Açıkçası Pirelli Takvimi’nin ‘Magazine London’daki lansmanında böyle bir arayış içinde değildim. Özellikle de belli bir resmiyet içerisinde gerçekleştirilen, kırmızı halıdan geçerek birçok ülke vatandaşının bir araya gelerek oluşturduğu seçkin bir topluluğun içerisinde.. Bilirsiniz böyle gecelerde kadınlar en şık, erkekler de en yakışıklı hallerinde olurlar ve öylesi önemli bir parti içerisinde geçirdikleri süre boyunca bazı kavramlar kapının dışında kalır. Daha çok eğlence ve de kutlama ön plandadır.

O gala gecesinde işte böyle güzel bir eğlencenin başladığı sırada Prince Gyasi kendi konuşmasını yapıp sahneden indiği anlarda fotoğraf çektirmek için Gyasi’nin yanına gittim. Şapkalı zarif bir kadının elini sımsıkı tutmuş bir biçimde heyecanla bir şeyler anlatıyordu. Ben konuşup kendimi tanıtınca, Gyasi bu şapkalı hanımefendiye kibarca ‘anneciğim bir dakika bana müsaade edebilir misin? Birazdan hemen yanına geliyorum..’ diyerek elini annesinden çekti ve aynı elini bana doğru uzattı. Bir gün evvel röportaj sırasında tanışmış olsak da aslında beni tanımıyordu, daha doğrusu onun ailesinden biri değildim ancak aynı annesinin elini tuttuğu gibi elimi sımsıkı tutuyor ve de objektife bu şekilde gülümseyerek poz veriyordu. O an, takvimi taşımaya yardımcı, bana göre bir inovasyon harikası olan altın elin görünürdeki fütüristik tasarım oluşuna dair olan önemli ve de Pirelli’nin inovasyon tutkusunu yansıttığı ‘birlikte yola çıkma’ metaforuna dair olan derin anlamlarının ötesinde Gyasi’nin belki de hayatında son derece önemli olan ‘el tutma, el ele yürüme’ kavramına da gönderme yapan bir tasarım olduğunu düşündüm.

Ailesi ile beraber kendisi için ayrılmış olan o sevgi çemberinden ayrılıp kendi yerime geçerken yalnızca takvimin kenarındaki bu altın elin bile Gyasi’nin çok boyutlu dünyasının bir izdüşümü olduğunu düşünüyordum. Hem çocuksu ve de gerçek sevgiyi gösterebilen, hem de masumiyet ve samimiyet gibi günümüzde nadir rastlanan kavramları üzerinde iyi taşıyabilen biri olduğunu hissettim. Bu nedenle de Gyasi’nin, Pirelli’nin son 60 yıllık tarihinin 3’ncü dönemine rastlayan 50’nci edisyonunu fotoğraflayan ilk Afrikalı siyahi sanatçı oluşu ve de takvimde yer alacak fotoğrafların Pirelli’nin alışılmış çekim standartlarının çok ötesinde hem Afrika, Gana hem de Londra'da gerçekleştirilmesi son derece anlamlıydı. (Bir hatırlatma olarak, Pirelli Takvimi’nin tarihi 3’e ayrılıyor. 1964 - 1974 yılları arasında Beatles’ın, rock müziğin ve mini eteğin moda olduğu, genç protest hareketlerin öne çıktığı, Vietnam karşıtı gösterilerin yapıldığı dönem ile başlayan ve devam eden ilk dönemin ardından 1984 - 1994 yılları arasındaki ilk dönüşümlerin olduğu ikinci dönem geliyor. Bunun sonrasında ise 1994 yılında 3’üncü dönem başlıyor ve bu dönem de günümüze kadar uzanıyor. Dolayısıyla Pirelli Takvimi her yıl dönemin en saygın fotoğrafçıları tarafından çekilen fotoğraflarla zamanın geçişini görsel bir şekilde anlatan, çağdaş kültürü kendi bakış açısından yorumlayan ve de genellikle yeni trendler belirleyen son 60 yıllık tarihin önemli bir parçasını bu takvimler arasında barındırıyor.)

