Araştırmalara göre, kadın arşivlerinin kurulması, yüzyıl önce başlıyor; teorik çalışmalar çok sonra ortaya çıkıyor.

Malzemeyi sağlama, koruma, saklama, derken süreç içerisinde kadın merkezli arşivcilik gelişirken arşivciler de artık bekçilik addettikleri görevleriyle yetinmeyerek, yeni sorgulamalara girişiyorlar. Ortaya çıkan sonuç: Arşivcilik, bilgi üreten kurumlar olmalıdır.

Türkiye’nin ilk ve tek kadın merkezli kütüphanesi ve arşiv merkezi olan Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nda kadın merkezli arşivcilik çalışmaları sürdürülürken, arşivciliğin yalnızca belge koruyan değil, aynı zamanda belge yaratan özelliği araştırmacı yazar, kadın tarihi arşivcisi Aslı Davaz’ı ve uzun süredir birlikte çalıştığı arşivci Selvi Başak Öztürk’ü, bağımsız teorik bir dergi çıkarmaya itmiş.

Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi ismiyle çıkan dergi, çok sayıda okura ulaşabilmesi için ücretsiz bir e- dergi olarak, 6 ayda bir Mart ve Eylül aylarında yayınlanması düşüncesiyle tasarlanmış. Ülkemizde bu alanda yapılan çalışmaları yurtdışında tanıtmak için de yazıların özetleri İngilizce, röportajlar Türkçe ve İngilizce iki dilde verilmiş.

Derginin hazırlanma süreci epey zaman almış; yurt içinde ve ABD, Avusturalya; İngiltere, İskoçya, Fransa gibi Avrupa ülkelerindeki araştırma merkezlerinin yayınları incelenmiş, bazı metinler dilimize çevrilmiş.

Davaz, 20. yy. başında (1935) kurulan kadın merkezli arşivciliğin tarihçesiyle ilgili ayrıntılı açıklamalar yapıyor: Uluslararası kadın arşivlerinin özverili kadın arşivciler tarafından saklanması serüveni gerçekten merak uyandırıcı ve ilham verici.

Davaz, özel arşivlerin önemini açıklarken sözü Avusturyalı Margaret Henderson’a bırakıyor: “Özel Arşivler biçimiyle, özel ve kamusal, kişisel ve kültürel olanı kapsar, görünüşte ayrı olan alanları diyaloga ve hatta çatışmalara sokarak onları paha biçilmez bir feminist belge türü haline getirir” demek ki, kadın merkezli arşivcilik, kadın tarihi yazımında bu kadar önemli bir rol oynuyor. Araştırma- İnceleme, Röportaj ve Kitap Tanıtımı olmak üzere üç bölümden oluşan derginin bu bölümlerini Davaz’ın özet halinde tanıtımı isabetli olmuş, en çok da farklı disiplinlerden araştırmacılar ve kadın merkezli arşivcilik çalışmalarına “yeni başlayanlar” için, kanımca.

“Arşiv Humması, Direniş ve Kayıp, IAV’nin Erken Tarihini Yeniden Okumak”

Francisca de Haan bu makalesinde 1935 yılında Amsterdam’da kurulan Kadın Hareketi Uluslararası Arşivleri’ni (IAV) alışılmışın dışında bir yaklaşımla yeniden gözden geçiriyor. IAV’nin kurucularından Rosa Manus’un (1881- 1942) IAV yazışmalarını ve IAV yıllığını (1937-1938 ) inceliyor; onun belge ve hatıralara sahip olma tutkusuyla hayatının sonuna kadar aralıksız sürdürdüğü uluslararası kadın merkezli arşivcilik çalışmalarına Manus’un Arşiv Humması adını veriyor.

Haan, yine Manus’un, “tüm arşivlerin, çıkış noktalarında ve sonraki işleyişlerinde gömülü olduğu ve bu ilişkileri yeniden ürettikleri kuramına”; feminist kütüphanelerin ve arşivlerin çalışmaları sırasında yaşadıkları baskılara karşı “direniş” alanları olarak işlev gördükleri saptamasına da katıldığını belirtiyor. Bir “kayıp” öyküsü ara başlığındaysa IAV’nin, Nazi askerlerince talan edilmesiyle başlayan acılı serüvenini anlatıyor.

