Yıl 1936.

Yer Hasanoğlan/Ankara

Bir Jandarma devriyesi gelir Hasanoğlan’a. Hitit’ten kalma kırık kağnıların arasında, yıkık kerpiç duvarların altında dolaşır, Hidayet Efendinin evini bulur.

Ve oğlu Ağadede Çobanoğlu’nu sorar. Ağadede ise inekleri gütmeye, çobanlığa gitmiştir. Niçin çağırdıklarını söylemez jandarma. Önemlidir.

1935 Tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Saffet Arıkan büyük bir sorun ile karşı karşıya kalmıştır.

Genç Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş Savaşı ile ülkeyi düşmandan temizlemiş, Lozan ile Bağımsızlık kimliğini almış, ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan bir dizi devrimler yapmış, ancak eğitim alanındaki sorunları ve yetersizlikleri çözememiştir.

40 bin köyden 35 bini öğretmensizdir.

Senede sadece 350 öğretmen mezun eden Muallim Mektepleri hesabına göre on yılda 3500, yüz yılda ise 35 bin öğretmen yetiştirecek, köylerin tamamına öğretmen gönderilmesi maalesef yüz yıl sürecektir.

Bu sorunu gidermek için Saffet Arıkan Atatürk’ün huzuruna çıkar.

-“Paşam, evet harf devrimi yaptık. Ama bu harf devrimini uygulayacak öğretmen kadromuz yok. Yetişmesi yüz yıl alır” der. Ve Atatürk’e ne yapmaları gerektiğini sorar.

Atatürk ise;

-“Askerde biz erlere okuma yazma öğretmiyor muyuz? Onbaşılara çavuşlara top atışları için Pisagor teoremini bile öğrettik. Çağırın onları, 6 aylık bir kurstan sonra onları eğitmen yapın ve köylere gönderin” der.

Aydınlatsın.

Böylesi bir pratik çözüm Saffet Arıkan’ın çok hoşuna gitmiştir. Bu yöntemle askerde çavuşluk ve onbaşılık yapmış yetenekli köylü gençler seçilip 6-7 aylık kurslardan geçirilerek tekrar köylere “Eğitmen” olarak gönderilecek, bunlar köy çocuklarına ve yetişkin köylülere okuma yazma ve yurttaşlık eğitimi verecek, eğitmenler onlara ayrıca modern tarım tekniklerini, basit sağlık bilgilerini de öğreteceklerdir.

Hazırlıklar yapılmış, gerekli yasalar çıkartılmıştır. Köy Eğitmeni Yetiştirme Kurslarının ilki 6 Temmuz 1936’da Eskişehir’in Çifteler Çiftliği yanında Mahmudiye’de açılmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı hemen Jandarma aracılığıyla köylere haber salar ve onbaşı ve çavuş olarak askerlik yapanlardan gönüllü olanlarını kalem altına çağırır. Hasanoğlan köyünden genç delikanlı Ağadede Çobanoğlu da askerliğini onbaşı olarak yaptığı için bu amaçla ilk çağrılanlar arasındadır.

Genç Ağadede Çankaya Askerlik Şubesinden durumu öğrenmiştir.

Akşam olur. Konuyu babasına açıklar. Ama büyük bir tepkiyle karşılaşır.

Milli Eğitim Bakanlığı Atatürk’ün talimatıyla devrim niteliğinde böylesine bir hamle yapmıştır ama, Köy Öğretmen Okulları latin alfabesi ile eğitim verdiği için gericiler tarafından “Gavur mektepleri” sıfatı ile propaganda edilmeye başlanmıştır bile.

Ağadede Çobanoğlu’nun babasının hiddetle karşı çıkması bu yüzdendir. Çevreye nasıl anlatır bunu? Tavrını koymuştur;

-“Gidersen sana hakkımı helal etmem. Evlatlıktan reddederim” der.

Bu sözleri duyan Ağadede susar. Dilini yutar. Geçer odasına. Düşünür. Okula gitse, babasına karşı gelecek, evlatlıktan reddedilecektir. Gitmese; o içindeki ateş sönmeyecektir. Atatürk’ü de askerde iken bir kez görmüştür. Teftişe gelmiştir. Ağadede, Atatürk’ün o mavi gözlerine hayran olmuştur. Atatürk’ün mekteplerine gitmemek, o ışığa girmemek, eğitmen olmamak, öğretmen olmamak, toplumu aydınlatmamak ne demek?

