Yeryüzünü değişim ve bozulma, gökyüzünü ise değişimden muaf saf ve ilahi ideaların mekânı olarak bellediğimizden beri hakikati yeryüzünün şeylerinde değil, göklerden haber getirdiklerini iddia eden hakikatin efendilerinin sözlerinde arıyoruz. Yeryüzü hakikatleri ancak deneyerek keşfedilebilir. Deneyip yanılanlar, denemekten usananlar için hakikatin efendileri kalıcı, değişmeyen ilahi hakikatleri yeryüzünde pazarlayanlardır. Yeryüzünün içkin kuvvetleri tarafından biçimlendirildikleri halde onlara inananlar da çıkabilir: “Yalvarıyorum kardeşlerim, yeryüzüne sadık kalın ve size doğaüstü umutlardan söz edenlere inanmayın! Zehir saçar onlar… yeryüzünü aşağılayanlardır…” (Nietzsche). Yeryüzüne sadık kalmak, denemekten asla vaz geçmemektir: “Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine yenil, daha güzel yenil” (Beckett). Hakikat arayışı, insanın bitimsiz çabası. Fakat hakikatin efendilerine inandığı an, hakikat arayışı sona erer, bedeni ve ruhu ele geçirilir. Hakikatin zehri bedeninde yayıldıkça, yeryüzü giderek değersizleşir. Değerli tek bir şey kalmıştır geriye: Para. Hayatta kalması artık yeryüzünün kuvvetlerine değil, paraya bağlıdır. Hakikatin efendileri, yeryüzünü yağmalayan ve hayati olan her şeyi paraya çevirenlerdir. Ve insan paraya endekslendikçe sonunda kendisi de paraya çevrilecek bir metaya dönüşür. Hayatta kalmak için emeğini satmak zorundadır, sattıkça yağmalanır ve yeryüzünün yağmalanmasına katkıda bulunur.

∗∗∗

“Düşünmüyor ve davranmıyoruz, bunun yerine işaret ediyoruz” (Deleuze, Proust ve Göstergeler, Kabalcı). Yeryüzündeki her beden, nesne işaretler, göstergeler yayar. Düşünmek, göstergelere karşı duyarlı olmayı gerektirir. Düşünmüyoruz, zira yeryüzünün göstergelerine karşı duyarsızlaştık. Düşünmek ancak, bir göstergenin şiddetine maruz kaldığınızda gerçekleşebilir. Bakışlar, yeryüzünün göstergelerini anında paraya çevirdikçe canlı göstergelerin değil, sadece paranın şiddetine maruz kalıyoruz. Yeryüzünün yaydığı, yaşayan ve zamanla değişen yerel göstergelerin yerini paranın değişmeyen ilahi göstergesi aldı ve yeryüzünde hakikat arayışı yerini para arayışına bıraktı. İnsan hayatı değil, parayı arıyor. Şeyler, satılacak ya da satın alınacak değeri gösteren bir göstergeyle donatılmışsa, yeryüzü hayatiliğini yitirmiştir. Hakikatin efendilerine boyun eğen insan, yeryüzüne ihanet ettiğinin farkında değil, ihaneti yaşamak sanıyor. Kızılderili şef uyarmıştı: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaktır.” Beyaz adam ya da beyazlaştırıcı ürünlerle beyazlaştırılmış insan, çok uzun zamandan beri parayla beslenen cansız bir otomattır. Düşünmüyor, sadece paraya işaret ediyor.

∗∗∗

Yeryüzüne ihanet eden insan, kendisine de ihanet etmiştir. Yeryüzü kuvvetlerinin biçimlendirdiği ve yeryüzünün göstergelerini deşifre ettikçe insan olan insan, yeryüzüne ihanet edince parayla çalışan cansız bir otomata dönüştü. Akıl hocaları, hakikatin efendileridir; yeryüzünden artık hiçbir şey öğrenmiyor. “Öğrenmek göstergelerle ilgilidir. Öğrenmek bir maddeyi, nesneyi, varlığı her şeyden önce deşifre edilmesi, yorumlanması gereken göstergeler yayıyorlarmış gibi ele almaktır. Odunun göstergelerine duyarlı olunduğunda marangoz ya da hastalığın göstergelerine duyarlı olunduğunda hekim olunur. Bize bir şeyler öğreten her şey göstergeler yayar, her öğrenme eylemi göstergelerin bir yorumudur (Deleuze, Proust ve Göstergeler). İnsan yeryüzünden değil, hakikatin efendilerinden öğreniyor. Canlı göstergelerin paraya çevrileceğini öğrendiği an deneyip yanılmayı bıraktı. Ne Nietzsche ne de Beckett’in sözlerine kulak asıyor. İnsan, değişmeyen, kalıcı olan hakikati efendisinden öğrendiğinden beri artık faka basmıyor.

Hakikat, hakikatin efendilerinin sözlerinde gizlidir: “Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın.” Bu dünya için çalışmak, efendiye boyun eğmektir. Yeryüzünde bir gelecek düşlemeyin. Hayalleriniz öldükten sonra gerçekleşecek. Umut edin ve bekleyin. Ne olup bitiyorsa yeryüzünde oluyor, her olup biten şey gibi yeryüzü de yeni olan şeylere gebedir. Beklemekten sıkıldınız mı? O halde bir an önce yeryüzünü öldürün ve hayallerinizi gerçekleştirin!

QOSHE - Parayla beslenen otomatlar - Rahmi Öğdül
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Parayla beslenen otomatlar

34 7
17.11.2023

Yeryüzünü değişim ve bozulma, gökyüzünü ise değişimden muaf saf ve ilahi ideaların mekânı olarak bellediğimizden beri hakikati yeryüzünün şeylerinde değil, göklerden haber getirdiklerini iddia eden hakikatin efendilerinin sözlerinde arıyoruz. Yeryüzü hakikatleri ancak deneyerek keşfedilebilir. Deneyip yanılanlar, denemekten usananlar için hakikatin efendileri kalıcı, değişmeyen ilahi hakikatleri yeryüzünde pazarlayanlardır. Yeryüzünün içkin kuvvetleri tarafından biçimlendirildikleri halde onlara inananlar da çıkabilir: “Yalvarıyorum kardeşlerim, yeryüzüne sadık kalın ve size doğaüstü umutlardan söz edenlere inanmayın! Zehir saçar onlar… yeryüzünü aşağılayanlardır…” (Nietzsche). Yeryüzüne sadık kalmak, denemekten asla vaz geçmemektir: “Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine yenil, daha güzel yenil” (Beckett). Hakikat arayışı, insanın bitimsiz çabası. Fakat hakikatin efendilerine inandığı an, hakikat arayışı sona erer, bedeni ve ruhu ele geçirilir. Hakikatin zehri bedeninde yayıldıkça, yeryüzü giderek değersizleşir. Değerli tek bir şey kalmıştır geriye: Para. Hayatta kalması artık yeryüzünün kuvvetlerine değil, paraya bağlıdır. Hakikatin efendileri, yeryüzünü yağmalayan ve hayati olan her şeyi paraya çevirenlerdir. Ve insan paraya endekslendikçe sonunda kendisi de paraya çevrilecek bir metaya dönüşür. Hayatta kalmak için emeğini satmak zorundadır, sattıkça yağmalanır ve yeryüzünün yağmalanmasına katkıda........

© Birgün


Get it on Google Play