Bu günlerde Filistin mitinglerinde bağırıp duruyorlar; “Hilafet isteriz” diye.

Aslında gerçek niyet Hilafet de, Filistin bahane.

Peki 1924’te kaldırılan Hilafet/Halifelik makamı bugün olur mu, tekrar gerçekleşir mi? Onu bilemeyiz ama Atatürk Halifelik hakkında ne düşünüyordu onu söyleyebiliriz.

Atatürk öncelikle Halifelik/Hilafet makamına karşıdır. “Açık ve kesin söylemeliyim ki, Müslümanları Halife hayaliyle oyalamak ve aldatmak gayretinde bulunanlar yalnız ve ancak Müslümanların ve özellikle Türkiye’nin düşmanlarıdır” diyor Atatürk 1924’deki konuşmasında. Kurduğu ve kurtardığı kendi ülkesinde halifelik filan istemiyor.

Ama Halifelik isteyen İslam ülkeleri için 1928 yılında okuduğu Nutuk’da şunları söylüyor;

“Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da ve dünyanın başka yerlerinde yaşayan Müslümanlar gelecekteki bir tarihte bağımsızlıklarını kazanabilirlerse ve o zaman bunu (Halifeliği) gerekli ve yararlı görürlerse, çağın koşullarına uygun şekilde birtakım uzlaşma ve birleşme ilkeleri bulabilirler.

Elbette her devletin, her topluluğun birbirinden alacağı ve sağlayacağı bir şeyler bulunacaktır. Karşılıklı çıkarları olacaktır. Tasarlanan bu bağımsız Müslüman devletlerinin yetkili delegeleri bir araya gelerek bir kongre yapacaklar ve böylece bu Müslüman devletler elbette aralarında çeşitli konularda ilişkiler kuracaklardır. Bu ortak ilişkileri korumak ve bu ilişkilerin gerektirdiği koşullar içinde birlikte iş görmeyi sağlamak için, ilgili Müslüman devletlerinden bir meclis kurulacaktır. İşte o zaman meclis ”Bu Meclisin başkanı Birleşmiş Müslüman Devletlerini temsil edecektir” diye bir karar alırsa ve bunu isterse, o Birleşik Müslüman Devletlerine ‘Halifelik’, Başkanlığa seçilecek kişiye de ‘Halife’ adı verilir.

Yoksa herhangi bir Müslüman devletin bir kişiye bütün İslam Dünyası işlerini yönetip yürütme yetkisini vermesi, akıl ve mantığın hiçbir zaman kabul edemeyeceği bir şeydir.”

Şimdi bu sözleri inceleyelim;

Atatürk öylesine yüksek bir öngörüye sahip ki, İslam devletlerinin bir gün Halifeliği isteyebileceklerini bile tahmin edebiliyor. Ancak bu Halifelik rastgele olmamalıdır, bazı koşulları olmalıdır diyor.

Örneğin;

1-İslam Devletleri “Bağımsız” olmalı,

2-Halifeliği/Hilafeti bu günün dünyasında “gerekli ve yararlı” görmeli,

3-Halifelik Makamı çağın koşullarına uygun bir şekilde barışçıl ve uzlaşmacı olmalı.

Öyle efendim geçmişte uygulandığı gibi ilkel ve çağdışı olmamalı. I.Dünya Savaşında olduğu gibi “cihat çağrısı” yapmamalı. Sorun çözücü, uzlaşmacı olmalı.

Öyle kuyruğu kapıya sıkışmış kediler gibi “Hilafet isteriiz” diye cıyak cıyak bağırmakla olmaz bu işler. Müslüman çağcıl olmalı. Ve geldiğimiz bu asırda hâlâ ilkel mağara dönemi kafasında olmamalı.

Onu kast ediyor.

Devam edelim Atatürk’ün sözüne;

Atatürk “Halifeliğin nasıl olabileceğini” tarif ettikten sonra bununla yetinmiyor. “Elbette her devletin, her topluluğun birbirinden alacağı ve sağlayacağı bir şeyler bulunacaktır” diyor. “Bu ilişkileri korumak ve bu ilişkilerin gerektirdiği koşullar içinde birlikte iş görmeyi sağlamak gerekir” diyor. “Tasarlanan bu bağımsız İslam Devletleri delegeler aracılığıyla bir araya gelerek bir kongre yaparlar ve bir meclis kurarlar” diyor. Kurulacak mecliste ”’Bu Meclisin başkanı Birleşmiş Müslüman Devletlerini temsil eder” diye bir karar alınırsa, işte o zaman “Birleşik Müslüman Devletleri” adına ‘Halifelik’ oluşturulur, başkanlığına seçilecek kişiye de ‘Halife’ adı verilir” diyor.

Atatürk’ün bu konudaki düşüncesi öncelikle “İslam ülkelerinin bağımsız olması, çağdaş olması ve meşru bir meclise dayanması” gerektiğidir. Ancak bu özellikleri taşıyan bir meclisin başkanlık gibi bir halife seçebileceği şeklindedir.

Öyle efendim “ben seyyidim, ben peygamber torunuyum” gibi kendi kendinize küçük Halife unvancıkları takarak gezemezsiniz. Peygamber torunu demek halife demektir çünkü. Öyle aşırı bir hâl aldı ki bu mesele

Türkiye’de 80 tarikat var, 80’i de kendi çapında sanki halifelik ilan etmiş gibi.

Sorsan, hepsi de peygamber torunu. Olmaz böyle şey.

