Evet önce bizim mahalleden başlayayım.
Hani şu 28 Mayıs 2023 sabahı şunu yazanlar vardı ya…
İşte onlara…
Ne demişlerdi?
“Biz halkı tanımıyoruz…”
22 yılın bize verdiği kahredici bir duyguydu bu…
Bense yıllardır hançeremi yırtarcasına haykırıyorum…
“Biz hangi halkı tanımıyoruz?”
Feci bir cümledir “Biz halkı tanımıyoruz demek…”
Çünkü kendini halk saymamak, sayamamak gibi bir komplekse dayanıyordu.

Bense diyordum ki…
Bu ülkede kimsenin “Halk benim, siz azınlıksınız” deme hakkı yoktur.
Çünkü 28 Mayıs seçim sonuçları da bize bunu anlatıyordu bütün açıklığı ile…
O seçim kimseye kendi kendine “Ben çoğunluğum” deme hakkını, kimseye de “Biz zavallı bir azınlığız” duygusuna kapılma bahanesini vermiyordu.
O seçim sonuçları aynen şunu diyordu.

Ne çıkmıştı 28 Mayıs akşamı?
Türkiye’de yaşayan her 3 vatandaştan biri AKP’li…
Her 4 kişiden biri de CHP’li diyordu.
Böyle bir tabloda kim kimi anlamıyor?
Bugün tablo tamamen değişti.
Artık CHP Türkiye’nin birinci partisi haline geldi.
Şimdi söyleyin bana…
AKP’liler toplumu anlamıyor mu?

31 Mart bu 22 yıllık hurafeyi yıktı.
Bu ülkede artık herkes başını dik tutsun…
Cebinde TC vatandaşlık numarasını taşıyan herkes bu ülkenin halkıdır.
Evet 22 yıllık ağır bir kompleks dönemini kapattı bu mübarek Ramazan ayında Türk seçmeni.
Bence en önemli sonucu budur.

Bu mübarek Ramazan ayında sandıktan gelen en net işaret nedir?
Siyasallaşmış, devlet haline gelmiş bir siyasi islam projesi, hem de Ramazan ayında çatır çatır çökmüştür.

Hani o sınıfa mezar maketi kurduracak kadar kendinden geçen, küçük çocuklarımızı, daha hayatı en güzel en cıvıl cıvıl yaşayacakları günlerinde, annesinin maket mezarı başında ağlatmaya çalışan kafalara…
O kafalara gık demeyen Milli Eğitim Bakanı'na hem de bu Ramazan gününde “bir dakika” demiştir.

"İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder" demişlerdi…
Türkiye’nin büyük bölümünü, nüfusun en yoğun olduğu bölgeleri kaybetti.
Ama Cumhurbaşkanı yine koltuğunda oturmaya devam edecek.
Merkezi hükümet AKP’nin…
Yerel iktidar CHP’nin…
Ne Türkiye’yi kaybeden var… Ne tek başına “Ben Türkiye'yim “diyebilecek.

Bu Ramazan gününde bir başka çok önemli mesaj daha.
Bütün vatandaşın hizmetinde olması gereken devletin, alelade bir propaganda aygıtı haline getirilirse, getirene hiçbir yararı olmuyor.
Devletin bakanlarının, valilerinin yeniden devletin bakanı, valisi haline gelmesi iktidara çok daha yararlı olacak.

Tehdit ve şantaj…
Vatandaşı cezalandırma yoluyla terbiye etme, oy verdirme teşebbüsü…
Etkili bir güç sanılıyordu.
Oysa 1989’da Özal da bunu denemişti.
Ters tepmişti…
Dün de ters tepti.

Bu mübarek Ramazan gününde en çarpıcı “işaret” tarikatlar konusunda geldi.
Sanılıyordu ki, siyasette çok etkilidirler.
Sanılıyordu ki, vatandaş üzerinde çok etkilidirler.
Sanıyorlardı ki, “muhalefete oy verirseniz cehenneme gidersiniz” diye saçmaladıklarında halk onları dinleyecek
Buyurun Türkiye karşınızda.
Menzil Tarikatı'nın dergahı Adıyaman’ı CHP kazandı.
İsmailağa’nın karargahı Fatih neredeyse başabaş bitti.
Türbeler ilçesi Eyüp CHP’de.
Camiler ve kabristanlar diyarı Üsküdar CHP’de.
Hem de şu mübarek Ramazan gününde…
2002 yılından beri aynı şeyi savunuyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresindekiler 2002 yılında kendisini iktidara “İslami bir duyarlılığının” ve “cami cemaatinin” getirdiğini sandılar.
Oysa 2002’de onu iktidara getiren, iki merkez partinin yolsuzluktan çürümüş yapısına tepki duyan ve o güne kadar merkez partilere oy vermiş ılımlı seçmendi.
İşte o yanlış duygular AKP’yi her seçimde daha da İslami bir projeye doğru yöneltti.
Ve dün işte bu “Rabia siyaseti” ve “Cami cemaati hurafesi”, hem de bir Ramazan günü, Ayasofya’da verilen bir iftarın ertesi günü çöktü.
Ayasofya, ne Erdoğan’a İstanbul’da Cumhurbaşkanı çoğunluğu ne de Kurum’a belediye başkanlığı getirdi.

Demek ki tek merkezden kontrol edilen ve “Vuvuzela korosu” haline getirilen bir medya, hiç de işe yaramıyormuş.
Yandaş medya yerine, itibarlı medyanın varlığına izin verilirse bu iktidarın daha çok işine yarardı.