Takvimi fotoğraflayan sanatçılardan 39’uncusu olan 27 yaşındaki Afrika Gana’lı genç yetenek Prince Gyasi’nin bu yılki takvime kattığı anlam ve de takvimin sayfaları için seçtiği yetenekler ise oldukça güzel bir hikayeden geliyor. Takvim teklifini aldıktan sonra Gyasi’nin ilk yaptığı şey bir manifesto yazmak oluyor ve sonra da bu manifestoya uygun olan, çocukluğundan bu yana kendi hayatını etkilediğine inandığı, hayatının ‘zamansız’ olarak tanımlanan alanında yer etmiş kişilerden bazı yetenekler seçiyor.

Mesela Tiwa Savage, Gyasi’nin her gün dinlediği müzik listesinde en üst sıralarda yer alan bir isim. Angela Bassett ise 7 yaşındayken izlediği, ‘yanında durmak bile bir tür hayal’ dediği bir aktris, James Samuel ise ‘büyük abim gibidir’ dediği, vizyonu ve dehası ile hayatına büyük katkısı olduğunu söylediği bir isim. Dolayısıyla da takvimde bu kişiler için seçilmiş olan kavramlar, Gyasi’nin hayatında etki ettiği alanın da bir simgesi aslında.

(Takvimde yer alan kavramlar ve de temsil ettiği yetenekler ise şöyle: “The Chosen One” (Seçilmiş kişi) - Ganalı çağdaş sanatçı Amoako Boafo, “Altruistic” (Fedakar) - Amerikalı oyuncu Angela Bassett, “The Blueprint” (Örnek) - yazar Margot Lee Shetterly ile şair Amanda Gorman, “Studious” (Araştırmacı, çalışkan) - Young Prince çocuk model Abul Faid Yussif, “Royalty” (Kraliyet) - Asante İmparatorluğunun Kralı, Majesteleri Otumfuo Osei Tutu II, “Man of Honour” (dürüstlük) - Aktör ve rapçi İdris Elba, “Visionary” (Vizyoner) - yazar, yönetmen ve yapımcı Jeymes Samuel, “Focus” (Odak) - eski futbolcu ve girişimci Marcel Desailly, “Time Stopper” (Zamanı durduran) - Naomi Campbell, “Details” (Ayrıntılar) - Prince Gyasi, “Resilience” (Direnç) - süper star ve oyuncu Tiwa Savage, “Future Forward” (Geleceğe Doğru) - sanatçı ve oyuncu Teyana Taylor.)

Bu yetenekler arasında ise beklenmedik bir biçimde bir de Prince Gyasi’nin çocukluğunun canlandırıldığı bir takvim sayfası var. Bu sayfa ilk başta ‘Gyasi çocukluğundan ilham alıyor’ gibi bir düşünceyi yaratsa da insanın zihninde aslında Prince Gyasi’nin renkli dünyası ile ilk tanıştığı yılların, kendi yeteneğini ilk fark ettiği dönemin bir simgesi. Çünkü Gyasi ilk fotoğraftaki çocukluk yıllarında farketmiş sinestezisi olduğunu, yani renkleri kelimelerle ilişkilendirmesine neden olan nörolojik sinestezi olgusunu yaşayan bir çocuk olduğunu. O sırada sahip olduğu şeyin adının ne olduğunu bilmiyormuş ve de ilkokul üçüncü sınıftaymış. Öğretmeni tahtaya yazı yazdığında ne yazdığını görüyormuş ancak yazılanları renkli bir biçimde görüyormuş. Aslında o da görünürde diğer çocuklar gibiymiş, farklı renkli kalemleri ve bunun gibi şeyleri olan çocuklardan biriymiş fakat defteri herkesten tamamen farklıymış. İşte o zaman bu durumu farketmiş ve de ne olduğunu bilmeden bu durumu sadece araştırdığı ve oynadığı bir dönem geçirmiş. Birinin renkli bir boyayı döktüğünü gördüğünde ‘ah keşke bunu yiyebilseydim’ gibi çılgınca şeyler düşündüğü zamanlar olurmuş. Liseye başladığında ise bir kursta bu duruma dair öğrenim görüldüğünün bilgisini almış ve böylece de bulunduğu yeri daha iyi görmeye başlamış. Bunun bir çok insanda olduğunu da zaman içinde fark etmiş. Sonra da bu özel durumu, süreci kolaylaştırmak için bir araç olarak kullanmaya başlamış. Bir cümleyi meydana getiren kelimeleri veya alfabelerdeki harfleri farklı renklerde görüyormuş. Örneğin ‘o’ harfini beyaz, ‘p’yi ise mavi görüyormuş. Deniz mavisi ise Gyasi için Çarşamba günlerini temsil ediyormuş. Dolayısıyla Gyasi hayatında ne zaman bir zorlukla karşılaşırsa doğrudan o alana giriyor, sinestezik bakış açısının da yardımı ile orada bir şeyleri değiştirip değiştiremeyeceğini görmeye çalışıyormuş. (Bu bilgi, basın toplantısında Gyasi’nin benim kendisine yönelttiğim sinestezisini ne zaman farkettiği ve bunu avantaja çevirdiğine dair olan soruya verdiği cevaptan alınmıştır.)