Ne kadar büyük bir cahillik.

Kararını vermiştir. Gidecektir. Sabah olur. Annesi yoktur zaten. Yetimdir. Sessizce ceketini alır, babasına duyurmadan evden çıkar. Cebinde para, çıkınında ekmek katık var mı yok mu diye düşünmez. Yarı çıplak yalın ayak ile Hasanoğlan’dan Mahmudiye’ye yürüyerek yol alır. Okula gelir, başlar, 6 aylık sıkı bir kurstan sonra mezun olur. Köylere gider, toplumu aydınlatır.

Yüzlerce, binlerce öğrenci yetiştirir.

Köylerde sadece öğrenci yetiştirmekle kalmaz. Sağlık bilgisi, modern tarım teknikleri de öğretir. Bir eğitmen olarak hastaları iyileştirir, ilk müdahaleyi yapar. Köylünün namazlarını kıldırır. Cenazelerini kaldırır.

Onlara safsatadan, hurafeden uzak gerçek din bilgileri verir.

Ama öte yandan da gemileri yakmış, kendi köyünü terk etmiş, babası ile bir daha hiç karşılaşmamıştır. Babası evlatlıktan reddetmiştir ama, o aldırmamıştır.

Babasını kaybetmiştir ama, köy çocuklarını kazanmıştır.

Toplumu kazanmıştır.

Aydınlık bir ülke kazanmıştır.

Selam olsun Mahmudiye'ye gidenlere. İvriz’e, Savaştepe’ye, Clavuz’a gidenlere. Ve bir meşale yakan o nicelere. Selam olsun karanlığa karşı gelenlere.

Selam olsun. Selam.

Hasanoğlan’dan Mahmudiye’ye giden o eli öpülesi eğitmenlere, öğretmenlere.



QOSHE - Hasanoğlan’dan Mahmudiye’ye... Bir eğitmenin/öğretmenin hikayesi - Aydın Keleşoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hasanoğlan’dan Mahmudiye’ye... Bir eğitmenin/öğretmenin hikayesi

3 1
24.11.2023

Yıl 1936.

Yer Hasanoğlan/Ankara

Bir Jandarma devriyesi gelir Hasanoğlan’a. Hitit’ten kalma kırık kağnıların arasında, yıkık kerpiç duvarların altında dolaşır, Hidayet Efendinin evini bulur.

Ve oğlu Ağadede Çobanoğlu’nu sorar. Ağadede ise inekleri gütmeye, çobanlığa gitmiştir. Niçin çağırdıklarını söylemez jandarma. Önemlidir.

1935 Tarihinde Milli Eğitim Bakanı olan Saffet Arıkan büyük bir sorun ile karşı karşıya kalmıştır.

Genç Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş Savaşı ile ülkeyi düşmandan temizlemiş, Lozan ile Bağımsızlık kimliğini almış, ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan bir dizi devrimler yapmış, ancak eğitim alanındaki sorunları ve yetersizlikleri çözememiştir.

40 bin köyden 35 bini öğretmensizdir.

Senede sadece 350 öğretmen mezun eden Muallim Mektepleri hesabına göre on yılda 3500, yüz yılda ise 35 bin öğretmen yetiştirecek, köylerin tamamına öğretmen gönderilmesi maalesef yüz yıl sürecektir.

Bu sorunu gidermek için Saffet Arıkan Atatürk’ün huzuruna çıkar.

-“Paşam, evet harf devrimi yaptık. Ama bu harf devrimini uygulayacak öğretmen kadromuz yok. Yetişmesi yüz yıl alır” der. Ve Atatürk’e ne yapmaları gerektiğini sorar.

Atatürk ise;

-“Askerde biz erlere okuma yazma öğretmiyor muyuz? Onbaşılara çavuşlara top atışları için Pisagor teoremini bile öğrettik. Çağırın onları, 6 aylık bir kurstan sonra onları eğitmen yapın ve köylere gönderin” der.

Aydınlatsın.

Böylesi bir pratik çözüm Saffet Arıkan’ın çok hoşuna gitmiştir. Bu yöntemle askerde çavuşluk ve onbaşılık........

© 12punto


Get it on Google Play