Bazı mefhumlar o kadar zahir ki izaha lüzum olmadığı halde, “hakiki vukuatı kaydeden tarih”le “ hâl-i hazır”a “şâş” bakıldığından tekrarına, kendi nefsimin ıslahı için ihtiyaç duyuyorum.

Bunlardan biri Fatinülasr Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin şu ifadeleridir diye biliyorum:

“Bütün kemâlâtın üstadı ve üç yüz yetmiş milyon nefisleri bir tek nefis hükmüne getirebilen ve hakikî bir medeniyetle ve müspet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiçbir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-i İslâmiyettir.”( Hutbe-i Şamiye, 35)

Nedir “hakiki bir medeniyet”?

İslam Alemine yepyeni sınırlar çizerek, Siyon yıldızlı devlet misali “çıbanbaşı” üretmek için “menşei hariçte” olan komiteleri silahlandırıp kadın-çocuk-yaşlı demeden, silahsız masum insanları katletmelerini teşvik eden Batı medeniyeti; ya da Üstad’ın bir diğer tabiriyle “mimsiz medeniyet” mi?!

Saddam ve Esed katilinin katliamlarına göz yumarak “zamanı gelinceye kadar” masum insanları “itlaf” etmesini “arzulayan” ya da zehirli gazlarla, modern silahlarla onları teşvik edip “ hedefe vardıklarında” önce Saddam’ı safdışı eden, ileride de – stratejileri bu adamların- Esed’e yol verecek olan kapital sistem mi?

Yakın tarihimize, şükür ki, gömülen darbeler hazırlansın diye on binlerce gencin ölümünü seyredip sonra “kurtarıcı” gibi ortaya çıkan, bu şekilde “bizim masum” dini grupların kimilerini bile “süfyan komitesi”nin bu oyununa “mudhike” yapan derin oyuncaklar mı?

FETÖ ve deizme yakın zihinler tarafından istismar edilen ve buna da , değişik namlarla, devam edilen; İslamiyet'i “ılımlı ve rafizi gibi” mânalandıran reformist anlayış mı?

Yoksa Üstad Hazretleri’nin çok yerde beyan ettiği gibi “ter u taze iman esasları” mı?

Binlerce misallerden bir misal:

"İnşaallah istikbaldeki İslamiyet’in KUVVETİ ile medeniyetin mahasini galebe edecek, zemin yüzünü PİSLİKLERDEN temizleyecek.” (Hutbe-i Şamiye, 36)

Demek ki zemin yüzü hala pisliklerle dolu.

Bir iddiacının –ve de yaşı büyük mesleken seleften birinin dediği gibi Avrupa temizmiş de, “Müslümanlar” tamamen bozulmuş???

Sanki içlerindeki terör örgütlerini kurup başımıza saran ve lojistik ve askeri olarak onları desteklemiyorlarmış gibi…

Bazen aklıma takılmıyor da değil:

“Acaba bazıları dünyada değil de ayda mı yaşıyorlar?” diye…

“Hakiki medeniyet” tabirini anlamak için koca külliyatı taramaya da lüzum yok. Eski adı Yesrib olan şehrin Medine şeklinde isimlendirilmesi, tavsif edilmesini bilmek; bu inkılabın yapılma sebebini düşünmek bile kafidir bence...

QOSHE - Size Mi Kaldı?.. - Mehmet Nuri Bingöl
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Size Mi Kaldı?..

4 0
05.02.2024

Bazı mefhumlar o kadar zahir ki izaha lüzum olmadığı halde, “hakiki vukuatı kaydeden tarih”le “ hâl-i hazır”a “şâş” bakıldığından tekrarına, kendi nefsimin ıslahı için ihtiyaç duyuyorum.

Bunlardan biri Fatinülasr Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin şu ifadeleridir diye biliyorum:

“Bütün kemâlâtın üstadı ve üç yüz yetmiş milyon nefisleri bir tek nefis hükmüne getirebilen ve hakikî bir medeniyetle ve müspet ve doğru fenlerle teçhiz edilmiş olan ve hiçbir kuvvet onu kıramayacak bir mahiyette bulunan hakikat-i İslâmiyettir.”( Hutbe-i Şamiye, 35)

Nedir “hakiki bir medeniyet”?

İslam Alemine yepyeni sınırlar çizerek, Siyon yıldızlı devlet misali “çıbanbaşı” üretmek için “menşei hariçte” olan komiteleri silahlandırıp kadın-çocuk-yaşlı demeden, silahsız masum insanları katletmelerini teşvik eden Batı medeniyeti; ya da Üstad’ın bir........

© Akasyam


Get it on Google Play