1970’li yılların sonlarıydı. Üç Büyükler olarak kabul edilen Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş basketbolda pek parlak günler yaşamıyorlardı. Gerçi o sezon Beşiktaş play-off‘u son maçta kaçırmıştı. Fenerbahçe ve Galatasaray küme düşmüşler, sezon sonunda ise küme düşme kaldırılmıştı. O günlerde üç takım maçların oynandığı Spor ve Sergi Sarayı’nda hafta içinde birbiri ardına antrenman yapıyorlardı.

Beşiktaş’ın o sezonki teknik direktörü rahmetli Mehmet Baturalp, bir antrenmanın sonunda bir genç oyuncusunu “Derslerinin iyi olmadığını duydum. Derslerini düzeltmezsen seni antrenmanlara almam” diye uyardı. Baturalp, babacan tavrıyla “Basketboldan hayatınızı kazanamazsınız. Basketbol bir hobi” diye devam etti. O yıllarda basketbolcuların çoğunun ek işi vardı, yani basketbola meslek demek zordu. Günümüzde yayın, reklam ve sponsorluk gelirleriyle farklı bir durum yaşanıyor.

Futbolda ise o yıllarda durum biraz daha iyiydi. Özellikle üç büyüklerde oynayan “yıldız” oyuncular o zamana göre iyi paralar kazanabiliyorlardı. Ancak meslek yaşamları kısaydı. Sakatlık gibi şanssızlıkları olmazsa, 30’lu yaşlarla birlikte jübile planları yapılmaya başlanıyordu. “Emeklilik ikramiyesi” yerine geçen jübile geliri için futbolcular zengin iş adamlarının kapılarını bizzat çalarak, jübile maçının davetiyesini satıyorlardı.

Hatta Galatasaray’ın efsane kaptanlarından B.Mehmet jübile maçı için beklendiği rakip ayarlanmadığından son dakikada Fenerbahçe’ye transfer olmuş ve bir sezon bu kulüpte oynamıştı. Avrupa maçları ve milli maçlar derken futbol sezonunun uzamasından dolayı yıllar içinde jübile maçları da, sezon başlarında tribünleri dolduran TSYD turnuvaları da son buldu. Gerçi kulüplerin sembolü haline gelecek kadar aynı takımda uzun süre oynayan futbolcu da kalmadı. Artık takımdaki ilk sezonlarında bile kaptan olan futbolcular bile görmek mümkün.

Futbol yaşamları biten sporcular için her biri ayrı bir filmin konusu olabilecek hikayeler de başlıyor. Profesyonel futbolu eğitimle birlikte sürdürmek kolay değil. Üniversite mezunu olan futbolcular parmakla gösteriliyordu. Aktif futbol yaşamları bitince teknik direktör veya yorumcu olmak seçenekleri var. Ancak bu hepsi için mümkün olmadığından ticarete atılanlar, iflas edenler, kanunsuz işlere bulaşanlar da oluyor; Avrupa Gol Kralı hapis yatabiliyor. Birikimlerini kumarda yitirenler son zamanlarda, YouTube’da sansasyonel açıklamalar yaparak gündemde kalmaya çalışıyorlar.

Son günlerde futbol denince akla sahadaki oyun dışında birçok konu geliyor. VAR kararları, hakem hataları, daha doğrusu kasten yapıldığı iddia edilen hatalar derken konular zincirine bir de “fon” skandalı eklendi. Zira bu konuda suçlu mu, müşteki mi, tanık mı oldukları henüz kesinleşmeyen kişilerin çoğu futbolcu, üstelik ünlü futbolcu, teknik direktör, menajer veya onların yakınları. Hatta bu skandal adını ünlü bir teknik direktörden alıyor. Ancak herkesin bu fona o söz konusu olduğu için katılmasına rağmen bu kişinin adı iddianamede geçmiyor. Onun adıyla anıldığı için basının önemli kısmı bu konuyu uzun süre görmezden geldi.