“The Women and Memory Form (WMF) : Kahire’de Feminist Bir Araştırma Merkezi”

Gülşah Şenkol, 1995 yılında kurulan feminist araştırma merkezi WMF’nin, yalnızca Mısır’ı değil, Arap dünyasını da kapsayacak biçimde, toplumsal belleğin mirasını, gelecek kuşaklara aktarmak, Arap Kültür Tarihi araştırmalarının toplumda, toplumsal cinsiyete duyarlı bir farkındalıkla yürütülmesi için çalışmalar yaptığını belirtiyor.

Maddi zorluklara ve siyasi baskılara direnerek ayakta kalmayı başaran WMF’nin yürüttüğü projeler arasında çocukların toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinç kazanmalarına yönelik önemli bir proje de yer alıyor. Proje kapsamında masal ve hikayelerin cinsiyetçi söylemleri saptanıp yeni düzenlemesi yapılmış.(Bin Bir Gece Masalları, bunlardan biri) Şenkol’un profesör Hoda Elsadda ile yaptığı söyleşi, Hoda’nın üyesi olduğu kuruluşlarla WMF’nin işbirliğinin sürdürülmesi konusunda önemli bilgiler içeriyor.

“Süreyya Ağaoğlu’ndan Kız Kardeşi Tezer Taşkıran’a Mektuplar”

Hanife Karasu, Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin Süreyya Ağaoğlu Özel Arşivi’nden yararlanarak hazırladığı kapsamlı çalışmasında, 1929 tarihli mektupların “bir kadın ben- anlatısı olma yönü”nü değerlendiriyor. Mektuplarda Ağaoğlu’nun eğitim hayatıyla ilgili, biyografisinde yer almayan içeriğinin önemini vurgulayarak, araştırmacılara bu arşiv üzerinde çalışmalarını öneriyor.

“Kenti Temsil Eden Kadınlara Kent Arşivinden Bakmak”

Songül Güneş bu çalışmasında, Cumhuriyet’in ilanını izleyen yıllarda, İstanbul’da ilk kez resmi olarak kent üzerinde söz sahibi olan kadınların seçilme sürecini, görev sırasındaki faaliyetlerine ilişkin kent arşivlerini barındıran mekânlardan elde edilen bilgi, belge ve materyalleri inceliyor; kadınların kent yönetimiyle ilgili kanaat ve gözlemlerini ortaya koyuyor.

Güneş, sonraki dönemde yerel yönetimlerdeki görevleri sırasında başarılı işlere imza atan modernleşme, kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği konularında toplumda söz sahibi olabilmiş kadınların portrelerini, yakından tanıma fırsatı sunuyor okura.

Atria- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Tarihi Enstitüsü

Hollanda’da bulunan toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın tarihi enstitüsü Atria’da (IAV’nin bugünkü adı) kütüphaneci ve bilgi uzmanı olarak çalışan Marianne Boere’le yapılan röportajda Boere, Atria’daki çalışmaları, güncel sosyal-kültürel araştırmaları ve özel arşivlerin tanıtımında kullanılan yöntem vb. hakkında okura bilgiler sunarken enstitünün kurucularından Rosa Manus’u anıyor.

Onun, ömrünü adadığı çalışmalarının, ölümünden sonra da genç araştırmacıları etkilediğini; Atria’nın da dünya genelinde, arşivlerde yeterince temsil edilmedikleri düşüncesiyle, koleksiyonlarında farklı kadın gruplarının (“alt sınıflar”, engelli, LGBTQI+ v.d) temsil edildiklerini belirtiyor.

Yine aynı düşünceyle koleksiyonları farklı kesimlerle buluşturmak için kamuya açık etkinlikler düzenleniyor. Boere, Atria’daki dijitalleşme politikalarından söz ederken dijital feminist hareketin ürettiği dijital doğan belgeleri topladıklarını, arşivleme aşamasına da geçtiklerini belirtiyor.

Kadın Merkezli Bir Arşiv ve Kütüphane: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı

Vakıf kurucu üyelerinden, halen Genel Kurul’da, özellikle görsel arşivde, aktif olarak çalışan Füsun Ertuğ söyleşisinde, 1990 yılından günümüze Vakfın faaliyetlerini, güncel bilgilerle de zenginleştirerek özetledikten sonra geleceğe dair düşüncelerini dillendiriyor: “Koleksiyonlarımızı oluştururken hedefimiz kadın tarihi yazımına katkı sağlamak, kadın mücadelelerini, kazanımlarını görünür kılacak bir şekilde feminist, aktivist anlayışıyla yol almaktır.”

