Raporu incelediğimiz yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. GIDA EGEMENLİĞİ (FOOD SOVEREIGNTY) Dünyada tarım sektörünün üretim girdilerinden (tohum, tarımsal ilaçlar vd.) üretime (sözleşmeli çiftçilik vb.) ve hatta ürünlerin pazarlanmasında ÇÜŞ’lerin denetimi söz konusu olunca, uluslararası bir çiftçi ve küçük gıda üreticisi örgütü olan La Via Campesina tarafından 1993 yılında bu kavram ortaya atılmıştır. Gıda egemenliği kavramı ile gıda üretiminin yerel kaynaklara dayandırılmasının öneminin altı çizilmekte; adil, güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir tarımsal üretim olanağı sağlayacak ticaret politika ve uygulamalarının gerçekleştirilmesine işaret edilmektedir. Gıda egemenliği için La Via Campesina tarafından yedi ilke belirlenmiştir. Bu yedi ilke; 1) Gıda temel bir insan hakkıdır 2) Toprak reformu 3) Doğal varlıkların korunması 4) Gıda ticaretinin yeniden düzenlenmesi 5) Küresel açlığın sonlandırılması 6) Sosyal barış 7) Demokratik kontrol olarak saptanmıştır. Bu ilkeler genişletilerek ve geliştirilerek daha kapsamlı somut siyasa hedeflerine dönüştürülmesi önerilmektedir. Gıda egemenliği aynı zamanda bir mutfak savaşları olgusunu da içermektedir. Örneğin geç kapitalizmin “fast food” (eleştirel söylemle junk food-çöp gıda) yemek tarzı ve “McDonaldlaştırma” tam da bu bağlamda tipik bir örnek olarak karşımıza “Cocacolonization” sürecini getirmektedir. Gıda egemenliği konusuna dikkat çeken Osman Nuri Koçtürk’ün Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi kitabı oldukça eski ama bir klasiktir. Koçtürk yapıtında zeytinyağının yerine margarini nasıl yerleştirdiklerini, ABD gıda yardımlarını çok edebi bir dille anlatır.

SKA2’nin vurguladığı açlık sorununun nedeninin gıda yetersizliğinden çok adaletsiz gıda dağıtım sistemi olduğu genel kabul görmüş bir düşüncedir. İşte bu kavramla bu soruna dikkat çekilmek istenmektedir. Bu kavramın ilk kez gündeme gelmesi dolaylı olarak 2009 yılında New York'ta toplanan BM Küresel Gıda Krizi ve Gıda Hakkı toplantısında şu ifadeyle ortaya atılmıştır:

"varsıllar, komşuları, tüm insan ve canlıların ortak yaşam alanı olan dünya üzerinde olumsuz etkiler yaratan yaşantı ve tüketim yapılarını değiştirmelidirler".

Açlığa neden olan adaletsizliğe son vermeyi özgörev edinmiş düşünce kuruluşu olan ve Food First (Institute for Food and Development Policy) adlı kuruluş, kapitalist sistem ile gıda sisteminin hastalıkları arasındaki bağı ortaya çıkarmaya çalışmakta, gıdanın emtiaya nasıl dönüştürüldüğünü, çiftçilerin geçim kaynaklarının nasıl yok olduğunu, gezegenin ve insanların sağlığının nasıl yok edildiğini göstermeye çabalamakta, yiyecek merceğinden bakarak büyük toplumsal yoksunlukları ve çevresel maliyetleriyle kapitalizmin tarihsel işleyişini aktaran dikkat çekici bir açıklama sunmaktadır.

İlk iki kavramın gıda sorunsalının çözümünde temel amaç olduğu açıktır. Son iki kavram ile kapitalizmin ve de emperyalizmin piyasa başarısızlıklarına dikkat çekilmektedir. FAO’nun 2014’te ortaya koyduğu Gıda Güvencesizliği Deneyim Ölçeğine (Food Insecurity Experience Scale: FIES) göre gıda güvencesi durumu üç düzey olarak tanımlanmıştır:

Gıda güvencesi (gıdaya hem nitel hem de nicel olarak yeterli erişim durumu)

Ilımlı gıda güvencesizliği (hanehalkının gıdayı elde edebilmelerindeki belirsizlikler nedeniyle gıdanın niteliğinde veya niceliğinde vazgeçme durumu)

Şiddetli gıda güvencesizliği (hanehalkının gıdasız kalması, hatta günlerini hiçbir şey yemeden geçirmeleri)

Gıda maliyetleri ve gıdaya parasal güç boyutunda erişebilmeyi ele alırken diyet tipleri üçe ayrılmaktadır:

Salt enerji gereksinmesini sağlayan diyet (energy sufficient diet): iş için gerekli olan kalorinin buğday, pirinç gibi nişasta bazlı yiyeceklerle sağlandığı diyettir.

