Gürcistan parlamentosu, protestolara rağmen, yabancı etkinin şeffaflığına ilişkin yasa tasarısını ilk okumada kabul etti. Yürürlüğe girebilmesi için iki okumada daha kabul edilmesi gerekiyor.

Gürcistan’da geçen seneden beri gündemde olan ‘Yabancı Etkinin Şeffaflığı Hakkındaki’ yasa tasarısına karşı AB yanlısı eylemcilerin protestoları sürüyor.

17 Nisan’da Gürcistan Parlamentosu tasarıyı ilk okumada kabul etti; muhalefet oylamaya katılmadı ve iktidardaki Gürcü Rüyası partisi üyelerinin konuşmalarını engellemeye çalıştı. Yaşanan karmaşa üzerine meclis oturumu yarıda kesildi.

Tasarının sunumu sırasında, Gürcü Rüyası parlamento lideri Mamuka Mdinaradze, muhalif ‘Vatandaşlar’ partisi vekili Aleko Elisaşvili tarafından yumruklandı.

Gürcü parlamentosu başkanı Şalva Papuashvili, görevlilere bazı muhalefet üyelerini salondan çıkarmaları yönünde çağrıda bulundu, ardından neredeyse tüm muhalefet milletvekilleri salonu terk etti.

Yasaya karşı eylemlerine birkaç gündür devam eden protestocular, oturum sırasında da parlamento binası yakınlarındaydı.

Bu noktada, Batı ve fikirlerini genellikle Batı medyasından kopyala yapıştır yöntemiyle aktaran ‘analist gazetecilerin’ yol açacağı muhtemel dezenformasyona karşı birkaç önemli olguyu hatırlatmak gerekiyor.

Konu, geçen seneki eylemlerde ‘Gürcistan, Rusya’nın sansür yasasına karşı ayaklandı’ hikayesiyle paylaşılmıştı, muhtemelen yine öyle olacak.

Ancak, yasaya karşı örgütlenen eylemler sürecinde ‘Rus yasasından’ bahsedilse de, yasa aslında bir Amerikan yasası.

Gürcü parlamentosunun tescil ettiği iki versiyondan biri, ABD’de yürürlükte olan Yabancı Acenteler Kayıt Yasası’nın (FARA) tercümesiydi.

Yani eylemciler, Rusya’ya karşı sloganlar atsalar da aslında ABD’nin 1939 yılında yürürlüğe soktuğu bir yasanın Gürcistan versiyonuna karşı yürüyorlar. Üstelik, yasanın Amerikan versiyonu sadece tüzel kişiler için değil, aynı zamanda bireyler için de geçerli.

Bütün bunlara rağmen, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, ABD’nin Tiflis Büyükelçisi Kelly Degnan, ABD’nin Ukrayna eski büyükelçisi John Herbst gibi isimler, yasayı ‘Rus mevzuatına’ benzeterek arka arkaya destek açıklamalarında bulunmuştu.

Yasaya göre, fonlarının yüzde 20’sinden fazlasını yurt dışından alan kuruluşlar ‘yabancı acente’ olarak kaydedilecek veya para cezası ödemek zorunda kalacaklar.

Söz konusu yasa tasarısı, ABD ve Rusya’daki dış finansmanın şeffaflığına ilişkin yasaların yanı sıra Avrupa Birliği ve Fransa yasa tasarılarıyla karşılaştırıldığında en ‘yumuşak’ yasa.

Bu yasa, muadillerinin aksine şahısları değil, yalnızca tüzel kişilikleri hedefliyor ve amaçları arasında ‘dini aşırılığın, devlet kurumlarının zayıflamasının ve geleneksel olmayan yaşam tarzlarının yaygınlaşmasının finansmanını önlemek’ gibi maddeler bulunuyor.

Gürcistan’da söz konusu yasa kapsamına giren kuruluşlar arasında, ilk bakışta kendini “Klasik liberal / özgürlükçü değerleri desteklemeye adanmış bir dernek” ifadeleriyle tanımlayan Franklin Kulübü,

1995 yılında kurulan, 2020 parlamento seçimlerinde oyları yanlış saydığı ortaya çıkan ve ‘sivil toplum’, ‘katılımcı demokrasi’ gibi kavramlar üzerinden faaliyet yürüten Uluslararası Adil Seçimler ve Demokrasi Derneği (ISFED),

Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından finanse edilen projeler ve CANVAS eğitimleri veren kuruluşlar dikkat çekiyor.

