BERLİN’DEN BİLİM ADAMLARININ RUSYA’YA VE ABD’YE KAÇIRILMASI

O günlerde, neslinin tartışmasız en üstün fizikçisi Manfred Von Ardenne’nin Berlin’deki bilim laboratuarına, Berzarin’in üst düzey adamları, randevusuz olarak, aniden geldiler. Manfred bir aristokrat aileden geliyordu, müthiş süper bir beyne, çağdaşlarını şaşırtan bir üstün yeteneğe ve yaratıcılığa sahipti.
20 Ocak 1907 doğumlu, beş çocuğun en büyüğü, Manfred’e 21 yaşında iken ona, 1928 yılında ailesinin büyük servetinin bir parçası miras kalmıştı. Eline geçen parayla Berlin’de Research Laboratory for Electron Physics isimli kendi laboratuarını kurdu. Kurum kısa sürede, 1940’da nükleer fizikçi Fritz Houtermans gibi Almanya’nın en ünlü fizikçilerinden birini kendine çekebilecek ileri düzeye gelmişti. Manfred laboratuarında kendi yaptığı ekipmanları kullanıyordu. Bunların başında devrimsel nitelikte olan elektron mikroskop, izotopları ayıran bir makine ve atom araştırmalarında kullanılan 60 tonluk cyclotron vardı.
Sahibi olduğu 600 patentten ilkini 1922 yılında 15 yaşında iken almıştı. Alman radyo üreticisi Lowe, o tarihte onun icad ettiği bir parça ile ilk kez radyo üretimine başlamıştı. Manfred İlk televizyon setini 1934’te icad etmişti. Siegmund Loewe onun “mentor” u olarak biliniyordu. Daha çok küçük yaşta 1919’da ise geliştirdiği kamera ve alarm sistemleri ile Berlin Realgymnasium’unu birincilikle bitirmişti. O üniversitede kimya ve matematik okurken, üniversitenin katı kuralları olması nedeniyle oradan ayrıldı fakat sürekli olarak kendini eğitti.
Televizyonu icad edenlerden en önemli biri olarak tarihe geçti. 1928 – 1945 arasında kendi özel laboratuvarında tıp teknolojisi, nükleer teknoloji, plasma fiziği, radyo ve televizyon teknolojileri üzerinde çalışıyordu. 1931 Ağustos’unda cathode ray tube kullanarak, ilk televizyon verici ve alıcı sistemini halka tanıttı. Berlin’de ilk televizyon yayını 1934’te başladı. 1936 Yazı’nda Olimpiyat Oyunları’nda ilk canlı yayın yapıldı. II. Dünya Harbi sırasında radar araştırmalarında yer alan Manfred 1941 yılında ‘The Leibniz – Medaille’i ile ödüllendirildi ve 1945 Ocağında “Empire Research Advisor”ı görevine atandı.
10 Mayıs 1945’te NKVD’den General V.A. Makhnjov ve ünlü Sovyet fizikçileri İshak Kikion, Lev Artsimovich ve Rus Alsos operasyonunu yöneten V.V. Migulin, Manfred’in laboratuarına geldiklerinde, yürütülmekte olan araştırma projeleri ve kullanılmakta olan elektron mikroskop, 60 tonluk cyclotron ve plasma – ionic isotope ayrıştırma ekipmanını görünce yapılan işlerin ne kadar kaliteli olduğunu anladılar ve Manfred’i hayli övdüler.
Bu özellikleri nedeniyle Manfred Sovyetler için bulunmaz, çok değerli bir kişiydi. Ruslar Berlin’e girmeden önce arkadaşları onu Batı Berlin’e geçmeye ikna etmeye çalıştı. Berlin’in çok prestijli kurumu Kaiser Wilhelm Society’de çalışan birçok bilim adamı Batı’ya geçmişti ya da geçmekte idi. Onlar Amerikalılar ya da İngilizler tarafından yakalanmayı tercih ediyorlardı. Bunların arasında, ikisi de atom fizikçisi ve Nobel ödüllü Otto Han ve Werner Heisenberg de vardı. Manfred arkadaşlarına katılmayı red etti. Bu biraz kendi politik görüşünden kaynaklanıyordu. Tam bir Nazi karşıtı idi. Sovyetlerden korkusu yoktu. Onun harp sırasındaki bütün amacı laboratuarını koruyabilmek olmuştu. Harp sırasında Laboratuvarı şehrin Lichterfelde bölgesinde yeraltına inmiş. Ve kapısı fark edilmemek için yanmış ve kırık sandalyelerle kapanmıştı.