İşte bu nedenle Gyasi’nin çekimlere başlamadan evvel kaleme aldığı manifestosu son derece önemli çünkü bu manifesto insanları açık bir biçimde ‘birliğe bütünlüğe, kimliksizliğe, renkliliğe, tanımların ötesindeki o zamansız aleme’ davet ediyor. (Bu manifestoyu yazının sonuna okuyabilmeniz için ekliyorum.)

Dolayısıyla manifestosunda insanın kendi yolculuğunda olmasının, yaratımın, meydan okumanın, tam anlamıyla canlı bir bedende olmanın, bilinçli bir biçimde zamanı durdurmanın ve de ne zaman bulunduğu yerden hareket etmesi gerektiğinin farkına varmanın önemini hatırlatan bu yılki takvimde sinestezik bir insanın dünyayı farklı görüşünün çok renkliliği ve de sihri var. Kendi farklılıklarını erken bir yaşta anlayıp onlara sahip çıkmış ve sonra da bu farklılıkları toplum içerisinde kendini en doğru şekilde ifade etmeyi başarmış olan bir avuç insanın ilham dolu hikayesi var.

2024 Pirelli Takvimi: ‘El ele yürüme, birleşme ve zamana meydan okuma vakti’

Açıkçası bu konu ile ilgili olarak Pirelli Dünya Başkanı Marco Tronchetti Provera’nın Pirelli Takvimi’nin 50. Edisyonu, Prince Gyasi ve de Pirelli Takvimini fotoğraflayacak olan sanatçının nasıl bir sanatçı olması gerektiğine dair anlattıkları da beni lansman gününde oldukça etkiledi. Size kendisi ile yaptığım röportajda bana vermiş olduğu cevabı olduğu gibi aktarıyorum;

‘Toplumu etkileyebilecek büyük bir sanatçının bir tür devrim niteliği taşıyan farklı açıları gösterebilen kişiliği vardır. Sanatçıdan bunu isteriz. Pirelli’nin tarihin bir parçası olduğunu bilerek geleceği nasıl gördüğünü bize göstermesini isteriz. Bu yılki takvimin üstünlüğü özgürlük. Sanatçının kendinde, kendi içinde bulduğu özgürlük burada öne çıkıyor. O nedenle bu bir ürün değil bir sanatçının kendini sanatı ile ifade etme biçimi aslında. Genç bir sanatçı ve de Gana’dan gelen ilk fotoğrafçı Gyasi. Dolayısıyla takvimin içinde hem geleneksellik hem de gelecek hissi var ve ‘Timeless’ (zamansız) başlığı altında muhteşem renklerle ifade ediliyor bu kareler. Afrika geleceğimizin bir parçası olacak, buna inanıyorum. Bu takvim gelecek için umut yaratıyor.’

Prince Gyasi ve Takvimin ötesinde bu seneki lansmana, galaya dair aklında ne kaldı derseniz;

Özellikle gala gecesi kırmızı halı geçişi sonrası geceyi başlatan an olan Gana’nın Asante halkının Kralı Otumfuo Osei Tutu II’nin geleneksel kıyafetleri ile Gana müzikleri ve de dansları eşliğinde altın sarısı, üzerinde hayvan sembolleri olan bir şemsiyenin altında davetlilerin olduğu alana girişi kolay kolay her takvim galasına nasip olmayacak özel bir an, bana göre gecenin en unutulmaz olayıydı.

