BİR ADALET SAVAŞCISI: PROF. DR. BENGİ SEMERCİ
“ SEYİRCİYE ADALETSİZLİĞİ TARTIŞMA FIRSATI VAAT EDİYORUZ ! ”

MÜNİR KARATAŞ – Ülkemizde mottosu “Herkes için adalet” olan bir film festivalini on üç yıldır düzenleyerek sürdürülebilmek başlı başına takdir edilesi, alkışlanası bir çaba. Bireyler/kurumlar olarak bu özel çabayı elimizden geldiğince desteklemek, sürdürülebilmesine katkı sağlamak hem borcumuz hem de sorumluluğumuz. Umutlu olmak için bir nedenimiz daha var.

* Bengi Hanım öncelikle yoğun programınız arasında bu söyleşiye vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sizinle 2012 yılı Cannes Film Festivali dönemi tanışmıştık. Çocuk, ergen ve yetişkin psikiyatrisi alanında akademisyen hekim olarak çok etkileyici bir kariyeriniz var. Bu alanda kitaplarınız, akademik makaleleriniz, yazılarınız; bunların yanısıra yerli ve yabancı bir çok kuruluşla devam eden çalışmalarınız var. Aynı zamanda bu yıl on üçüncüsü yapılan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin kurucularındansınız ve direktörülüğünü yapıyorsunuz. Kendinizi tek cümle ile tanımlamanızı istesem nasıl tanımlardınız?

BS: Yaşama ve insanlara değer veren, bunun için de elinden geleni yapmayı, yeni şeyler denemeyi, bilgi ve deneyimlerini paylaşmayı sevip, bunları yaparken çok da çekincesi, korkusu olmayan biriyim.

BS: Aslında festival yapma fikri benim değildi. Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Adem Sözüer adalet, daha iyi bir toplum, toplumun özellikle kadınların ve çocukların haklarını savunmak için sürekli yaptığımız akademik etkinliklerin topluma ulaşmadığından, akademisyenlerin kendi kendine konuşup-dinlediklerinden yakınıp, bu paylaşımlara daha fazla kişi ile, özellikle de gençlerleri nasıl katabileceğini düşünüp herkese soruyordu. Sanat etkinlikliklerinin iyi bir yol olacağı düşünüldü. Sinema toplumun bir aynası ve topluma en iyi ulaşan araçlardan biri diye henüz üstünde konuşurken, birgün ¨Festival yapıyoruz, adaletin sadece suç ve cezadan ibaret olmadığını göstermek için adını ‘Suç ve Ceza Film Festivali’ koydum, patentini aldım, bir de festival yapmayı bilen bir ekip buldum¨ diye geldi. Dolayısıyla fikir de kuruluş da bana ait değil. Sonra “Sen zaten çok iyi bir film izleyicisin, mesleki olarak da film analizleri ile uğraşıyorsun, sen film kısmını ben de akademik kısmı yürütürüm¨ diyerek projeyi kucağıma bıraktı. Proje cazipti, amaç önemli olunca bize kolaymış gibi geldi. Böylece çoğu zaman yaptığımız gibi nasıl olacağını bilmediğimiz ama işe yarayacağını düşündüğümüz yeni bir işe başladık. Kolay olmadığını çok çabuk öğrendik. Buna rağmen on üçüncü yılı ardımızda bıraktık. Akademisyen olmanın temel kuralı her şeyi bilmek değil, her şeyi sorup öğrenmektir. Ben de öyle yaptım. Bilmediğim her şeyi sordum, danıştım, okudum yeniden ‘öğrenci’ oldum.

BS: Aslında ilk yıllarında festivali Eylül sonu- Ekim başı olarak konumlandırmıştık. Önceliğimiz öğrencilere ulaşmak, onları filmler yoluyla tartışmaya, konuşmaya, yeni fikirler üretmeye teşvik etmekti. Ayrıca festival tematik bir festival olmanın dışında bir akademik program ile paralel gerçekleşen bir festival olma özelliğini taşıyor ki bizim bildiğimiz bir başka örneği yok. Sonra hem üniversitelerin açılış tarihlerinin değişmesi, hem de özellikle Ekim ayında çok fazla festival olması nedeniyle festivali Kasım ayında yapmaya başladık.

