Yaptığı cover’larla geniş kitlelere ulaşıp sonrasında kendi yolunu çizen İdil Ateş, yeni teklisi “Dönüyorum Gerçeğe”yi BBI Music etiketiyle dinleyiciyle buluşturdu.

Başta kendisi olmak üzere, herkese, her şeye karşı kılıcını çekerek açtığı yeni sayfayı gösteren Ateş’le, müzik kariyerini ve yeni şarkısını konuştuk.

İsmini 2020 yılında, Can Ozan, Madrigal, Sedef Sebüktekin’in gibi sanatçı ve grupların şarkılarını cover’layarak Youtube’ta yayınlanman vesilesiyle duyduk. Aslında enteresan bir hikâye. Zira bu isimlerin şarkılarını kendince çalıp söyleyen onlarca müzisyen var. Sence, dinleyici senin cover’larında ne buldu? Fark, sır, her neyse, neydi?

Pandemi zamanında belki de liseden beri hiç dokunmadığım gitarımın varlığını tekrar hatırladım. Herkes gibi ben de kendime bir uğraş arayışı içindeydim. Önce kendi kendime çalıp söylemeye, sonra arkadaşlarıma atmaya başladım şarkıları. “Kızım niye paylaşmıyorsun bunları?” dendiği günü çok net hatırlıyorum. Neden olmasındı ki?

Telefonumla kayıt alıp yine telefonda düzenlemeler yapıp Youtube’a yüklemeye başladım. Bunları yaparken hiçbir beklentim yoktu aslında. Sadece birkaç arkadaşımın fikriyle “öylesine” başlattığım bir seriydi.

Sanırım o dönemki psikolojik yorgunluğum, seçtiğim şarkıları söylerken dinleyiciye çok geçti. Bu da dinleyicimin yavaş yavaş büyümesini sağladı sanırım. Duygu… Sır, sanırım buydu.

Sonrasında kendi şarkılarını yayınlamaya başlamak da bir risk taşıyor bence. Zira cover kanadından gidip kendine o tarafta yol açan pek çok kişi var. Genel bir “tribute” sanatçıları diyebiliriz kısaca. Dinleyici ona alıştıktan sonra sanatçı kendi şarkısını yayınlayınca biraz uzaklaşma olabiliyor. Sende nasıl vuku buldu bu durum?

Dinleyici benden hiç uzaklaşmadı. Hatta cover’larımdan daha çok dinlendi. İlk şarkım “Kayıp Galaksi”yi bağımsız olarak paylaştıktan sonra hiç beklemediğim bir ilgiyle karşılaştım. Cover’lardan da daha çok ilgi çekmişti. Yine bunun sebebinin, yaptığım şeyi çok benimsemem ve tüm duygumu katarak yapmam olduğunu düşünüyorum.

Şu ana kadarki şarkılarında belli bir türe hiç bağlı kalmamışsın. Bu rahat “oyun alanına” sahip olma imkânı herkese nasip olmuyor. Kendine güvenle de alakası var, arayışla da, deneme yanılmayla da. Sen bu alanı kendine henüz erken yaşta nasıl açtın?

En başından beri müziğin benim için bir rahatlama alanı olduğunu kabul ettim. Bir yandan mühendislik okuyan bir öğrenci olduğum için müzik benim için bir terapi alanı oldu. O yüzden kendimi hiç bu alanda kısıtlama ihtiyacı hissetmedim. O an ne düşünüyorsam, ne hissediyorsam onu yaptım. Müziğim buna göre şekillendi.

Kendime güvendim, çünkü yaptığım işten hep emin oldum. Üretmiş olmak için üretmedim. Bu alanı da böyle sağladım. Gerçeğimi bozmadan, kasmadan.

Yeni şarkına gelecek olursak… “Dönüyorum Gerçeğe” diye net bir ifadeyle karşımızdasın. Neredeydin, neler yapıyordun, döndüğün yerdeki “gerçekten” kastın nedir?

Müzik, dediğim gibi benim terapi alanım oldu her zaman. Bir yandan da üniversite son sınıfta olduğum için hayatta gerçekten neyi yapmak istediğimi düşündüğüm çok ağır bir döneme girdim. Bu süreç biraz uzun sürdü. Zaten şarkılarımın arasındaki süre de bu sebeple artarak devam etti.

Bunların yanında müzikte de aklıma yatmayan şeyler yaşadığım ve beni biraz küstüren bir süreç yaşadım. Bu da yeni besteler yapmamı ve paylaşmamı engelledi. Kendimi çok zorladığımı fark ettim. Bir şeyler yapmış olmak için yapmak istemiyordum. Ara verdim. Kendimi dinledim. Neyi isteyip neyi istemediğimi çok uzun süre düşündüm. “Dönüyorum Gerçeğe” de bu süreçlerin ardından yazdığım ilk şarkı oldu. Gerçeğe, yani kendime dönüşümü kendi dilimle anlatmaya çalıştım.

