Almanya’da anti faşist güçler, Hanau kentinde dört yıl önceki katliamda sağcı bir terörist tarafından öldürülen dokuz genci ve ırkçılar tarafından öldürülen diğer insanları unutturmama konusundaki kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler.

Geçtiğimiz haftasonunda hem bu gençleri anmak ve katliamla ilgili tartışmaları, eleştirileri, talepleri yeniden dile getirmek, hem de genel olarak sağcı şiddet üzerine toplumu uyarmak, bilgilendirmek, bu konudaki toplumsal duyarlılığı ve buna karşı mücadeleyi yükseltmek için çeşitli anma etkinlikleri düzenlendi.

Katliamın yıldönümünü “sessiz” bir törenle geçiştirmek isteyenler de vardı. Ama ölen gençlerin aileleri ile antifaşist insiyatif ve örgütler tarafından düzenlenen bu eylemler hiç de sessiz olmadı.

Önceki yıllardaki anma etkinlikleri ve eylemlerinde sivil toplumun yanısıra, Alman devleti de her düzeyde yer alıyordu. Yani hem Federal Hükümet, hem olayın yaşandığı kentin bağlı olduğu Hessen eyaletinin hükümeti ve tabii ki Hanau Büyükşehir Belediyesi de temsilcileri aracılığıyla bu anma eylemlerinde, evlatlarını, kardeşlerini, yakınlarını yitiren ailelerle yan yana yer alıyor, onlardan gelen eleştirileri de olgunlukla (ya da sessizlikle) karşılayarak topluma “aşırı sağa karşı birlik” resmi veriyordu. Devletin cumhurbaşkanı, başbakan, bakanların katılımıyla temsil edildiği, kent merkezindeki meydanlarda geçekleştirilen bu kitlesel anma törenlerinde yapılan konuşmalarda, katliamın ardından aileler ve kentteki ırkçılık karşıtı aktivistler tarafından kurulan “17 Şubat İnsiyatifi”nin “Onların adlarını söyleyin!” (#SayTheirNames) çağrısına uygun olurak öldürülen gençlerin isimleri (Sedat Gürbüz, Gökhan Gültekin, Kaloyan Velkow, Fatih Saraçoğlu, Vili Viorel Paun, Ferhat Unvar, Mercedes Kierpacz, Hamza Kurtoviç, Said Nesar Hashemi) söyleniyordu teker teker ve yüksek sesle..

Devlet yetkililerinin katıldığı bu yılki resmi anma töreni öyle olmadı.

∗∗

Önce kurbanların “sessiz tören”le, kent mezarlığındaki “anıt mezarlar” başında anılacağı duyuruldu. Burada öldürülen gençlerden üçünün mezarı, başka kentlerde ve ülkelerde toprağa verilmiş olan dokuzu için de sembolik mezar taşları bulunuyor. İlk açıklamaya göre bu mezar başında sadece dua okunacak ve siyasi konuşmalar yapılmayacaktı. Bu kararın da ailelerle birlikte alındığı belirtiliyordu. Sonra bu törenin yeri mezarlığın girişindeki cenaze binasının önüne alındığı açıklandı...

Bütün bunlar bu yılki anma konusunda devlet ile aileler ve sivil toplum arasında ciddi bir anlaşmazlığın olduğunu ortaya koyuyordu.

Ailelerin büyük bir bölümü ve anti faşistler “sessiz” bir anmaya karşıydılar. Onlar bu yılki merkezi anmayı da kent meydanında, katliamın yaşandığı mekanlarda yapılacak, daha önceki yıllarda olduğu gibi kitlelerin de katılacağı yürüyüş ve mitingleri içeren çeşitli etkinliklerle gerçekleştirmek istiyorlardı. Devletin buna katılmasını, desteklemesini de. Ama devlet bunu kabul etmedi.

∗∗

Bunun üzerine içinde ailelerin de temsil edildiği “19 Şubat İnsiyatifi“ tarafından Hanau’da büyük bir merkezi eylemler gerçekleştirildi. Katliamın yıldönümünden önceye denk gelen cumartesi (17 Şubat) günü gerçekleştirilen bu eylemlere Almanya’nın çeşitli yerlerinden de katılım oldu ve binlerce insan yer aldı. Sadece Hanau katliamında değil, ondan önce Münih ile Halle gibi kentlerde yaşanan ve göçmen kökenli insanların hedef alındığı saldırılarda öldürülen insanların ailelerinin de en ön sırada yer aldığı eylemlere NSU (sağcı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı) kurbanlarının yakınları da destek verdi. Bu eylemlere tabii ki politikacılardan katılan oldu, ama içinde bulundukları hükümetlerin, kurumların temsilcileri olarak değil, duyarlı, sorumlu bireyler olarak.

Örneğin Hessen Milletvekili Turgut Yüksel (SPD), Frankfurt Meclisi Başkanı Hilime Arslaner (Yeşiller), meclis üyelerinden Hüseyin Sıtkı (SPD) ve Eyüp Yılmaz (Sol Parti), SPD Genel Başkan Yardımcılarından, Schleswig Hollstein Milletvekili Serpil Midyatlı, Sol Parti Eşgenel Başkanı Janine Wissler, Hessen Eyalet Başbakan Yardımcısı Kaweh Mansoori (SPD)…

Hanau’daki yürüyüş ve mitingden sonra ülkenin çeşitli yerlerinde de çeşitli biçimlerde eylemler, etkinlikler gerçekleştirildi.

Sonuçta devletin anması “sessiz” oldu, sivil toplumun anması ise “sesli”...

QOSHE - Dördüncü yıldönümünde ırkçı katliamdan dersler - Gürsel Köksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dördüncü yıldönümünde ırkçı katliamdan dersler

6 1
24.02.2024

Almanya’da anti faşist güçler, Hanau kentinde dört yıl önceki katliamda sağcı bir terörist tarafından öldürülen dokuz genci ve ırkçılar tarafından öldürülen diğer insanları unutturmama konusundaki kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler.

Geçtiğimiz haftasonunda hem bu gençleri anmak ve katliamla ilgili tartışmaları, eleştirileri, talepleri yeniden dile getirmek, hem de genel olarak sağcı şiddet üzerine toplumu uyarmak, bilgilendirmek, bu konudaki toplumsal duyarlılığı ve buna karşı mücadeleyi yükseltmek için çeşitli anma etkinlikleri düzenlendi.

Katliamın yıldönümünü “sessiz” bir törenle geçiştirmek isteyenler de vardı. Ama ölen gençlerin aileleri ile antifaşist insiyatif ve örgütler tarafından düzenlenen bu eylemler hiç de sessiz olmadı.

Önceki yıllardaki anma etkinlikleri ve eylemlerinde sivil toplumun yanısıra, Alman devleti de her düzeyde yer alıyordu. Yani hem Federal Hükümet, hem olayın yaşandığı kentin bağlı olduğu Hessen eyaletinin hükümeti ve tabii ki Hanau Büyükşehir Belediyesi de temsilcileri aracılığıyla bu anma eylemlerinde, evlatlarını, kardeşlerini, yakınlarını yitiren ailelerle yan yana yer alıyor, onlardan gelen eleştirileri de olgunlukla (ya da sessizlikle) karşılayarak topluma “aşırı sağa karşı birlik” resmi veriyordu. Devletin cumhurbaşkanı, başbakan, bakanların katılımıyla temsil edildiği, kent merkezindeki meydanlarda geçekleştirilen bu kitlesel anma törenlerinde yapılan konuşmalarda, katliamın........

© Birgün


Get it on Google Play