İlk başladığımız yıl sadece Kısa Kurmaca Film yarışması vardı. Uzun metraj filmler ve belgeseller gösterim olarak programda yer alıyordu. İkinci yıl uzun metraj film yarışması eklendi. Dokuzuncu yıla vardığımızda değerli dostum Zeynep Atakan bir endüstüri bölümü ekleme zamanı geldiğini söyledi. Bu konuda destek olacağı ve gönüllü danışmanlık yapacağını da ekleyince yeni bir bölümümüz oldu. VisionIST adını ben buldum. Ama başlamasını ilk iki yıl gerçekleşmesini sağlayan en değerli adalet dostlarımızdan olan Zeynep Atakan’dır. 12.Festival’de ise kısa kurmaca film yarışmasına, kısa belgesel film yarışması eklendi. Böylece festival film gösterimleri, yarışmalar, akademik sunumlar ve endüstri buluşmalarından oluşan bir festivale dönüştü.

Takip etmek isteyenlere ne mi vaat ediyoruz? Tabii ki öncelikle her festival gibi Istanbul’da daha önce gösterilmemiş yeni, çoğu ödül almış ya da gözden kaçmış kaliteli ve adalet temalı filmleri izleme şansı. Bizim gösterdiğimiz filmlerin çoğu maalesef vizyona girebilen filmler olmuyor. Bir daha görme şansı bulunamayan filmleri izleyebilmek önemli. Ve bu filmleri çok düşük bilet ücretleri ile izlemelerini sağlamaya çalışıyoruz. Bilet ücretlerimiz hem vizyon hem de diğer festivallere göre her zaman çok cüzi tutuluyor. Özellikle öğrenci biletlerini ulaşılır kılıyoruz, amacımız bilet satışından para kazanmak değil. Onun dışında biz filmleri, filmlerin içeriklerini, adaleti ve en önemlisi adaletsizliği tartışma fırsatı vaat ediyoruz. Toplumda daha çok adaletsizliğe uğrayan kesimlerin yaşamlarından kesitler sunan, sinema değeri olan, çoğu ödül almış filmleri izlerken düşünme ve düşündüklerini dile getirme, başkaları ile tartışma fırsatı verdiğimize inanıyoruz. Cinsiyet, ırk, cinsel yönelim, yoksulluk, çocuk olma gibi nedenlerden ayrımcılağa uğrayanların, savaşların, yanlış politikaların, özgürlüklerin tartışıldığı bir platform sunuyoruz. Bunu öncelikle akademik bölümde yapıyoruz ki bu bölüm herkese açık ve ücretsiz bir bölüm. Orada yerli yabancı akademisyenler, STK lar, devlet görevlileri, öğrenciler, sinemacılar sunum yapıp tartışabiliyorlar. Adalet geniş bir kavram olduğu için her yıl kadın hakları, çocuk hakları, ayrımcılık, yoksulluk, ifade özgürlüğü gibi bir özel başlık seçiliyor. Gösterim için seçilen filmler ise geniş anlamda adaleti kapsıyor. Ve filmler sonrasın da bu tartışmalar devam ediyor. Endüstri bölümünde ise sinema ve adalet bağlamında çalışanların haklarından, adaletin sinemaya yansıması, sinemanın özürlğü gibi konuklar öne çıkıyor. Ayrıca genç sinemacıları yurt dışından ve Türkiye’den gelen ustalarla buluşturup, seslerini duyurmaları için platform vaat ediyoruz.

* Zeynep Atakan’ın da katkıları ile festivale eklediğiniz VisionIST bölümü ile ilgili biraz daha detaylı bilgi verebilir misiniz? Festivalin bu endüstri bölümü tam olarak neyi amaçlıyor, kimler katılıyor ve sonuçlarında neler deneyimlediniz?

