Sürdürülebilir; “ayakları yere basan ekonomik gelişme” bakımından pozitif bir büyüme manşeti, kavramsal planda, “asgari/gerek şart” olmakla birlikte, “yeter şart” hüküm ve etkisini taşımaz. Büyüme manşeti, ancak ve sadece, KALKINMA kavramı ile hemhal edilir; o seviye yükseltilirse derinlik kazanır. O halde, vatandaşın; şu veya bu oran ve vadede dahi olsa, günlük yaşamına hissedilir katkı sağlamayan, Yaşam Kalitesi göstergeleri üzerinden okunamayan bir büyüme dinamiğine hapsolma tuzağına karşı dikkatli olmak durumundayız. Üstelik, enflasyonun ekonomik davranış ile beklentileri bozucu etkileri ve kayıt dışılığı arttırıcı açılımlarının da, rakamlar üzerinde teknik olarak deflate işlemi uygulansa bile, büyüme rakamlarını bulaşık/kirli hale getirdiği unutulmamalıdır.

Türkiye için ilave bir özellikli sorun ise, bir taraftan sıkılaştırıcı politikalar üzerinden enflasyon karşıtı mücadeleyi sürdürürken, diğer taraftan, canlı büyüme dinamiklerini koruyucu ve kollayıcı formülleri yapılandırabilmedir. Bu zorlu yolda temel ilke ise, “üretim temelli ve ağırlıklı büyüme yapılanması” olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira, teori ve pratikte, “tüketim öncelikli” model ve bileşimlerin; ana prensip olan SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ehliyetine çok uzak düştükleri gibi, Talep Temelli Enflasyon ateşine odun taşıdıkları ortadadır. Son olarak, tüm uzun erimli/sürdürülebilir yapılanmalarda geçerli bulunan; Denge-Balans yaklaşımının, ekonominin alt sektörleri bakımından gözetilmesi gerektiği bilinmelidir. Değindiğimiz tüm bu noktaların buluştuğu ve işaret ettiği ekonomik büyüme karakteristikleri, esasen akademik birikimde, KALİTELİ BÜYÜME etiketi altında ifade edilmektedir.

Ekonomik büyüme istatistikleri “sonradan ve gecikmeli olarak” gelen rakamlar niteliğini taşıdıkları için açıklanma süresinin daha erkene çekilmesi ( ilk okuma/son okuma benzeri tekniklerle) ve yapılan güncellemelerin içerik ve paylaşım bakımından daha şeffaf hale getirilmesi işi TÜİK tarafından ele alınmalıdır. Yukarıdaki satırlarda paylaştığımız ana perspektif ve geçerli yaklaşımlar çerçevesini çizen kapsayıcı değerlendirmeler temelinde, rakamların kayıt-dışı ekonomiyi kapsa(ya)madığını, bir kez daha anımsatarak, artık ilerleyebiliriz:

Türkiye’ nin 4.5 düzeyinde açıklanan 2023 yılı büyüme manşeti önceki beklentileri aşmış; dünya klasmanında ön sıraları (G20 içinde üçüncü, OECD ülkeleri arasında ikinci) kapmış; büyüklük olarak ilk kez bir trilyon doları devirmiş ve kişi başına milli gelirde onüç bin doları geride bırakmıştır. Ekonomideki büyüme serisinin ondört çeyrek boyunca kesintisiz olarak sürmesinin yanısıra, makine-teçhizat yatırımları kalemindeki onyedi aylık yükseliş trendinin varlığı olumlu hanede yer almaktadır. İlaveten, bir gelişmişlik ölçütü olarak Hizmetler kalemindeki hızlı büyüme trendinin korunmuş ve sektörün hacimsel payının toplam ekonominin üçte birine ulaşmış bulunması önemli bir kazanım hanesini oluşturmaktadır. Şimdi, bundan sonrasına dair ve önümüzdeki dönemlerin Kaliteli Büyüme dönemlerini formüle etmek bakımından dikkate alınması gereken birkısım çıkarım ile öngörülere eğilmek yerinde olacaktır.

Elde edilen ve Türkiye’ yi en hızlı büyüyenler arasında üst klasmana taşıyan manşetlere karşın, 2013 yılında oluşturulan 10. Kalkınma Planı’ nda öngörülen; “iki trilyon dolar toplam ve kişi başına yirmibeş bin dolar” büyüme hedeflerinden uzakta kalınmıştır. Yıllar içerisindeki mürekkep Amerikan / dolar enflasyonu hesaba katıldığında, kişi başı milli gelirde, ancak on yıl öncesinin yakalanabildiği ortaya çıkmaktadır. Gene de, 2023 yılında, kademeli ve seçim andacında kalmış bir sıkılaşma politikasıyla, görece yüksek büyüme oranının, enflasyon pahasına elde edildiği ifade edilebilir.

Büyüme kompozisyonunda öne çıkan faktörün üretim’ den ziyade, tüketim olduğu görülmektedir. Deyim yerindeyse, karşımızda, “tüketim itişli” bir yapılanma durmakta ve 4.5 düzeyindeki toplam puanın açılımı Harcamalar Yaklaşımı esasına göre şu şekilde ortaya çıkmaktadır: Hanehalkı Harcamaları (Vatandaşın Tüketimi) 8,83 puan; Kamu Harcamaları (Devletin Tüketimi) 0,68 puan; Toplam Yatırımlar 2,15 puan; İhracat -0,69 puan; İthalat -2,41 puan; Toplam Yatırımlar 2,15 puan ve Stoklar -4,06 puan. Görüldüğü üzere, gerçekleştirilen yatırım miktarı; özel ve kamu harcama toplamının sadece dörtte biri oranında kalmıştır. Son on yıl zarfında, tüketim harcamalarındaki ortalama artış oranı %9 seviyelerine ulaşırken, yatırım harcamaları artışı sadece %3.4 oranında kalmıştır. Büyüme, üretimden, tüketime kayınca, teknik olarak ölçüm daha çetrefilli hale gelmekte ve ortaya sağlıksız/sürdürülebilirlik ufku güdük bir tablo çıkmaktadır. Kırk yılı aşkın süredir öncelikli milli meselemiz olan İhracat kaleminin büyümeye katkı değil ve aşağıya çekici etki sergilemiş olması da ayrıca not edilmelidir.

