Nereden başlayalım…

Sezon başı kadro planlaması yanlıştı. Bunu defalarca yazdık. Milson ve Ankaragücü’ne gelebilecek en klas sağ bek olan Malcuit tutulmadı. Takımın belki de yarı yarıya gücü yok edildi. Tolunay Kafkas’ın kadroda tuttuğu veya gönderdiği her isim yanlıştı. Bunları çok yazdık. Emre Belözoğlu’nun getirilmesine doğru tercih dedik. Çünkü hedef yüksekti. Belözoğlu; Türkiye’de ve Avrupa’da büyük kulüplerde oynadı. Fenerbahçe gibi şampiyonluk hedefi olan, Başakşehir gibi şampiyon olmuş bir takımda çalıştı. Bu nedenle, büyük düşünen Faruk Koca’yı büyük hedeflere götürebilir dedik. Ama haftalar ilerleyip takım düşüşe geçince, Belözoğlu’nun falsoları da ortaya dökülmeye başladı. Bakın bu yazıyı okuyan arkadaşlar; zirveye oynayan bir takım çalıştırmakla, küme de kalmayı hedefleyen bir takımı çalıştırmak o kadar farklıdır ki. Zirveye oynayan takım; güçlüdür, klas ayakları vardır, sorun çözecek oyuncuları vardır, oyunun her an akışını değiştirecek oyunculara sahiptir, marka oyuncuları vardır, baskıyı kaldıracak oyuncuları vardır. Bunların hepsi teknik direktörün elini güçlendirir, işini kolaylaştırır. Bu oyuncularla teknik direktör de daha rahat sorun çözer. Ancaaaaak; gelin görün ki düşmemeye oynayan takımda durum böyle değildir. Zaten kadro kısıtlıdır, bölgelerde alternatif azdır, olanlar yetersizdir, yanlış planlama yapılmıştır, kadro kalitesi düşüktür. Para sorunları vardır. İşte bu durumlarda teknik direktörler devreye girer. Eğer bu durumlara alışkın olmayan, düşme stresini kaldıramayacak bir teknik direktör profili ortada varsa o zaman işte yandı gülüm keten helva! İşte şu an Ankaragücü tamda bunu yaşıyor.

Bakınız Emre Belözoğlu’nun oyunculuğuna hayrandım. Teknik direktör olarak da çalıştırdığı 2 kulüpte başarılı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden getirildiğinde çok mutlu olmuştum. Doğru tercih demiştim. Ancak Emre Belözoğlu şu an küme düşme hattındaki bir takımın yükünü kaldırabilecek durumda ve bu krizi götürebilecek tecrübede değil. Üstelik yaşananlardan o kadar etkilenmiş ki, son dönemde duruşu çok negatif görünüyor. Bakın biz hep; “Bu kadroyu Emre Belözoğlu kurmadı. O nedenle devre arasına kadar sabredelim. Belözoğlu getireceği isimlerle takımı toparlar ve yukarıya çıkarır” dedik. Ancak Belözoğlu ve ekibi kötü bir transfer dönemi geçirdi. Aylardır oynamayan ve maç eksiği olan Ertaç Özbir alındı. Maçta yaşadığından dolayı kendisine geçmiş olsun diyorum. İnşallah tez zamanda, sağlığına kavuşur ve sahalara döner. Ancak Ertaç Özbir’in o pozisyonda kaleden çıkması büyük hataydı. Kaleyi terk etmese Kitsiou kademeye girerdi. Pozisyon maçın kırılma anıydı. Ertaç Özbir asla yanlış transfer değildir ve kadroya dahil edilmesi son derece olumludur. Ancak Ertaç’ı alıp 2 kaleci gönderdiler. Hadi Rafal’ı gönderdiniz tamam! Peki Doğukan’ı neden gönderdiniz? Zaten Bahadır sakat sakat oynuyor. 3.kaleci gencecik bir çocuk. Bu ligin ağırlığını asla kaldıramaz. Isınırken biraz izledim. Fiziksel olarak da henüz yolun başında. Yani elinde kaleci kalmıyor. Böyle planlama mı yapılır? Ya Bahadır'a da bir şey olsa ne olacak? Abdurrahim Dursun neden transfer edildi? Kazım Can Karataş neden transfer edildi? Alexis Flips neden transfer edildi? 3 aydır oynamayan Bassogog neden transfer edildi? Hadi adam çıktığı 2 maçta 2 gol attı tamam. Görevini yaptı. Ama 45 dakikalık bir oyuncu kendisi. Fizik/kondisyon yetersiz. Ne zaman hazır olacak? Lig bitince mi? Şimdi Kayserispor maçına gidiyoruz. Maça garip bir on birle başlamışsın, beklenmedik bir şekilde de 2-0 öne geçmişsin. İkinci yarının hemen başında oyuna müdahale edemiyorsun. Oysa yapılacak 2 hamle basitti. Defansın önünü kapatmak için savunma yönü zayıf olan Efkan’ı çıkar, Ali Kaan’ı oyuna al, yorulan Bassogog’u da kenara al ve Morutan’ı oyuna sok. Ali Kaan’ı oyuna alsan hiç olmazsa Gökhan Sazdağı’nın öyle rahat rahat gelmesini ve golü attırmasına engel olurdun.