Besinlerin yeterli miktarda alındığı diyet (nutrient adequate diet): 23 makro ve mikro besinin dengeli bir karışımla alındığı diyettir.

Sağlıklı diyet (healthy diet): ikinci diyet tipine göre daha zengin bir diyet olup, yeterli kalori ve besinin farklı gıda gruplarından farklı gıdalarla alınması anlamında bir diyettir.

FAO, diyet tipinin sağlık ve iklim değişikliği açılarından saklı (gizli) maliyetlerinin ölçülebilmesi için sağlıklı diyetin de dört alt tipe ayırıyor: hayvansal gıdaların az veya biraz kullanıldığı yarı vejetaryan yani fleksitaryan (flexitarian) diyet, balıktan başka et ürünün kullanılmadığı pesketaryan (pescatarian) diyet, mandıra ürünleri ve yumurtanın yenip et ve balığın yenilmediği vejetaryan (vegetarian) diyet ve mandıra ürünleri ve yumurtanın da yenilmediği vegan (vegan) diyet. Diyet konusunda uluslararası sermayenin kimi diyetleri desteklediği, bu konuda farklı bir çizgi izlenmesi gerektiği konusunda Cambell’in dilimize de çevrilen Çin Etüdü oldukça önemli bir yapıttır. Bunların her birinin sağlık ve iklim değişikliği konularında saklı maliyetleri (arazi kullanımından enerji kullanımına, su ayak izine dek) farklı sonuçlar olarak çıkmaktadır.

Endüstri 4.0’a benzer biçimde Gıda 4.0’dan söz edilmektedir. Gıda 1.0’da ateşin bulunması ile pişirme; Gıda 2.0’da gereksinimler için bitki ve hayvan yetiştirme; Gıda 3.0’da gıda endüstrisinin kurulması; Gıda 4.0’da ise akıllı gıda üretimi nitelemesi yapılmaktadır. Akıllı gıda üretiminde topraksız bitki üretimi, bitki gereksinimlerinin bilgisayarla denetimi, döllenme için özel yetiştirilmiş arıların kullanılması gibi uygulamalar gündeme geliyor.

Devam edecek....

QOSHE - FAO Gıda Güvencesi ve Beslenme Raporu 2023 (II) - Melih Baş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

FAO Gıda Güvencesi ve Beslenme Raporu 2023 (II)

21 16
20.11.2023

Raporu incelediğimiz yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. GIDA EGEMENLİĞİ (FOOD SOVEREIGNTY) Dünyada tarım sektörünün üretim girdilerinden (tohum, tarımsal ilaçlar vd.) üretime (sözleşmeli çiftçilik vb.) ve hatta ürünlerin pazarlanmasında ÇÜŞ’lerin denetimi söz konusu olunca, uluslararası bir çiftçi ve küçük gıda üreticisi örgütü olan La Via Campesina tarafından 1993 yılında bu kavram ortaya atılmıştır. Gıda egemenliği kavramı ile gıda üretiminin yerel kaynaklara dayandırılmasının öneminin altı çizilmekte; adil, güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir tarımsal üretim olanağı sağlayacak ticaret politika ve uygulamalarının gerçekleştirilmesine işaret edilmektedir. Gıda egemenliği için La Via Campesina tarafından yedi ilke belirlenmiştir. Bu yedi ilke; 1) Gıda temel bir insan hakkıdır 2) Toprak reformu 3) Doğal varlıkların korunması 4) Gıda ticaretinin yeniden düzenlenmesi 5) Küresel açlığın sonlandırılması 6) Sosyal barış 7) Demokratik kontrol olarak saptanmıştır. Bu ilkeler genişletilerek ve geliştirilerek daha kapsamlı somut siyasa hedeflerine dönüştürülmesi önerilmektedir. Gıda egemenliği aynı zamanda bir mutfak savaşları olgusunu da içermektedir. Örneğin geç kapitalizmin “fast food” (eleştirel söylemle junk food-çöp gıda) yemek tarzı ve “McDonaldlaştırma” tam da bu bağlamda tipik bir örnek olarak karşımıza “Cocacolonization” sürecini getirmektedir. Gıda egemenliği konusuna dikkat çeken Osman Nuri Koçtürk’ün Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi kitabı oldukça eski ama bir klasiktir. Koçtürk yapıtında zeytinyağının yerine margarini nasıl yerleştirdiklerini, ABD gıda yardımlarını çok edebi bir dille anlatır.

SKA2’nin vurguladığı açlık sorununun nedeninin gıda yetersizliğinden çok adaletsiz gıda dağıtım sistemi olduğu genel kabul görmüş bir düşüncedir.........

© Aydınlık


Get it on Google Play