BS: Endüstri bölümünde maddi olarak karşılamamız olanaksız olduğu için film projelerine ya da sürmekte olan bilmlere destek bölümlerimiz yok. Amaç daha çok özellikle gençler için sektörde daha tecrübeli olanlarla karşılaşma ve bilgi-destek alışverişinde bulunmayı sağlamaya çalışmak. Bu nedenle yurt dışı festival yöneticilerini, uluslararası dağıtımcıları davet etmeye ve gençlerle buluşturmaya çalışıyoruz. Film çekerken nasıl destek alabileceklerini, nerelere başvurabileceklerini, dağıtım nasıl yapılabilir gibi konularda sorular yönetebilecekleri konuklar getiriyoruz. Yurt içinden ve dışından gelen konuklarla ayrıca sektöre ilişkin sorunların gündeme geldiği ( çalışan hakları, sendikalaşma, film için finans bulma, vb. ) oturumlar oluyor. Bunun dışında bazı atölyeler düzenleniyor (Oyunculuk, yapımcılık, vb). Daha çok genç sinemacılar ve sinemada var olmak isteyenler katılıyor. Bu toplantılarda tanışıp yapımcısını bulan, yurt dışı bir festivale katılma şansı elde edenler oldu. En çok ilgiyi kısa filmle uğraşan ya da sinema bölümlerinde okuyan öğrencilerin gösterdiğini gözlemliyoruz.

BS: Aslında diğer festivallerden çok büyük farkı yok. En önemli fark film seçmedeki ayrım. Çünkü diğer festivallerin yaptığı gibi yeni filmleri değerlendiriyoruz. Bunun için festivalleri takip ediyor, film dağıtım şirketleri ile yazışıyor, onların yolladıkları linkler ve direkt festivale başvuranların gönderdikleri linkleri değerlendiriyor, temaya ve yönetmeliğe uygun olan filmleri seçiyoruz. Bu festivalin en önemli özelliği profesyonel ekipten çok bir adalet gönüllüsü ordusu olması aslında. Her yıl profesyonel olarak çalışan en fazla 2-3 kişilik bir ekip oluyor. Ayrıca alt yazı ve teknik ekiple anlaşılıyor. Hukuk Fakültesi öğrencileri başta olmak üzere gönüllü öğrencilerimiz katolog oluşumundan sosyal medyaya kadar ilgileniyor. Akademik bölümü Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kriminoloji Kürsüsü hazırlıyor. Film izleme ve değerlendirme bölümünde yıllar için de Adalet Kumbaramızda birikmiş olan yerli-yabancı yönetmen, yapımcı, oyuncu gibi sinema dünyasından oluşan danışma kurulumuz var. Kısacası festival aslında düzenli ilgilenen, biz dahil, 4-5 kişi dışında tamamen Adalet Kumbarasındaki adaket gönüllülerinin imece yoluyla yaptıkları bir festival. O 4-5 kişi de yeri geldiğinde başka festivallerde 10-15 kişinin yaptığı işi yapmak zorunda kalıyor. Gelen konukların yolculuklarının ve konaklamalarının düzenlenmesi, açılış ve ödül törenlerinin organizasyonu da yıllardır Valör Organizasyon Şirketi tarafından gönüllü olarak gerçekleştiriliyor. Çok şanslıyız ki yurt dışından gelen ya da Türkiye’den festivale katılan her sinemacı gönüllümüz oldu şimdiye kadar. Film önermeden, jüri bulmaya değin hepsinin çok desteğini görüyoruz.

*Adalet gönüllülerinin imece yoluyla yaptıkları bir festival olduğunu özellikle vurguladığınız için sormak isterim. Kültür ve sanat alanında diğer ülkelerle kıyaslandığında ülkemizde kurumsal/bireysel desteklerin sponsorlukların yetersiz olduğunu biliyor ve görüyoruz. Bu konuda karşılaştığınız zorluklar oluyor mu? Oluyorsa bu zorlukları nasıl aşıyorsunuz? Hemen bu soruya şunu da eklemek isterim. Festivalinizi 2011 yılından bu yana her yıl düzenli ve gelişen bir şekilde yapabilmenizin sırrı sizce ne?

