Her gün, bazen günde birkaç kez çoğu da iktidar tarafından pompalanan yeni kriz başlıklarını tartışmaya alışkın olan Ankara, bilindiği gibi bir süredir yeni bir krizle sarsılıyor. Uzun yıllardır siyaset tarafından kıskaca alınan yargı yine siyasi gerekçelerle yaratılan bir krizi yaşıyor.

İktidarın kişisel hasım gibi davrandığı ve cezalandırmak için tüm hukuk kurallarını birbiri ardına çiğnemekten geri durmadığı Gezi hükümlülerinden biri olan Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay konulu kriz, bugüne kadar yaşananlar için “O da kriz miymiş” dedirtti. Bu yaşananlara krizin ötesinde anlamlar yüklendi, “Hukukun katli, Anayasal rejime darbe, Anayasa’yı ortadan kaldırma girişimi…” denildi.

Çünkü bizzat iktidar sözcüleri tarafından Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında “hak ihlali” kararı veren üyelerinin dayanağı olan Anayasa’ya uyulmaması çağrısı yapıldı. Yargıtay, bu karardan imzası bulunan üyeler için suç duyurusunda bulundu. Rejimin temel ayaklarından biri olan Anayasa Mahkemesi’ne yönelik saldırılar öyle boyutlara geldi ki iktidar içinden etkili isimler bile tepkilerini kamuoyuna açıklamak zorunda kaldı.

BAHÇELİ “İYİ Kİ AYM VAR” DEMİŞTİ

Son olarak Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Adalet ve hukuk düzeninin safrası ve sancısıdır” diye nitelediği Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını ya da yeniden yapılandırılmasını istedi. Grup konuşmasında AYM Başkanı Zühtü Aslan için “Kafası zehirlenmiş, zillet ittifakının yüksek yargıya konuşlanmış kolu” diyerek, Kandil’i adres gösterdi. Burada Bahçeli’nin, partisinin milletvekili Engin Alan için “İyi ki var” dediği AYM’ye yaptığı şu çağrıyı da hatırlatmakta: “İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan, tutuklu yargılanmasının yasama görevini yerine getirmesini engellediği gerekçesiyle adil yargılanma hakkının ihlalinin tespiti için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur. Yüksek Mahkeme’nin tutuklu milletvekillerinin lehine verdiği önceki kararlar henüz tazeliğini korumaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi çok hızlı ve acil bir şekilde Sayın Alan’ın müracaatını sonuçlandırmalı ve hak kaybının önüne geçmelidir.”

İKTİDARIN TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ

İktidarın büyük-küçük tüm ortaklarının bu hezeyan hali aslında, yargıyı büyük ölçüde kontrolü altına alarak hukuksuzlukları için yarattıkları konforlu alanda yaşanan yol kazalarına tahammülsüzlük. Kimlerin gözaltına alınacağına, kimlerin tutuklanacağına, ne kadar cezaevinde kalacaklarına hukuk dışı tüm yolları kullanarak karar verme alışkanlığını benimseyen, bunun için sosyal medyada at koşturan trollerden, sıradan parti üyelerine kadar herkesin çağrısını referans olarak kabul eden iktidar, aksi hiçbir görüşe tahammül edemiyor.

Tüm üyeleri AKP iktidarları döneminde atanan Anayasa Mahkemesi üyeleri de özellikle bireysel başvuru gibi uluslararası kurallarla tanımlanan bir mekanizmayı Türkiye usulü yargı torbasına sığdırmakta güçlük çekiyor. Bir yandan tüm gazetecilere hatta sosyal medyada görüş açıklayan tüm yurttaşlara cezaevi yolunu açan Sansür Yasası’nda Anayasa’ya aykırılık görmeyen AYM, bireysel başvuru ile ilgili kurallara mecburen uymak zorunda kalıyor.