Sovyet Academy and Science, Manfred ve laboratuarını keşfetmekte gecikmedi. Sovyet İç İşleri Bakanı’nın atomik araştırma konusundaki temsilcisi General Avramii Zaveniagin onu ilk ziyaret edenlerin başında geliyordu. Generalin, Moskova merkezli
Araştırma Merkezi’nin Direktörlüğüne getirilmesi önerisini Manfred “tereddütsüz, birkaç saniye içinde kabul ettim” diyor. 48 saat sonra Manfred ve eşi, kendileri için lüks bir şekilde hazırlanmış Douglas transport uçağıyla Moskova’ya doğru yola çıktı. İki hafta için, yapılacak anlaşmayı görüşmeye gittiklerinden iki çocukları yanlarında değildi. Vnukovo askeri havaalanına indiklerinde kadın tercümanın çocukları getirmemiş olmalarına şaşması, onlar için ilk alarm işareti oldu. Daha sonra başka sürprizlerle de karşılaştılar. Özel arabanın şoförü onları ormanlık bir bölgeye Silverwood’a getirdi. Hava karlıydı. Karlı yollardan ve ormanlardan geçtiler. Büyük bir villaya -dashaya – ulaştılar. Kısa bir süre önce yeraltında çalışırken şimdi lüks bir ortama kavuşmuşlardı. Yemeklerden sorumlu bir şef, iki hizmetçi, villanın ısınmasından sorumlu bir kişi emirlerine verilmişti. Bavullarını bıraktıktan hemen sonra yemeğe çağrıldılar. Beyaz bir örtü serili yemek masasının üstü yiyeceklerle donatılmıştı. Manfred ve eşi harpte kısıtlı yiyeceklerle yaşadıklarından bu onlara bir bayram yemeği gibi gelmiş ve Almanya’dakileri düşündüklerinden de biraz suçlu duygusuna kapılmışlardı.
Çocuklarını ne zaman görebileceklerinden endişeliydiler. Onların hiç bir haberi olmadan, üç hafta sonra çocuklar Berlin’den villaya getirildi. Yanlarında Manfred’in kızkardeşi Renate vardı. Gelenler yalnız çocuklar değildi.
Laboratuarda çalışan bütün yaratıcı - innovator – bilim adamları, fizikçi ve laboratuvar teknisyenleri ile birlikte, Manfred’in laboratuarındaki bütün ekipmanlar da 750 büyük sandık içinde Moskova’ya getirilmişti. Almanlar’ın ödeyeceği harp tazminatının ufak bir kısmı, böylece Sovyetlerce alınmış oluyordu (Milton, 70,71). Bu ayrıca Manfred için yakın zamanda Berlin’e dönüş olmayacağının işareti idi.
Siemens’in II. Araştırma Laboratuvar’ının direktörü Nobel ödüllü Gustav Hertz, Berlin Humbolt Üniversitesi Ordinaryüs Profesörü ve Kayser Wilhelm Enstitüsü Direktörü Peter Adolf Thiessen, Ordinaryüs Profesör ve Berlin Teknik Lisesi Fiziki Kimya Enstitüsü Direktörü Max Volmer kendi aralarında bir anlaşma yapmışlardı. Sovyetler’le kim ilk teması kurarsa o hepsi adına konuşacaktı.
Anlaşmanın amacı 1: Enstitülerin yağmalanmasını önlemek, 2: Araştırmalarını, en az müdahale ile devam ettirebilmek, 3: Geçmişteki politik hareketlerden dolayı yargılanmamak. Sovyetler’le İlk teması, II. Dünya Harbi bitmeden önce, NSDAP üyesi Thiesen kurdu. 27 Nisan 1945’te Thiessen Manfred’in enstitüsüne bir zırhlı askeri araç içinde bir Sovyet Albay’ı ile geldi. Manfred’e kendisinin koruma altında olduğunu belirten bir mektup getirmişti. Dört Bilim Adamı Sovyetler Birliği’ne götürüldü.