BS: Bu konuda karşılaştığımız zorluklar oluyor mu sorusuna her yıl açılış konuşmasında yanıt veriyorum aslında. Kültür/sanat etkinliklerine sponsor bulmak zor ama bu ülkede ADALET temalı bir etkinliğe sponsor bulmak zor ötesi. Bunu kısa sürede öğrendik. Başlangıçta “çok güzel tabi destek olmak isteriz ama adımızın geçmesi Kurumsal olarak bizi zorlar” sözünü o kadar çok duyduk ki.. Gerçi bu bizi vaz geçmek yerine “evet, adalet gerçekten konuşulmalı, tartışılmalı” düşüncesi ile devam etmeye zorlayan bir güç oldu. Düzenli ve gerçekten festival giderlerini karşılacak sponsorumuz yok. Ama hep bahsettiğimiz adalet dostlarımız var. Kimi küçük desteklerle bir filmi karşılıyor, kimi otelinde yer açıyor, kimi baskıları yapıyor, kısacası damlaya damlaya küçük bir gölet oluşturup, gelen suyu çok tasarruflu kullanıyoruz. Bu nedenle büyük tanıtımlar, sosyal medya paylaşımları, reklamlar yapamıyoruz. Her yıl gelecek yıl yapabilir miyiz acaba diye başlıyoruz, sonra bu adalet savunucularının desteği ile bu yılı da çıkarırız diye devam ediyoruz. Sır da bu sanırım: Adalete olan inanç ,istek.ve adalet kumbarasında her gün sayısı artan adalet gönüllüsü dostlarımız.

BS: Doğrusu bütün anlattıklarıma tekrar göz atarsanız 5 yıl sonrasını hayal etmek çok zor. Hep bir sonraki yıl neyi daha iyi yapabiliriz ve desteği nasıl arttırabiliriz düşüncesi var. En önemli hayalim daha çok kişiye ulaşmak, daha çok katılımla bütün bu konukları konuşulur, düşünülür hale gelmesine katkı sağlamak. 5 yıl sonra festivali görmek istediğim yer uluslararası alanda kabul gören bir festival olması, ülkede daha çok kişiye ulaşan bir festival olması ve bayrağı aynı amacı, aynı istek ve dirençle sürdürecek gençlere devir edebilmek.

BS: Bu konu çok tartışılan bir konu. Evet gençler dijitali seviyor, çok da iyi kullanıyorlar. Ama bu sinemayı olumsuz etkilemez fikrindeyim, hatta teknolojinin film endüstrisini daha iyiye götüreceğini düşünenlerdenim. Daha iyi filmler çekilmesini, daha gelişmesini sağlayacak. Dijitalin de iyi filmlere ihtiyacı var. Bu nedenle bir çok dijital platform festival filmlerine yatırım yapıyor. Hatta yatırım yaptıkları filmleri önce vizyona sokuyor, sonra dijital platformda gösteriyor. Ayrıca iyi filmler büyük ekranda ve aynı heyecanı paylaşanlarla izleme isteği demektir. Sinema salonları değişebilir, sistemleri farklılaşabilir ama yok olmaz. Teknoloji ve sinema karşıt değil, birbirlerini destekleyen iki yapı.

* Yaklaşımınıza katılıyorum. Konu teknolojiden açılmışken, festivaldeki film gösterim programınızı aynı anda ya da festival süreci içinde belirli bir program çerçevesinde İstanbul dışındaki izleyicilere de online bir platform üzerinden açmaya yönelik bir düşünceniz var mı? Ayrıca sormak isterim. meraklısı için festivalinizin Akademik Bölüm de sunulan bildirlerin yazlılı ya da görsel yayını bulunuyor mu?