14. MADDE BELİRSİZLİĞİ

Yaşananları kısaca özetledikten sonra gelinen aşamada niyet sorgulaması yapılmadan mevcut sistem içinde bu sorun kalıcı bir şekilde nasıl çözülür ona bakalım. “İktidarın amacı bireysel başvuru kurumunu korumak değil ki bağcıyı dövmenin yollarını arıyor” denileceğinden emin olarak krizin düğümlendiği Anayasa’nın 14’üncü maddesini tartışmakta yarar var.

Anayasa’nın 14’üncü maddesi “Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağını” hükme bağlıyor. Ve deniliyor ki “Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir”…

Can Atalay’a tahliye yolunu açacak AYM kararından sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Gezi Davası’nın Anayasal düzeni ortadan kaldırmayla ilgili olduğunu savunarak, yasama dokunulmazlığının 14. Madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savundu.

Ancak “14. madde kapsamındaki suçlar” diye bir tanım hiçbir hukuki metinde yok. 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliğinin üzerinden 22 yıl geçmesine karşın maddedeki “Kanunla düzenlenir” emri de yerine getirilmiş değil. Yasama dokunulmazlığının kullanılmasının engellenemeyeceği yönündeki Anayasa’nın 83. Maddesindeki hükme de aykırı olan bu madde iktidarın elinde istediği gibi kullanabileceği bir hükme dönüştü.

ÖNCEKİ KARARLARIN ÖNEMİ

Ayrıca içtihatların da kanun gücünde olduğu hukuk rejimimizde bu konu ile ilgili iki önemli karar bulunuyor. Emsal niteliğindeki bu kararlarla milletvekilleri Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’na 14. Madde engeline takılmadan cezaevlerinin kapıları açıldı. Şimdi aynı görüş kullanılarak Can Atalay’ın neden serbest bırakılmadığının bu kararlar ışığında ikna edici bir yanıtı olamaz. O zaman “Gezi husumeti” vurgusunu bir kez daha yapmakta yarar var…

QOSHE - 14. Madde engeli mi, Gezi husumeti mi - Nurcan Gökdemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

14. Madde engeli mi, Gezi husumeti mi

28 16
15.11.2023

Her gün, bazen günde birkaç kez çoğu da iktidar tarafından pompalanan yeni kriz başlıklarını tartışmaya alışkın olan Ankara, bilindiği gibi bir süredir yeni bir krizle sarsılıyor. Uzun yıllardır siyaset tarafından kıskaca alınan yargı yine siyasi gerekçelerle yaratılan bir krizi yaşıyor.

İktidarın kişisel hasım gibi davrandığı ve cezalandırmak için tüm hukuk kurallarını birbiri ardına çiğnemekten geri durmadığı Gezi hükümlülerinden biri olan Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay konulu kriz, bugüne kadar yaşananlar için “O da kriz miymiş” dedirtti. Bu yaşananlara krizin ötesinde anlamlar yüklendi, “Hukukun katli, Anayasal rejime darbe, Anayasa’yı ortadan kaldırma girişimi…” denildi.

Çünkü bizzat iktidar sözcüleri tarafından Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkında “hak ihlali” kararı veren üyelerinin dayanağı olan Anayasa’ya uyulmaması çağrısı yapıldı. Yargıtay, bu karardan imzası bulunan üyeler için suç duyurusunda bulundu. Rejimin temel ayaklarından biri olan Anayasa Mahkemesi’ne yönelik saldırılar öyle boyutlara geldi ki iktidar içinden etkili isimler bile tepkilerini kamuoyuna açıklamak zorunda kaldı.

BAHÇELİ “İYİ Kİ AYM VAR” DEMİŞTİ

Son olarak Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Adalet ve hukuk düzeninin safrası ve sancısıdır” diye nitelediği Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını ya da yeniden yapılandırılmasını istedi. Grup konuşmasında AYM Başkanı Zühtü Aslan için “Kafası zehirlenmiş, zillet ittifakının yüksek yargıya konuşlanmış kolu” diyerek, Kandil’i adres gösterdi. Burada Bahçeli’nin, partisinin milletvekili Engin Alan için “İyi ki var” dediği AYM’ye yaptığı şu çağrıyı da hatırlatmakta:........

© Birgün


Get it on Google Play