Politika ve onun aktörleri, kitlelere heyecan verdiği ölçüde değişim gücü ve talebini temsil edebilirler. Kitlelerin bu yönde bir talebi olduğunu tespit ediyorsak, kendimizin de değişmemiz gerektiğini kabul ediyoruz demektir. Değişim tespiti yapıp, bunu sadece kitlelerden beklemek, kendimizi tespit eden pozisyonuna almak ukalalığı olur yoksa.

İmamoğlu ve Özgür Özel’in, değişim, dönüşüm yerine yenilik talepleri örneğin, bu yanıyla bir farklılığı işaret ediyor. Siyasal ve toplumsal anlamda değişim talep etmek, mevcut olanın geri ve tutucu olduğunu varsayarak, onu aşacak daha ileri bir siyasal projeyi talep etmek demektir.

Liderlik bazında bir “yenilik” talebi ise, parti içi mücadelede iktidar olma söyleminden ibarettir ki, eleştirdiğini tekrar etmekten belki bir tık ileri olabilir.

Kitlelerin dönüşüm talebini, öfkesini, iradesini sadece parti içi liderlik kavgasının aracı olarak kullananlar daha büyük bir hayal kırıklığının yaratıcısı olmaktan da kurtulamazlar.

Tabandan gelen eleştirilere “vız gelir, tırıs giderler” diyen bir liderlik anlayışının o partiye katacağı tek şey daha büyük şov ve daha büyük popülizm olabilir. Bunun getirisi ise kısa vadede kitlelerin gazını alma, uzun vadede ise vasata bile hasret kalmak olacaktır.

Bir yanınıza Nagehan Alçı’yı, bir yanınıza Ertuğrul Özkök eskisini alıp, partiyi “sola çekme” iddiası ile kitleleri bunu alkışlamaya çağırırsanız, partiyi sağa çektiğini söylediğiniz kişinin aslında sizden daha ileride olduğunu da itiraf etmiş olursunuz. Eleştirdiğinizin sağına düşmüş olmayı “sol” diye satamazsınız vesselam.

Demirtaş’a neden selam vermek zorunda kaldığınızın cevaplarından sadece biridir bu aynı zamanda. “Anayasaya aykırı ama evet” derken gıkını çıkarmadığınız ve siyasetçilerin cezaevlerine götürülmesini meşrulaştıran o “evet”i verip, hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibi hayatınıza dönmenizin utanmazlığını, Demirtaş’a selam çakarak görünmez kılamazsınız. Çıkıp özür dileyecek, yanlış yaptığınızı ilan edecek ve yıllardır cezaevinde rehin olarak tutulan bu insanların hayatlarından çalınan her şey için bu halka özeleştiri sunacaksınız.

Yapabilirler mi? Hayır.

Yenilik talepleri sadece kendilerini parti iktidarına taşımayı kapsıyor çünkü. Gerçek bir değişim, dönüşüm isteselerdi Demirtaş’a selam göndermek yerine, tam da o kurultayda “anayasaya aykırı ama evet” diyerek cezaevine gönderilmesinin yolunu açmış ve meşrulaştırmış olmalarından dolayı açık bir özeleştiri verirlerdi. Bunu yapmış olsalardı, Kobane Davası denen ve düşman hukuku uygulanarak insanların hayatlarını cezaevlerine dolduran o ucube anlayışı da mahkûm etmiş olurlardı ama hayır, “müesses nizam” ı aşmak yürek ister ve o yürek onlarda yok. Nokta.

Kimse kalkıp bize İmamoğlu’nun ne kadar enerjik olduğunu, tüm yorgunluğuna rağmen Anıtkabir’e çıktığını vs anlatarak maval okumasın. Aynı İmamoğlu, Süleyman Soylu iki kükrediğinde, ilk önce bir HDP’liyi kapıya koydu. ‘Müesses Nizam Tanrısı’ na verilecek ilk kurban, sizce neden İmamoğlu’nu da seçtiren bir Kürt oldu dersiniz?

Evet, hiçbiri Demirtaş’ın üstünden atlayarak siyaset yapamıyor. Etik anlamda aşamayacakları bir duvar ördü çünkü Demirtaş. Ona saygı duymadan, onu anmadan, ondan bahsetmeden yürümek zor artık.

Adı ağıza her alındığında yükselen alkışların derin anlamını hepimiz biliyoruz. Onlar da biliyor. Direnen ve gram taviz vermeden, dört duvar arasında olmasına rağmen yıllardır onuruyla siyaset yapan ve ricası, talebi, isteği kitlelerin gönlünde baş göz edilen Demirtaş gerçekliği, bu ülkenin direnen, hak ve özgürlük mücadelesinin parçası olan tüm kesimlerin büyük bir kazanımıdır bu yanıyla. Bu geleneği yaratan siyasetin iradesi ve belirleyiciliği bu nedenle değişim ve dönüşüm talebinin de ana motorudur.

