Seslerini duyurmak için Ankara'ya yürümek isteyenler coplandı.

Davanın üstünde tam 10 yıl geçti ve son duruşmada 28 kamu görevlisi ilk kez hâkim karşısına çıktı. Sonra dava ileri bir tarihe ertelendi.

Sayın Erdoğan ne diyordu? 'Geç gelen adalet, adalet değildir'. Adalet gelmedi, gelmedi.

Ekim 2022'de Amasra'daki maden faciasında 43 vatandaşımız hayatını kaybetti. Davanın yedinci duruşmasında tutuklu sanıklar serbest bırakıldı ve dava ileri bir tarihe ertelendi.

Bu kadar da olurmuş

Mayıs seçimlerinden sonra İçişleri Bakanı değişti. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun fotoğraf albümünde yer alan Ayhan Bora Kaplan'a operasyon yapıldı ve tutuklandı.

Ayhan Bora Kaplan ve adamları hakkında "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak ve yönetmek", "kasten adam öldürme", "nitelikli kasten adam öldürme", "kasten yaralama", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "nitelikli yağma", "eziyet", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme", "suç üstlenme" ve "suçluyu kayırma" gibi........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play