Yasa, geçen sene olduğu gibi bu sene de Gürcistan Başbakanı Irakli Kobahidze ile Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili arasındaki rekabeti gözler önüne serdi. Kobahidze son olarak, Zurabişvili hakkında “Salome Zurabişvili yabancı nüfuzun bir ajanıdır ve dolayısıyla yabancı bir gücü, küresel savaşın bir parçasını temsil etmektedir” ifadelerini kullandı.

Zurabişvili, geçen sene protestoların düzenlendiği tarihte ABD’deydi ve sıcağı sıcağına yaptığı açıklamada yasaya karşı çıktığını, eylemcilerin yanında olduğunu, yasayı veto edeceğini açıklamıştı.

Cumhurbaşkanı bu sefer de, konuyu Batılı diplomatik temsilcilerle ‘acil olarak’ görşmeye karar verdi. Düzenlenen toplantıya Avusturya, Bulgaristan, İngiltere, Almanya, İtalya, Litvanya, Polonya, Slovenya, Fransa ve Çek Cumhuriyeti’nin büyükelçileri, AB’nin Tiflis’teki diplomatik misyonu başkanı Pavel Gerçinskiy ve ABD’nin Tiflis Büyükelçisi katıldı. Zurabişvili, toplantıda Batılı yetkilileri Gürcistan’a ‘üst düzey ziyaretleri yoğunlaştırmaya’ çağırdı.

AB Konseyi Başkanı Charles Michel de, konuyla ilgili açıklamasında “Gürcü halkı Avrupa yolunu seçti, buna karşılık Avrupa Konseyi geçen yıl Aralık ayında Gürcistan’a aday statüsü verdi. Açık konuşayım: Kanun tasarısı Gürcistan’ın AB’ye katılma arzusuna uymuyor ve Gürcistan’ı Avrupa Birliği’ne yaklaştırmayacak, aksine uzaklaştıracak” diyerek yeniden Avrupa’nın sopasını gösterdi.

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobahidze de, yasayla ilgili açıklamalarda bulundu.

Avrupalı politikacıların aksine, yasanın ‘Gürcistan’ı Avrupa’dan uzaklaştırmayacağını’, aksine ‘Avrupa Birliği ile entegrasyona yakınlaştıracağını’ söyleyen Kobahidze, “Aslında bu yasa tasarısı Avrupa’ya ait, çünkü Avrupa’nın en önemli değerlerinden biri olan şeffaflık ve hesap verebilirliğe dayanıyor. Aynı zamanda Gürcistan’a ait, zira egemenliğimizi koruyor” dedi.

“Bize tasarının Avrupa değerleriyle çeliştiğini söylüyorlar ama spesifik bir şey söylemiyorlar, dolayısıyla bu tür açıklamalar tasarıyı kabul etme kararımızı yeniden gözden geçirmemiz için bir neden olamaz” diyen başbakan, Avrupalı ve ABD’li siyasetçilerin ‘şeffaflık tasarısına karşı tek bir argüman bile sunmadıklarını vurguladı ve yabancı politikacıları ve diplomatları şeffaflık tasarısını açık bir şekilde tartışmaya davet ederek hükümetin ‘bu sefer daha kararlı olduğunun’ altını çizdi.

Kobahidze, tasarının tek amacının, STK’ların yurt dışından alınan paraya ilişkin yıllık beyanda bulunmasını öngördüğünü belirtti.

“Endişelerimizi Batılı ortaklarımızla daha önce birçok kez konuştuk. Sözler vardı ama sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinde şeffaflık yoktu” diyen Gürcü liderin ülkesi için yaptığı ‘renkli devrim’ vurgusu da kritik:

“STK’lar 2020 ve 2022’de Gürcistan’da devrim örgütlemek için iki girişimde bulundu. En büyük STK’ların hedefi, halkın iradesine aykırı olarak mevcut hükümeti değiştirmekti, ancak bu gerçekleşmedi. STK’lar yabancı hibelerin yardımı ve LGBT propagandasıyla açık bir kampanya yürüttü. Şeffaflıkla ilgili yasayı daha önce çıkarmış olsaydık, eminim ki STK’lar bağımsızlığımızın, devlet kurumlarımızın çıkarlarına karşı bu kadar pervasızca hareket edemezlerdi. Eğer STK’lar 2020-2022’de aktif olarak yapmaya çalıştıkları şeyi, yani devrim yoluyla hükümeti değiştirmeyi başarmış olsaydı, Gürcistan bugün Ukrayna’dan daha kötü bir durumda olacaktı.”

Kobahidze ayrıca, 2022 yılında STK’ların Rusya’ya karşı Gürcistan’ı tamamen çöküşe sürükleyecek ‘ikinci bir cephe’ açma kampanyasına aktif olarak dahil olduklarını kaydetti.