BS: Böyle bir girişim yapacak gücümüz yok. Online platform açmak kolay bir yol değil. Bunu pandemi sürecinde online yaptığımız festivalde gördük. Ekip ve para gerektiriyor. Istanbul’da bile zorluklarla gerçekleştiriyoruz festivali. Türkiye’de bunu yapan bir festival de yok zaten. Pandemiden beri büyük festivaller yapıyor ama onlar da her filmi digital platformda gösteremiyorlar.

Akademik Bölümde sunululan bildiriler her yıl bir kitap olarak basılıyor. 12.Festival dahil her yılın kitabı var. Bu yılda bildiriler toplanmaya başlandı ve kitap olarak basılacak.

BS: Öncelikle sinema ve filmler konusunda konuşmaya ne kadar yetkin olduğum konusunda şüphem var. Ben festival düzenliyor olsam da sinema dünyasının teknik olarak dışındayım. Ve bu konuda konuşarak haddimi aşmak istemem. Sadece festival sürecinde edindiğim gözlemlerimi ve hem bireysel isteğim hem de festival nedeniyle her yıl dünya sinemasından gerçekten çok sayıda film izleyen biri olarak fikrimi söyleyebilirim. Türk Sineması, Dünya Sineması içinde birkaç yönetmenin filmleri dışında çok da yaygın bir sinema değil gibi. Eminim film çekmenin maddi zorlukları, destek bulmada sıkıntılar, filmlerin dağıtımına ilişkin sorunlar, vb., bir çok etken vardır. Diğer yandan genç yönetmenlerin çektiği bazı filmler festivallerde büyük başarılar kazanabiliyor. Yaratıcılığın nasıl kullanıldığı, senaryolar çok önemli. Festivale gelen bazı başvurular bana senaryo konusunda bir sıkıntı olduğu, benzer konuların benzer şekilde filme alındığı kanısı uyanıyor. Zaten o kalıpların dışına çıkanlar hemen göze çarpıyor ve kendilerine yer buluyorlar.

BS: Bizim festivalin başlangıçtan beri mottosu “Herkes için adalet” ve hep diyoruz ki adalet herkese lazım. Gördüğünüz gibi sinema için de adalet gerekiyor ve tartışılıyor. İnsanların kaynaklara ulaşımının kolaylaşması, herkesin yeteneği ölçüsünde yükselmesi, başka faktörlerin rol oynamaması, hak ettiğinizi alabilmek, ulaşabilmek bunlar adaletin tanımı. Yani gelişim, daha iyi bir toplum, daha iyi bir sinema için, sinemayı da adaletsiz ve seyircisiz bırakmamak gerekiyor.

Tematik festivaller konusuna gelince, ben de yaygınlaşmaları gerektiğini düşünüyorum. Her zaman genel festivaller olacaktır. Ama çok sayıda filmin gösterildiği, bir çok filmi yakalayıp izlemenin gittikçe zorlaştığı, bu nedenle bir çok filmin arada gözden kaçtığı festivaller yerine tematik festivaller hitap ettiği seyirciyi tatmin ederken, filmi yaratanların da görünürlüğün ve etkisi artıracaktır.

BS: Aslında ilk yıldan beri her yıl eski film gösterimlerimiz var. Sayıları yıllara göre değişmekle birlikte hem Türk Sineması’ndan (Beyazperde’den Adalet) hem uluslararası sinemadan (Anılarda adalet, vb.) başlıklarla ulaşabildiğimiz filmleri gösterebiliyoruz. Mekân ücretleri nedeni ile sadece 2 sinemada gösterim yapabiliyoruz. Bilet ücretlerimiz çok düşük olduğu için mekanlar bizimlebilet ücretinden yüzde ile anlaşmıyor, oldukça yüksek ücretler ödememiz gerekiyor. Yer ve zaman kısıtlı olduğu için de gösterilen film sayısı doğal olarak kısıtlı oluyor. Örneğin bu yıl 40.yılı olduğu için Yılmaz Güney’in Duvar ve 30.yılı olduğu için de Atıf Yılmaz’ın Gece, Melek ve Bizim Çocuklar filmlerini gösterdik. Eski filmleri göstermenin de maliyeti yenilerden çok da az değil. Seyircinin yeniden gelip, büyük ekranda izlemek isteyeceği filmleri bulmaya çalışıyoruz ve gösteriyoruz.