Manfred, Sukhumi şehri banliyösündeki Sinop’taki Enstitü A’nın başına atandı. Manfred, Lavrentij Beria ile yaptığı ilk görüşmede kendisine yapılan Sovyet Atom Bombası Projesi’nde çalışma önerisini, ileride Almanya’ya dönüşünü engelleyeceği düşüncesi ile red etti. Isotope zenginleştirilmesi üzerinde çalışabileceğini söyledi. Bunda mutabık kalındı. İzotopların Elektromanyetik Ayrıştırılması konusunda Manfred Von Ardenne liderdi. Isotope ayrıştırmada gerekli porous barrierler’in- gözenekli engellerin (duvarların)- üretim tekniğinde Peter Adolf Thiessen ve uranyum izotoplarının ayrıştırılmasında molecular teknikler konusunda ise Max Steinbeck lider durumundaydı. Steinbeck Siemens’te Herz’in iş arkadaşıydı. Bu enstitü’de diğer çalışan ünlüler arasında Ingrid Schilling, Alfred Schimohr, Gerhard Siewert ve Ludwig Ziegler bulunuyordu. 1940’ların sonunda 300 Alman Bilim Adamı Sovyetlerde, bu enstitüde çalışıyordu (https//en.m Wikipedia .org/ wiki /manfred – Von – Ardenne. 4.12.2023)
Manfred II. Dünya Harbi’nden sonra 10 yıl Sovyetler Birliği’nde Atom Bombası projesinde çalıştı ve 1947 ve 1953’te iki kez Stalin ödülü ile 1958 ve 1965’te Ulusal Doğu Almanya ödülüyle, 1970’te Lenin Madalyasıyla, 1993 Fransa ödülü ile ödüllendirildi. 1955’te Doğu Berlin’e dönen Manfred orada yine özel bir laboratuvar kurdu. Berlin Duvarı yıkıldığında Doğu Almanya’nın en büyük bu laboratuarında 500 kişi çalışıyordu. Komünist Partisi üyesi olmayan Manfred araştırmaları nedeniyle Doğu Almanya ve Doğu Berlin’de özgür bir şekilde yaşadı. Batıya seyahatte zorlukla karşılaşmadı. Elbe nehri kıyısındaki malikanesi dahil Doğu Alman elitinin sahip olduğu bütün ayrıcalıklara sahip oldu (https //www.nytimes.com/1997/05/29/World/manfred – 4. 12.2023.)26 Mayıs 1997’de Dresden’de, 90 yaşında öldüğünde Manfred, ölümünden iki hafta önceye kadar kanser araştırmaları üzerinde çalışıyordu.
Berlin’de üst yönetim birimi Kommandatura’da Sovyet temsilcisi olan, 1946 – 1950 arasında Berlin Sovyet Bölgesi Komutanı General Kotikov, Alman bilim adamlarını Doğu’ya kaçırmanın yanısıra kendilerinden hiçbir zaman haber alınamayan yargıç, kamu yöneticisi, gazeteci ve iş adamlarının Batı Berlin’den kaçırılıp, zorla Doğu’ya götürülmesine izin verdi ya da bu gibi olaylara göz yumdu. Kamandatura’daki Amerikan temsilcisi, Berlin ABD bölgesi komutanı Albay Howley, İngilizlerin de desteğiyle bir toplantıda Kotikov’u insan haklarını ihlalle suçladı ve buna izin vermeyeceklerini ihtar etti. Kotikov Amerikalılar’ın da aynı işi yaptığını söyledi ve bu ihtara pek aldırmadı. Bu konu iki taraf için de çözümü zorca bir konuydu.
Sovyetler AEG – Radar araştırmaları - , Gema – yüksek teknoloji roket mühendisliği - ve Askania projesinde çalışan hayli deneyimli fizikçilerin, Amerikalılar ise nükleer fizyon fizikçisi Nobel ödüllü, atom konusunda uzman Werner Heisenberg’in peşindeydi. Bunların ABD’ye gitmesini sağlayan Albay Boris Pash Heisenberg için “dünyanın en önde gelen fizikçisi, bizim için 10 Alman tümeninden daha değerli diyordu”. Pash’ın bu bilim adamlarını yakalayarak ya da ikna ederek ABD’ye götürme misyonu da yasal değildi. Pash nerede ise Nazi atom araştırmalarında kullanılacak olan külçe uranyum stoğunun tamamını da ABD için ele geçirmişti. Albay Pash’ın yönettiği Operation Paperclip Operasyonu kapsamında, bütün Almanya’dan roket uzmanı Wernher Von Braun dahil 1600 bilim adamı ABD’ye nakledildi (Milton, 214)