Eylemler bir ‘halk hareketinden’ çok planlı bir renkli devrim girişimi gibi görünüyor. Zira, ABD/AB yetkililerinin eylemcilere verdiği destek, tasarının ‘Rus yasası’ olarak sunulması, eylemleri organize eden grupların bizzat bu yasanın hedeflediği gruplardan oluşması, kendiliğinden ya da yalnızca ülke içi gündemi ilgilendiren bir konudan çok daha fazlasının yaşandığını gösteriyor.

Ayrıca, Gürcü istihbaratının geçen seneki raporuna göre, geçen sene 3 Sırp vatandaşı, 25 Eylül’de Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) daveti üzerine Gürcistan’a gelerek ve başkent Tiflis’te bulunan bir otelde, bazı ‘sivil toplum kuruluşları ve sivil aktivistlere’ eğitim vermişti

USAID finansmanıyla eğitim veren Sırpların ise, ‘Canvas’ örgütünden oldukları tespit edilmişti. Canvas ise, Yugoslavya’nın tarih sahnesinden silindiği dönemde en büyük rolü oynayan Otpor Hareketi’nin devamı.

Yasayı meclise sunanlar, iktidardaki Gürcü Rüyası Partisi’nden ayrılan ve ‘ABD ve AB’nin Gürcistan’ı savaşa sürükleme teşebbüslerine daha sert yanıt verilmesini savunan’ Halkın Gücü hareketi üyeleriydi. Ancak yasa, Gürcü Rüyası partisi tarafından da destekleniyor.

Öte yandan, Saakaşvili’yi koltuğundan eden Gürcü Rüyası’nın kurucusu, ülkenin eski başbakanlarından iş adamı Bidzina Ivanişvili’nin ‘Kremlin tarafından desteklendiği’ de Batı medyasında tekrarlandıkça inandırıcılığı artan türde bir argüman olageldi.

Sonuçta Gürcistan parlamentosu, ‘yabancı etkinin şeffaflığı’ hakkındaki yasa tasarısını geçen sene geri çekmişti ve renkli devrim cephesi birinci raundu kazanmıştı.

Tasarıya ilişkin AB yetkililerinin açıklamalarını, Rus yetkililerin açıklamaları takip etti. Rus tarafı, konunun Gürcistan’da Batı yanlısı bir rejim değişikliği planı olduğunu ifade ediyor.

Rusya Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodin, konuyla ilgili açıklamasında “Yabancı acentelere ilişkin yasayla ilgili bu histeri, yalnızca Washington ve Brüksel’in mevcut Gürcistan hükümetini devirmeye yönelik kararları olduğu ve bunun için zaten para tahsis edildiği anlamına geliyor ve yasanın kabul edilmesi bu planları bozabilir” açıklamasında bulundu.

Gürcistan, Sovyet sonrası dönemde Rusya’yla uzun süreli düşmanlık politikasına sahip olmasına rağmen -buna 2008’deki beş günlük savaş da dahil- Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı askeri operasyonda açık bir şekilde Ukrayna’nın yanında durmadı.

Ukrayna krizindeki tutumu ve etki ajanlığına karşı yasal önlem almaya çalışması, Kolektif Batı için ‘iki büyük suçtu’, bu adımlar Gürcistan’ın Batı rotasından çıkışını (Batı medyasında bunu Rus etkisine girmek olarak okuyoruz) temsil ediyordu ve elbette ki bu suç cezasız kalmayacaktı.

Geçen sene Mart ayındaki eylemlerde, eylemciler gösterilerin devam edeceğini söyleyerek ‘Gürcistan’ın Batı yanlısı bir rotada ilerlediğine dair garanti verilene kadar bu süreçler durmayacak’ açıklamasında bulunmuştu. Bugün yaşananlar işte bu sürecin devamı.

Gürcistan siyasetinde sık sık dile getirilen ‘AB değerleri’ söylemi ve yaşanan çatışmalar yeni değil. Gürcistan da, Rusya’yla sınır anlaşmazlıkları olan, askeri çatışmaya da girmiş bir eski Sovyet ülkesi. Aynı Ukrayna gibi…

İkisi de eski Sovyet ülkesi olan Gürcistan ve Ukrayna’nın, renkli devrimler ve Rusya’yla savaş başlıklarında benzerlikler taşıması elbette ki tesadüf değil. Bu iki ülke de, ‘renkli devrimler kuşağında’ bulunuyor. 2003 Gül Devrimi, 2004 Ukrayna Turuncu Devrimi, 2008’de Gürcistan ve Rusya arasında Güney Osetya savaşı, 2014 Maydan, 10 yıldır devam eden Donbass savaşları…

Gürcistan’da 2003’te yaşanan Gül Devrimi (Güller Devrimi) sürecinde, dönemin devlet başkanı Eduard Şevardnadze, başını Saakaşvili’nin çektiği Batı destekli muhalefet tarafından ‘indirilmiş’, Saakaşvili ve destekçilerinin, Şevardnadze’nin konuşması sırasında ellerinde kırmızı güllerle parlamento binasına girmesi, Gürcistan’ın değişen rotasının sembolü haline gelmişti.

