En güzel sözlerin sahibinin adıyla… Allah’ın adıyla…

İnsan yaşamayı, tecrübelerinin ilmek ilmek örüldüğü, zamana attığı imzalarından başka bir şey değilmiş. İnsan nerden, nasıl kırılırsa, üzülür ya da mahzun olursa Allah onu yine oralardan sevinir ve oradan ayağa kaldırırmış.

Tarih tekerrür eder derler, derler de insan unutan, gaflet eden varlıktır. Bu tecrübelerden istifade etmez de aynı hatayı yine yapar. İslam tarihinde önemli ve acı bir yeri olan bir savaştır Uhut savaşı…Yetmiş sahabenin şehit düştüğü yer. Şehit olanların arasında Hz. Hamza (r.a) var ki acısı Allah Rasulünün yüreğini en çok mahzun ettiğinden midir, bilinmez şehadeti bir ayrı acıtır yüreğimizi.

Uhut savaşının nedenleri, seyri ve sonuçları üzerinde ne kadar çok konuşsak yazsak azdır. Uhut savaşında Allah Rasulünün bir peygamber olduğu halde Müslümanlarla yaptığı istişareye uymuş, Ayneyn tepesine yerleştirdiği askerlerin ‘Kesinlikle bulundukları yeri terk etmemeleri’ gerektiğini söylemesine rağmen savaşın kazanıldığı zannı ile, elde edilen ganimetlerden pay almak için bulundukları yeri terk ettiklerinde düşman askerlerinin tekrar saldırması sonucu Yetmiş sahabe şehit olmuş ve hatta Hz. Peygamber Efendimiz bu savaşta yaralanmıştır.

Biz yenilmenin, yenilgiye düşmenin ve yeniden ayağa kalkmanın ahlakını da Uhut’la öğrendik. Sonra ilahi bir ikaz ile başımıza gelenlerin kendi ellerimizle geldiğinin farkına vardık. Eğer bize verilen emri ve cihadın gayesini unutursak nasıl bir sonuç yaşayacağımızı görmüş olduk. Yaşayanlar örnek insanlar sahabe-i kiram ki (r.a) gelecek tüm Müslüman âlemine örnektir. Arkamızı dönüp baksak Uhut’ta yerini terk edenlerle göz göze gelebiliriz. Bir Medeniyet inşa etmek ve bu inşayı yıkmaya çalışan düşman da hemen arkamızdan ilerlemekte ve bizi gafil avlamak için fırsat kolladığının farkına dahi varamayacağız.

Biz bu inşayı Endülüs’te gördük…

Bir medeniyet nasıl kurulur, zamana nasıl meydan okur, insanlık ilimle nasıl ihya olur ve…Ve nasıl dünyaya dalmaya ve arkalarından gelen düşmanı fark edememek nasıl olurmuş, bir yürek sızısı olarak Endülüs’te yaşamış.

Endülüs ile tanışmam bir kitap ile olmuştu. Okuyan birçok kişinin yüreğine dokunan ‘Gariplerin Kitabı’ ile tanımıştım ben Endülüs’ü… Ders kitaplarında anlatılanların yaşanılan zulümlerin ve bir medeniyetin yok oluşunu az anlattıklarını Endülüs ve tarihini okuyunca gözyaşlarınızı tutamadan okursunuz. Kutsal mekânların dışında iki yer var ki kaybedilen sevgilinin yolunu gözler gibi özlediğim, yokluğu ile yandığım yerlerden biridir Endülüs… Endülüs bir hüzündür küllerinden yeniden dirilmedir, kendisine yapılanı gelecek tüm insanlığa çığlık olup duyurmadır…

Gırnata’nın sokaklarında dinleyenlere halâ ses verdiğini duyarsınız.El-Hamra ki, duvarlarında yazılı olan ‘Galip olan Allah’tır’ yazısı tüm gerçeği ve hakikati tüm insanlığa bağırır. Yok edilemeyecek tek hakikati, celladına ve tüm insanlara haykırır Endülüs...

