Araştırmacı yazar Celal Tahir, “Cumhuriyetin İlk Yüzyılı Hakkında Ne Dediler?” adlı yeni kitabında Türkiye'nin farklı siyasal-toplumsal kümelerinde yer alan ve ülkemizin fikir hayatında fikri ve zikri ile temayüz etmiş kişilerle yaptığı görüşmelerle Cumhuriyet’in 100 yıllık serüvenini gündeme taşıyor.

Kitabı bir seri mülakat çalışması olarak planladığını belirten Celal Tahir bu kapsamlı çalışması hakkında şu bilgiyi veriyor:

Osmanlı'dan günümüze yakın tarihimizin özellikle karanlıkta kalmış kritik "an"ları, bu mülakatların genel çerçevesini oluşturdu. 1946 sonrası çok partili hayat ve darbeler özellikle mercek altına alındı.

Osmanlı’nın siyasi varlığının ortadan kalkması sonucu yaşananlar, Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü sonrası Batı Avrupa’nın yaşadıkları ile mukayese edilebilir. Batı Roma’nın çöküşünden sonra Avrupa’da bir kargaşa dönemi yaşanmıştır. Bunun gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra da, Türkiye'de -ve bütün Osmanlı hinterlandında- yaşanan ve hâlen devam eden kargaşa ve bir asırdır bazı sorunların kronik bir hâl alması sebebiyle çözüme bağlanamaması da aynı şekilde anlaşılır olabilir.

Yüz, yüz elli sene öncesinden gelen ve günümüz Türkiye'sini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen olguların tarihî kökeni kısaca bu şekilde izah olunabilir. Türkiye'nin İmparatorluk bakiyesi olmasından kaynaklanan farklılıklarının ülkenin enerjisini emerek küçülmesine yol açan kutuplaşma unsurları olması sürecini tersine çevirerek, ülkenin büyümesini gerçekleştirecek sinerjiyi oluşturacak unsurlara dönüştürmek gerekmektedir.

Bu mülakat çalışmasının düşünülmesi, Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan süreçlerle irtibatlıdır; özellikle son 15-20 senedir Türkiye'de yaşanan süreçlerle beraber ve bunun da katkısıyla; yakın tarihe olan ilgi arttı. Bu çalışmada da, birçok hadise sorgulama sürecine tabi tutuldu. Osmanlı'nın çöküşü ve Cumhuriyetin kuruluşu sonrasında yaşananlar, yani son bir asırdır bu coğrafyada vuku bulan olaylar, pek çok yönüyle mercek altına alındı, yeniden farklı okumalara tabi tutuldu. Özellikle yaşanan kritik ve karanlıkta kalan hadiseler nelerdir, görünürdeki failleri kimlerdir? İlk planda görülmeyen hakiki failleri var mıdır? Bu mülakat kitabının sorularının ana eksenini bu ve benzeri saikler oluşturdu.

Çıra Yayınları

Tel:(0212) 635 99 19

////////////////////////

İSTİKLAL MARŞI’NIN SIRLARI

Vatansever ve mücadeleci kişiliğiyle tanınan Hüseyin Hakkı Kahveci sıra dışı kitaplarına bir yenisini daha ekledi. Kahveci yeni kitabı, “Atatürk’ün İstiklal Marşı’nda Sakladığı O Kişi”de okurlarına yine gizemli ufuklarda bir yolculuğa çıkarıyor. İstiklal Marşı’nı bugüne kadar hiç ele alınmamış yönleriyle çok farklı bir biçimde analiz eden Hüseyin Hakkı Kahveci şöyle bir değerlendirmede bulunuyor:

İstiklal Marşı “Korkma!” diye başlar.

O Kişi’ye ve O Kişi’yle beraber olanlara “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal!” sözüyle biter.

Tıpkı, Gençliğe Hitabe’nin O Kişi’ye, Asil Kan’a, “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” hitabıyla bittiği gibi.

Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nı yazarken tarih düşürme sanatını kullanmış ve tamiyeli ebcet hesabıyla şifreleme ve gizlemeler yapmıştır.

Ben, Gençliğe Hitabe’de olduğu gibi bu gizlemeyi bu kitapta deşifre ederek sizlere aktarıyorum.

Gizleme sanatını yani çok gizli bir bilgiyi bizzat Akif’in babası Akif’e verdiği isimle ve doğum tarihiyle başlatıyor.

Bu kutlu marşın on kıtasının her bir dizesinde gizlenen şifrelenmiş bilgiler tek tek açığa çıktığında, İstiklal Marşı’nı söylemenin aslında

bir rüya görmek olduğunu anlayacaksınız. Rüya yoluyla gelen mesajı görmemekse kalpleri mühürlenmişlerin talihsizliğidir. Artık uyanıkken rüya göremeyen bir ulus, sadece şiiri değil, arayışını da kaybetmiş demektir. Mehmet Akif’i “anlayarak” okuyanı bir uyku tutar, gözyaşlarını ise hiç kimse!