Biz İstanbulspor maçı için çok uyardık. Ama nafile! Bundan sonrası zor ve belirsiz! Diğer takımlar transfer yaparak güçlendiler, Ankaragücü transfer yaparak daha da düşüşe geçti. Artık bu acemiliklerin bitmesi lazım. Yoksa telaffuz etmek istemediğim şeyler yaşarız. Samsunspor maçını bekliyoruz.

TEBRİKLER İSTANBULSPOR

İstanbulspor maçı Eren ve Mert’in ölüm yıldönümüne geldi. Sarı – siyahlı kulüp güzel bir jest yaparak, maça Eren ve Mert’in resimleri olan bir tişörtle çıktı. İşin fikir babası İstanbulspor medya sorumlusu Muhammed Erdoğan. Muhammed benimle başladı ve medya sektörüne giriş yaptı. Potansiyeli vardı. Ankaragücü’ne transfer oldu. Oradan Beşiktaş ve son olarak da İstanbulspor’a gitti. Olayın olduğu günde Ankaragücü’nde görevliydi. Maçın devre arasında da güzel bir jest yaparak bana tişörtlerden birisini getirdi. Ben de dün geceki yayına bu tişörtle çıktım. Teşekkürler İstanbulspor ve Muhammed!

QOSHE - Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah! - Orhan Sal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah!

12 0
06.03.2024

Nereden başlayalım…

Sezon başı kadro planlaması yanlıştı. Bunu defalarca yazdık. Milson ve Ankaragücü’ne gelebilecek en klas sağ bek olan Malcuit tutulmadı. Takımın belki de yarı yarıya gücü yok edildi. Tolunay Kafkas’ın kadroda tuttuğu veya gönderdiği her isim yanlıştı. Bunları çok yazdık. Emre Belözoğlu’nun getirilmesine doğru tercih dedik. Çünkü hedef yüksekti. Belözoğlu; Türkiye’de ve Avrupa’da büyük kulüplerde oynadı. Fenerbahçe gibi şampiyonluk hedefi olan, Başakşehir gibi şampiyon olmuş bir takımda çalıştı. Bu nedenle, büyük düşünen Faruk Koca’yı büyük hedeflere götürebilir dedik. Ama haftalar ilerleyip takım düşüşe geçince, Belözoğlu’nun falsoları da ortaya dökülmeye başladı. Bakın bu yazıyı okuyan arkadaşlar; zirveye oynayan bir takım çalıştırmakla, küme de kalmayı hedefleyen bir takımı çalıştırmak o kadar farklıdır ki. Zirveye oynayan takım; güçlüdür, klas ayakları vardır, sorun çözecek oyuncuları vardır, oyunun her an akışını değiştirecek oyunculara sahiptir, marka oyuncuları vardır, baskıyı kaldıracak oyuncuları vardır. Bunların hepsi teknik direktörün elini güçlendirir, işini kolaylaştırır. Bu oyuncularla teknik direktör de daha rahat sorun çözer. Ancaaaaak; gelin görün ki düşmemeye oynayan takımda durum böyle değildir. Zaten kadro kısıtlıdır, bölgelerde alternatif azdır, olanlar yetersizdir, yanlış planlama yapılmıştır, kadro kalitesi düşüktür. Para sorunları vardır. İşte bu durumlarda teknik direktörler devreye girer. Eğer bu durumlara alışkın olmayan, düşme stresini kaldıramayacak bir teknik direktör profili ortada varsa o zaman işte yandı........

© Anayurt


Get it on Google Play