Eğer biz, dünya menfaatlerini geçici dünya için değişir isek var olma gayemizin dışında yaşamaya başlarsak, Allah için kurulan medeniyetin bin bir emeklerin yok oluşunu izlemek kaçınılmaz olur. Zaman değişse de insan aynı insanve o insan çok çabuk unutuyor ve tarih yeniden tekerrür ediyor.

Endülüs çok iyi okunmalı. İyi anlaşılmalı…

Uhut’ta şehit edilen Müslümanların mübarek cesetlerine yapılan zulümler ile Endülüs’te Müslümanlara yapılanlar arasında pek bir fark yok…Filistin’de, Gazze’de Afganistan’da, Bosna’da ve tüm İslâm beldelerinde olan zulüm aynı…Acı aynı…

Günümüzde zulümler, savaşlar el değiştirmiş ama isimler değişmemiştir, değişmeyecektir. Arkamızda bizim bir an bir gaflet ile hareket etmemizi bekleyen düşman var. Emri veren Allah ve Allah Rasulünün sözünü dinlemez isek sonuç değişmeyecek. Kendi ellerimizle yaptıklarımızın başımıza gelmesi gecikmeyecektir.

Hatamızdan tövbe ile dönüp Allah’a yöneldiğimiz takdirde, Allah kırıldığımız yerden sevindirecek… Uhut gibi… Endülüs gibi… Ümmete en iyi derstir aynı zamanda…Dirilişe vesiledir Endülüs…Yüreğimiz acıyorsa yeniden sarılacak yaralar daha iyi bakacağız önümüze…Sezai Karakoç’un dediği gibi:

…‘Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır’

‘Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır’

QOSHE - Düştüğü Yerden Kalkacak Ümmet - Ravza Zeybek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Düştüğü Yerden Kalkacak Ümmet

17 0
03.04.2024

En güzel sözlerin sahibinin adıyla… Allah’ın adıyla…

İnsan yaşamayı, tecrübelerinin ilmek ilmek örüldüğü, zamana attığı imzalarından başka bir şey değilmiş. İnsan nerden, nasıl kırılırsa, üzülür ya da mahzun olursa Allah onu yine oralardan sevinir ve oradan ayağa kaldırırmış.

Tarih tekerrür eder derler, derler de insan unutan, gaflet eden varlıktır. Bu tecrübelerden istifade etmez de aynı hatayı yine yapar. İslam tarihinde önemli ve acı bir yeri olan bir savaştır Uhut savaşı…Yetmiş sahabenin şehit düştüğü yer. Şehit olanların arasında Hz. Hamza (r.a) var ki acısı Allah Rasulünün yüreğini en çok mahzun ettiğinden midir, bilinmez şehadeti bir ayrı acıtır yüreğimizi.

Uhut savaşının nedenleri, seyri ve sonuçları üzerinde ne kadar çok konuşsak yazsak azdır. Uhut savaşında Allah Rasulünün bir peygamber olduğu halde Müslümanlarla yaptığı istişareye uymuş, Ayneyn tepesine yerleştirdiği askerlerin ‘Kesinlikle bulundukları yeri terk etmemeleri’ gerektiğini söylemesine rağmen savaşın kazanıldığı zannı ile, elde edilen ganimetlerden pay almak için bulundukları yeri terk ettiklerinde düşman askerlerinin tekrar saldırması sonucu Yetmiş sahabe şehit olmuş ve hatta Hz. Peygamber Efendimiz bu savaşta yaralanmıştır.

Biz yenilmenin, yenilgiye düşmenin ve yeniden ayağa kalkmanın ahlakını da Uhut’la öğrendik. Sonra ilahi bir ikaz ile başımıza gelenlerin kendi ellerimizle geldiğinin farkına vardık. Eğer bize........

© Akasyam


Get it on Google Play