İstiklal Marşı özgürlük kuşumuzdur. Bu kuşun iki kanadı vardır:

Biri “Bülbül”, diğeri de “Çanakkale Şehitlerine” şiirleridir. Biri kuruluş şehrine, diğeri kurtuluş şehrine rüyadır. Uyanıkken görülen iki rüyanın dayanılmaz acısı ile pişense, hayatın ahireti rüyadan, yani uyku/ölüm halinde görülen rüyadan hatırlanandır.

Destek Yayınları

Tel:(0212) 252 22 42

/////////////////////

Önce vatan dediler...

Fazıl Sayın, yeni romanı, “Kuvvacı / Rütbe Devletinse Ceket Milletindir” ile tarihimizin sayfaları arasında kalmış bir kahramanı okurla buluşturuyor. Roman, "Kuvayımilliye yalnız ben değilim. Kuvayımilliye bütün millettir. O ölmeyecektir," diyen Köprülülü Hamdi Bey’in ihtişamını ve mücadelesini günümüze taşıyor:

Zor zamanlardı, yalın kılıcı yiğitlik ve cesaret olan insanüstü gayretlerle destansı zamanlar. İşgal altında çözülmek üzere olan bir toplumda inanmışların mücadelesi; aşkları, aşkınlıkları onların, doğacak Cumhuriyet’in yapı harcı olacaktı.

Kültürlü, musikişinas, şık ve temiz giyinen titiz bir Osmanlı kaymakamı, bir Maiyet Memuru nasıl gözünü budaktan sakınmayan, çetin bir savaşçı, yaman bir kavga adamı oldu? Kuvvâcı bunu hikâye ederken, Millî Mücadele'de ilk silahlı güç olma özelliğine sahip Kuvayımilliye'nin hangi şartlarda ve nasıl teşekkül ettiğini de anlatıyor. Romanda İzmir ve Ayvalık işgalleri, Anzavur İsyanı ve Akbaş Baskını gibi Millî Mücadele’nin önemli olayları ele alınıyor.

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

QOSHE - Farklı görüşlerin bakışıyla 100. yılında Cumhuriyet - Ahmet Yabuloğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Farklı görüşlerin bakışıyla 100. yılında Cumhuriyet

40 1
11.05.2024

Araştırmacı yazar Celal Tahir, “Cumhuriyetin İlk Yüzyılı Hakkında Ne Dediler?” adlı yeni kitabında Türkiye'nin farklı siyasal-toplumsal kümelerinde yer alan ve ülkemizin fikir hayatında fikri ve zikri ile temayüz etmiş kişilerle yaptığı görüşmelerle Cumhuriyet’in 100 yıllık serüvenini gündeme taşıyor.

Kitabı bir seri mülakat çalışması olarak planladığını belirten Celal Tahir bu kapsamlı çalışması hakkında şu bilgiyi veriyor:

Osmanlı'dan günümüze yakın tarihimizin özellikle karanlıkta kalmış kritik "an"ları, bu mülakatların genel çerçevesini oluşturdu. 1946 sonrası çok partili hayat ve darbeler özellikle mercek altına alındı.

Osmanlı’nın siyasi varlığının ortadan kalkması sonucu yaşananlar, Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü sonrası Batı Avrupa’nın yaşadıkları ile mukayese edilebilir. Batı Roma’nın çöküşünden sonra Avrupa’da bir kargaşa dönemi yaşanmıştır. Bunun gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra da, Türkiye'de -ve bütün Osmanlı hinterlandında- yaşanan ve hâlen devam eden kargaşa ve bir asırdır bazı sorunların kronik bir hâl alması sebebiyle çözüme bağlanamaması da aynı şekilde anlaşılır olabilir.

Yüz, yüz elli sene öncesinden gelen ve günümüz Türkiye'sini doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen olguların tarihî kökeni kısaca bu şekilde izah olunabilir. Türkiye'nin İmparatorluk bakiyesi olmasından kaynaklanan farklılıklarının ülkenin enerjisini emerek küçülmesine yol açan kutuplaşma unsurları olması sürecini tersine çevirerek, ülkenin büyümesini gerçekleştirecek sinerjiyi oluşturacak unsurlara dönüştürmek gerekmektedir.

Bu mülakat çalışmasının düşünülmesi, Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan süreçlerle irtibatlıdır; özellikle son 15-20 senedir Türkiye'de yaşanan süreçlerle beraber ve bunun da katkısıyla; yakın tarihe olan ilgi arttı. Bu çalışmada da, birçok hadise........

© Yeniçağ


Get it on Google Play