Elbette, her eski Sovyet ülkesinde olduğu gibi, Gürcistan’da da Batı’yla ilişkiler yalnızca diplomatik ilişkilerden ibaret değil. Bu ülkeler, Batı yanlısı ve çoğunlukla aşırı sağcı siyasetlerle, Rusya’yla yakın ilişkiler kurulmasını savunan siyasetler arasındaki rekabete sahne oluyor.

Bugün tartışma konusu olan yasa geçen sene geri çekildikten sonra, aynı yılın 14-15 Aralık tarihlerinde düzenlenen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde ise Gürcistan’a adaylık statüsü verilmişti.

Cumhurbaşkanı Zurabişvili ise, henüz karar çıkmadan kutlamalara başlayıp, halkı meydanlara çağırarak “Geleceğimizin Rusya’da olmadığını bir kez daha söyleyeceğiz ve Avrupa’ya sesimizi duyuracağız” demişti.

Gürcü Rüyası partisi, geçen sene geri çekilen tasarıyı yeniden gündeme alarak, bütün iç karışıklık riskine rağmen yasa konusunda kararlı olduğunu gösterdi.

Veto açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı Zurabişvili de yasaya karşı duruşunu koruyor. Ancak, Gürcü Rüyası ısrarında devam eder ve tasarı ikinci defa cumhurbaşkanının önüne giderse bu sefer onaylamak zorunda kalacak.

Dolayısıyla süreç, sıkça dile getirildiği gibi Cumhurbaşkanı Zurabişvili’nin görevden alınmasıyla sonuçlanabilir.

Batı medyasında Gürcistan için sıkça “Halk Avrupa’yı seçti” yorumları yapılır. Ancak, tercihin halka mı yoksa Gürcistan’a Avrupa hayali saçan Batı yanlısı elitlere mi ait olduğu tartışmalı. Yasaya karşı sokaklara çıkan eylemcilerin bütün desteğe rağmen çoğunluk pozisyonunu alamaması, renki devrimin etki düzeyini gösteren önemli bir veri, tabii şimdilik…

AB hedefinin konuşulduğu ve bu uğurda siyasi dizayna maruz kalan bütün ülkeler, birliğe katılmanın ulusal egemenliklerinin en azından bir kısmının Brüksel’e devredilmesi anlamına geldiğini anlıyor, ancak asıl soru, bu egemenlik devrinin düzeyi ve ne için yapılacağı.

Gürcistan özelinde ise, Gürcü Rüyası partisi, kendilerine sunulan ‘Avrupalı özgürlüğün’ -aynı diğer eski Sovyet ülkelerinde olduğu gibi- Rusya’yı çevreleme ve ülkelerini bu amaçla ateşe atma amacı taşıdığının farkında.

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

QOSHE - Gürcistan’da neler oluyor? - Erkin Öncan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gürcistan’da neler oluyor?

9 0
18.04.2024

Gürcistan parlamentosu, protestolara rağmen, yabancı etkinin şeffaflığına ilişkin yasa tasarısını ilk okumada kabul etti. Yürürlüğe girebilmesi için iki okumada daha kabul edilmesi gerekiyor.

Gürcistan’da geçen seneden beri gündemde olan ‘Yabancı Etkinin Şeffaflığı Hakkındaki’ yasa tasarısına karşı AB yanlısı eylemcilerin protestoları sürüyor.

17 Nisan’da Gürcistan Parlamentosu tasarıyı ilk okumada kabul etti; muhalefet oylamaya katılmadı ve iktidardaki Gürcü Rüyası partisi üyelerinin konuşmalarını engellemeye çalıştı. Yaşanan karmaşa üzerine meclis oturumu yarıda kesildi.

Tasarının sunumu sırasında, Gürcü Rüyası parlamento lideri Mamuka Mdinaradze, muhalif ‘Vatandaşlar’ partisi vekili Aleko Elisaşvili tarafından yumruklandı.