Özgür Özel’in ve onunla hareket eden kadroların “CHP’yi sola çekme” iddiası ne kadar gerçekçi yakında göreceğiz. Akşener’e, milliyetçi liberal İmamoğlu’na minnetle işe başlayan birisi için fazla iddialı gibi bu söylemler.

Akşener’den kapı açmasını rica eden, İmamoğlu’nun ziyaretini nezaket buyurması olarak okuyan ve yerlere kadar eğilen cümleler kuran birisi için liderlik ceketi çok büyük bence.

Partiyi sola çekme mevzusunun turnusolü, Kürt sorunu ve onun siyasi iradesi olan HEDEP’e yaklaşımdır ve iddia ediyorum ki Özgür Özel ve İmamoğlu, Akşener’in siyasi hesaplarının dışına çıkamayacaklardır.

Bu iddiamı mutlak yaşanması gereken olarak görmüyorum, aksine yanılmak istiyor ve hayatın öğreticiliği karşısında başımı öne eğmeyi diliyorum.

Kılıçdaroğlu’nun kimliğini, Aleviliğini dahi tehlike olarak gören bir partiye açılan ittifak kapısının ağır sonuçları olacağını söylemek ise bir iddia değil, Kılıçdaroğlu’nun başına örülen çoraptan çıkardığım bir sonuç sadece.

Akın Olgun: Siyasi nedenlerle 7 yıl tutuklu kaldı. 2002’de İngiltere’ye yerleşti. 2009-2015 yıllarında BirGün gazetesinde haftalık yazılar kaleme aldı. Gazete ve haber portalları aracılığıyla düzenli olarak okurlarıyla buluştu. Adları Saklıdır, Ecel Öyküleri, Karanfil Mevsimi, Kül Sesleri ve El Alem adlı kitapları kaleme aldı. Olgun’un “Sokaksızlar” (White) ve “İnat” “Farewell” (Veda) adlı öyküleri kısa metraj olarak beyaz perdeye aktarıldı ve senaryosunu yazdığı Fısıltılar (Whispers) adlı kısa metraj filmi Feel The Reel Uluslararası Film Festivali’nden üç dalda ödüle layık görüldü.

QOSHE - Özgür Özel, İmamoğlu ve “bazı şeyler” - Akın Olgun
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Özgür Özel, İmamoğlu ve “bazı şeyler”

47 13
08.11.2023

Politika ve onun aktörleri, kitlelere heyecan verdiği ölçüde değişim gücü ve talebini temsil edebilirler. Kitlelerin bu yönde bir talebi olduğunu tespit ediyorsak, kendimizin de değişmemiz gerektiğini kabul ediyoruz demektir. Değişim tespiti yapıp, bunu sadece kitlelerden beklemek, kendimizi tespit eden pozisyonuna almak ukalalığı olur yoksa.

İmamoğlu ve Özgür Özel’in, değişim, dönüşüm yerine yenilik talepleri örneğin, bu yanıyla bir farklılığı işaret ediyor. Siyasal ve toplumsal anlamda değişim talep etmek, mevcut olanın geri ve tutucu olduğunu varsayarak, onu aşacak daha ileri bir siyasal projeyi talep etmek demektir.

Liderlik bazında bir “yenilik” talebi ise, parti içi mücadelede iktidar olma söyleminden ibarettir ki, eleştirdiğini tekrar etmekten belki bir tık ileri olabilir.

Kitlelerin dönüşüm talebini, öfkesini, iradesini sadece parti içi liderlik kavgasının aracı olarak kullananlar daha büyük bir hayal kırıklığının yaratıcısı olmaktan da kurtulamazlar.

Tabandan gelen eleştirilere “vız gelir, tırıs giderler” diyen bir liderlik anlayışının o partiye katacağı tek şey daha büyük şov ve daha büyük popülizm olabilir. Bunun getirisi ise kısa vadede kitlelerin gazını alma, uzun vadede ise vasata bile hasret kalmak olacaktır.

Bir yanınıza Nagehan Alçı’yı, bir yanınıza Ertuğrul Özkök eskisini alıp, partiyi “sola çekme” iddiası ile kitleleri bunu alkışlamaya çağırırsanız, partiyi sağa çektiğini söylediğiniz kişinin aslında sizden daha ileride olduğunu da itiraf etmiş olursunuz. Eleştirdiğinizin sağına düşmüş olmayı “sol” diye satamazsınız vesselam.

Demirtaş’a neden selam vermek zorunda kaldığınızın cevaplarından sadece biridir bu aynı zamanda. “Anayasaya aykırı ama evet” derken gıkını çıkarmadığınız ve siyasetçilerin cezaevlerine götürülmesini........

© Artı Gerçek


Get it on Google Play