Diyarbakır başta olmak üzere Kürdistan’ın değişik şehirlerinde hafıza ile ilgili çalışmalar yapmak üzere geçen aylarda “Şehrin Karakutusu” adlı bir projenin ilk adımları atıldı. Proje ekibi her şehrin bir hafızasının olduğunu ve bunun da toplumların değerlerini bağrında taşıdığını düşünüyor. Buradan yola çıkarak, şehirlerin ve o şehirlerde yaşayan insanların hikayelerini kendine dert ediniyor.

Hem 1990’lı yıllarda hem de 2016’dan bu yana Kürdistan’da bir “mekânkırım” ve “hafızakırım” politikasının uygulandığını belirten “Şehrin Karakutusu” ekibi, bu durumu anlatmak ve alternatif yol ve yöntemleri tartışmak amacıyla podcast ve videocast serileri düzenleyecek, haritalandırma çalışmaları yapacak ve diğer pek çok değişik formatla konuyu gündemde tutmaya çalışacak.

Ekibin kendi tabiri ile “Şehirlerin hafızasını farklı forumlarla tutmak ve bu hafıza yıkımı ile ortaya çıkan insan hakkı ihlallerini görünür kılarak yakın dönem politik hafızanın izini sürmek amacı ile yola çıkan “Şehrin Karakutusu”nu projenin kurucusu ve koordinatörü Mahir Fırat Fidan ile konuştuk.

Şehrin Karakutusu projesi nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Şehrin Karakutusu, en genel ifadeyle hafıza ve mekân çalışmalarını bir çatı altında toplayan bir mecra olarak yola çıktı. Elbette bizi bu çalışmayı yapmaya iten bazı durumlar gerçekleşti son 10 yıl içinde. Bunların başında 2016 yılında yıkılan Kürt kentlerinin yerine, Kürt halkının tarihsel gerçekliğinden bir hayli uzak olan ve biraz da derinden bakıldığında tamamen Kürt halkının toplumsal gerçekliğine zıt şehirler inşa edilmeye başlandı. Asimile etmenin bir parçası olarak görülebilecek mekânkırım ve hafızakırım, son 10 yılda en üst seviyeye geldi. Böylesi bir ortamda bu politikaların getirdiği yıkıma karşılık hafızayı tutmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Çünkü yıkılan şehirleri, Kürt tarihinin ve toplumunun kendi geçekliğine uygun, yeniden inşası için hafıza ve arşiv çalışmaları bir hayli azdı. Şehrin Karakutusu, öncelikle şehirlerin hafızasını farklı forumlarla tutmak ve bu hafıza yıkımı ile ortaya çıkan insan hakkı ihlallerini görünür kılarak yakın dönem politik hafızanın izini sürmek amacıyla yola çıktı.

Neyi dert ediniyor bu proje?

Öncelikle bu konuda şunu söyleyebiliriz: Şehrin Karakutusu şehirlerin ve o şehirde yaşayan insanların hikayelerini kendine dert ediniyor. Her şehrin bir hafızası var ve bu hafıza, toplumların değerlerini bağrında taşıyor. Yaşamı yeniden örebilmenin ve örülmüş bir yaşamın devam ettirilmesinin en önemli etkenlerinden biri hafıza çalışmalarıdır. Kürt toplumunun maruz kaldığı işgal politikalarına şöyle bakıldığı zaman, 90'lı yıllardaki köy boşaltmalarından tutalım da yakın zamanda sular altında kalan Hasankeyf’e kadar hepsi birbirinin devamı olan bir mekânkırım ve hafızakırım söz konusu. Bu yıkımlarla beraber belki bir daha geriye dönülemez şekilde birçok hikayenin üstü örtülüyor. Şehrin Karakutusu bu hikayelerin dijital bir karşılık olarak hafızada tutulmasını kendine dert ediniyor. Dengbejlik kültüründen, Kürt tarihine, Kürt sinemasına ve hatta diasporada yaşayan Kürt hafızasına kadar geniş bir yelpazede önemli hafıza çalışmalarını yapmayı kendimize dert edindik.

Göründüğü kadarıyla pek çok farklı projeyi içinde barındıran bir proje. Neler var bu projeler arasında?

Aslında yakın zamanda web sitemizin de yayın hayatına başlamasıyla beraber, ürettiğimiz içerik formları podcast, videocast, videobelgesel ve dosya yazılar şeklinde olacak. Göçten, kent hakkına, deprem bölgesinden, kaybolma tehlikesi olan kültürel pratiklere ve dillere kadar geniş yelpazede bir proje ağı var. Belki de bunlardan en önemlisi “Kaybolan Değerler Atlası” dediğimiz ve Story-Map projesi. Yani haritalandırarak hikayeyi anlatmak –tabi ki video ve podcast formatında olacak şekilde. Bunun yanı sıra Karakutu 360 Derece dediğimiz tematik konulara ilişkin videocast'lerin hazırlanacağı bir proje var. Bir diğer önem verdiğimiz çalışma da Kürt kentlerinde çalışma yapan ya da yapmış olan Amerika, Almanya, Fransa, İngiltere, Türkiye ve Rojava’dan önemli akademisyenlerle yapacağımız ve ismine “Triplets” dediğimiz Şehir, Siyaset ve Hafıza üçlemesi üzere hazırlayacağımız podcast çalışması.

