Sayıları giderek artan, kitleselleşen topluluklar, “hilafet” çığlıklarıyla ve bayraklarıyla gösteriler yapıyor...

Aralarında kuşkusuz, Suriyeli, Iraklı, Afgan, daha bilmem nereli “yurttaşlarımız” da vardır.

Bu “yurttaş”lar arasında da Hizbullahçı, IŞİD’ci kışkırtıcı ajanların bulunduğunda kuşku yok.

Sözlüklerde hilafet veya halifelik, İslam peygamberi Muhammed’in 632 yılında ölümünün ardından oluşturulan siyasi makamın adı olarak açıklanıyor. ..Bu siyasi makamın başındaki kişilere de halife deniyor.

Bugün İslam âleminde hilafet ve halife var mı?

Yok.

Acaba neden nüfus çoğunluğu İslam olan ülkelerden hiçbiri hilafete, halifeliğe yeltenmiyor?

Öteki İslam ülkelerinin böyle bir şeyi kabul etmeyeceği, buna yeltenen ülkenin de alay konusu olacağı için mi?

Acaba neden, bildiğimiz kadarıyla iç hukukunda şeriat hükümleri geçerli olan örneğin Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri vb. bu konuda bir girişimde bulunmuyor?

Mısır, Tunus, Cezayir, Fas, Ürdün, Suriye Irak vb. “İslam” ülkeleri bu konuya neden ilgisiz?

Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin mutlak çoğunluğu hilafet ilan etse ve devletin başı da halife olsa, kapılarına gidip para dilendiğimiz Suudi prensleri, Körfez ülkesi şeyhleri, emirleri bunu nasıl karşılar?

Hilafet diye yırtınan güruhun kafasında bunları ve benzer soruları düşünüp irdeleyecek bir beyin kırıntısı var mıdır?

Hilafet ve ardı sıra onun yapışık ikizi şeriat.

Yani özgür insan değil kul olmak.

Kadın düşmanlığı.

Düşünen akıl karşıtlığı.

Yüzlerce yıl ötelerde kalmış ne varsa, çarpık çurpuk yorumlarla onları toplumun başından aşağı boca etmek.

Yani güzelim ülkemizi, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni bütün kazanımlarıyla, erdemleriyle, zenginlikleriyle, Batı uygarlığından bütünüyle kopararak Ortadoğu bataklığında boğup yok etmek.

Emperyalizmin Osmanlı konusundaki hayallerinin içerideki uzantıları eliyle Türkiye Cumhuriyeti üzerinde gerçekleştirilmesi...

Hilafet ve şeriat çığırtkanları, bilinçli, yarı bilinçli ya da bilinçsiz ülke düşmanlığı yapıyor...

Yardakçıları, destekçileri, alkış tutanlar ya da bütün bunlar karşısında suskun kalanlar ise aynı kötülüğün ortaklarıdırlar.

Hilafet çığırtkanlığının günümüz dünyasında ve Türkiye’sinde hedefine ulaşması olanaksızdır.

Toplumun zihnini bulandırmak, zaten burnunda tüten canını daha fazla sıkmaktan başka bir sonucu olamaz.

Egemenler de bunu biliyor.

Fakat bu çığırtkanlığın gizli ya da açık destekçiliğini yapmak işlerine geliyor.

Böylece hedef saptırarak, toplumsal zihin bulanıklığının dozunu artırarak, asıl toplumsal muhalefetin, asıl yaşamsal taleplerin dile getirilmesinin önünü kesmiş oluyorlar.

Türkiye nerelerden nerelere geldi...

Sade yurttaşın, başta laiklik olmak üzere çağdaşlık değerlerine bağlı insanımızın gelecek için ümitli olması gittikçe güçleşiyor.

Bu büyük ülke her yandan ve her yönden çekiştirilerek bilincini ve kimliğini kaybetmeye zorlanıyor.

Üst tabakaları oluşturan okumuşların işbirlikçiliği, bilinçsizlik ya da suskunluğu, ümitsizliğin ve hayal kırıklığının yanı sıra öfkeyi de çoğaltıyor.

Ülke çoğunluğu, hilafet (ve şeriat) çığlıkları atarak gittikçe büyümekte olan niteliksiz topluluklara teslim olmakla uygarlığı savunmak için ortaya atılmak arasında bocalıyor.

Cumhuriyetin yarattığı, onun eseri olan çağdaş kurumlardan ve kişilerden daha cesur çıkışlar, daha gözü pek atılımlar bekleniyor.

Öldürücü suskunluğun defedilmesi için demokrasiden, çağdaşlıktan, toplumsal adaletten, hukuktan, ahlaktan yana güçlerin gerçek ve sürekli işbirliği, ses birliği, eylem birliği gerekiyor...

QOSHE - Hilafet - Ataol Behramoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hilafet

41 0
10.01.2024

Sayıları giderek artan, kitleselleşen topluluklar, “hilafet” çığlıklarıyla ve bayraklarıyla gösteriler yapıyor...

Aralarında kuşkusuz, Suriyeli, Iraklı, Afgan, daha bilmem nereli “yurttaşlarımız” da vardır.

Bu “yurttaş”lar arasında da Hizbullahçı, IŞİD’ci kışkırtıcı ajanların bulunduğunda kuşku yok.

Sözlüklerde hilafet veya halifelik, İslam peygamberi Muhammed’in 632 yılında ölümünün ardından oluşturulan siyasi makamın adı olarak açıklanıyor. ..Bu siyasi makamın başındaki kişilere de halife deniyor.

Bugün İslam âleminde hilafet ve halife var mı?

Yok.

Acaba neden nüfus çoğunluğu İslam olan ülkelerden hiçbiri hilafete, halifeliğe yeltenmiyor?

Öteki İslam ülkelerinin böyle bir şeyi kabul etmeyeceği, buna yeltenen ülkenin de alay konusu olacağı için mi?

Acaba neden, bildiğimiz kadarıyla iç hukukunda şeriat hükümleri geçerli olan örneğin Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri vb. bu konuda bir girişimde bulunmuyor?

Mısır, Tunus, Cezayir, Fas, Ürdün, Suriye Irak vb. “İslam” ülkeleri bu konuya neden ilgisiz?

Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin mutlak çoğunluğu hilafet ilan etse ve devletin başı da halife olsa, kapılarına gidip para dilendiğimiz........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play