Gelin günümüzde sınıf mücadelesinin ateş hatlarına Kuzeyden Güneye doğru bir göz atalım:

Karadeniz ve Doğu Avrupa cephesine Rusya, ABD emperyalizminin güdümündeki Ukrayna’ya ve diğer ülkelere karşı üç yıldır savaşıyor.

Doğu Akdeniz ve Batı Asya cephesinde Türkiye, ABD’nin güdümündeki FETÖ Gladyosuna, PKK Terör Örgütüne ve DEAŞ terör örgütüne karşı savaşıyor. Ayrıca Ege ve Kıbrıs’ta silahlı güçleriyle ABD-İsrail-Yunanistan tehdidine karşı cephe tutuyor.

Yine Batı Asya cephesinde Suriye, ABD emperyalizminin müdahalesine karşı on yıldır toprak bütünlüğü için savaşıyor.

Doğu Akdeniz cephesinde Filistin, İsrail Siyonizmine ve ABD emperyalizmine karşı savaşıyor.

Umman Denizi cephesinde Yemen, ABD güdümlü güçlere karşı savaşıyor.

Düne kadar Afganistan, ABD emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı savaştı ve zafer kazandı.

Azerbaycan Karabağ’da, Abhazya kendi coğrafyasında vatan bütünlüğü için ABD denetimindeki Ermenistan’a ve Gürcistan’a karşı savaştan zaferle çıktılar.

Ateş hattında olmayan ancak her an sıcak çatışmaların çıkacağı cepheler de var. Hürmüz Boğazında İran, Tayvan Boğazı’nda Çin Halk Cumhuriyeti ve Pasifik bölgesinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti devlet güçleriyle ve milletleriyle ABD emperyalizmi ve güdümündeki ülkelere karşı tetikteler. Afrika ve Latin Amerika’da da Cezayir, Libya, Venezuela ve Küba gibi ABD tehdidine karşı cephe tutan ülkeler var.

21. yüzyılın sınıf mücadelesi cephelerine göz attık. Evet, bu savaşların hepsi uluslararası alandaki sınıf mücadeleleridir.

19. yüzyılda değiliz. O zaman devrimin odağı, Avrupa idi. 1830 devrimleri, 1848 devrimleri, 1871 Paris Komünü, hepsi Avrupa’da ve gelişmiş kapitalist ülkelerde oldu. Guizot, Thiery ve Mignet gibi Fransız Liberal burjuva tarihçileri ile Marx ve Engels gibi Bilimsel Sosyalizmin büyük teorisyenleri o dönemin emekçi sınıflarının mücadelesine dayanarak teori kurdular.

20. yüzyılın eşiğinde yeni bir döneme girildi. Gelişmiş ülkelerin kapitalist sınıfları, sermaye ihracına yöneldiler ve emperyalist karakter kazandılar. Sömürgelerden elde ettikleri kârlarla kendi işçi sınıflarını da yatıştırdılar. Marx ve Engels, hayatlarının sonlarında bu gelişmeyi gördüler ve gözlerini Rusya, Türkiye ve Çin’e çevirdiler. Çünkü gelişmiş kapitalist ülkelerde burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki mücadele keskinliğini kaybediyordu. Buna karşılık emperyalizm ile Ezilen Dünya arasındaki çelişmeler keskinleşti. Sınıf mücadelesinin odağı Asya’ya kaydı. Devrimler birbiri ardı sıra Asya’nın köylü ülkelerinde oldu.

20. yüzyılda işçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesi arka plana düşerken, Ezilen Milletlerin Ezen Milletlere karşı mücadelesi ön plana geçti. İşte o koşullara bakarak Lenin, devrim odağının Avrupa’dan Asya’ya, Batıdan Doğuya kaydığını teorik düzlemde açıkladı. Artık devrim, işçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesi zemininde değil, Ezen milletlerin emperyalizme karşı mücadelesiyle, emperyalizmin zayıf halkasında olacaktı. Ve öyle oldu.

20. ve 21. Yüzyıla bakıyoruz: Devrim ve sınıf mücadelesi, Avrupa, Kuzey Amerika gibi kapitalizmin geliştiği ülkelerde değil, Rusya, Türkiye, İran, Çin, Kore, Vietnam, Laos, Kamboçya, Cezayir, Küba, Nikaragua, Venezuela gibi emperyalizmin baskısı altındaki köylü ülkelerinde yükseldi. Lenin’den sonra Mao Zedung bu dönemin Millî Demokratik Devrim ve sosyalizmi inşa teorisini üretti.

Çağımızın teorisyenleri, Ezilen Milletlerin Ezen Milletlere karşı mücadelelerinin uluslararası alandaki sınıf mücadelesi olduğunu saptadılar. Emperyalizmin kendisi tekelci sermaye sınıfıydı, ona karşı savaşan Ezilen Milletler de sınıflardan oluşuyordu ve sınıfsal konumdaydılar.

21. yüzyıl, 19. Yüzyılın değil, 20. Yüzyılın devamıdır. Devrim odağı Asya’dadır.

Çağımızın sınıf mücadelesi üç dinamiğe sahiptir:

Bir: Bağımsızlık için mücadele eden devletler.

İki: Devlet kurmak için mücadele eden sömürge milletleri.

Üç: Halk iktidarı için mücadele eden halklar.

Bu üç kuvvet içinde devrimin uluslararası alandaki esas kuvveti, devletlerdir. Bugün ön cephede Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Türkiye, İran, Suriye, Filistin, Venezuela gibi devletleri görüyoruz.