Tüm bunların dışında Erdoğan’a taktıkları gibi “İslam Halifesi” unvanını da kendi kendinize takamazsınız. Kimse kendi başına bu unvana soyunamaz da. Bugün Osmanlı’dan miras kaldığını zannederek Halifelik düşüncesinde ve Müslüman Dünyasına üstünlük kurma peşinde olanlar var. Ama bu unvanı kendi kendinize vermekle olmaz. “Halifelik” unvanı ancak Atatürk’ün yukarıda özelliklerini belirttiği İslam ülkelerinin bir araya gelip ortak karar almalarıyla mümkün olabilir belki.

Bu sözleri sadece o gün için söylememiş. Bugün, sanki Osmanlıdan mirasmış gibi, sanki kendilerine bir hakmış gibi propaganda ederek Arap-İslam dünyasına bir üstünlük kurmak isteyen ve bunun hayalinde olan bu günün Cumhurbaşkanları için de söylemiş. Bunlar olsa olsa “yalnız ve ancak Müslümanların ve özellikle Türkiye’nin düşmanlarıdır” diyor üstüne basa basa.

100 yıl öncesinden bizi bugün uyarıyor. Bize sesleniyor gibi.

Peki, Atatürk’ün bu öngörüsüne benzer bir İslam Topluluğu var mı? Buna dair bir meclis var mı? Elbette var. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT). Bu teşkilat Arabistan/Cidde’de 1969 tarihinde kurulmuş. Var ama bu teşkilatı tam anlamıyla bilen yok. Ne kararlar alır, ne iş yapar bilen yok. Sorsan kimse tanımaz.

Yok hükmünde.

Şimdi bir düşünelim. Atatürk’ün, bu Halifelik öngörüsünü, İslam ülkeleri çağdaş ve bağımsız ve modern devletler olarak gerçekleştirseydi İsrail Gaze’ye saldırabilir miydi?

Hiç mümkün değil. Ama bugün bu gerçekleşemiyor.

Niçin?

Çağdaş ve bağımsız olamadıkları için. Niçin? Aşiret zihniyetinde ve Amerikan güdümünde kaldıkları için.

İşte bu yüzden İslam ülkeleri bir araya gelemiyor ve küçücük İsrail’e karşı gıkını çıkartamıyor. Halifelik olacaksa eğer bu şekilde olmalıdır. “Çağdaş” olmalıdır, bunu kararlaştıran İslam ülkeleri “Bağımsız” olmalıdır. Öyle Amerika’nın filan güdümünde olmamalıdır. İslam ülkeleri modern ve demokratik bir meclis kurmalı ve ortak kararlarla ortak hareket etmelidir.

Halifelik/Hilafet isteyip durmayın. Halifelik ilan edemezsiniz. Öyle kendi kendinize “İslam Halifesi” olamazsınız.

Olsanız olsanız, sadece komik olursunuz.

QOSHE - Atatürk'ün Halifelik ile ilgili sözleri, - Aydın Keleşoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Atatürk'ün Halifelik ile ilgili sözleri,

19 1
03.01.2024

Bu günlerde Filistin mitinglerinde bağırıp duruyorlar; “Hilafet isteriz” diye.

Aslında gerçek niyet Hilafet de, Filistin bahane.

Peki 1924’te kaldırılan Hilafet/Halifelik makamı bugün olur mu, tekrar gerçekleşir mi? Onu bilemeyiz ama Atatürk Halifelik hakkında ne düşünüyordu onu söyleyebiliriz.

Atatürk öncelikle Halifelik/Hilafet makamına karşıdır. “Açık ve kesin söylemeliyim ki, Müslümanları Halife hayaliyle oyalamak ve aldatmak gayretinde bulunanlar yalnız ve ancak Müslümanların ve özellikle Türkiye’nin düşmanlarıdır” diyor Atatürk 1924’deki konuşmasında. Kurduğu ve kurtardığı kendi ülkesinde halifelik filan istemiyor.

Ama Halifelik isteyen İslam ülkeleri için 1928 yılında okuduğu Nutuk’da şunları söylüyor;

“Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da ve dünyanın başka yerlerinde yaşayan Müslümanlar gelecekteki bir tarihte bağımsızlıklarını kazanabilirlerse ve o zaman bunu (Halifeliği) gerekli ve yararlı görürlerse, çağın koşullarına uygun şekilde birtakım uzlaşma ve birleşme ilkeleri bulabilirler.

Elbette her devletin, her topluluğun birbirinden alacağı ve sağlayacağı bir şeyler bulunacaktır. Karşılıklı çıkarları olacaktır. Tasarlanan bu bağımsız Müslüman devletlerinin yetkili delegeleri bir araya gelerek bir kongre yapacaklar ve böylece bu Müslüman devletler elbette aralarında çeşitli konularda ilişkiler kuracaklardır. Bu ortak ilişkileri korumak ve bu ilişkilerin gerektirdiği koşullar içinde birlikte iş görmeyi sağlamak için, ilgili Müslüman devletlerinden bir meclis kurulacaktır. İşte o zaman meclis ”Bu Meclisin başkanı Birleşmiş Müslüman Devletlerini temsil edecektir” diye bir karar alırsa ve bunu isterse, o Birleşik Müslüman Devletlerine ‘Halifelik’, Başkanlığa seçilecek kişiye de ‘Halife’ adı verilir.

Yoksa herhangi bir Müslüman devletin bir kişiye bütün İslam Dünyası işlerini yönetip yürütme yetkisini vermesi, akıl ve mantığın hiçbir zaman kabul edemeyeceği bir şeydir.”

Şimdi bu sözleri inceleyelim;

Atatürk öylesine yüksek bir öngörüye sahip ki, İslam devletlerinin bir gün Halifeliği isteyebileceklerini bile tahmin edebiliyor. Ancak bu........

© 12punto


Get it on Google Play