BS: En son izlediğim film Maestro;en son okuduğum kitap Murathan Mungan’ın 995Km; müzik albümü olarak söylemem mümkün değil, çünkü güne göre değişen bir dinleme listem var. Bir gün sadece klasik müzik dinlerken, diğer gün eski şarkılara, türkülere ya da Ahmet Kaya’ya takılabiliyorum. Yeni çıkan grupları takip etmeye çalışıyorum, bilgim olmasını istiyorum çünkü gençlerle çalışıyorum.

QOSHE - BİR ADALET SAVAŞCISI: PROF. DR. BENGİ SEMERCİ - Acikgazete
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

BİR ADALET SAVAŞCISI: PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

4 0
31.12.2023

BİR ADALET SAVAŞCISI: PROF. DR. BENGİ SEMERCİ
“ SEYİRCİYE ADALETSİZLİĞİ TARTIŞMA FIRSATI VAAT EDİYORUZ ! ”

MÜNİR KARATAŞ – Ülkemizde mottosu “Herkes için adalet” olan bir film festivalini on üç yıldır düzenleyerek sürdürülebilmek başlı başına takdir edilesi, alkışlanası bir çaba. Bireyler/kurumlar olarak bu özel çabayı elimizden geldiğince desteklemek, sürdürülebilmesine katkı sağlamak hem borcumuz hem de sorumluluğumuz. Umutlu olmak için bir nedenimiz daha var.

* Bengi Hanım öncelikle yoğun programınız arasında bu söyleşiye vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sizinle 2012 yılı Cannes Film Festivali dönemi tanışmıştık. Çocuk, ergen ve yetişkin psikiyatrisi alanında akademisyen hekim olarak çok etkileyici bir kariyeriniz var. Bu alanda kitaplarınız, akademik makaleleriniz, yazılarınız; bunların yanısıra yerli ve yabancı bir çok kuruluşla devam eden çalışmalarınız var. Aynı zamanda bu yıl on üçüncüsü yapılan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin kurucularındansınız ve direktörülüğünü yapıyorsunuz. Kendinizi tek cümle ile tanımlamanızı istesem nasıl tanımlardınız?

BS: Yaşama ve insanlara değer veren, bunun için de elinden geleni yapmayı, yeni şeyler denemeyi, bilgi ve deneyimlerini paylaşmayı sevip, bunları yaparken çok da çekincesi, korkusu olmayan biriyim.

BS: Aslında festival yapma fikri benim değildi. Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Adem Sözüer adalet, daha iyi bir toplum, toplumun özellikle kadınların ve çocukların haklarını savunmak için sürekli yaptığımız akademik etkinliklerin topluma ulaşmadığından, akademisyenlerin kendi kendine konuşup-dinlediklerinden yakınıp, bu paylaşımlara daha fazla kişi ile, özellikle de gençlerleri nasıl katabileceğini düşünüp herkese soruyordu. Sanat etkinlikliklerinin iyi bir yol olacağı düşünüldü. Sinema toplumun bir aynası ve topluma en iyi ulaşan araçlardan biri diye henüz üstünde konuşurken, birgün ¨Festival yapıyoruz, adaletin sadece suç ve cezadan ibaret olmadığını göstermek için adını ‘Suç ve Ceza Film Festivali’ koydum, patentini aldım, bir de festival yapmayı bilen bir ekip buldum¨ diye geldi. Dolayısıyla fikir de kuruluş da bana ait değil. Sonra “Sen zaten çok iyi bir film izleyicisin, mesleki olarak da film analizleri ile uğraşıyorsun, sen film kısmını ben de akademik kısmı yürütürüm¨ diyerek projeyi kucağıma bıraktı. Proje cazipti, amaç önemli olunca bize kolaymış gibi geldi. Böylece çoğu zaman yaptığımız gibi nasıl olacağını bilmediğimiz ama işe yarayacağını düşündüğümüz yeni bir işe başladık. Kolay olmadığını çok çabuk öğrendik. Buna rağmen on üçüncü yılı ardımızda bıraktık. Akademisyen olmanın temel kuralı her şeyi bilmek değil, her şeyi sorup öğrenmektir. Ben de öyle yaptım. Bilmediğim her şeyi sordum, danıştım, okudum yeniden ‘öğrenci’ oldum.