Çin gibi, Rusya gibi, Hindistan gibi, Türkiye gibi, Mısır gibi, İran ve Cezayir gibi, 20. Yüzyılın başlarında ezilen konumda olan ülkeler, devrim yaparak Gelişen Ülkeler haline geldiler ve ezilen insanlığın en ön cephesine geçtiler. Çünkü uluslararası alanda sınıf mücadelesini yürütebilecek devlete ve orduya sahipler. Gerçek budur!

Devletli olmanın sınıf mücadelesindeki önemini Marx’tan da okuyabilirsiniz, Lenin’den, Atatürk’ten, Mao’dan, devlet kurmak için bağımsızlık savaşı veren bütün devrim önderlerinden öğrenebilirsiniz.

Bu gerçeğin toplumsal ekonomik bir temeli var. Emperyalizmin amacı, azamî kâra ulaşmak için dünyanın geri kalan ülkelerini devletsiz bırakmayı hedefler. Çünkü devlet, iç piyasasını koruyarak, gümrükleriyle, kamu ekonomisiyle, çiftçiye verdiği destekle vb emperyalist sömürüyü sınırlar. Lenin, Emperyalist Ekonomizm Marksizmin Bir Karikatürü başlıklı kitabında bu olayı anlatır. Dolayısıyla devlet örgütüyle yapılan mücadele, aynı zamanda sınıf mücadelesidir.

Çağımızda millî devlet mevzisi, uluslararası sınıf mücadelesinin esas mevzisidir. Emekçilerin hakim sınıflara karşı mücadelesi ise, ikincil konumdadır ve esas mevziyle bağlantılıdır. Gerçekler, yüzyıldır böyle ve teori de pratikten üretiliyor, yoksa kitap sayfalarından değil.

Bugün sınıf mücadelesinin ve devrimin esas cephesi, Gelişen ve Ezilen ülkelerin emperyalizme karşı mücadele cephesidir. Buna millî cephe de diyebilirsiniz. Dolayısıyla Fransız Devriminden kalan Sağ-Sol bölünmesi, bugün millet ile emperyalizm arasındaki bölünmedir. O nedenle günümüzdeki saflaşmanın Millî ile Gayrimillî arasında olduğunu saptamak, sınıf mücadelesi gerçeğine uygundur. Dünya ölçeğinde üzerinde birleşilen teori de budur. Vatan Partisi olarak, Çin, Rusya, Azerbaycan, İran, Batı Asya ülkeleri ve Latin Amerika’daki uluslararası konferanslarda Türkiye’yi temsil ediyoruz. Artık dünyanın hiçbir yerinde 19. Yüzyılın teorisiyle 21. Yüzyılı açıklamaya kalkan yok. Varsa da ciddiye alan yok.

YARIN: BURSA İZNİK’İN TACİR KÖYLÜLERİ RUSYA KAPISININ AÇIK OLMASINI İSTİYOR

QOSHE - 21. yüzyılda ön cephedeki sınıf mücadelesi - Doğu Perinçek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

21. yüzyılda ön cephedeki sınıf mücadelesi

53 66
17.03.2024

Gelin günümüzde sınıf mücadelesinin ateş hatlarına Kuzeyden Güneye doğru bir göz atalım:

Karadeniz ve Doğu Avrupa cephesine Rusya, ABD emperyalizminin güdümündeki Ukrayna’ya ve diğer ülkelere karşı üç yıldır savaşıyor.

Doğu Akdeniz ve Batı Asya cephesinde Türkiye, ABD’nin güdümündeki FETÖ Gladyosuna, PKK Terör Örgütüne ve DEAŞ terör örgütüne karşı savaşıyor. Ayrıca Ege ve Kıbrıs’ta silahlı güçleriyle ABD-İsrail-Yunanistan tehdidine karşı cephe tutuyor.

Yine Batı Asya cephesinde Suriye, ABD emperyalizminin müdahalesine karşı on yıldır toprak bütünlüğü için savaşıyor.

Doğu Akdeniz cephesinde Filistin, İsrail Siyonizmine ve ABD emperyalizmine karşı savaşıyor.

Umman Denizi cephesinde Yemen, ABD güdümlü güçlere karşı savaşıyor.

Düne kadar Afganistan, ABD emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı savaştı ve zafer kazandı.

Azerbaycan Karabağ’da, Abhazya kendi coğrafyasında vatan bütünlüğü için ABD denetimindeki Ermenistan’a ve Gürcistan’a karşı savaştan zaferle çıktılar.

Ateş hattında olmayan ancak her an sıcak çatışmaların çıkacağı cepheler de var. Hürmüz Boğazında İran, Tayvan Boğazı’nda Çin Halk Cumhuriyeti ve Pasifik bölgesinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti devlet güçleriyle ve milletleriyle ABD emperyalizmi ve güdümündeki ülkelere karşı tetikteler. Afrika ve Latin Amerika’da da Cezayir, Libya, Venezuela ve Küba gibi ABD tehdidine karşı cephe tutan ülkeler var.

21. yüzyılın sınıf mücadelesi cephelerine göz attık. Evet, bu savaşların hepsi uluslararası alandaki sınıf mücadeleleridir.

19. yüzyılda değiliz. O zaman devrimin odağı, Avrupa idi. 1830 devrimleri, 1848 devrimleri, 1871 Paris Komünü, hepsi Avrupa’da ve gelişmiş kapitalist ülkelerde oldu. Guizot, Thiery ve Mignet gibi Fransız Liberal burjuva tarihçileri ile Marx ve Engels gibi Bilimsel Sosyalizmin büyük teorisyenleri o dönemin emekçi sınıflarının mücadelesine dayanarak teori kurdular.

20. yüzyılın eşiğinde yeni bir döneme girildi. Gelişmiş........

© Aydınlık


Get it on Google Play