Son yıllarda yapılan dijitalleştirme çalışmalarıyla Vakfın koleksiyonlarındaki pek çok belgenin açık erişime sunulduğunu vurguluyor ve Vakfın 2021- 2023 yıllarında diğer kurumlarla gerçekleştirdiği ve yürütmekte olduğu projeleri aktarırken ulusal ve uluslar arası işbirliğini artırmanın önemine değiniyor.

Feminizm Arşivleri Derneği ve Yayın Organı “Bulletin”

Annie Metz, süreli yayın çıkarmanın ve sürekliliğini sağlamanın zorluklarına karşın – pandemi dönemi gibi- “Bulletin” in artık “profesyonel” bir yapıya kavuştuğunu belirtikten sonra kadın özel arşivlerini sağlama politikalarındaki engellere değiniyor: Kişi haklı olarak arşivine sadakat gösterdiğinden onu hayattayken bağışlamaya içi elvermiyor. Kamusal alanda aktif ve öne çıkan kadınların yer aldığı özel arşivlerle de çeşitli nedenler yüzünden sorunlar yaşanıyor.

Dijitalleştirme politikası, dijital feminist hareketin ürettiği dijital doğan belgelerin toplanması, feminist hareket ve sosyal medyanın arşivlenmesi konusundaki sorgulamaları ve deneyimlerini okurla paylaşıyor.

Metz, Kütüphane’nin yabancısı değil; Vakfın düzenlediği Uluslararası Kadın Kütüphaneleri Sempozyumu’na katılmış. Dergi için projeyi son derece ilginç ve özgün bulduğunu dillendirirken dergiyi destekleyeceği sözünü de veriyor.

Kadın Özel Arşivlerinde 40 Kadın 40 Hayat

Ayşegül Sönmezay’ın, editörlüğünü yaptığı, Vakıf ve İBB Kültür A.Ş. ortak yayını olan bu kitapla ilgili tanıtım yazısında, kadın arşivleri incelenerek hazırlanmış “kadın biyografilerinin” yazım sürecinin zorlu geçtiği anlaşılıyor.

Korona koşullarında editörlüğü, çok yazarlı kitaplarda editörlüğün zorluklarını ve aynı zamanda keyfini, ortaya çıkan ekip çalışmasını, okurun entelektüel bir merakla birlikte zevkle okuyacağı kesin. “Öncü rollerinde benimsedikleri ilkeler bakımından bütün zamanların; eylemleri, tutumları ve davranışlarıyla kendi zamanlarının önüne düşmüş kadınların” özel arşivlerinin önemi, Aslı Davaz ve dergideki diğer yazarlardan sonra Sönmezay’ın yazısının bütünü okunduğunda bir kez daha ortaya çıkıyor. Özel arşivler zengin içerikleriyle çok çeşitli anlamlandırma ve tartışmalara açıktır.

Kişisel olsalar da belli olaylara, tarihte iz bırakmış olanlara dayanır; kişinin o olaylara ait deneyim ve bilgi birikimini içerir.

Bilgi ve Belge Çalışmaları- Özel Arşivlerde Teori ve Uygulama

Teknik yönü ağır basan ikinci kitabın makale yazarlarından Seher İnceoğlu Güner, kitabı tanıtırken, (Hiperlink Yayınları 2017, Editörleri:Tûba Karatepe, Elif Yılmaz Şentürk, Varol Saydam) makale yazarları farklı başlıklarla konuya değinmiş olsalar da tümü özel arşivlerin çözüm bekleyen sorunları noktasında birleşiyorlar, yorumunu yapıyor. Özel arşivlerde efemera konusunda da uzman olan Güner’in, gelecek sayılarda bu konuyu da ele alacağını umuyoruz.

Sonuç olarak dergi sayesinde, kadın tarihi arşivciliğinin yeni bir uzmanlık alanı olduğunu ve geliştikçe kadınların mücadelesine daha önemli katkılarda bulunacağını sevinçle öğreniyoruz.

Dergiyi tanıtmak için bu yazı kuşkusuz yeterli değil; ama bir okur olarak, itiraf etmeliyim ki, derginin öncelikle profesyonelce hazırlanmış olmasından gurur duydum.

Tüm yazılarda uzun dipnotlar, derginin geleceğe yönelik hedefleri, İngilizce hazırlanmış bölümler… Uzun ömürlü olacağının müjdesini şimdiden veren Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi’ne hoş geldin!

(TT/EMK)

QOSHE - Kadın araştırmaları: Belge yoksa, tarih de yok - Tülin Tankut
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kadın araştırmaları: Belge yoksa, tarih de yok

9 1
30.03.2024

Araştırmalara göre, kadın arşivlerinin kurulması, yüzyıl önce başlıyor; teorik çalışmalar çok sonra ortaya çıkıyor.