Şimdiye kadar neler yaptınız?

Şehrin Karakutusu şimdiye kadar 4 projeyi yürüttü. Bunlardan ilki NewsLabTurkey’in Kuluçka Programı tarafından desteklenen Şehrin Dipsesi Podcast Programı oldu. Bu program 6 Şubat depreminden sonra yıkılan 4 kente odaklanıyor. Bu kentler Adıyaman, Hatay, Maraş ve Malatya. Bu proje, felaketin mimarisi, yani önce ve sonra üzerinden bir hafıza okuması yapıyor. Tamamladığımız diğer proje ise Sivil Düşün tarafından desteklenen Amed’te Yaşayan Son Dengbêjler. Bu proje ile de Kürt kültürünün en önemli parçalarından biri olan Dengbêjlik Kültürü’nün Amed’de yaşayan son temsilcilerine ve dengbêjlik ile olan bağlarına odaklandık. Bir de yeni kuşağa ilham olması açısında genç bir dengbêj’i çalışmaya dahil ettik. Bunlar da yakında yayınlanacak.

Tamamladığımız projeler arasında Media4Democracy’nin desteklediği “Göçün 2 Yakası: Kulp-Lice” isimli çalışma yer alıyor. Bu çalışma 90’lı yıllarda göç etmek zorunda kalan, fakat daha sonra köye dönüşlerin başlamasıyla kendi toprağına dönen ailelerin Silvan Barajı ile sular altında kalacak köylerini tekrar terk etme öyküsüne odaklanıyor.

Ve son olarak Enkaz-Üstü dediğimiz deprem bölgesinde çalışan gazetecilerin kadrajına yansıyanlara ilişkin bir arşiv çalışması yaptık. Tamamen kendi imkanlarımızla yaptığımız bu çalışmaya birçok gönüllü gazeteci arkadaşımız destek verdi. İleriye dönük projelerle ilgili de şunları söyleyebilirim: Yakın zamanda “21 Metrekare: Konteynerde Yaşam” adlı Adıyaman’da çekilen 9 bölümlük çalışma yayınlanacak. Bunun yanı sıra "Hafıza Aynası-Kürt Hafızasından Yansıyanlar" isimli podcast programı yayınlanacak. Bu programın konukları da Kürt tarihçileri olacak. 2024'te web sitesi yayında olacak ve bununla beraber sürekli bir üretim için yukarıda bahsettiğim projeler hayata geçecek.

"Amed’te Yaşayan Son Dengbêjler" başlığında 4 dengbêj ile ilgili çalışma yapacağınızı belirtmişsiniz. Sizin tespit ettikleriniz mi bunlar? Yoksa çalışmanın kapsamı mı 4 tane ile sınırlı?

Aslında çalışma iki aşamadan oluşuyor. Birinci aşamada Dicle Kültür Derneği ile ortaklaştığımız ve onlarla beraber belirlediğimiz ilk 4 dengbêj’in hayatını ele aldık. Tabii ki sayı bununla sınırlı değil. Projenin ikinci aşaması olarak gördüğümüz kısımda da diğer dengbêjlerin hikayeleri dosya yazı şeklinde anlatılacak.

Bu çalışmayı yaparken hafıza, şehir gibi hususlarda dikkatinizi çeken neler oldu?

Bu çalışmalarla beraber dikkatimizi çeken en önemli nokta hafıza çalışmalarında eksik olduğumuz birçok nokta var ve elbette bunun da birçok nedeni var. Türkiye’deki siyasi mekanizma demokratik bir zeminden çok uzak. Bu sebeple hafıza çalışmalarına hem çok yönlü bir engel var hem de yüzleşilmeyen birçok mesele var.

Basit bir örnek vermek gerekirse: 6 Şubat depreminden etkilenen en önemli yerlerden biri Adıyaman. Bir gazeteci olarak sahada uzun zamandır çalışma yürütüyorum. Birçok insanla temas kurduk. İnsanların kaybettiği sadece yıkılan binalar değil. Hem kendi kişisel hafızalarını hem de toplumsal hafızayı kaybettiler. Yeni bir kent inşa ediliyor bir yandan da. Koca bir kent şantiye halinde, bir yandan yıkım bir yandan inşa söz konusu. Fakat şöyle bir ayrıntı var: İnşa edilen yeni Adıyaman’ın toplumun hiçbir yönü ile bir bağı yok. Ve bu durum bile bir felaket anından sonra hafızaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. 2016 yılında yıkılan kentlerle de ilgili durum çok farksız değil.