BS: Aslında ilk yıllarında festivali Eylül sonu- Ekim başı olarak konumlandırmıştık. Önceliğimiz öğrencilere ulaşmak, onları filmler yoluyla tartışmaya, konuşmaya, yeni fikirler üretmeye teşvik etmekti. Ayrıca festival tematik bir festival olmanın dışında bir akademik program ile paralel gerçekleşen bir festival olma özelliğini taşıyor ki bizim bildiğimiz bir başka örneği yok. Sonra hem üniversitelerin açılış tarihlerinin değişmesi, hem de özellikle Ekim ayında çok fazla festival olması nedeniyle festivali Kasım ayında yapmaya başladık.

İlk başladığımız yıl sadece Kısa Kurmaca Film yarışması vardı. Uzun metraj filmler ve belgeseller gösterim olarak programda yer alıyordu. İkinci yıl uzun metraj film yarışması eklendi. Dokuzuncu yıla vardığımızda değerli dostum Zeynep Atakan bir endüstüri bölümü ekleme zamanı geldiğini söyledi. Bu konuda destek olacağı ve gönüllü danışmanlık yapacağını da ekleyince yeni bir bölümümüz oldu. VisionIST adını ben buldum. Ama başlamasını ilk iki yıl gerçekleşmesini sağlayan en değerli adalet dostlarımızdan olan Zeynep Atakan’dır. 12.Festival’de ise kısa kurmaca film yarışmasına, kısa belgesel film yarışması eklendi. Böylece festival film gösterimleri, yarışmalar, akademik sunumlar ve endüstri buluşmalarından oluşan bir festivale dönüştü.

Takip etmek isteyenlere ne mi vaat ediyoruz? Tabii ki öncelikle her festival gibi Istanbul’da daha önce gösterilmemiş yeni, çoğu ödül almış ya da gözden kaçmış kaliteli ve adalet temalı filmleri izleme şansı. Bizim gösterdiğimiz filmlerin çoğu maalesef vizyona girebilen filmler olmuyor. Bir daha görme şansı bulunamayan filmleri izleyebilmek önemli. Ve bu filmleri çok düşük bilet ücretleri ile izlemelerini sağlamaya çalışıyoruz. Bilet ücretlerimiz hem vizyon hem de diğer festivallere göre her zaman çok cüzi tutuluyor. Özellikle öğrenci biletlerini ulaşılır kılıyoruz, amacımız bilet satışından para kazanmak değil. Onun dışında biz filmleri, filmlerin içeriklerini, adaleti ve en önemlisi adaletsizliği tartışma fırsatı vaat ediyoruz. Toplumda daha çok adaletsizliğe uğrayan kesimlerin yaşamlarından kesitler sunan, sinema değeri olan, çoğu ödül almış filmleri izlerken düşünme ve düşündüklerini dile getirme, başkaları ile tartışma fırsatı verdiğimize inanıyoruz. Cinsiyet, ırk, cinsel yönelim, yoksulluk, çocuk olma gibi nedenlerden ayrımcılağa uğrayanların, savaşların, yanlış politikaların, özgürlüklerin tartışıldığı bir platform sunuyoruz. Bunu öncelikle akademik bölümde yapıyoruz ki bu bölüm herkese açık ve ücretsiz bir bölüm. Orada yerli yabancı........

© Açık Gazete


Get it on Google Play