Gana Kralı’nın hem o gece orada bulunan topluluğa hem de röportajları yaptığımız bir önceki gün bu seneki takvime dair öne çıkanları kaleme alacak kişilere izlettirilen videoda verdiği iki önemli mesaj ise şunlardı:

1) 2024 erken takvimini, özellikle Gana ve Asante için, Afrika için güçlü bir vitrin olabileceğini bildiği için kabul etmişti çünkü 2024 yılı saltanatı altındaki Asante Krallığı’nın 25’nci yıldönümüydü ve de bu nedenle anlamlı bir kilometre taşını temsil ediyordu.

2) Dünya sahnesinde kendi ülkeleri için olağanüstü bir elçi olan genç, yetenekli bir ganalı sanatçı Prince Gyasi’yi destekleme fırsatları olacaktı. Bu sayede Afrika ve Gana’daki genç sanatçılar da bu önemli örneği takip ederek hem eğitim konusunda hem de güçlü olduğu yönlerini gelişme konusunda ilerleyebilecek ve de Ganalıların yaşam kalitesini iyileştirebilmek için çalışabilmiş olacaklardı.

İşte bu nedenle Pirelli Dünya Başkanı Marco Tronchetti Provera bu takvim gelecek için umut yaratıyor diyor çünkü içinde bolca geleceğe dair ilham var. Yeni nesillere hitap eden, pozitif bir enerji ile güçlü mesajlar ileten yeni bir dil var. Bu nedenle Pirelli ‘… sanatsal fotoğrafçılığın kurallarını yıkarak izleyiciyi kendi sinestezi deneyimlerinden etkilendiği rengarenk bir evrene davet ediyor.’ cümlesi ile tanımladığı Prince Gyasi’yi destekliyor. Çünkü ‘Timeless / Zamansız’ başlığını taşıyan 2024 takvimi, bize geçiş sürecinde olduğumuz yeni dünyanın ve de kendi değişim, dönüşümünün peşinde olan insanların varlığını yeniden hatırlatarak yol gösteriyor.

Not: Takvime dair biraz daha bilgi edinmek isteyenler, 2024 Pirelli Takvimi’nin YouTube'da yayında olan tanıtım videosunu izleyebilir. Bu videoda takvim için seçilen yeteneklerin bazıları belirli sorulara yanıt verirken bir yandan da takvimin ana fikrine dair de fikir edinebilmenizi sağlıyor. İnsana güzel bir sorgulama ve de farkındalık getirdiğine inandığım çocukluğa dönüş ve de renkleri görmekle ilgili olan sorularda ise özellikle Jeymes Samuel’in yapmış olduğu açıklamalar beni çok etkilemişti. ‘Her şeyi olan adam olmayın, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan adam olun.’ cümlesi ise videodan aklımda kalan cümle oldu.

QOSHE - 2024 Pirelli Takvimi ve Londra’da gerçekleştirilen renkli galası.. - Duygu Merzifonluoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

2024 Pirelli Takvimi ve Londra’da gerçekleştirilen renkli galası..

3 0
05.12.2023

Açıkçası Pirelli Takvimi’nin ‘Magazine London’daki lansmanında böyle bir arayış içinde değildim. Özellikle de belli bir resmiyet içerisinde gerçekleştirilen, kırmızı halıdan geçerek birçok ülke vatandaşının bir araya gelerek oluşturduğu seçkin bir topluluğun içerisinde.. Bilirsiniz böyle gecelerde kadınlar en şık, erkekler de en yakışıklı hallerinde olurlar ve öylesi önemli bir parti içerisinde geçirdikleri süre boyunca bazı kavramlar kapının dışında kalır. Daha çok eğlence ve de kutlama ön plandadır.