Gürcü parlamentosu başkanı Şalva Papuashvili, görevlilere bazı muhalefet üyelerini salondan çıkarmaları yönünde çağrıda bulundu, ardından neredeyse tüm muhalefet milletvekilleri salonu terk etti.

Yasaya karşı eylemlerine birkaç gündür devam eden protestocular, oturum sırasında da parlamento binası yakınlarındaydı.

Bu noktada, Batı ve fikirlerini genellikle Batı medyasından kopyala yapıştır yöntemiyle aktaran ‘analist gazetecilerin’ yol açacağı muhtemel dezenformasyona karşı birkaç önemli olguyu hatırlatmak gerekiyor.

Konu, geçen seneki eylemlerde ‘Gürcistan, Rusya’nın sansür yasasına karşı ayaklandı’ hikayesiyle paylaşılmıştı, muhtemelen yine öyle olacak.

Ancak, yasaya karşı örgütlenen eylemler sürecinde ‘Rus yasasından’ bahsedilse de, yasa aslında bir Amerikan yasası.

Gürcü parlamentosunun tescil ettiği iki versiyondan biri, ABD’de yürürlükte olan Yabancı Acenteler Kayıt Yasası’nın (FARA) tercümesiydi.

Yani eylemciler, Rusya’ya karşı sloganlar atsalar da aslında ABD’nin 1939 yılında yürürlüğe soktuğu bir yasanın Gürcistan versiyonuna karşı yürüyorlar. Üstelik, yasanın Amerikan versiyonu sadece tüzel kişiler için değil, aynı zamanda bireyler için de geçerli.

Bütün bunlara rağmen, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, ABD’nin Tiflis Büyükelçisi Kelly Degnan, ABD’nin Ukrayna eski büyükelçisi John Herbst gibi isimler, yasayı ‘Rus mevzuatına’ benzeterek arka arkaya destek açıklamalarında bulunmuştu.

Yasaya göre, fonlarının yüzde 20’sinden fazlasını yurt dışından alan kuruluşlar ‘yabancı acente’ olarak kaydedilecek veya para cezası ödemek zorunda kalacaklar.

Söz konusu yasa tasarısı, ABD ve Rusya’daki dış finansmanın şeffaflığına ilişkin yasaların yanı sıra Avrupa Birliği ve Fransa yasa tasarılarıyla karşılaştırıldığında en ‘yumuşak’ yasa.

Bu yasa, muadillerinin aksine şahısları değil, yalnızca tüzel kişilikleri hedefliyor ve amaçları arasında ‘dini aşırılığın, devlet kurumlarının zayıflamasının ve geleneksel olmayan yaşam tarzlarının yaygınlaşmasının finansmanını önlemek’ gibi maddeler bulunuyor.

Gürcistan’da söz konusu yasa kapsamına giren kuruluşlar arasında, ilk bakışta kendini “Klasik liberal / özgürlükçü değerleri desteklemeye adanmış bir dernek” ifadeleriyle tanımlayan Franklin Kulübü,

1995 yılında kurulan, 2020 parlamento seçimlerinde oyları yanlış saydığı ortaya çıkan ve ‘sivil toplum’, ‘katılımcı demokrasi’ gibi kavramlar üzerinden faaliyet yürüten Uluslararası Adil Seçimler ve Demokrasi Derneği (ISFED),

Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından finanse edilen projeler ve CANVAS eğitimleri veren kuruluşlar dikkat çekiyor.

Yasa, geçen sene olduğu gibi bu sene de Gürcistan Başbakanı Irakli Kobahidze ile Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili arasındaki rekabeti gözler önüne serdi. Kobahidze son olarak, Zurabişvili hakkında “Salome Zurabişvili yabancı nüfuzun bir ajanıdır ve dolayısıyla yabancı bir gücü, küresel savaşın bir parçasını temsil etmektedir” ifadelerini kullandı.

Zurabişvili, geçen sene protestoların düzenlendiği tarihte ABD’deydi ve sıcağı sıcağına yaptığı açıklamada yasaya karşı çıktığını, eylemcilerin yanında olduğunu, yasayı veto edeceğini açıklamıştı.

Cumhurbaşkanı bu sefer de, konuyu Batılı diplomatik temsilcilerle ‘acil olarak’ görşmeye karar verdi. Düzenlenen toplantıya Avusturya, Bulgaristan, İngiltere, Almanya, İtalya, Litvanya, Polonya, Slovenya, Fransa ve Çek Cumhuriyeti’nin büyükelçileri, AB’nin Tiflis’teki diplomatik misyonu başkanı Pavel Gerçinskiy ve ABD’nin Tiflis Büyükelçisi katıldı.........

© CGTN Türk


Get it on Google Play