“Dönüyorum Gerçeğe”nin sadece hikayesiyle değil, sound’u, altyapıları, üzerinde harcandığı mesaiyi göz önünde tuttuğumda, senin en kişisel şarkın olduğunu düşünüyorum. Katılır mısın buna?

Evet, kesinlikle katılıyorum. Önceki sorularda da anlattığım gibi müzik benim için uzun soluklu, deneme yanılmayla kendimi rahatlattığım bir alan. Biraz ara verip kendimi dinlemek sound’uma, sözlerime de daha çok yansıdı böylelikle. Şarkıyı her dinlediğimde dönemi hissedip tekrar yaşıyorum. Kendimi bulduğum ilk şarkım kesinlikle.

Şarkıda “içeride” kapattığın bir defter var. Sen de yolunu ona göre çizip hafiften delirerek aramıza dönüyorsun. Bunun sadece gönül meselesiyle bağlantısı yok sanırım. Hepimize karşı bir alınmış bir tavır gibi… Doğru mu anlamışım?

Gerçekten harika bir analiz yapmışsınız. Şarkının temasının gönül meselesiyle hiçbir alakası yok. Kendimle baş başa kalıp tabiri caizse “delirdiğim” dönemde kendimle olan savaşımın hikayesi. Kendime, herkese, dünyaya aldığım tavrı anlatıyor. Kendimle konuşmalarımı içeriyor:

“Severmiş o mutsuzluğu / Dedi ‘Korkularım hep mi doğru?”

Bu yıl için neler var ajandanda?

Kendimi her alanda geliştirmeyi hedeflediğim planlar yaptığım bir ajandaya sahibim bu sene. Akademik, sosyal, bedensel ve mental sağlığım için çok fazla planım var. Müzik için, apayrı bir sayfa açtım kendime. Sizlerin de kendimin de hiç tanımadığı ama tanımaktan keyif alacağınız bir İdil göreceksiniz.

(BS/AS)

QOSHE - “Dönüyorum Gerçeğe, kendime, herkese, dünyaya aldığım tavır” - Burak Soyer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Dönüyorum Gerçeğe, kendime, herkese, dünyaya aldığım tavır”

9 0
03.02.2024

Yaptığı cover’larla geniş kitlelere ulaşıp sonrasında kendi yolunu çizen İdil Ateş, yeni teklisi “Dönüyorum Gerçeğe”yi BBI Music etiketiyle dinleyiciyle buluşturdu.

Başta kendisi olmak üzere, herkese, her şeye karşı kılıcını çekerek açtığı yeni sayfayı gösteren Ateş’le, müzik kariyerini ve yeni şarkısını konuştuk.

İsmini 2020 yılında, Can Ozan, Madrigal, Sedef Sebüktekin’in gibi sanatçı ve grupların şarkılarını cover’layarak Youtube’ta yayınlanman vesilesiyle duyduk. Aslında enteresan bir hikâye. Zira bu isimlerin şarkılarını kendince çalıp söyleyen onlarca müzisyen var. Sence, dinleyici senin cover’larında ne buldu? Fark, sır, her neyse, neydi?

Pandemi zamanında belki de liseden beri hiç dokunmadığım gitarımın varlığını tekrar hatırladım. Herkes gibi ben de kendime bir uğraş arayışı içindeydim. Önce kendi kendime çalıp söylemeye, sonra arkadaşlarıma atmaya başladım şarkıları. “Kızım niye paylaşmıyorsun bunları?” dendiği günü çok net hatırlıyorum. Neden olmasındı ki?

Telefonumla kayıt alıp yine telefonda düzenlemeler yapıp Youtube’a yüklemeye başladım. Bunları yaparken hiçbir beklentim yoktu aslında. Sadece birkaç arkadaşımın fikriyle “öylesine” başlattığım bir seriydi.

Sanırım o dönemki psikolojik yorgunluğum, seçtiğim şarkıları söylerken dinleyiciye çok geçti. Bu da dinleyicimin yavaş yavaş büyümesini sağladı sanırım. Duygu… Sır, sanırım buydu.

Sonrasında kendi şarkılarını yayınlamaya başlamak da bir risk taşıyor bence. Zira cover kanadından gidip kendine o tarafta yol açan pek çok kişi var. Genel bir “tribute” sanatçıları diyebiliriz kısaca. Dinleyici ona alıştıktan sonra sanatçı kendi şarkısını yayınlayınca biraz uzaklaşma olabiliyor. Sende nasıl vuku buldu bu........

© Bianet


Get it on Google Play