Eylül’den bu yana iki kardeş kaybettim. Kardeşim Şeref’ten sonra bir can yoldaşımı, bir kardeşimi daha kaybettim. İlk gençlik arkadaşımız, kardeşimiz, yoldaşımız Talip Koçan’ı 59 yaşında kaybettik. Erken veda etti Talip. Daha yaşanacak yıllar, peşinden koşulacak hayaller, atılacak kahkahalar vardı. Giderayak hepsi yarım kaldı. Şair “her ölüm erken ölüm” dese de erken ölümün, sırasız ölümün tesellisi yok!

Şair Ölüme dair şiirinde “Bir eski Acem şairin “Ölüm adildir” –diyor,– “aynı haşmetle vurur şahı fakiri” dizesinin ardından adil olmayan ölümleri anlatır ve ekler: “Ölümün adil olması için hayatın adil olması lazım.”

Talip adil ve özgür bir hayata inandı, son ânına kadar bu inancını korudu. En zor zamanlarda bile iyimser oldu. Eşitlik, özgürlük ve adalet uzun yürüyüşünün, sessiz ve sitemsiz bir neferi olarak yaşadı.

1970’lerin sonlarında, ilk gençlik yıllarında eşitlik, özgürlük ve sosyalizm mücadelesine katıldı. 12 Eylül günlerinde işkenceyle tanıştı. Talip’le tarihi TKP’den ÖDP’ye beş partide yan yana yer aldık. Epeyce düşündüm ilk nasıl tanıştık diye ama hatırlayamadım. Zararı yok! Çünkü Talip insana ezelden beri tanışıklık hissi verirdi.

Talip alaylı bir yayıncı ve matbaacıydı. Sendikal ve sol yayınların, gazetelerin basımında az emeği yoktur. Cağaloğlu ve Cihangir’deki Öz Diyarbakır Seyahat otobüslerinin bagajını andıran matbaalarını hatırlıyorum. Salaş ama Talip’in envaiçeşit ikramlarıyla adeta bir esnaf lokantasına dönüşen matbaaları. Yemek yemeyi ve konuşmayı şehvetle severdi. Öyle çok insanın hayatı değdi, öyle çok insanla dost oldu, öyle çok insana iyilik yaptı ki… Darlık çekerdi ama eli hep açıktı. “Hayır” demeyi bilmeyen, iflah olmaz iyimserlerdendi. Onu uğurlayan kalabalığın sırrı buydu.

İşkolikti. Matbaayı Gutenberg icat etmeseydi kesin Talip icat ederdi. O derece severdi matbuat işini. Partizanlığı da artizanlığı da vardı. Hem zanaatkârdı hem de yenilik peşindeydi. Bir yanda Nuh nebiden kalma küçük Gestetner’i kullanmaya devam eder, bir yandan Mac’te Freehand ile tasarım harikaları yaratırdı.

Bildiği yolda yürüyen adamdı. Kendini bildi bileli o uzun yürüyüşün içindeydi. Bazen partili, bazen partisiz. Son zamanlarda en çok da yürüyüşlerde ardından yürüyeceği bir flaması olmadığı zamanlar üzülürdü. Ama bunun da çaresini bulmuştu. TÜKODER flamasını açar yürürdü. Bugün tüketiciyi koruma hareketi kalıcı hale geldiyse, Tüketiciyi Koruma Derneği, TÜKODER yaşıyorsa bunda Mehmet Sevim’le birlikte en büyük pay Talip Koçan’a aittir. Son olarak Genel Başkan Yardımcılığını yaptığı TÜKODER’i yaşatmak için insanüstü bir çaba harcadı.

Şairin “Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını / Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin” dediği kıvamda bir arkadaştı. Tereddütsüz kapısı çalınacak bir arkadaştı.

İsmiyle müsemma bir adamdı. Zor işlere, çetrefil işlere talip olurdu. Yüksünmezdi, yorulmazdı. Yapamayacağı iş yoktu, sadece birkaç kez hatalı yaparak üstesinden geldiği iş vardı. Adı sakara ve dalgına çıkmıştı. Aslında herkes kadar sakardı. Herkes kadar yanlış yapar ama yanlışlarını gizleme huyu yoktu.

Konuşmayı çok sevse de hüznünü kolay ele vermezdi. Şairin “balıklarını hemen ele vermeyen derin sular” dediği gibi adamdı.

Bir daha hiç karşılaşamayacak olmak, bir daha doyasıya konuşamayacak olmak ne acı! Seni çok özleyeceğiz güzel kardeşim, bir kesik kol gibi hep omuz başımızda….

QOSHE - Bu dünyadan bir Talip geçti… - Aziz Çelik
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bu dünyadan bir Talip geçti…

10 7
03.12.2023

Eylül’den bu yana iki kardeş kaybettim. Kardeşim Şeref’ten sonra bir can yoldaşımı, bir kardeşimi daha kaybettim. İlk gençlik arkadaşımız, kardeşimiz, yoldaşımız Talip Koçan’ı 59 yaşında kaybettik. Erken veda etti Talip. Daha yaşanacak yıllar, peşinden koşulacak hayaller, atılacak kahkahalar vardı. Giderayak hepsi yarım kaldı. Şair “her ölüm erken ölüm” dese de erken ölümün, sırasız ölümün tesellisi yok!

Şair Ölüme dair şiirinde “Bir eski Acem şairin “Ölüm adildir” –diyor,– “aynı haşmetle vurur şahı fakiri” dizesinin ardından adil olmayan ölümleri anlatır ve ekler: “Ölümün adil olması için hayatın adil olması lazım.”

Talip adil ve özgür bir hayata inandı, son ânına kadar bu inancını korudu. En zor zamanlarda bile iyimser oldu. Eşitlik, özgürlük ve adalet uzun yürüyüşünün, sessiz ve sitemsiz bir neferi olarak yaşadı.

1970’lerin sonlarında, ilk gençlik yıllarında eşitlik, özgürlük ve sosyalizm mücadelesine katıldı. 12 Eylül günlerinde işkenceyle tanıştı. Talip’le tarihi TKP’den ÖDP’ye beş partide yan yana yer aldık. Epeyce düşündüm ilk nasıl tanıştık diye ama hatırlayamadım. Zararı yok!........

© Birgün


Get it on Google Play