Ortada şike, bahis ve fon skandalları var, ancak bu konulara renkli gözlüklerle bakmaya devam edenler çoğunlukta. Hatta işi haber yapanları tehdit etmeye kadar vardıranlar bile var. Sosyal medyada taraftarlık adına tepki gösterenlerin yazdıklarının taraftarlıkla alakası yok. Zaten büyük bir çoğunluk spor değil, kavga izlemeyi tercih ediyor. Sağlıklı olmayan bir ruh hali diyebiliriz. Ancak aralarında kendilerini gazeteci olarak tanımlayıp meslektaşına salasını okutma tehdidinde bulunanların durumu mesleği geçtik, insan olmak açısından bile vahim.

Aslında ortada “mağdur” yok. Olmayacak duaya amin diyerek, gerçek olması mümkün olmayan bir faiz elde edeceklerini düşünenler nasıl tanımlanır bilmiyorum. Milyonlarca dolar elden ve belgesiz olarak hangi düşüncelerle ve nasıl bir ruh hali içinde teslim edilir? Pastane köşelerinde miktarını telaffuz etmesi bile zor olan paraların o zaman “yatırım danışmanı” dedikleri, sonra “dolandırıcı” diye suçladıkları kişiye vermenin açıklaması nasıl yapılabilir? Üstelik bunu yaparken tefecilik, vergi kaçırma gibi suçlar işledikleri söylenebilir; hatta tehdit ve darpetmeye varan olaylar yaşandığı konuşuluyor. Yani “para kaptırmadılar”, “kapmaya” çalışırken ellerindekilerden oldular. 1’e 3 kazanacaklardı, kaybettiler. Günümüzde futbolcular geçmiş yıllara oranla daha fazla kazanıyorlar. Fakat kazanma süreleri kısa ve futbol yaşamlarının sonuna yaklaştıkça, endişeleri de artıyor. Eski bir futbolcunun dediği gibi, “Futbolcular büyük zorluklarla para kazanıyorlar. Ancak arkadaşlar bu kez hem kolay, hem de çok kazanmak istemişler.”

QOSHE - Futbolcular kolay ve çok kazanmak istediler - Kamil Erdoğdu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Futbolcular kolay ve çok kazanmak istediler

35 22
27.11.2023

1970’li yılların sonlarıydı. Üç Büyükler olarak kabul edilen Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş basketbolda pek parlak günler yaşamıyorlardı. Gerçi o sezon Beşiktaş play-off‘u son maçta kaçırmıştı. Fenerbahçe ve Galatasaray küme düşmüşler, sezon sonunda ise küme düşme kaldırılmıştı. O günlerde üç takım maçların oynandığı Spor ve Sergi Sarayı’nda hafta içinde birbiri ardına antrenman yapıyorlardı.

Beşiktaş’ın o sezonki teknik direktörü rahmetli Mehmet Baturalp, bir antrenmanın sonunda bir genç oyuncusunu “Derslerinin iyi olmadığını duydum. Derslerini düzeltmezsen seni antrenmanlara almam” diye uyardı. Baturalp, babacan tavrıyla “Basketboldan hayatınızı kazanamazsınız. Basketbol bir hobi” diye devam etti. O yıllarda basketbolcuların çoğunun ek işi vardı, yani basketbola meslek demek zordu. Günümüzde yayın, reklam ve sponsorluk gelirleriyle farklı bir durum yaşanıyor.

Futbolda ise o yıllarda durum biraz daha iyiydi. Özellikle üç büyüklerde oynayan “yıldız” oyuncular o zamana göre iyi paralar kazanabiliyorlardı. Ancak meslek yaşamları kısaydı. Sakatlık gibi şanssızlıkları olmazsa, 30’lu yaşlarla birlikte jübile planları yapılmaya başlanıyordu. “Emeklilik ikramiyesi” yerine geçen jübile geliri için futbolcular zengin iş adamlarının kapılarını bizzat çalarak, jübile maçının davetiyesini satıyorlardı.

Hatta Galatasaray’ın efsane kaptanlarından B.Mehmet jübile maçı için beklendiği rakip ayarlanmadığından son dakikada Fenerbahçe’ye transfer olmuş ve bir sezon bu kulüpte oynamıştı. Avrupa maçları ve........

© Aydınlık


Get it on Google Play