Madem eyyâmın (günlerin) lisan-ı şer'îde (dinî literatürde, dinî tabirde) böyle ıtlâkatı (sınırsızlıkları, belli bir sayı veya miktarla sınırlamamaları) vardır.

İlm-i tabakatü'l-arz (yeraltı ilmi, jeoloji) ve coğrafya ve tarih-i beşeriyet ulemasınca (insanlık tarihi alimlerince),

nev-i beşerin yedi bin sene değil,

belki yüz binler sene geçirdiğini teslim de etsek,

"Âdem'den (ilk peygamberden) kıyamete kadar ömr-ü beşer (insanlığın ömrü) yedi bin senedir". (el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 3:547, hadis no: 4278.)

olan rivayet-i meşhurenin (Peygamber Efendimizden (a.s.m.) duyulmuş haberlerin) sıhhatine (doğruluğuna) ve

beyan ettiğimiz (anlattığımız) altı bin altı yüz altmış altı sene,

Nur-u Kur'ân (Kur’ân’ın nuru)

hükümfermâ olduğuna (hüküm sürdüğüne) münâfi (aykırı) olamaz,

cerh edemez (çürütemez). Barla Lahikası 443

Fakat nefsü'l-emirdeki eyyâmın hakikati (günlerin gerçek yönünün aslı, içyüzü),

o rivayet-i meşhurede (Peygamber Efendimizden (a.s.m.) duyulmuş haberlerde) hangisi olduğu şimdilik bu dakikada kalbime inkişaf ettirilmedi (açılmadı).

Demek o sırrın inkişafı (açığa çıkması)

münasip (uygun) değil.

Şu meselede şimdilik delilini gösteremeyeceğim bir müddeâyı (iddia edilen şeyi) beyan ediyorum (açıklıyorum). Şöyle ki:

Şu dünyanın bir ömrü ve

şu dünyadaki küre-i arzın (yer kürenin) dahi ondan kısa diğer bir ömrü ve

küre-i arzda yaşayan nev-i insanın (insanlığın) daha kısa bir ömrü vardır.

Bu birbiri içinde üç nevi mahlûkatın (üç çeşit varlıkların, yaratıkların) ömürleri,

saatin içindeki dakika,

saniye,

saatleri sayan çarkların nisbeti (karşılaştırılması) gibidir.

Nev-i insanın (insanlığın) ömrü,

küre-i arzın (dünyanın) iki hareketiyle hasıl olan (meydana gelen) malûm eyyamla (bilinen günlerle) olduğu gibi,

zîhayatın vücuduna (canlıların var olmasına) mazhar olduğu (kavuştuğu) zamandan itibaren,

küre-i arzın (dünyanın) ömrü ise

merkez-i irtibatı (bağlantı merkezi) olan şemsin (güneşin) hareket-i mihveriyesiyle (yörüngedeki hareketiyle)

hasıl olan eyyamla (meydana gelen günlerle) olması

hikmet-i Rabbâniyeden (herşeyi bir fayda ve gayeye yönelik olarak idare ve terbiye eden Allah’dan) uzak değildir.

Ve dünyanın ömrü ise

Şemsü'ş-Şümusun (güneşlerin güneşi; Vega yıldızının) hareket-i mihveriyesiyle

(yörüngedeki hareketiyle)

hasıl olan eyyâm (meydana gelen günler) iledir. Barla Lahikası, 443.

QOSHE - Kutlu Doğum 6 - Cahit Kurbanoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kutlu Doğum 6

1 0
18.11.2023

Madem eyyâmın (günlerin) lisan-ı şer'îde (dinî literatürde, dinî tabirde) böyle ıtlâkatı (sınırsızlıkları, belli bir sayı veya miktarla sınırlamamaları) vardır.

İlm-i tabakatü'l-arz (yeraltı ilmi, jeoloji) ve coğrafya ve tarih-i beşeriyet ulemasınca (insanlık tarihi alimlerince),

nev-i beşerin yedi bin sene değil,

belki yüz binler sene geçirdiğini teslim de etsek,

"Âdem'den (ilk peygamberden) kıyamete kadar ömr-ü beşer (insanlığın ömrü) yedi bin senedir". (el-Münâvî, Feyzü'l-Kadîr, 3:547, hadis no: 4278.)

olan rivayet-i meşhurenin (Peygamber Efendimizden (a.s.m.) duyulmuş haberlerin) sıhhatine (doğruluğuna) ve

beyan ettiğimiz (anlattığımız) altı bin altı yüz altmış altı sene,

Nur-u Kur'ân (Kur’ân’ın nuru)

hükümfermâ olduğuna (hüküm sürdüğüne) münâfi (aykırı) olamaz,

cerh........

© Akasyam


Get it on Google Play