Açığa çıkan bir diğer önemli nokta da yapılan çalışmalar sırasında bir şehrin hafızasına odaklanırken aslında birçok yönü de ele alabileceğimizi gördük. Şehrin birçok katmanı var. Yine bir örnek vermek gerekirse; Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesini karakterize eden özelliklerin başında Diyarbakır’daki birçok politik söylemin hemen vücut bulduğu bir toplumsallığın olmasıydı ve bu anlamda yurtsever-emekçi halkın mekânıydı. Şimdi ise Türkiye’nin mülteci politikası ile beraber, Diyarbakır’da en fazla mültecilerin kaldığı bir alana dönüştü ve o mekânın politik kimliği değişme sürecine girdi. İşte bu süreci ele alabilmek de bir şehrin hafızasına ilişebilmek ile ilgili.

(FD/AÖ)

QOSHE - “Şehrin Karakutusu, mekânkırım ve hafızakırım politikalarına karşı belleği diri tutacak” - Ferid Demirel
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Şehrin Karakutusu, mekânkırım ve hafızakırım politikalarına karşı belleği diri tutacak”

8 0
02.12.2023

Diyarbakır başta olmak üzere Kürdistan’ın değişik şehirlerinde hafıza ile ilgili çalışmalar yapmak üzere geçen aylarda “Şehrin Karakutusu” adlı bir projenin ilk adımları atıldı. Proje ekibi her şehrin bir hafızasının olduğunu ve bunun da toplumların değerlerini bağrında taşıdığını düşünüyor. Buradan yola çıkarak, şehirlerin ve o şehirlerde yaşayan insanların hikayelerini kendine dert ediniyor.

Hem 1990’lı yıllarda hem de 2016’dan bu yana Kürdistan’da bir “mekânkırım” ve “hafızakırım” politikasının uygulandığını belirten “Şehrin Karakutusu” ekibi, bu durumu anlatmak ve alternatif yol ve yöntemleri tartışmak amacıyla podcast ve videocast serileri düzenleyecek, haritalandırma çalışmaları yapacak ve diğer pek çok değişik formatla konuyu gündemde tutmaya çalışacak.

Ekibin kendi tabiri ile “Şehirlerin hafızasını farklı forumlarla tutmak ve bu hafıza yıkımı ile ortaya çıkan insan hakkı ihlallerini görünür kılarak yakın dönem politik hafızanın izini sürmek amacı ile yola çıkan “Şehrin Karakutusu”nu projenin kurucusu ve koordinatörü Mahir Fırat Fidan ile konuştuk.

Şehrin Karakutusu projesi nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?

Şehrin Karakutusu, en genel ifadeyle hafıza ve mekân çalışmalarını bir çatı altında toplayan bir mecra olarak yola çıktı. Elbette bizi bu çalışmayı yapmaya iten bazı durumlar gerçekleşti son 10 yıl içinde. Bunların başında 2016 yılında yıkılan Kürt kentlerinin yerine, Kürt halkının tarihsel gerçekliğinden bir hayli uzak olan ve biraz da derinden bakıldığında tamamen Kürt halkının toplumsal gerçekliğine zıt şehirler inşa edilmeye başlandı. Asimile etmenin bir parçası olarak görülebilecek mekânkırım ve hafızakırım, son 10 yılda en üst seviyeye geldi. Böylesi bir ortamda bu politikaların getirdiği yıkıma karşılık hafızayı tutmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Çünkü yıkılan şehirleri, Kürt tarihinin ve toplumunun kendi geçekliğine uygun, yeniden inşası için hafıza ve arşiv çalışmaları bir hayli azdı. Şehrin Karakutusu, öncelikle şehirlerin hafızasını farklı forumlarla tutmak ve bu hafıza yıkımı ile ortaya çıkan insan hakkı ihlallerini görünür kılarak yakın dönem politik hafızanın izini sürmek amacıyla yola çıktı.

Neyi dert ediniyor bu proje?

Öncelikle bu konuda şunu söyleyebiliriz: Şehrin Karakutusu şehirlerin ve o şehirde yaşayan insanların hikayelerini kendine dert ediniyor. Her şehrin bir hafızası var ve bu hafıza, toplumların değerlerini bağrında taşıyor. Yaşamı yeniden örebilmenin ve örülmüş bir yaşamın devam ettirilmesinin en önemli etkenlerinden biri hafıza çalışmalarıdır. Kürt toplumunun maruz kaldığı işgal politikalarına şöyle bakıldığı zaman, 90'lı yıllardaki köy boşaltmalarından tutalım da yakın zamanda sular altında kalan Hasankeyf’e kadar........

© Bianet


Get it on Google Play