Üretim Yaklaşımı esasına göre tabloya bir başka açıdan eğildiğimizde ise, yukarıdaki tespitlere kaynak olacak şekilde, Sanayi kaleminin sadece 0,8’ lik bir büyümeyle, adeta “yerinde saydığı” görülmektedir. Esas sorun ise Tarım kesiminden kaynaklanmakta; bırakınız herhangi bir oranda büyümeyi, ancak, küçülmeden bahsedilebilmektedir. Bu sene 0,2 oranında küçülen/gerileyen tarım sektörünün senelerdir “erozyona uğradığı” değerlendirilmektedir. Nitekim, geçtiğimiz yirmi yıl zarfında tarımda kaydedilen reel büyüme ancak %60 düzeyinde kalırken, aynı dönemde Sanayi; İnşaat ve Hizmetler ile Diğer sektör kulvarlarında yaklaşık üç kat fazla büyüme oranları elde edilmiştir. Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2024-2028 Hayvancılık Yol Haritası sunumunda Bakan Yumaklı’ nın ifadesiyle; sadece bu günler için bile “ seksenbeş milyon insanımız ve elliyedi milyon turiste güvenli ve sürekli gıda temin etme yükümlülüğü” çerçeve ve anlayışında hareket etme zaruretimiz ortadadır. Tarım’ sız ve çiftçi kesimini kapsayıp kollamayan bir büyüme; sürdürülemez ve dahi öngörülemez!

Nihayet, ülke ekonomisinin, ilk iki ayını şimdiden geride bıraktığımız 2024 yılı için erken büyüme tahminlerinin, ele aldığımız 2023 yılına göre daha düşük düzeyde ve %2,5 civarında yoğunlaştığını belirtmeliyiz. Mart ayının ilk günü açıklanacak Şubat enflasyon manşeti (TÜFE) için, ilgili modelimize dayalı kestirim rakamı 4,4 olup, TÜİK sepet güncellemesi bakımından ilave düzenlemelerin gereğine işaret etmek isteriz.

QOSHE - Ekonomik büyüme üzerine çıkarım ve tespitler.. - Prof. Dr. Murat Ferman
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ekonomik büyüme üzerine çıkarım ve tespitler..

6 0
03.03.2024

Sürdürülebilir; “ayakları yere basan ekonomik gelişme” bakımından pozitif bir büyüme manşeti, kavramsal planda, “asgari/gerek şart” olmakla birlikte, “yeter şart” hüküm ve etkisini taşımaz. Büyüme manşeti, ancak ve sadece, KALKINMA kavramı ile hemhal edilir; o seviye yükseltilirse derinlik kazanır. O halde, vatandaşın; şu veya bu oran ve vadede dahi olsa, günlük yaşamına hissedilir katkı sağlamayan, Yaşam Kalitesi göstergeleri üzerinden okunamayan bir büyüme dinamiğine hapsolma tuzağına karşı dikkatli olmak durumundayız. Üstelik, enflasyonun ekonomik davranış ile beklentileri bozucu etkileri ve kayıt dışılığı arttırıcı açılımlarının da, rakamlar üzerinde teknik olarak deflate işlemi uygulansa bile, büyüme rakamlarını bulaşık/kirli hale getirdiği unutulmamalıdır.

Türkiye için ilave bir özellikli sorun ise, bir taraftan sıkılaştırıcı politikalar üzerinden enflasyon karşıtı mücadeleyi sürdürürken, diğer taraftan, canlı büyüme dinamiklerini koruyucu ve kollayıcı formülleri yapılandırabilmedir. Bu zorlu yolda temel ilke ise, “üretim temelli ve ağırlıklı büyüme yapılanması” olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira, teori ve pratikte, “tüketim öncelikli” model ve bileşimlerin; ana prensip olan SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ehliyetine çok uzak düştükleri gibi, Talep Temelli Enflasyon ateşine odun taşıdıkları ortadadır. Son olarak, tüm uzun erimli/sürdürülebilir yapılanmalarda geçerli bulunan; Denge-Balans yaklaşımının, ekonominin alt sektörleri bakımından gözetilmesi gerektiği bilinmelidir. Değindiğimiz tüm bu noktaların buluştuğu ve işaret ettiği ekonomik büyüme karakteristikleri, esasen akademik birikimde, KALİTELİ BÜYÜME etiketi altında ifade edilmektedir.

Ekonomik büyüme istatistikleri “sonradan ve gecikmeli olarak” gelen rakamlar niteliğini taşıdıkları için açıklanma süresinin daha erkene çekilmesi ( ilk okuma/son okuma benzeri tekniklerle) ve yapılan güncellemelerin içerik ve paylaşım bakımından daha şeffaf hale getirilmesi işi TÜİK tarafından ele alınmalıdır. Yukarıdaki satırlarda paylaştığımız ana perspektif ve geçerli yaklaşımlar çerçevesini çizen kapsayıcı değerlendirmeler temelinde,........

© CNN Türk


Get it on Google Play