Bir de şu ne idüğü belirsiz fonlanmış üç beş derneğin çağrısına uyup gençlerin festivallerini, konserlerini yasaklatan belediye başkanları vardı.
Kendilerini halk kabul edip, “Bu konserler halkımızın kültür ve maneviyatına ters” diye uyduruk şikâyet başvuruları ile konserleri yasaklatmak isteyen ve onlara uyup yasaklayan belediye başkanları, kaymakamlar, valiler…
Eee hani nerede o halk?
O hurafe de çöktü.

Şimdi önümüzde 4 yıllık seçimsiz bir süre var.
Hepimiz için sakince geçirebileceğimiz bir 4 yıl bu.
Hepimiz çok yorulduk.
Hepimiz bıkkınız.
Bir bölümümüz 28 Mayıs akşamı derin bir düşkırıklığı yaşamıştı. Bu seçim o psikolojik yaraları sardı, iyileştirdi.
O psikoloji dengelendi.

Bu 4 yıl içinde;
Her vatandaşın, bu ülkenin her bireyinin hiçbir endişe ve korku duymadan kendi hayat tarzına uygun biçimde yaşayabileceği, yeni bir sosyal kontrata ulaşma şansına sahibiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde şimdi 4 yıllık seçimsiz bir süre var.
Umuyorum ki bu 4 yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ülkenin sorunlarının çözümünde, daha çok söz sahibi olacağı bir anlayışa yöneliriz.

Erdoğan şahsi karizması, cesur siyaseti ve ilk yıllarda hepimizi hayran bırakan demokratikleşme çabaları, yolsuzluklarla mücadele vaadi, onun yüzde 34 oyunu yüzde 50’lere kadar taşımıştı.
Onu taşıyan oylar İslamcı oylar değildi.
Hiç küçümsenmeyecek bölümü seküler hayata ve hayat tarzına bağlı insanlardı.
Ona destek veren mütedeyyin insanlar tarikat müridi değil, samimi Müslümanlardı.

Şimdi artık hepsinin endişelerini giderme, vicdanları rahatlatma, adalete, insan haklarına saygılı bir devleti ve toplumu oluşturma, haksız yere 5 yıldır içeride yatan insanları bir an önce özgürlüğüne kavuşturmak için seçimsiz bir 4 yıl var önümüzde.
Bütün bu işaretler, inanmış bir Müslüman olan Erdoğan’a bir Ramazan günü geldi…
Sanıyorum bunun anlamı ve değerini anlamak için çok daha uygun bir “istişare” ve “tefekkür” günüdür böyle bir günde gelen seçim sonucu.
İşe başlamanın en güzel yolu da parti şapkasını 4 yıl külliye kapısının dışında bir yere asmak, tekrar bütün milletin ve Cumhur’un Cumhurbaşkanı olmaktır.

QOSHE - Hem de bu mübarek Ramazan ayında her mahallede hangi hurafeler yıkıldı? - Ertuğrul Özkök
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hem de bu mübarek Ramazan ayında her mahallede hangi hurafeler yıkıldı?

107 0
01.04.2024

Evet önce bizim mahalleden başlayayım.
Hani şu 28 Mayıs 2023 sabahı şunu yazanlar vardı ya…
İşte onlara…
Ne demişlerdi?
“Biz halkı tanımıyoruz…”
22 yılın bize verdiği kahredici bir duyguydu bu…
Bense yıllardır hançeremi yırtarcasına haykırıyorum…
“Biz hangi halkı tanımıyoruz?”
Feci bir cümledir “Biz halkı tanımıyoruz demek…”
Çünkü kendini halk saymamak, sayamamak gibi bir komplekse dayanıyordu.

Bense diyordum ki…
Bu ülkede kimsenin “Halk benim, siz azınlıksınız” deme hakkı yoktur.
Çünkü 28 Mayıs seçim sonuçları da bize bunu anlatıyordu bütün açıklığı ile…
O seçim kimseye kendi kendine “Ben çoğunluğum” deme hakkını, kimseye de “Biz zavallı bir azınlığız” duygusuna kapılma bahanesini vermiyordu.
O seçim sonuçları aynen şunu diyordu.

Ne çıkmıştı 28 Mayıs akşamı?
Türkiye’de yaşayan her 3 vatandaştan biri AKP’li…
Her 4 kişiden biri de CHP’li diyordu.
Böyle bir tabloda kim kimi anlamıyor?
Bugün tablo tamamen değişti.
Artık CHP Türkiye’nin birinci partisi haline geldi.
Şimdi söyleyin bana…
AKP’liler toplumu anlamıyor mu?

31 Mart bu 22 yıllık hurafeyi yıktı.
Bu ülkede artık herkes başını dik tutsun…
Cebinde TC vatandaşlık numarasını taşıyan herkes bu ülkenin halkıdır.
Evet 22 yıllık ağır bir kompleks dönemini kapattı bu mübarek Ramazan ayında Türk seçmeni.
Bence en önemli sonucu budur.

Bu mübarek Ramazan ayında sandıktan gelen en net işaret nedir?
Siyasallaşmış, devlet haline gelmiş bir siyasi islam projesi, hem de Ramazan ayında çatır çatır çökmüştür.

Hani o sınıfa mezar maketi kurduracak kadar kendinden geçen, küçük çocuklarımızı, daha hayatı en güzel en cıvıl cıvıl yaşayacakları günlerinde, annesinin maket mezarı başında ağlatmaya çalışan kafalara…
O kafalara gık demeyen Milli Eğitim Bakanı'na hem de bu Ramazan gününde “bir dakika” demiştir.

"İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder" demişlerdi…
Türkiye’nin büyük bölümünü, nüfusun en yoğun olduğu bölgeleri kaybetti.
Ama Cumhurbaşkanı yine koltuğunda oturmaya devam edecek.
Merkezi hükümet........

© Bizim TV


Get it on Google Play