İsrail'in Gazze'de saldırısı dur durak bilmeden devam ediyor. Yapılan basbayağı işgal ve bir soykırımdır. İsrail bir din devletidir, hedefi ise Arz-ı Mev'ûd u gerçekleştirmektir. Niçin bu bilgileri paylaşıyorum. Çünkü bugün Gazze'de yapılanlar Suriye'de denenmiş ve Arz-ı Mev'ûd'un kapsama sahasında da uygulamak için fırsat kollanmaktadır. Arz-ı Mev'ûd'un sınırlarına bakacak olursak konu daha iyi anlaşılacaktır. Bu sınırlar, Nil Nehri'nden Fırat Nehri'ne kadar olan bölgeyi kapsar ve bu sınırlar içinde kalan ülkeler Türkiye, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan ve Suriye'dir. Arz-ı Mev'ûd'un sınırları Türkiye'nin güney ve güneydoğu bölgelerini içine almaktadır. Theodor Herzl 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde yapılan I. Dünya Siyonist Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Arz-ı Mev'ûd'un kuzey sınırlarının Kapadokya'daki (Nevşehir çevresi) dağlara kadar dayandığını iddia etmiştir.

Konunun ciddiyetini daha iyi anlamak için Binyamin Netanyahu'nun Gazze ile ilgili yaptığı basın açıklamasındaki 'kipa'ya bakmak gerekir. Yahudi takkesi olarak bilinen kipa Yahudi inancının bir parçası olarak görülür. Yahudi erkekleri bu tür dini sembolleri, özellikle dini referanslar içeren konuşmalarda, dinî kimliği ve inancı vurgulamak için kullanmaktadır. Netanyahu Hamas'a karşı yaptığı açıklamalarda "Yeşaya kehanetini" referans aldığını açıklamıştır. Yeşaya kehanetini Arz-ı Mev'ûd'un gerçekleşmesi olarak ifade edebiliriz. O halde İsrail'in her hareketi ülkemiz adına milli güvenlik kapsamında ele alınmalıdır.

Şimdi gelelim Ak Parti hükümetinin bu konudaki tutum ve davranışlarına. Hükümetin, Gazze'de güya barışı temin için yaptırım olarak İsrail'le ticari bağlarını kesmesi sıcak gündem maddelerinden birisidir. Gazze'deki Müslüman kardeşlerimizin silahlar altında soykırıma tabii tutulmasının üzerinden 200 günü aşkın zaman geçti. Soru şu, hükümet ticari anlaşmaları askıya almak için neden bu kadar bekledi? Çok basit. Hükümet bugüne kadar başını kuma gömerek ticaretine devam etti. Hatta hükümetin İsrail ile olan ticaretinin devamına tepki koyan vatandaşa karşı devlet gücüyle engel olundu. Şimdiki kararının en büyük sebebi yaşadığımız yerel seçimlerdir. Yerel seçimlerden sonra, hükümet artık karşısında algı yönetmekte aciz kaldığı bir millet iradesi olduğunu gördü. Milletimiz merhametlidir. Milletin Gazze'nin yanında İsrail'in karşısında olmasından hareketle oy kaybını durdurmak adına bir adım attı. Peki, bu yeterli mi? 1996 yılında 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı Necmettin Erbakan idi. Onun döneminde İsrail ile yapılan gizli antlaşmalar vardı. Bu antlaşmalar nedir? Bunlardan bazılarını söyleyelim:

Türk ve İsrail askeri uçaklarının Türk hava sahasında (Konya) eğitim yapması.

İsrail'in Türkiye'ye silah satışı… Ve Türk Fantom savaş jetlerinin modernizasyonu.

İsrail ve Türkiye'nin, ABD kuvvetleriyle Suriye sınırında tatbikat yapması.

İstihbarat alanında iş birliği yapılması ve bu kapsamda İsrail'in Türkiye sınırlarında İran ve Suriye'yi dinlemesi…

Bu maddeleri artırabiliriz. İş birliği süreci artarak devam etti. İşte Malatya kürecik Radar üssü hala duruyor. Ülkemiz dahil bölge izleniyor, Suriye izleniyor, İran izleniyor. Bu bilgiler nereye gidiyor? Amerika'ya gidiyor peki oradan nereye servis ediliyor!

Kısacası Türkiye'nin İsrail ile yapmış olduğu ticari anlaşmaların askıya alınması sadece algıyı yönetmektir. Neden diyeceksiniz? Bakalım acaba Türkiye, İsrail arasındaki ticaret hacmi ne kadardır? Türkiye'nin İsrail'e yaptığı ihracat 2022'de yüzde 2.87 ithalat ise yüzde 0.63. Bu çapta bir ticaret olsa ne olacak, olmasa ne olacak. Çok da büyük bir şey değil. Aslında bu ticaretin durdurulması manevrası yapılarak arka planda saklananlar var. Peki, ne saklanıyor? Kürecik radar istasyonu, Konya hava sahasında eğitilen İsrailli pilotlar ve daha niceleri… Kısacası hükümetten asıl şu açıklamayı bekleriz. Sayın hükümet yetkililer bu antlaşmaların yürürlükten kaldırıldığını kamuoyuna açıklasınlar, sivil toplumun denetimine müsaade etsinler. İsrail hükümetini barışa sevk etmek, onu mecbur tutmakta samimi iseler hodri meydan…

Sözün özü, "Gafleti uzun ve derin olanın devleti yok olur."

QOSHE - Gazze'de yaşananları ülkemizin güvenliği adına okumaya var mısınız? - Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gazze'de yaşananları ülkemizin güvenliği adına okumaya var mısınız?

46 34
10.05.2024

İsrail'in Gazze'de saldırısı dur durak bilmeden devam ediyor. Yapılan basbayağı işgal ve bir soykırımdır. İsrail bir din devletidir, hedefi ise Arz-ı Mev'ûd u gerçekleştirmektir. Niçin bu bilgileri paylaşıyorum. Çünkü bugün Gazze'de yapılanlar Suriye'de denenmiş ve Arz-ı Mev'ûd'un kapsama sahasında da uygulamak için fırsat kollanmaktadır. Arz-ı Mev'ûd'un sınırlarına bakacak olursak konu daha iyi anlaşılacaktır. Bu sınırlar, Nil Nehri'nden Fırat Nehri'ne kadar olan bölgeyi kapsar ve bu sınırlar içinde kalan ülkeler Türkiye, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan ve Suriye'dir. Arz-ı Mev'ûd'un sınırları Türkiye'nin güney ve güneydoğu bölgelerini içine almaktadır. Theodor Herzl 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde yapılan I. Dünya Siyonist Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Arz-ı Mev'ûd'un kuzey sınırlarının Kapadokya'daki (Nevşehir çevresi) dağlara kadar dayandığını iddia etmiştir.

Konunun ciddiyetini daha iyi anlamak için Binyamin Netanyahu'nun Gazze ile ilgili yaptığı basın açıklamasındaki 'kipa'ya bakmak gerekir. Yahudi takkesi olarak bilinen kipa Yahudi inancının bir parçası olarak görülür. Yahudi erkekleri bu tür dini sembolleri, özellikle dini referanslar içeren konuşmalarda, dinî kimliği ve inancı vurgulamak için kullanmaktadır. Netanyahu Hamas'a karşı yaptığı açıklamalarda "Yeşaya kehanetini" referans aldığını açıklamıştır. Yeşaya kehanetini Arz-ı Mev'ûd'un........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play