O gala gecesinde işte böyle güzel bir eğlencenin başladığı sırada Prince Gyasi kendi konuşmasını yapıp sahneden indiği anlarda fotoğraf çektirmek için Gyasi’nin yanına gittim. Şapkalı zarif bir kadının elini sımsıkı tutmuş bir biçimde heyecanla bir şeyler anlatıyordu. Ben konuşup kendimi tanıtınca, Gyasi bu şapkalı hanımefendiye kibarca ‘anneciğim bir dakika bana müsaade edebilir misin? Birazdan hemen yanına geliyorum..’ diyerek elini annesinden çekti ve aynı elini bana doğru uzattı. Bir gün evvel röportaj sırasında tanışmış olsak da aslında beni tanımıyordu, daha doğrusu onun ailesinden biri değildim ancak aynı annesinin elini tuttuğu gibi elimi sımsıkı tutuyor ve de objektife bu şekilde gülümseyerek poz veriyordu. O an, takvimi taşımaya yardımcı, bana göre bir inovasyon harikası olan altın elin görünürdeki fütüristik tasarım oluşuna dair olan önemli ve de Pirelli’nin inovasyon tutkusunu yansıttığı ‘birlikte yola çıkma’ metaforuna dair olan derin anlamlarının ötesinde Gyasi’nin belki de hayatında son derece önemli olan ‘el tutma, el ele yürüme’ kavramına da gönderme yapan bir tasarım olduğunu düşündüm.

Ailesi ile beraber kendisi için ayrılmış olan o sevgi çemberinden ayrılıp kendi yerime geçerken yalnızca takvimin kenarındaki bu altın elin bile Gyasi’nin çok boyutlu dünyasının bir izdüşümü olduğunu düşünüyordum. Hem çocuksu ve de gerçek sevgiyi gösterebilen, hem de masumiyet ve samimiyet gibi günümüzde nadir rastlanan kavramları üzerinde iyi taşıyabilen biri olduğunu hissettim. Bu nedenle de Gyasi’nin, Pirelli’nin son 60 yıllık tarihinin 3’ncü dönemine rastlayan 50’nci edisyonunu fotoğraflayan ilk Afrikalı siyahi sanatçı oluşu ve de takvimde yer alacak fotoğrafların Pirelli’nin alışılmış çekim standartlarının çok ötesinde hem Afrika, Gana hem de Londra'da gerçekleştirilmesi son derece anlamlıydı. (Bir hatırlatma olarak, Pirelli Takvimi’nin tarihi 3’e ayrılıyor. 1964 - 1974 yılları arasında Beatles’ın, rock müziğin ve mini eteğin moda olduğu, genç protest hareketlerin öne çıktığı, Vietnam karşıtı gösterilerin yapıldığı dönem ile başlayan ve devam eden ilk dönemin ardından 1984 - 1994 yılları arasındaki ilk dönüşümlerin olduğu ikinci dönem geliyor. Bunun sonrasında ise 1994 yılında 3’üncü dönem başlıyor ve bu dönem de günümüze kadar uzanıyor. Dolayısıyla Pirelli Takvimi her yıl dönemin en saygın fotoğrafçıları tarafından çekilen fotoğraflarla zamanın geçişini görsel bir şekilde anlatan, çağdaş kültürü kendi bakış açısından yorumlayan ve de genellikle yeni trendler belirleyen son 60 yıllık tarihin önemli bir parçasını bu takvimler arasında barındırıyor.)

Takvimi fotoğraflayan sanatçılardan 39’uncusu olan 27 yaşındaki Afrika Gana’lı genç yetenek Prince Gyasi’nin bu yılki takvime kattığı anlam ve de takvimin sayfaları için seçtiği yetenekler ise oldukça güzel bir hikayeden geliyor. Takvim teklifini aldıktan sonra Gyasi’nin ilk yaptığı şey bir manifesto yazmak oluyor ve sonra da bu manifestoya uygun olan, çocukluğundan bu yana kendi hayatını etkilediğine inandığı, hayatının ‘zamansız’ olarak tanımlanan alanında yer etmiş kişilerden bazı yetenekler seçiyor.

Mesela Tiwa Savage, Gyasi’nin her gün dinlediği müzik listesinde en üst sıralarda yer alan bir isim. Angela Bassett ise 7 yaşındayken izlediği, ‘yanında durmak bile bir tür hayal’ dediği bir aktris, James Samuel ise ‘büyük abim gibidir’ dediği, vizyonu ve dehası ile hayatına büyük katkısı........

© CNN Türk


Get it on Google Play