Malzemeyi sağlama, koruma, saklama, derken süreç içerisinde kadın merkezli arşivcilik gelişirken arşivciler de artık bekçilik addettikleri görevleriyle yetinmeyerek, yeni sorgulamalara girişiyorlar. Ortaya çıkan sonuç: Arşivcilik, bilgi üreten kurumlar olmalıdır.

Türkiye’nin ilk ve tek kadın merkezli kütüphanesi ve arşiv merkezi olan Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nda kadın merkezli arşivcilik çalışmaları sürdürülürken, arşivciliğin yalnızca belge koruyan değil, aynı zamanda belge yaratan özelliği araştırmacı yazar, kadın tarihi arşivcisi Aslı Davaz’ı ve uzun süredir birlikte çalıştığı arşivci Selvi Başak Öztürk’ü, bağımsız teorik bir dergi çıkarmaya itmiş.

Arşivde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Dergisi ismiyle çıkan dergi, çok sayıda okura ulaşabilmesi için ücretsiz bir e- dergi olarak, 6 ayda bir Mart ve Eylül aylarında yayınlanması düşüncesiyle tasarlanmış. Ülkemizde bu alanda yapılan çalışmaları yurtdışında tanıtmak için de yazıların özetleri İngilizce, röportajlar Türkçe ve İngilizce iki dilde verilmiş.

Derginin hazırlanma süreci epey zaman almış; yurt içinde ve ABD, Avusturalya; İngiltere, İskoçya, Fransa gibi Avrupa ülkelerindeki araştırma merkezlerinin yayınları incelenmiş, bazı metinler dilimize çevrilmiş.

Davaz, 20. yy. başında (1935) kurulan kadın merkezli arşivciliğin tarihçesiyle ilgili ayrıntılı açıklamalar yapıyor: Uluslararası kadın arşivlerinin özverili kadın arşivciler tarafından saklanması serüveni gerçekten merak uyandırıcı ve ilham verici.

Davaz, özel arşivlerin önemini açıklarken sözü Avusturyalı Margaret Henderson’a bırakıyor: “Özel Arşivler biçimiyle, özel ve kamusal, kişisel ve kültürel olanı kapsar, görünüşte ayrı olan alanları diyaloga ve hatta çatışmalara sokarak onları paha biçilmez bir feminist belge türü haline getirir” demek ki, kadın merkezli arşivcilik, kadın tarihi yazımında bu kadar önemli bir rol oynuyor. Araştırma- İnceleme, Röportaj ve Kitap Tanıtımı olmak üzere üç bölümden oluşan derginin bu bölümlerini Davaz’ın özet halinde tanıtımı isabetli olmuş, en çok da farklı disiplinlerden araştırmacılar ve kadın merkezli arşivcilik çalışmalarına “yeni başlayanlar” için, kanımca.

“Arşiv Humması, Direniş ve Kayıp, IAV’nin Erken Tarihini Yeniden Okumak”

Francisca de Haan bu makalesinde 1935 yılında Amsterdam’da kurulan Kadın Hareketi Uluslararası Arşivleri’ni (IAV) alışılmışın dışında bir yaklaşımla yeniden gözden geçiriyor. IAV’nin kurucularından Rosa Manus’un (1881- 1942) IAV yazışmalarını ve IAV yıllığını (1937-1938 ) inceliyor; onun belge ve hatıralara sahip olma tutkusuyla hayatının sonuna kadar aralıksız sürdürdüğü uluslararası kadın merkezli arşivcilik çalışmalarına Manus’un Arşiv Humması adını veriyor.

Haan, yine Manus’un, “tüm arşivlerin, çıkış noktalarında ve sonraki işleyişlerinde gömülü olduğu ve bu ilişkileri yeniden ürettikleri kuramına”; feminist kütüphanelerin ve arşivlerin çalışmaları sırasında yaşadıkları baskılara karşı “direniş” alanları olarak işlev gördükleri saptamasına da katıldığını belirtiyor. Bir “kayıp” öyküsü ara başlığındaysa IAV’nin, Nazi askerlerince talan edilmesiyle başlayan acılı serüvenini anlatıyor.

“The Women and Memory Form (WMF) : Kahire’de Feminist Bir Araştırma Merkezi”

Gülşah Şenkol, 1995 yılında kurulan........

© Bianet


Get it on Google Play