İslâm’ın yumuşak karnı sanılan veya böyle takdim ve telkin edilen bazı konular vardır, bunlardan biri de kölelik ve cariyeliktir. Bu konuda kafası karıştırılmış veya kendisi kafa karıştırmak isteyen bir kişiden gelen sorularla cevaplarını takdim ediyorum:

Ahzab 59. ayette tefsirde cariyelerin başörtüsü takmaması gerektiği belirtiliyor. Burada hür kadınların şeref durumları daha yüksek olduğundan dolayı örtmek zorunda olduğu yazıyor. Şimdi benim sorularım şunlar:

Lütfen, detaylı bir açıklama istiyorum.

Sorularınızın cevaplarını içinden çıkarabileceğiniz bir açıklama yapacağım:

Köle ve cariye hür bir insanın malı olan, kendilerine ait hakları yok denecek kadar kısıtlı bulunan kadın (cariye) ve erkek (abd, rakik) insanlardır. Kölelik ve cariyelik İslâm’dan çok önceki devirlerden beri vardır. İnsanların köle ve cariyelere bakışı, onlara tanıdıkları haklar ve muamele biçimleri de değişik olmuştur. İslâm geldiğinde dünyada ve Arabistan’da kölelik çok yaygın bulunuyordu. Köleliğin birden kaldırılması sosyal ve ekonomik birçok probleme yol açacaktı; köle sahiplerinin ekonomik ve sosyal hayatları kölelerin varlığı üzerine kurulmuştu. Hayatlarında hürriyeti tanımamış ve tatmamış olan köleler de birden serbest bırakıldıklarında ne yapacaklarını şaşıracak, belki eski efendilerine başvurarak köle olmalarını isteyeceklerdi. Bu yüzden İslâm, köleliği birden kaldırmak yerine önce kölelerin durumunu ıslah etmeyi, onlara -kendi iradeleriyle çalışıp bedellerini ödeyerek hür olmak dâhil- bir takım haklar tanımayı tercih etti. Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkması için de tedbirler aldı, kurallar koydu.

Kölelerin durumlarını ıslah için alınan tedbirlere bazı örnekler vermek gerekirse: Kölelere hakaret ve işkence etmek yasaklanmış, sahipleri ne yiyor ve giyiyorlarsa onlara da onların yedirilip giydirilmesi istenmiş, güçlerinin yetmediği veya zorlanacakları işlere koşulmamaları, koşulurlarsa sahiplerinin onlara yardım etmeleri emredilmiştir. Bu haklar o kadar geniş tutulmuştur ki Cevdet Paşa bu yüzden şu vecize cümleyi ifade etmek durumunda kalmıştır: “İslâm’da köle almak, köle olmak demektir.”

Zaman içinde köleliğin tamamen ortadan kalkmasına yönelik tedbirler içinden şu kadarını hatırlatalım:

Bütün bunlara rağmen İslâm tarihinde köleliğin devam etmesi ve bu insanlık ayıbını başka milletlerin, oldukça geç de olsa Müslümanlardan önce kaldırmaya teşebbüs etmeleri Müslümanların kusurudur; dinlerini iyi anlamamaları, Allah ve Resulü’nün maksadını gerçekleştirme konusunda titiz davranmamaları, dünya menfaatini ahiretinkine tercih etmeleri yüzünden bu böyle olmuştur.

Sorunuzda geçen Ahzâb sûresinden sonra inen Nûr sûresindeki örtünme, devamlı ve iffeti korumaya yönelik bir farzdır. Burada emredilen cilbâb giyme ise asayişi korumayı ve tacizi önlemeyi hedefleyen geçici bir tedbirdir. Toplum içinde câriye kalmayınca veya hür-câriye farkını ortaya koyacak başka bir işaret bulunduğunda ya da tâcizi engelleyecek farklı tedbirler alma imkânı hâsıl olunca dışarı çıkarken, usulüne göre tesettür (kapanması gereken yerlerin örtülmesi) yapıldıktan sonra bir de, hür kadın alâmeti olarak cilbâb vb. elbiseler giymek gerekli olmaktan çıkmıştır. Fıkıh kitaplarında tesettür anlatılır, cilbab şartı yoktur. Elbisenin teni gösterecek kadar ince olmaması, vücut hatlarını ortaya koyacak kadar dar olmaması vb. anlatılır.

Cariyelerin namazda ve namaz dışında, yakınlara ve yabancılara, bu arada karşı cinse karşı nasıl giyineceği, örtüneceği konusunda, onları hür kadınlardan ayıran bir âyet veya hadis yoktur. Hz. Ömer yönetiminde -o günkü şartların gerekli kıldığı içtihada dayalı olarak- yapılan bazı uygulamalar; yani onların hür kadınlar gibi giyinmelerinin yasaklanmış olması, daha sonraki içtihat ve düzenlemelere örnek olmuştur. Müçtehitlerin bir kısmına göre onlar da hürler gibi örtüneceklerdir. Bir kısmına göre ise, işleri ve hayatlarının zorunlu kıldığı ölçüde açılabileceklerdir.

Bugün dünyayı birkaç kapitalist dev şirket yönetiyor, onlar efendi, başkaları modern kölelerdir. Siyasi ve ekonomik hürriyeti tercih edenler sopa (darbe, suikast, tehdit, ambargo…) yemektedirler. Bu zulümdür ve İslâm buna karşıdır. Müslümanlar madde ve manada güçlenerek bu zulmü ortadan kaldırmakla yükümlüdürler ve onlardan başka da bunu yapacak (ümmet) yoktur.

QOSHE - Köle ve cariye meselesi - Hayrettin Karaman
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Köle ve cariye meselesi

204 2
12.05.2024

İslâm’ın yumuşak karnı sanılan veya böyle takdim ve telkin edilen bazı konular vardır, bunlardan biri de kölelik ve cariyeliktir. Bu konuda kafası karıştırılmış veya kendisi kafa karıştırmak isteyen bir kişiden gelen sorularla cevaplarını takdim ediyorum:

Ahzab 59. ayette tefsirde cariyelerin başörtüsü takmaması gerektiği belirtiliyor. Burada hür kadınların şeref durumları daha yüksek olduğundan dolayı örtmek zorunda olduğu yazıyor. Şimdi benim sorularım şunlar:

Lütfen, detaylı bir açıklama istiyorum.

Sorularınızın cevaplarını içinden çıkarabileceğiniz bir açıklama yapacağım:

Köle ve cariye hür bir insanın malı olan, kendilerine ait hakları yok denecek kadar kısıtlı bulunan kadın (cariye) ve erkek (abd, rakik) insanlardır. Kölelik ve cariyelik İslâm’dan çok önceki devirlerden beri vardır. İnsanların köle ve cariyelere bakışı, onlara tanıdıkları haklar ve muamele biçimleri de değişik olmuştur. İslâm geldiğinde dünyada ve Arabistan’da kölelik çok yaygın bulunuyordu. Köleliğin birden kaldırılması sosyal ve ekonomik birçok probleme yol açacaktı; köle sahiplerinin ekonomik ve sosyal hayatları kölelerin varlığı üzerine kurulmuştu. Hayatlarında hürriyeti tanımamış ve tatmamış olan köleler de birden serbest bırakıldıklarında ne yapacaklarını şaşıracak, belki eski efendilerine başvurarak köle olmalarını isteyeceklerdi. Bu yüzden İslâm, köleliği birden kaldırmak yerine önce kölelerin durumunu ıslah........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play