QOSHE - Berlin 1945 ve sonrası -5 - Güran Tatlıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Berlin 1945 ve sonrası -5

3 0
26.12.2023

BERLİN’DEN BİLİM ADAMLARININ RUSYA’YA VE ABD’YE KAÇIRILMASI

O günlerde, neslinin tartışmasız en üstün fizikçisi Manfred Von Ardenne’nin Berlin’deki bilim laboratuarına, Berzarin’in üst düzey adamları, randevusuz olarak, aniden geldiler. Manfred bir aristokrat aileden geliyordu, müthiş süper bir beyne, çağdaşlarını şaşırtan bir üstün yeteneğe ve yaratıcılığa sahipti.
20 Ocak 1907 doğumlu, beş çocuğun en büyüğü, Manfred’e 21 yaşında iken ona, 1928 yılında ailesinin büyük servetinin bir parçası miras kalmıştı. Eline geçen parayla Berlin’de Research Laboratory for Electron Physics isimli kendi laboratuarını kurdu. Kurum kısa sürede, 1940’da nükleer fizikçi Fritz Houtermans gibi Almanya’nın en ünlü fizikçilerinden birini kendine çekebilecek ileri düzeye gelmişti. Manfred laboratuarında kendi yaptığı ekipmanları kullanıyordu. Bunların başında devrimsel nitelikte olan elektron mikroskop, izotopları ayıran bir makine ve atom araştırmalarında kullanılan 60 tonluk cyclotron vardı.
Sahibi olduğu 600 patentten ilkini 1922 yılında 15 yaşında iken almıştı. Alman radyo üreticisi Lowe, o tarihte onun icad ettiği bir parça ile ilk kez radyo üretimine başlamıştı. Manfred İlk televizyon setini 1934’te icad etmişti. Siegmund Loewe onun “mentor” u olarak biliniyordu. Daha çok küçük yaşta 1919’da ise geliştirdiği kamera ve alarm sistemleri ile Berlin Realgymnasium’unu birincilikle bitirmişti. O üniversitede kimya ve matematik okurken, üniversitenin katı kuralları olması nedeniyle oradan ayrıldı fakat sürekli olarak kendini eğitti.
Televizyonu icad edenlerden en önemli biri olarak tarihe geçti. 1928 – 1945 arasında kendi özel laboratuvarında tıp teknolojisi, nükleer teknoloji, plasma fiziği, radyo ve televizyon teknolojileri üzerinde çalışıyordu. 1931 Ağustos’unda cathode ray tube kullanarak, ilk televizyon verici ve alıcı sistemini halka tanıttı. Berlin’de ilk televizyon yayını 1934’te başladı. 1936 Yazı’nda Olimpiyat Oyunları’nda ilk canlı yayın yapıldı. II. Dünya Harbi sırasında radar araştırmalarında yer alan Manfred 1941 yılında ‘The Leibniz – Medaille’i ile ödüllendirildi ve 1945 Ocağında “Empire Research Advisor”ı görevine atandı.
10 Mayıs 1945’te NKVD’den General V.A. Makhnjov ve ünlü Sovyet fizikçileri İshak Kikion, Lev Artsimovich ve Rus Alsos operasyonunu yöneten V.V. Migulin, Manfred’in laboratuarına geldiklerinde, yürütülmekte olan araştırma projeleri ve kullanılmakta olan elektron mikroskop, 60 tonluk cyclotron ve plasma – ionic isotope ayrıştırma ekipmanını görünce yapılan işlerin ne kadar kaliteli olduğunu anladılar ve Manfred’i hayli övdüler.
Bu özellikleri nedeniyle Manfred Sovyetler için bulunmaz, çok değerli bir kişiydi. Ruslar Berlin’e girmeden önce arkadaşları onu Batı Berlin’e geçmeye ikna etmeye çalıştı. Berlin’in çok prestijli kurumu Kaiser Wilhelm Society’de çalışan birçok bilim adamı Batı’ya geçmişti ya da geçmekte idi. Onlar Amerikalılar ya da İngilizler tarafından yakalanmayı tercih ediyorlardı. Bunların arasında, ikisi de atom fizikçisi ve Nobel ödüllü Otto Han ve Werner Heisenberg de vardı. Manfred arkadaşlarına katılmayı red etti. Bu biraz kendi politik görüşünden kaynaklanıyordu. Tam bir Nazi karşıtı idi. Sovyetlerden korkusu yoktu. Onun harp sırasındaki bütün amacı laboratuarını koruyabilmek........

© Anayurt


Get it on Google Play